Geçtiğimiz ay kamuoyunu ağırlıklı olarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içindeki tartışmalar meşgul etti. Türkiye’nin köklü ve en büyük muhalefet partisinin gündemde olması doğaldı. Üstelik tartışmalı bir şekilde Deniz Baykal’ın yerine genel başkanlık koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği seçimler partideki liderlik meselesini sürekli gündemde tutuyordu. Parti içi iktidar kavgası farklı gruplar arasında devam ediyordu. Bir şekilde bugüne kadar genel başkanlık koltuğunda oturan Kılıçdaroğlu, son yerel seçimde uzun yılların ardından İstanbul ve Ankara’nın partisinin adayları tarafından kazanılmasıyla ilk kez seçim başarısı mutluluğunu tattı. Ancak bu başarıya rağmen CHP’de parti içi çekişmeler azalmak bir yana artarak devam ediyor.
Hesaplaşma Manivelası
Bu durumun son iki örneğini henüz yaşadık. Sözcü’den Rahmi Turan’ın köşe yazısında ortaya attığı iddia CHP’de tozu dumana kattı. Güya bir CHP’li Külliye’de ağırlanmış ve parti liderliği konusunda teşvik edilmişti. Turan’ın iddiası çok hızlı bir şekilde yalanlansa da parti içerisindeki başta Kılıçdaroğlu olmak üzere aktörlerin verdiği tepkiler dikkate değerdi. Kılıçdaroğlu tereddütsüz bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen ismi bildiğini söylerken hem Külliye’den hem de Külliye’ye gittiği iddia edilen isimden yalanlamalar peş peşe geldi. Bu konunun seçime kadar bir şekilde gündemde kalacağını ve CHP içi hesaplaşmalarda bir manivela olarak kullanılacağını tahmin etmek zor değil.
CHP’de gürültü koparan diğer örneğin baş aktörü ise bir kitaptı. Necati Özkan’ın kaleme aldığı "Kahramanın Yolcuğu: Yeni Nesil Siyasetin Zaferi" başlıklı eser Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu süreci anlatıyor. İmamoğlu’nun seçim kampanya direktörlüğünü üstlenen Özkan’ın kitabına CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu Twitter üzerinden ciddi bir tepki gösterdi. Genel merkez ve parti örgütlerine kitapta saygısızlık edildiğini söyleyen Kaftancıoğlu’nun başlattığı tartışma Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu tarafından fazla büyütülmeden kontrol altına alındı.
Bu noktada hem Sözcü gazetesi hem de Özkan’ın kitabının ardından kopan fırtına üzerine bazı çıkarımlar yapılabilir. Bunlardan ilki CHP’de gruplar arasında çok ciddi bir kavga var ve bu kavga her ortamda ve olayda yeniden üretiliyor. Bunun partide liderlik seviyesinde bir değişikliğe yol açıp açmayacağını zaman gösterecek ama CHP’de suların durulmayacağı açık.
İkinci bir konu, gündemi meşgul eden CHP’deki kavgaların çıkış noktası artık öldü denen gazeteler üzerinden ve Türkiye’de kimse okumuyor artık denen ortamda bir kitap üzerinden ortaya çıkmasıydı. İletişim alanında mesajın verildiği aracın ne kadar mühim olduğu malum. Böylelikle gazeteler ölüyor, kitap işi bitti gibi lafların ne kadar havada kaldığını bir kez daha gördük. Küçük form değişiklikleri olsa da kitaplar ve gazeteler hayatımızda belirleyici bir şekilde yer almaya devam edecek.
Mitleştirme Çabası
Tabii bu bölümün özelliği gereği Necati Özkan’ın kitabına biraz daha yakından bakmak şart. Öncelikle bu kitabın Ekrem İmamoğlu kampanyasını bir yandan detaylı bir şekilde anlatmakla birlikte diğer yandan da kampanyanın bir devam ürünü yani İmamoğlu’nun siyasal iletişim stratejisinin bir parçası olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Kitapta Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yolculuğu masallardaki, efsanelerdeki ya da filmlerdeki kahramanların adım adım kendilerini buldukları yolculuklarla özdeşleştiriliyor. Bu doğrultuda Yüzüklerin Efendisi’nden Matrix’e Harry Potter’dan Kül Kedisi’ne örnekler veriliyor. Burada iki nokta ister istemez öne çıkıyor. Birincisi bu kahramanlar mutlak kötülükle savaşan isimler dolayısıyla siyasi rakibin burada şeytanlaştırılması mevcut. İkincisi ise biraz daha ilginç. Bilindiği gibi Türkiye’de siyasal sistemin ulaştığı noktada birçok ittifak kurulabilir hale geldi. Son yerel seçimlerde de AK Parti ve MHP birlikte hareket ederken CHP ile İYİ Parti’yi HDP destekledi. Yani ortada irili ufaklı birçok yapının dahil olduğu ve seçim kazanmak için çabaladığı bir süreç var. Necati Özkan’ın esas oğlanı çok net: Ekrem İmamoğlu. Özkan kendisini de aslında bir yere koyuyor kitapta. Bunu doğrudan söylemese de Frodo’nun yanındaki Gandalf ya da Neo’nun yanındaki Morpheus gibi Özkan da kendisini esas oğlana sıkıştığında yol gösteren bilge adam rolünü kendisine uygun görüyor. Bu tabii ki doğaldır. Kampanya direktörünün kendisini merkezi bir yere koymasında bir beis yoktur ancak bu kahramanın yolculuğunda CHP il örgütü başta olmak üzere İYİ Parti’liler ve hatta HDP’lilerin rolü silikleşmektedir. Bu noktada Canan Kaftancıoğlu’nun da eleştirilerinde çok haksız olmadığını kitabı okuyanlar anlayacaktır.
Kitapta çok geniş olmamakla birlikte AK Parti’nin kampanyasına dair de değerlendirmeler bulunuyor. Burada öne çıkarılan hususlardan biri çok büyük paralar harcandığı. Ancak Özkan’ın kitabında kendi kampanyasının maliyetine dair herhangi bir bilgi göremiyoruz. Dahası çok da büyük satış rakamlarına ulaşma ihtimali bulunmayan böyle bir kitabın şehir merkezlerinde billboardlarda tanıtılması kitabın tanıtım bütçesine dair de soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Öte yandan bu kitabın İmamoğlu’nun parti içinde dizginleri iyice ele almasıyla birlikte kısa süre içerisinde teşkilatlarda okunması zorunlu hale getirileceğinden şüphe yok. CHP’li belediyeler de bunun için gönüllü finansör olacaktır.
Bütün tartışmalarla beraber kitap siyasal iletişim ve CHP tarihi için önemli bir çalışma. İmamoğlu’nun kampanyasından pek çok bilgi, görsel ve bire bir konuşma yer alıyor. Mesela İmamoğlu’nun İstanbul’da suya zam yapmak istediği bugünlerde “Suya yüzde 40 indirim geliyor” afişine kitapta rastlamak ilginç.
Teknik açıdan ise şekil olarak derli toplu görünmesine rağmen kitapta bazı sıkıntılar var. Bunlardan ilki metin güzelce akarken birden “ilgili konuşmaya kitabın son bölümünde ulaşabilirsiniz” gibi notların girmesi. Okuma hızını kesen ve dikkat dağıtan bu notlar dipnot olarak verilebilirmiş. Yine sayfa başlarında kalan ve satırı tamamlamayan paragrafların son birkaç kelimesi göze batıyor.
Görünen o ki İmamoğlu ve Özkan iş birliğinin ortaya koyduğu kampanya makinesi çalışmaya devam ediyor. Seçimlere diğer partilerin de bunu dikkate alarak hazırlanmasında fayda var. Çünkü imaj üretimi ile gerçeklik eş zamanlı ilerleyebildiği sürece geleceğe yönelik daha kalıcı işaretler bırakabilir. Söylemini daha güçlü şekilde kurabilir. Bu yüzden sağ-muhafazakar siyasal geleneğin de bu konuda daha fazla çaba içinde olması ve bu belirleyici realiteyi uygulaması gerekiyor. Fakat maalesef en baştan beri meşruiyetini sadece sandığa yaslayabilen sağ gelenek içinde bu tür kitapların yok denecek kadar az olması oldukça üzücü.
Yeni Çıkanlar:
Yavuz Donat Kitabı (Söyleşi: Şebnem Bursalı), “Off The Record”, İstanbul: Turkuvaz Kitap, 2019
Kemal İnat ve Muhittin Ataman (Ed.), Ortadoğu Yıllığı 2018, İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık, 2019