Bir devletin sınırları içindeki belirli bir (coğrafi) alanda yaşayan insan topluluğunun ortak olan ihtiyaçlarının, yine söz konusu insan topluluğu tarafından seçilen organlarca yönetildiği birimleri ifade eden yerel yönetim(ler), aynı zamanda ulusal demokrasiye yerelden yapılan katkının da ana kaynaklarından birini meydana getirmektedir. Demokrasinin temelini meydana getiren halk katılımının, halka en yakın birimler olan yerel yönetimler aracılığıyla gerçekleşmesi, bir anlamda ulusal düzeyde demokrasinin kalitesini doğrudan etkileyebilmektedir. Kısaca yerel düzeyde işleyen demokrasi biçiminde de adlandırılan yerel demokrasi, vatandaşların siyasal sistemden taleplerini ilettiği ilk aşama olarak oldukça önemli bir görevi meydana getirmektedir.
Yerel Yönetim-Yerel Demokrasi ilişkisi
Siyasal sistem(ler), vatandaşların taleplerinin somut çıktılara dönüşmesini sağlayan bir mekanizmadır. Bunun demokratik bir yöntemle işlemesi, siyasal sistemin başlıca muhatapları olan vatandaşların sistemi etkileme gücüne de vurgu yapmaktadır. Çünkü demokrasi aracılığıyla vatandaşlar, sistemin girdilerinin ana kaynağı olmanın yanında, sistemin ürettiği çıktıların da kalitesine etki etme imkanına sahiptir. Birinci durum vatandaşların oy verme vb. diğer yollarla karar alıcıları etkileyebilmelerinin, ikinci durum ise karar alımının müzakere esaslarına göre işlemesinin bir sonucuna dönüşür.
Yerel demokrasiye dair yapılan bu tespitler, büyük ölçüde demokrasinin prosedürlerini merkeze alan geleneksel değerlendirmeleri içermektedir. Bu yaklaşım yerel yönetim organlarının sağladığı demokratik imkanların etkin biçimde kullanılabileceği varsayımından hareket eder. Vatandaşların bu organlardaki kararlara doğrudan katılmalarını, yerel ve ortak düzeydeki sorunlara çözüm üretebileceklerine vurgu yapmaktadır.
Demokrasi, katılım ve karar prosedürleri dışında “öz”cü bir biçimde ele alındığında yerel demokrasinin aynı zamanda vatandaşların sahip olduğu hak ve özgürlüklerinin gelişimine de katkı sağladığı söylenebilir. Aslında bu yaklaşım da dolaylı olarak prosedürlerle ilgilidir. Ancak burada prosedürün niteliğine dair bir tespiti yapmak gerekir. Kendisini ilgilendiren konularda yönetime katılmak ve sorunlara çözüm üretmek, vatandaşların siyasi haklar ve özgürlüklerini kullanma bilincine sahip olmalarını sağladığı gibi bunun diğer hak ve özgürlüklerin gelişiminde de olumlu anlamda etki etme potansiyeli taşıyabilir.
Yerel yönetimlerin vatandaşa en yakın birimler olarak sağladığı önemli bir avantaj mevcuttur. Ulusal düzeyde karar alma mekanizmalarına katılım daha zor şartlara ve süreçlere tabi iken, bu durum daha küçük ve vatandaşa daha yakın olmaları nedeniyle yerel yönetim organları açısından çok daha kolay gerçekleşmektedir.
Aynı zamanda yerel yönetimler, yerel demokrasi açısından birer eğitim kurumu işlevi de üstlenmektedir. Yerel süreçlere katılım yoluyla vatandaşların siyasal sisteme, hak ve özgürlüklere, siyasal aktörlere vb. unsurlara dair farkındalıkları ve bilgi birikimleri artarken, siyasal toplumsallaşmalarını da gerçekleştirmektedirler.
Yerel yönetimler ile demokrasi arasında var olan geleneksel ilişki çerçevesi, günümüzde farklı yaklaşımlarla daha etkin kılınmaya çalışılmaktadır. Yenilikçi mekanizmalar ve araçları devreye sokarak bu ilişkinin daha hızlı ve doğrudan bir hale getirilmesinin hedeflendiği söylenebilir.
Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Yerel Demokrasi
Son yıllarda, dünyanın çeşitli coğrafyalarında gerçekleşen gelişmelerin yerel yönetimler üzerinde gerçekleştirdiği baskıya paralel olarak yerel yönetimlerin hizmet sunduğu çevre ile olan ilişkisinde de farklılaşmanın olduğu görülmektedir. Ulusal yönetimler kadar yerel yönetimleri de ilgilendiren nüfus artışı, göç, kentleşme ve yaşlanan nüfus gibi demografik sorunların -ki buna çevre sorunlarını da eklemek mümkün- son dönemde özellikle BM’nin birçok çalışmasında öne çıktığı görülmektedir. Bu da ister istemez vatandaşların yerel yönetimler ile ilişkisine farklı araç ve yöntemlerin içine dahil olduğu yeni bir çerçeve çizmeyi gerektirmektedir.
Son yıllarda yerel yönetimleri ilgilendiren önemli gelişmelerden biri Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’dir (SKH). BM tarafından 2015’te kabul edilen ve 2030’a kadar dünya genelinde ulaşılması hedeflenen 17 hedeften oluşan SKH’nin, gezegenin korunması, refahın arttırılması ve insanlık için barış ve adaletin sağlanması amacıyla tasarlandığı ifade edilmektedir.
SKH içinde yer alan birçok hedefin yerel demokrasi ile ilişkilendirilebilmesi mümkündür. Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar (Hedef 11) kentsel planlama, yönetim süreçlerine katılımı, daha yaşanabilir, kapsayıcı ve sürdürülebilir şehirlerin oluşturulmasına hizmet eden bir hedef olarak katılımcı karar almayı destekleyen bir niteliğe sahiptir.
Temiz Su ve Sanitasyon Hedefi (Hedef 6) de özellikle su yönetimi konusunda yerel karar alma süreçlerine vatandaşların dahil edilmesi, su kaynaklarının daha etkili yönetilmesine ve korunmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu hedef de demokrasi açısından katılımcı karar alma ve yerelleşme unsurlarına katkı sunmaktadır.
Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar (Hedef 16) hedefi, özellikle yerel yönetimlerin şeffaflığı ve hesap verebilirliği ile adaletin tesisi ve güçlü kurumların meydana getirilmesi noktasında önemli bir hedef olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahsi geçen unsurların demokrasi açısından önemi dikkate alındığında bu hedefin yerel demokrasi açısından önemi daha da artmaktadır.
Hesap verebilirlik ve şeffaflık ile ilgili bir diğer hedefin Sorumlu Tüketim ve Üretim (Hedef 12) olduğu söylenebilir. Yerel yönetimlerin sürdürülebilir uygulamalar konusunda hesap verebilir olmalarına ve tüketim/üretim ile ilgili sorumluluk üstlenmelerine vurgu yapmaktadır.
Şeffaflık, hesap verebilirlik, adalet ve katılımcılık gibi kavramlar ile yakından ilişki içinde olan yönetişim kavramı karar alımında bu unsurlar tarafından oluşturulan bir sürece işaret eder. Dolayısıyla günümüzde demokratik süreçlerin işletilmesinde öne çıkan bir kavramlaştırma olarak kabul edilmektedir. İklim Eylemi (Hedef 13) hedefi, yerel düzeyde etkili iklim değişikliği ile mücadele planlarının geliştirilmesi için vatandaşların da sürece dahil edilmesine imkan sağlayan bir hedef olarak yönetişimle ilişkilendirilebilir. Yönetişim ile ilgili bir diğer hedef ise Ucuz ve Temiz Enerji (Hedef 7) olarak kabul edilebilir. Bu hedef ile yerel yönetimlerin enerji politikaları üzerinde daha fazla kontrol sağlayabilmeleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi ve enerji verimliliğin artırılması mümkün hale gelebilir.
SKH içinde yer alan Sağlıklı Yaşam ve Refah (Hedef 3), vatandaşların yereldeki sağlık hizmetleri planlanmasına ve uygulanmasına, hastalıkların engellenmesine katkıda bulunabilmeleri ile ilişkilendirilebilir. Bununla birlikte Kaliteli Eğitim (Hedef 4) eğitim politikalarının ve programlarının yerelde vatandaşlar için daha kapsayıcı ve erişilebilir olmasını sağlamayı hedefler. Böylece gerek “sağlıklı yaşam ve refah” gerekse “kaliteli eğitim” hedeflerinin yerelde demokratik katılım ile düşünülebilecek hedefler olarak öne çıkmaktadır.
Dijital Dönüşüm ve Yerel Demokrasi
Dijitalleşmede gerçekleşen dönüşüm ulusal düzeydeki demokratik sistemleri etkilediği ve kamusal hizmet sunumunda etkinliği ve verimliliği arttırdığı gibi yerel düzeyde de vatandaş katılımının farklılaşmasına hizmet eden bir nitelik göstermektedir. Dijitalleşmenin yerel yönetimler alanında günümüzdeki görünümü büyük ölçüde akıllı şehir uygulamaları ile somutlaşmaktadır. Mobil uygulamalar, çevrimiçi anketler, sosyal medya etkileşimi, vatandaşların yerel yönetimlerde aktif bir katılım içinde olmalarına imkan tanıyarak demokrasinin yerel boyutuna katkıda bulunmaktadır. Özellikle vatandaşların katılımcı bütçeleme ile yerel yönetimlerin bütçe kaynaklarının harcanma biçimi üzerinde söz sahibi olmaları da dijital dönüşümün önemli katmanlarından birini meydana getirmektedir. İspanya’nın Barcelona şehrinin “Decidim Barcelona” (Barcelona Dijital Şehri) uygulaması ile dijital katılım amacıyla oluşturduğu online platformu, Estonya’nın vatandaşlık başvurularını oturma izinleri süreçlerini tamamen dijitalleştirdiği “e-residency” uygulaması, Güney Kore’nin Seul şehrinde kullanılan ve vatandaşların yerel karar süreçlerine akıllı telefonları üzerinden oylama yaparak katılabildikleri mobil oylama uygulaması “mVoting” ve Finlandiya’da ulusal ve yerel düzeyde yeni bir yasa önerisi, mevcut bir yasada değişiklik veya mevcut bir yasanın kaldırılması gibi konularda vatandaş girişimini ifade eden “Kansalaisaloite” (halk girişimi) web sitesi de bu dijital dönüşümün dünyadaki önemli örnekleri olarak sunulabilir.
Saydığımız bu gelişmeler dışında yerel demokrasinin yaşadığı dönüşüm üzerinde etkili olan yerel eğitim ve bilgilendirme programları, yerel yönetimler arası iş birlikleri, gibi başka uygulamalara rastlanılmaktadır.
Yerel yönetimlerle demokrasi arasındaki ilişki geleneksel anlamıyla katılım ve müzakere boyutuyla öne çıkmaktadır. Ancak günümüzde bu boyutların güçlendirilmesi ve daha etkili hale getirilmesi noktasında karşılaştırmalı örneklerden önemli derslere ulaşmak mümkündür. Bunlar vatandaşların yerel yönetim pratiklerine doğrudan katılımını kolaylaştırıcı ve çeşitlendirici bir nitelik göstermektedir. BM'nin SKH’leri, yerel yönetimlerin ve demokrasinin kesişimi noktasında önemli bir yer tutmaktadır. SKH’ler, yerel yönetimlerin sürdürülebilirlik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkeleri etrafında şekillenmesini teşvik ederken, yerel demokrasinin güçlenmesine de olanak tanımaktadır. Dijital dönüşüm ise yerel demokrasinin güçlenmesinde yenilikçi bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Çeşitli dijital araçlar ve platformlarla vatandaşların yerel yönetim süreçlerine daha kolay ve etkin bir şekilde katılımını sağlamak suretiyle yerel demokrasiyi güçlendirmeyi hedefleyen önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır.