Kriter > Dosya > Dosya / Türk Devletleri Teşkilatı |

Türk Yönetsel Alanı ve Düşünsel Temelleri


Soru şudur: Türk idari geleneği üzerinden bir Türk yönetsel alanı inşası mümkün mü? Bu sorunun kastı, ortak yönetim anlayışlarının sorgulanması ve Türk idari tarihinden beslenen yönetim yaklaşımları üzerinden bir fikri yönetim temellerinin oluşturulabilmesidir. Türk Yönetsel Alanının hüviyeti, daha çok fikri temeller üzerinden hareket etmektedir.

Türk Yönetsel Alanı ve Düşünsel Temelleri
Türk tarihine ışık tutan ve en eski yazılı belgelerinden olan Tonyukuk yazıtlarının üzerinde Göktürk alfabesiyle

Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan barış ve iş birliği fikrinin yansıması olarak tarihsel süreçte ortaya çıkmış bir birlikteliktir. Ekonomik ve ticari gayelerle başlayan iş birlikleri, sonrasında siyasi ve idari bir birlikteliği getirmiştir. Siyasi birliktelik ortak hedefler ve ortak politikaları getirirken, idari birliktelik Avrupa Yönetsel Alanı’nı doğurmuştur. Burada ortak kurumsal yapılar kadar ortak yönetsel fikirler ve anlayışlar ifade edilmektedir. Yani benzer yönetim anlayışlarının birlik üyesi ülkelerde ortaya konması, temel fikri duruşların yöneticiler ve yönetimler tarafından benimsenmesi, ortak yönetim biçimlerinin ve yaklaşımların tüm üye ülkelerde idari alanları kontrol etmesi beklenir. Avrupa’nın Batı yönetim düşüncesi ve neoliberal reformlar temelinde gerçekleştirdiği bu yönetsel alan “modern” yönetim yaklaşımlarının da altyapısını oluşturmaktadır.

Dünyanın diğer yakasına bakıldığında farklı coğrafyalarda farklı kültürel temellerden beslenen özgün yönetsel gelenekler de mevcuttur. Çin, Hindistan, İran ve Türk tarihleri farklı yönetsel gelenekleri temsil eden medeniyetlerdendir. O zaman soru şudur: Türk idari geleneği üzerinden bir Türk yönetsel alanı inşası mümkün müdür? Bu sorunun kastı, ortak yönetim anlayışlarının sorgulanması ve Türk idari tarihinden beslenen yönetim yaklaşımları üzerinden bir fikri yönetim temellerinin oluşturulabilmesidir. Avrupa Yönetsel Alanı daha çok kurumlar, aktörler ve işleyişler üzerine inşa edilmiştir. Bu yazıda kastedilen ise daha çok düşünsel bir yönetsel alana karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Türk Yönetsel Alanının hüviyeti daha çok fikri temeller üzerinden hareket etmektedir. Türk dünyasında ülkelerin tarihlerinde farklı etkiler ve etkenler, yönetim biçimlerini değiştirse de Türk idari kültürünün yattığı temeller, tarihin sabit noktaları olarak yerlerini korumaktadır. İşte bu noktalar Orhun Kitabeleriyle başlayan İslami temellerle güçlenen siyasetnameler ve temsil ettikleri yönetim anlayışıdır.

Yönetimin ve yöneticilerin niteliklerine bakıldığında, Orhun Abidelerinde Bilge Kağan devlet için güvenliği temel nitelik addetmiştir. Düşmanın tatlı sözüne kanmamayı, yumuşak ipeğine kanmamayı, düşmanın sözüyle aldanmamayı salık verir. Aslında burada kasıt öz düşüncenin ve âli çıkarların, bireysel çıkarlara tercih edilmemesidir. İyi, bilgili, cesur insanların, milletine sadakatle bağlı insanların birliğinde devletin birliğini timsaller Bilge Kağan. Yöneticinin gece uyumadan, gündüz oturmadan devlet için çalışmasıyla devletin baki olacağını vurgular. Tonyukuk ise kendi abidesinde töre vurgusu yaparak adaleti önceler.

 

Türk Yönetim Temeli Adalet

Nizamülmülk de ünlü eseri Siyasetname’de bir yandan adalete bir yandan kamu güvenliğine öncelik tanır. Vatandaşların güvenliğinin ve kamu düzeninin sağlanmasını, fitne ve kargaşanın son bulmasını yöneticinin temel görevlerinden sayar. Diğer yandan idareciye erişimin kolay olması gerektiğini, böylece tüm kamu görevlilerinin işlerinde daha dikkatli olacağını söyler. Halkın zahmetsizce devlet yöneticilerine ulaşılabilir olması işlerde keyfiliği engeller, vatandaşın hakkını korur. Nizamülmülk’ün yöneticiler için bir diğer olmazsa olmazı istişaredir. Ona göre; “Meselelerde istişare yoluna gitmek kişinin güçlü muhakemesinden ileri gelir.” Bu nedenle yönetimde iyi karar vermenin yolu bilenlerle birlikte hareket etmektir.

Siyasetname’de en çok zikredilen hususlardan birisi ise adalettir. Nizamülmülk ve ardıllarıyla birlikte Türk yönetim geleneğinin temeline adalet oturtulmuştur. Adil olursan halk zengin olur, halk zengin olursa devlet zengin olur, devlet zengin olursa ordusu güçlü olur, ordu güçlü olursa devlet payidar olur.

İyi bir yönetim adalet, devlet, toplum ve askeriye sacayakları üzerinden değerlendirilir. Yusuf Has Hacib bu noktadan hareketle ebedi devletin sırrının adalet olduğunu vurgulamıştır:

“Memleket tutmak için çok asker ve ordu lazımdır. Askeri beslemek için de çok mal ve servete ihtiyaç vardır. Bu malı elde etmek için, halkın zengin olması gerektir. Halkın zengin olması için de doğru kanunlar konulmalıdır. Bunlardan biri ihmal edilirse dördü de kalır; dördü birden ihmal edilirse, devlet çözülmeye yüz tutar.”

Semerkant
(İbrahim Erikan/AA)

 

Türk idari geleneğinin en değerli temsilcilerinden Yusuf Has Hacib, yöneticileri; bilgili, akıllı ve adil, gerektiğinde cesur gerektiğinde tedbirli şeklinde tanımlar. Bir yandan devletin adaletine diğer yandan yöneticinin adaletine dem vurulur. Bu gelenek siyasetnamelerde adalet dairesi olarak tanımlanır. Şekli, adımları, boyutları değişse de genel gelenek devam eder. Bu geleneğin en önemli temsilcilerinden Kınalızade Ali Efendi, Türk-İslam yönetim düşüncesinin dört boyutlu yapısını sekiz basamakla tasvir eder:

“Adalettir, cihanın selameti için gerek olan. Bu dünya bir bahçe ise duvarı devlettir. Devletin düzeni kanunlardır. Kanunun koruyucusu da devlettir. Devleti koruyacak ancak askerdir. Askeri toplayacak ise zenginliktir. Zenginliği toplayacak da millettir. Milleti devlete bağlayan idareciden gelen adalettir.”

Kınalızade sözlerine adaletle başlar adaletle bitirir. Kınalızade de Tonyukuk da Nizamülmülk de Yusuf Has Hacib de Maverdi de Farabi de devletin temeli niteliğini ancak adaletle resmetmiştir. Geçmişten günümüze iyi yönetim isteyen, iyi yönetimin nasıl olacağını düşünen herkes, daha iyi bir dünya tasavvur eden herkes adaletten ve adil yönetimden bahsetmiştir. Misal Koçi Bey;

“Küfr ile dünya durur, zulümle durmaz.

Adalet, ömrün uzunluğuna sebeptir.

Fukara ahvalinin düzelmesi

Padişahların cennetlik olmasına sebeptir.”

Tüm siyasetnamelerdeki en büyük meziyet, yönetimdeki en büyük letafet adalettir. Daha pek çok isim eserlerinde adaleti temel nitelik zikreder. Katip Çelebiler, Koçi Beyler, Nizamülmülkler, Defterdar Sarı Mehmetler, Kınalızade Ali Çelebi’den Aşık Çelebi’ye nice ilim adamları devlet adamları yöneticilere tavsiyeler sunmuş, yöneticilere doğru yönetimin sırlarını fısıldarken adaleti zikretmiştir. Maverdi de Siyasetnamesi’nde adil siyaseti üç temele dayandırır. Bunlar rağbet, rahbet ve insaftır.

Rağbet insanların iyi ve güzel olana teşvik edilmesidir. Böylece insanları kaynaşmaya, rıza-i itaate ve samimiyete yöneltecek yollar açılacaktır. Böylece astlar üstlere, millet devlete güvenecektir.

Rahbet ise kötü yollardan sakındırmak, o yollardan alıkoymaktır. Burada da temel ilke işini düzgün yapmaktır. İşini düzgün yapmayandan sakınmak, yapmayanları izleyip onları sonuçlarından sakındırmaktır.

İnsaf ise bu iki yolda adaletli olmaktır. Doğru yapanı tespitte de yanlış yapanı tespitte de adil olmaktır. Doğru iş yapanı takdir, yanlış iş yapanı tekdir insaf kavramının açıklamasıdır.

Maverdi insafın uzantısı olarak intisaf kavramını zikreder. Yani hakkın teslimini temsiller.

Yani haklıya hakkını, haksıza hak ettiğini vermek gereğini ifade eder. Adalet ise bu ikisi için de gereğini yapmaktır.

İnsaf, intisaf, sonrasında da ehliyet der Maverdi…

Bir filozofa rivayetle şöyle ifade eder meramını: “Yönetim, ehil görevlileri; ehil görevliler, ihsanda bulunmayı, ihsanda bulunmak malı; mal ise adaleti gerektirir.”

Kavramların her birinde bir hikmet her birinde bir doz ayarı gerektir. Hepsinin temelinde ise adalet gerekmektedir.

Türk-İslam yönetim düşüncesinin temeli, siyasetnamelerin özü adalet dairesinin bir diğer tevarüsü. Bunların yokluğu afet, eksikliği araz olarak resmedilir. Maverdi afetleri de şöyle sıralar:

“Hükümdarların afeti kötü yaşayış, vezirlerin afeti kötü niyet,

Askerin afeti komutanlara karşı gelmek, halkın afeti itaatten ayrılmak,

Liderlerin afeti siyasi zafiyet, alimlerin afeti idarecilik sevdası,

Yargıçların afeti aşırı tamahkarlık, adil insanların afeti takva azlığı,

Hükümdarların afeti askerlerin birbirine düşmesi, adil kişinin afeti yöneticilerin doğrudan sapması,

Cesur kişinin afeti kararlılığını kaybetmesi, güçlünün afeti rakibini zayıf görmesi,

Asaletli kişinin afeti kader engelleri, hazırlık yapan kişinin afeti planlarının çökmesi,

İyilik yapanın afeti başa kakma çirkinliği, günahkarın afeti suizandır.”

 

Türk-İslam yönetim düşüncesinin temellerini oluşturan nice örneklerden birkaçı bize nadir dersler vermektedir. Devletin varlığı için asli unsur güvenlik, devletin devamı ve milletin abadı için adaletli bir kanuni yapı, adil devletin ve adil yöneticilerin varlığı, layık ve ehil yöneticilere verilecek görevler, istişareyle alınan kararlar, yorulmadan çalışan ve her daim ulaşılabilir olan yöneticilere ihtiyaç, vatandaşların hakkına saygı duyan kamu görevlileri ile bunları denetleyen üstler.

 

Türk Tarihinden Süzülen Temel Yönetim Değerleri

Diğer tarafta kanuna saygı duyan ve birlik içinde yaşayan millet. Kendi zenginliği kadar devletin zenginliği için de çalışan ve devlete yönelik mali yükümlülüklerini de yerine getiren vatandaşlar. Kendi çıkarlarını değil, vatanı ve milleti korumaya yeminli güvenlik görevlileri. Maverdi’nin tanımlamalarıyla sözün özü; rağbet, rahbet, insaf, intisaf, liyakat.

Türk idare tarihinden süzülen temel yönetsel değerler… Pek çoğu modern dünyanın değerlerine uyumlu diğer taraftan özgün ve özümüze uygun değerler. Türk Yönetsel Alanı’nın düşünsel temelleri tarihten süzülürken, onları daha adil bir dünya için nasıl kullanabiliriz, bu önemli. Dünyada adalet sarsılmışken, düzensizlik had safhadayken, kamu güvenliği ve refah bozulmuşken Türk yönetsel düşüncesi Türk dünyasına dersler sunuyor.

Türk Devletleri Teşkilatı’na giden yolda 1992’den itibaren devam eden zirveler 2010’da Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’ne dönüşürken 2011’den itibaren Türk Konseyi olarak toplantılarına devam etmiştir. İlk toplantıda ekonomik ve ticari iş birliği temasıyla toplanan Türk Konseyi, 2012’de Eğitim, Bilim ve Kültürel İşbirliği ile bir adım daha atmıştı. Ardından akıllı şehirlerden medyaya, enformasyon paylaşımından küçük ve orta ölçekli işletmelere kadar pek çok başlık gündeme gelmiştir. 2021’de Türk Devletleri Teşkilatı adını alan oluşumun gelecekte, Türk İdari Alanı için adımlar atması da ümit edilebilir. Bu tarz oluşumlarda önemli olan çatı değildir, önemli olan temellerdir. Türk idare tarihinin sunduğu temeller yerinde durdukça Türk yönetsel geleneği temellerinden yükselmeye devam edecektir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası