Kriter > Ekonomi |

Tarımsal Kuraklık: Öngörüler, Önlemler, Öneriler


Türkiye’de ekim ve kasımda yaşanan yağış yetersizliğini, kısa dönemli kuraklık olarak değerlendirebiliriz. Bu dönemde yağışlar geçen yıla göre yüzde 21 azalmıştır. Kış ve bahar yağışlarının istenilen düzeyde olmaması durumunda meteorolojik kuraklık tarımsal kuraklığa dönüşebilir ve gıda arz güvenliği riske girebilir.

Tarımsal Kuraklık Öngörüler Önlemler Öneriler

Covid-19 salgınının gıda arz güvenliği üzerindeki tehdidi henüz sona ermeden, meteorolojik kuraklığın tarımsal kuraklığa dönüşmesi ihtimalinin oluşturduğu gıda arz güvenliği endişesi, dünyanın ve özellikle Türkiye’nin gündeminde yer almaya devam ediyor. Bugün Türkiye’de yaşanan kuraklık, geçmişte olduğu gibi gelecekte de insanlığın karşılaşacağı doğal bir afettir.

M.Ö. 18. yüzyılda Mısır’da yaşanan kuraklığı, Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Suresi’nin ilgili ayetleri bize aktarmaktadır. “Yusuf şöyle dedi: Her zaman yaptığınız gibi yedi sene ekin ekeceksiniz. Sonra yiyeceklerinizden ibaret olan az bir miktar hariç, hasat ettiğiniz ürünü başağında bırakın -böyle saklayın- (47). Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar -tohumluk- hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek yedi kıtlık -kuraklık- yılı gelecektir (48). Sonra bunun ardından insanların bol yağmura kavuşacakları bir yıl gelecek; o zaman -bol rızka kavuşup- şıra ve yağ sıkacaklar (49).” Surenin sonraki ayetlerinde kıssa, kuraklık yıllarında yetkili olarak Hz. Yusuf’un ailesine dağıttığı zahire etrafında devam etmektedir.

Tüm afetlerde olduğu gibi kuraklığı engellemeye ve sonuçlarını tamamen bertaraf etmeye insanoğlunun gücü hiçbir zaman yetmemiştir. Ancak alınacak kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlerle hem yağışları çok sınırlı da olsa artırmak hem de yağışlar sonucu oluşan suları tasarruflu kullanarak ve itinayla depolayıp koruyarak kuraklığın etkilerini azaltmak mümkündür. Bu kabuller doğrultusunda tarımsal kuraklığa yönelik öngörüler, önlemler, politika eylemleri ve öneriler üzerine bir farkındalık oluşturmak yararlı olacaktır.

 

Kuraklık Öngörüleri

Kuraklık çok kısa tanımıyla yağış yetersizliğidir. Uzun yıllar ortalamasından yüzde 50-60 daha az yağış olması durumu, kuraklık olarak kabul edilir. Kuraklık; şiddeti, süresi ve kapsadığı coğrafi büyüklük bakımından farklılıklar gösterir. Genelde yetersiz yağışlar meteorolojik kuraklık, bitkisel üretime zarar verecek düzeyde toprak rutubetinin azalması tarımsal kuraklık, baraj, göl ve göletlerde su seviyesinin düşmesi hidrolojik kuraklık ve tüm bunların topluma zarar verecek düzeye ulaşması durumu ise sosyo-ekonomik kuraklık olarak isimlendirilir.

Kuraklığı ele alırken uzun ve kısa dönemli olmasına göre bir ayrıma tabii tutarak değerlendirme yapmak daha yararlı olacaktır. Uzun dönemli kuraklığın en önemli nedeni küresel iklim değişikliği olarak görülmekte ve etkileri uzun yıllara, belirtileriyle beraber yayılmaktadır. Küresel iklim değişikliği, insanoğlunun fosil yakıt tüketimi, endüstriyel üretim ve tarımsal üretim sonucu atmosferdeki miktarı ve yoğunluğu artan sera gazlarının neden olduğu küresel ısınmanın meydana getirdiği değişiklikleri içerir. Bu değişiklikler; kuraklık, çölleşme, yağışlardaki dengesizlik ve sapmalar, su baskınları, tayfun, fırtına, hortum gibi meteorolojik olaylarda artış belirtileriyle kendini gösterir.

Küresel ısınmanın meydana getirdiği iklim değişiklikleri, uzun dönemde çok önemli kuraklık emarelerine de neden olmaktadır. Örneğin; Özbekistan’da tarımsal sulamanın en önemli kaynakları olan Amu-Derya (Ceyhun) ve Sır-Derya (Seyhun) nehirlerinde suların azalması sonucu bir zamanların balıkçılık merkezi konumundaki Aral gölü, 1960’lardan bu yana 3’te 2 oranında kurumuştur. Diğer tarafta İber Yarımadası başta olmak üzere Avrupa’nın güneyinde ve Kuzey ve Güney Afrika bölgelerinde uzun dönemli kuraklıkların olduğu rapor edilmektedir.

Yağmur Duası

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kararı ile ülke genelinde yaşanan kuraklık nedeniyle, cuma namazı sonrası 81 ildeki camilerde yağmur duası yapıldı, 11 Aralık 2020

 

Dünya Bankası ve Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi kuruluşların desteği ile 2006-2008’de hazırlanan “Gelişme için Tarımsal Bilgi, Bilim ve Teknolojinin Uluslararası Değerlendirmesi” adlı bir raporda, Türkiye’nin de yer aldığı Orta ve Batı Asya ve Kuzey Afrika bölgesi için iklim değişikliğinin etkilerine yönelik gelecek 50 yıl için tespitlerde bulunulmuştur. Bu tespitlere göre bölgede azalan su kaynaklarının ve kısalan tarımsal üretim mevsiminin tarımsal üretimi şiddetle olumsuz etkileyeceği ifade edilmiştir. Yeterli sulama ve içme suyu arzının, sık sık ortaya çıkan kuraklıklar ve hayati öneme sahip su kaynaklarının rakip kullanımları nedeniyle yeterli olamayacağı öngörülmüştür. Mevcut suların kalitesinin düşmesi yanında yeraltı sularının çekilmesi ve yer üstü etkenlerle suların kirlenmesine dikkat çekilmiştir.

Türkiye’de ise Orta Anadolu’da yeraltı sularının çekilmesiyle oluşan obruklar uzun dönem kuraklığının emarelerindedir. Yer altı sularının, karbondioksit ile birleşimi sonucu oluşan karbonik asit, kireç taşının yoğun olduğu toprakları zamanla çözerek yer altında mağaralar oluşmasına neden olmaktadır. Bir müddet sonra mağaranın üstünde bulunan toprakların çökmesi sonucu oluşan derin çukurlara obruk denir. Son yıllarda artan hızla oluşan 300’ün üzerindeki obruklar, bölgede hem tarım hem de yerleşim alanlarında tehlike arz etmektedir. Diğer taraftan göller bölgesindeki Isparta Eğirdir Gölü’nün su seviyesinin bir buçuk-iki metre kadar azalması yanında Konya Meke Gölü’nün tamamen kuruduğu gözlenmektedir.

Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer tutan ekim ve kasımdaki yağış yetersizliğini, kısa dönemli kuraklık olarak değerlendirebiliriz. Türkiye genelinde uzun yıllar ortalamasına göre ekim ve kasımda yağışlar yüzde 58, geçen yıla göre ise yüzde 21 azalmıştır. Sahadan alınan bilgilere göre, çok az düşen yağışlara rağmen güz ekimleri sorun olmadan yapılmış, ancak Güneydoğu’da bu ekimler biraz da olsa gecikmiştir. Bölgesel kuraklık seviyelerinin bu iki ayda önemli farklılıklar gösterdiği, ancak Orta Anadolu, Trakya ve Ege bölgelerinde daha görünür olduğu söylenebilir. Büyük şehirlere içme suyu sağlayan barajlarda su seviyelerinin anormal derecede düştüğü, her gün medyada haber konusu olmaktadır. Önümüzdeki süreçte kış yağışlarının başlaması ve bahar yağışlarının da tahmin edildiği gibi normal seviyede olması durumunda kuraklığın olmayacağı, aksi halde meteorolojik kuraklığın tarımsal kuraklığa dönüşebileceği ve gıda arz güvenliğinin riske girebileceği öngörülebilir.

 

Tarımsal Kuraklık Önlemleri

Bitkinin büyüyüp gelişmesi için kök bölgesinde yeterli nem bulunmaması durumu, tarımsal kuraklık olarak ifade edilir. Büyüme periyodu boyunca bitkinin suya ihtiyaç duyduğu belli kritik dönemlerde toprak nemi yeterli olmadığında tarımsal kuraklık ortaya çıkar. Kuru tarım yapan çiftçiler kuraklıktan daha fazla etkilenir ve yapacakları sınırlıdır. Yeterli su kaynakları olduğu sürece sulu tarım yapanların alabileceği önlemler daha fazladır. Bu durumda tarımsal kuraklığın etkilerini azaltmak için yapılabilecekler, su kaynaklarının tasarruflu kullanımı ve korunması yanında yeni su kaynaklarının temini şeklinde üç grupta toplanabilir.

Tarımsal üretimde sulama suyunun israf edilmeden etkin kullanımı, yapılması gerekenlerin başında gelir. Genel adıyla yüzey sulama olarak bilinen salma, tava ve karık sulama yöntemleri Türkiye’de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin suyu çok fazla israf etmesi yanında diğer dezavantajları da vardır. Yağmurlama, damlama ve sızdırma şeklinde farklı uygulamaları olan basınçlı sulama sistemleri ise suyu daha tasarruflu kullanmaktadır. Dolayısıyla yüzey sulama yöntemlerinden olabildiğince vazgeçip, basınçlı sulama sistemlerini yaygınlaştırmak gerekir.

Kuraklığa dayanıklı türleri geliştirerek ve ekimini yaygınlaştırarak ürün desenini değiştirmek, kuraklığa karşı alınabilecek önemli tedbirlerden bir diğeridir. Toprağın su tutma kapasitesini yükseltmek için çeşitli yollarla toprakta organik madde birikimini artırmak ve böylece daha az sulama suyu kullanarak istenen düzeyde verim elde etmek mümkün olabilecektir. Ayrıca toprak yüzeyini kapatarak rutubeti toprakta daha uzun süre tutan bitkileri olabildiğince tercih etmek, suyun daha tasarruflu kullanımına katkı verecektir.

Mevcut sulama sularının miktar ve kalitesinin korunması için; suyun havza ve göletlerde toplanarak tutulması, daha iyi sulama kanalları tesis ederek sızıntı ve buharlaşmanın azaltılması ve sularda kirlenme ve bozulmanın engellenmesi uygulamalarını artırmak ve yaygınlaştırmak gerekir. Aşırı kullanım dolayısıyla giderek azalan yeraltı sularının yönetiminin iyileştirilerek kullanımını sınırlandırmak da hayati bir öneme sahiptir. Yağmur ve kar sularının biriktirilerek ve depolanarak sulama dahil farklı kullanımlara sunulması, su hasadı olarak isimlendirilmektedir. Biriktirildiği yere ve kullanım türüne göre farklı yöntemlerle yapılabilen su hasadının yaygınlaştırılması küçümsenmemeli ve göz ardı edilmemelidir.

İçme, temizlik, endüstri, enerji ve rekreasyon gibi rakip su kullanımlarıyla suyun tüketilmesi, bozulması ve kalitesinin düşürülmesi; tarımsal sulama kaynaklarının azalmasına ve/veya kirlenmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla bu noktada döngüsel su yönetimi önemli bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Temelde suyun bir kullanımı sonrası toplanarak ve/veya arıtılarak başka kullanımlara sunulması, suyun döngüsel kullanımı olarak ifade edilmektedir. Atık sular başta olmak üzere suyun döngüsel kullanımı, Avrupa Birliği’nin “Green Deal” AR-GE programında ve Ortak Tarım Politikasının dokuz önceliği arasında da yer almaktadır.

 Emine Erdoğan'ın Tweeti

Politika Eylemleri

Kuraklığın etkilerinin en aza indirilmesi için dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çalışmalar yürütülmekte, tedbirler alınmakta ve yönlendirmeler yapılmaktadır. Düzenleyici, denetleyici ve destekleyici olan bu politikaların öne çıkanlarını ele almak ve bunlara yönelik öneriler sunmak bu noktada yararlı olacaktır.

Sulama suyunun tasarruflu ve etkin kullanımının yaygınlaşması, yani çiftçilerin yüzey sulamadan basınçlı sulama sistemlerine geçmeleri için kırsal kalkınma desteklerinde basınçlı sulama projelerine yüzde 50 hibe sağlanmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve altında Tarım ve Kuraklık Yönetim Daire Başkanlığına bağlı çalışma grupları kuraklık ve su yönetimi konularında ihtiyaç duyulan çalışmaları yapmaktadırlar. Yine Bakanlığa bağlı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) bağlı Kuraklık Test Merkezi, uzun dönem kuraklığın etkilerinin en yoğun yaşandığı Orta Anadolu Bölgesinde yer alan Konya’da kurulmuştur. Bu merkezde kuraklığa dayalı hububat ıslah çalışmaları yanında kuruluş amacı doğrultusunda diğer AR-GE çalışmaları yürütülmektedir.

Kuraklıkla ilgili politikalara yön vermek için Ulusal Kuraklık Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2017-2023 dönemi için hazırlanmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın önümüzdeki çeyrek asır politikalarına ışık tutması için 2019’da yapılan 3. Tarım Orman Şurasında Tarımsal Sulama ve Su Yönetimi Çalışma Grubunda ilgili konular çok detaylı olarak ele alınmıştır. Ayrıca 2020’de Cumhurbaşkanlığı Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu tarafından Covid-19 salgını nedeniyle gündeme gelen Gıda Arz Güvenliğine yönelik kurulan çalışma grubu; döngüsel su yönetimi başta olmak üzere su yönetimiyle ilgili ihtiyaçları belirlemiş, bilimsel ve teknolojik çözümleri sıralamış ve politikalar önerileri sunmuştur. Üzerinde çalışılan 2021 Kuraklık Eylem Planı’nda ise 150 yeraltı barajının yapımı öne çıkmaktadır.

 

Öneriler

Tarımsal kuraklığın etkilerini azaltmaya yönelik uygulanmakta olan politikaların ve eylem planlarında, Şura’da ve çalışma gruplarında üretilen muhtemel politika ve proje önerilerinin sahadaki uygulayıcılara, çiftçilere ve tüm muhataplara ulaştırılmasındaki başarısızlıkların giderilmesi için daha çok çaba gösterilmelidir.

“Çok su çok ürün demek değildir” farkındalığının ve bilincinin çiftçiler arasında yaygınlaşması sağlanmalıdır. Sulama suyunun kontrollü, bitkinin ihtiyacı miktarınca ve zamanında verilmesi gerekir. Suyun ihtiyaçtan fazla kullanımını önlemek için eğitimler verilmeli ve gerektiğinde müeyyideler uygulanmalıdır.

Yol-Su-Elektrik İşleri Genel Müdürlüğü’nün 1984’te yerini alan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün görevlerini 2005’te üstlenen Özel İdareler ve Büyükşehir belediyeleri; yerel suların daha iyi yönetimi yanında kuraklığa yönelik tedbirlere, ilgili yatırımlara ve bu amaçlar yönünde çiftçilere götürülecek diğer hizmetlere ağırlık vermelidir.

Kuraklık ve su yönetimi konularının TÜBİTAK, TAGEM ve üniversitelerin öncelikli araştırma konuları arasında daha fazla yer alması, liseler ve üniversitelerdeki tarım eğitimi müfredatına daha ağırlıklı olarak girmesi ve çiftçi eğitimlerinde daha sıklıkla işlenmesi, uzun dönemde kuraklıkla mücadelede çok yararlı olacaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası