Kriter > Dosya > Dosya / ABD Başkanlık Seçimleri 2 |

Biden Yönetimi ve Türkiye


S-400 konusu ABD-Türkiye ilişkilerinde Biden yönetiminin yakından ilgi göstermesi ve çözümü için çaba sarf etmesi gereken bir konu. ABD’nin şimdiye kadarki emrivakileri Türkiye’yi kararından döndürmedi. Dolayısıyla Biden bu konuda Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alan bir söylem geliştirmeli.

Biden Yönetimi ve Türkiye

3 Kasım 2020 seçimlerinden galibiyetle çıkan ABD’nin yeni başkanı Joseph R. Biden, gelecek dört yılda ülkesinin iç ve dış politikasını belirleyecek ve şekillendirecek kabinesini belirledi. Beyaz Saray’a taşınması ve bütün yetkileri ile göreve başlaması iki aylık bir süre alacak olan Başkan Biden, yetkileri devraldığında hangi konulara öncelik vereceğini belirlemeye başladı. İlk öncelik sağlık, ekonomi, eğitim, istihdam ve uluslararası ilişkileri derinden etkileyen Covid-19 ile mücadele olarak belirlendi. Biden ve ekibi seçim kampanyaları sırasında Trump yönetiminin Covid-19 ile başarılı bir mücadele yürütemediğini, ABD halkının sağlığını ve hayatını riske attığını, ilk ve en önemli işlerinin en fazla Covid-19 vakası ve ölümünün yaşandığı ülkede bu bela ile mücadele olacağını ilan etti. Covid-19 küresel etkileri ile ulus devlet sınırlarını aşan diğer yanda da uluslararası iş birliği ve dayanışmayı gerektiren bir salgın. Dolayısıyla ABD dış politikasının gündem maddelerinden biri olarak Başkan Biden’ın önüne gelecek.

ABD’nin yeni yönetimi dış politikada Trump yönetiminden parlak bir miras devralmadı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan çok taraflılık ilkesine dayalı dünya düzeninin ciddi erozyona uğradığı, “America First (Önce Amerika)” sloganında hayat bulan içe çekilme, sınırlara duvarlar örerek dışa kapanma, uluslararası antlaşma ve kurumlardan ayrılarak küreselleşme yerine popülist yerliciliği merkeze yerleştiren dış politika tercihlerinin Biden tarafından benimsenmediği, dolayısıyla yeni yönetimin daha farklı tercihlerde bulunacağını iddia etmek kehanet olmayacaktır. Biden yönetimi, ABD’nin Trump döneminde fazla içe kapandığını, küresel liderlik iddiasının zayıfladığını, bundan doğan boşluğun Çin ve Rusya tarafından doldurulmaya başlandığını ve bu sürecin tersine döndürülmesi gerektiğini düşünüyor.

Her ne kadar ABD’nin dış politika önceliklerini Asya’ya kaydırmaya başlaması ve Ortadoğu’dan kademeli olarak çekilme kararı Biden’ın da yardımcısı olduğu Obama yönetimi dönemine rastlasa da transatlantik ilişkilerin zedelenmesi, NATO’ya sık sık eleştirilerde bulunulması, Avrupa Birliği (AB) ülkelerini aşağılayıcı ifadelerin kullanılması, Paris Antlaşması’ndan çıkılması gibi kararlar Trump dönemine rastlamıştı. Biden yönetiminin dış politika öncelikleri arasında bütün bu süreci geri çevirmek, AB ile ilişkileri güçlendirmek, NATO’ya hak ettiği güveni kazandırmak, transatlantik ilişkileri rayına koymak, Çin ve Rusya’nın etki alanlarını genişletme çabalarını sınırlandırmak ve durdurmak, liberal değerlerin savunucusu olarak çok taraflılık ilkesi ve küreselleşme yönelimini güçlendirmek geliyor. Son tahlilde de Trump döneminde zarar gördüğü ve gerilediği düşünülen ABD’nin dünya liderliğini tesis etmek Biden ve ekibinin dile getirdiği temel dış politika öncelikleri arasında yer alıyor. Bu noktada elbette ABD, ikili ve bölgesel ilişkileri de masaya yatırmaya çalışacaktır.

 

Önce Amerika Siyasetinin Sonu ve Amerika’nın Dönüşü

Biden yönetimi dış politikasının genel anlamda nasıl şekilleneceğini görmek ve Türkiye ile ilgili konulara olası yaklaşımının nasıl bir renk alacağını görebilmek için seçim süreci ve sonrasında yaptığı açıklamalara bakmakta yarar var. Başkanlık seçimini kazandığında dış politika yönelimini göstermesi açısından Biden’ın yaptığı “ABD geri döndü. Önce Amerika politikası ABD’yi yalnızlaştırdı ve ittifaklarını zayıflattı. Müttefiklerimizle ilişkileri canlandıracağız. Sınırlarımızı kapatmayacağız” mealindeki ilk açıklamalar dış politika öncelikleri hakkında bir yol haritası sunuyor denebilir.

ABD’nin Biden dönemi Türkiye ile ilişkilerini de yukarıda genel hatları çizilen bağlam içerisinde değerlendirmek daha doğru olacaktır. ABD-Türkiye ilişkilerinin kökenleri çok eskiye gitmesine, Soğuk Savaş boyunca aynı güvenlik ve ideoloji şemsiyesi altında yer almalarına, siyasi ve ekonomik ilişkilerinin güçlü olmasına karşın iki ülke arasında güven sorunu ve gerilimler yaşandığı, bazı sorunların krize dönüştüğü sır değil. Peki ne oldu da NATO müttefiki de olan iki ülke arasındaki ilişkiler gerildi ve güvensizlik derinleşti?

İki ülke ilişkilerindeki farklılıkların belirginleşmesi ve ayrışmaların yaşanmasının gerisinde genel olarak iki ana etken yatmakta. Bunlardan ilki Türkiye ve benzeri Soğuk Savaş sonrası yükselen yeni aktörlerin yeni dengelemeler sürecinde ekonomik büyüklükleri, demografik yapıları ve askeri güçlerine ek olarak, bir başka ifadeyle ince ve sert güçleriyle, temayüz etmeleri, yani kendi ulusal çıkarlarını önceleyen dış politika tercihleri yapabilecek iradeye sahip olmaya başlamalarıdır. Türkiye-ABD ilişkileri özelinde ikinci ana etken ise 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal sürecinde Türkiye’nin aldığı karardır. TBMM bu tarihte ABD askerlerinin Türkiye topraklarına konuşlanmasını ve buradan Irak’ın işgaline katılmasını öngören tezkereyi reddedince ikili ilişkilerde etkileri bugüne kadar sarkan ciddi bir sarsılma yaşandı. Bu sarsıntı, beraberinde iki eski müttefik ülke arasında hala devam eden güven sorununun ortaya çıkmasına neden oldu.

ABD Askeri Unsurları

ABD askeri unsurları, Suriye’nin kuzeyindeki Tal Tamr kasabasında bulunan üsten çekildi, 20 Ekim 2019

 

Türk-Amerikan İlişkilerindeki Kırılmalar

2002’de iktidara gelen AK Parti dış politikada paradigma değişimine gitti. Bir taraftan NATO ittifakını önemserken diğer yandan AB’ye tam üyelik müzakereleri için yönünü Avrupa’ya döndü ve 2005’te tam üyelik müzakerelerini başlattı. Ama aynı zamanda uzun yıllar ihmal edildiğini düşündüğü yakın komşuları başta Ortadoğu, Kafkasya, Afrika, Balkanlar ve Güney Amerika’yı da içine alacak şekilde çok boyutlu bir dış politika izlemeye başladı. Türkiye’deki siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma dış politikada bağımsızlaşmanın da zeminini güçlendirdi. Dış ilişkilerde ulusal çıkarlar temelinde kararlar alınması ve politika tercihlerinde bulunulması açısından sonuçları bugün daha net görülen savunma sanayiine yapılan yatırımlar ve dış insani yardımlar bölgesi ve ötesinde Türkiye’yi önemli bir aktör konumuna taşıdı.

Dış politikadaki paradigma değişimi bölgesel ve küresel örgütlere üyelikler ve pek çok ülkede diplomatik temsilciliklerin açılması ile kurumsallaştırıldı. Türkiye çatışma ve gerginliklere çözüm bulunmasında ara buluculuk rolleri üstlenmeye başladı. Bu gelişmeler Türkiye açısından oldukça pozitif gelişmeler olarak kaydedilirken çıkar çatışmalarının yaşandığı alanlarda geleneksel müttefikler ile gerilim kaynağı oldu. Örneğin Türkiye-İran ve Brezilya arasında 17 Mayıs 2010’da imzalanan Tahran Deklarasyonu (Nükleer Takas Antlaşması) Uluslararası Atom Enerjisi ve uluslararası toplumun beklentilerini karşılayacak maddeler içermesine rağmen ABD tarafından eleştirilmiş ve kabul edilmemiştir. ABD’nin bu tutumu iki ülke arasında yukarıda işaret edilen güven duygusunu zedeleyen bir başka unsur olmuştur.

ABD ve Türk dış politikasında gerginlik Arap Baharı sürecinde de devam etmiştir. Türkiye, Arap dünyasındaki demokratikleşme adımlarını desteklerken başlangıçta benzer bir siyaset izleyen ABD süreç içerisinde taraf değiştirmiş ve Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümeti darbe ile indiren rejime destek vererek meşrulaştırılmasına katkıda bulunmuştur.

Türkiye-ABD ilişkilerine kalıcı hasarlar veren gelişmeler Suriye iç savaşının başlamasından bir süre sonra belirginleşmeye başlamıştır. ABD ilk başlarda Türkiye ile ortak hareket ederek rejimin değişmesi, bu amaçla meşru muhalefete destek verilmesi görüşünü benimsemiş, rejimin aşırılıklarına karşı kırmızı çizgiler belirlemiş ancak bu çizgiler aşıldığında kınamanın ötesinde bir şey yapmayarak sahada ciddi bir boşluğun oluşmasına ve bu zeminde DEAŞ ve PYD/YPG dahil devlet dışı şiddet örgütlerinin ortaya çıkmasına göz yummuştur. Türkiye 2010 sonundan itibaren ortaya çıkan ciddi güvenlik tehditleri ve göç dalgası ile baş başa bırakılmıştır. Türkiye bu süreçte bir yandan Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi’nin çok taraflı çözüm çabalarına destek verirken diğer yandan da terör örgütleri DEAŞ ve PYD/YPG’nin saldırılarına karşı ulusal güvenliğini korumaya çalışan bir politika izlemiştir. Suriye krizinin bölgesel bir krize dönüşme riski karşısında Türkiye, olası saldırılara karşı NATO ve müttefik ülkelerden hava savunma sistemleri talep ettiğinde Türkiye’ye sadece geçici olarak savunma kalkanı sağlandı. Bunun üzerine kalıcı çözüm arayışına giren Türkiye önce ABD ile Patriot savuma sistemi alımı için görüşmelere başladı ve tıkandığı noktada Çin ve Rusya ile müzakerelere başladı ve nihayetinde Rus S-400 füze savunma sistemini almaya karar verdi.

S-400 konusu ABD-Türkiye ilişkilerinde Biden yönetiminin yakından ilgi göstereceği ve çözümü için çaba sarf etmesi gereken bir konu. ABD’nin şimdiye kadarki emrivakileri Türkiye’yi kararından döndürmedi. Bu durumda Biden yönetimi Trump döneminde yapılan yanlışları mı tekrarlayacak yoksa diplomatik kanalları açık tutarak yaptırım gibi cezai yöntemlere başvurmadan yeni ve alternatif bir çözüm arayışına mı girecek? Eğer Başkan Biden’ın yukarıda alıntılanan “müttefiklerle ilişkilerimizi güçlendireceğiz” mealindeki sözleri dış politikada yeni yönelimin yapı taşlarından kabul edilirse, ABD yönetiminin diplomasiye ağırlık vereceğini varsaymak mümkün. Yaptırımların iki ülke arasındaki gerilimi artıracağına kuşku olmamasının aşikarlığı yanında Rusya ve Çin’in etki alanlarının genişlemesine engel olma çabalarında ABD’nin Türkiye’nin katkısına ihtiyacı olduğu gerçeği de ikili ilişkileri olumlu yönde etkileyecek potansiyele işaret ediyor. Diğer yandan S-400 meselesinin çözümünde Türkiye’nin mevcut pozisyonunda ne kadar ısrarlı olacağı, varoluşşal güvenlik tehdidi kaygılarının tatmin edici düzeyde giderildiği bir senaryoda ABD ile ilişkileri normalleşme yönünde etkileyecek çözüm önerilerine ne ölçüde olumlu bakacağı da önemli bir faktör olarak görülmelidir.

Trump ve Biden'ın Türkiye Perspektifleri

ABD’nin bir türlü kabullenemediği durum Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasıdır. Enerji ve turizm alanlarında iki ülke arasında kapsamlı ilişkiler gelişmesi ile başlayan yakınlaşma, ABD-Türkiye ilişkilerinde ciddi bir gerilim kaynağı oldu. Türkiye’nin Rusya ile iş birliği ve müzakere alanlarını genişletmesinde, görmezden gelinse de ABD’nin bölge politikalarının belirleyici bir rolü olmuştur. Bugün gelinen noktada ABD-Türkiye ilişkilerini zehirleyen en önemli sorunlardan biri DEAŞ ile mücadele adı altında ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği koşulsuz destektir. DEAŞ ile mücadelenin büyük oranda bittiği düşünülen bir zaman diliminde dahi her türlü desteğin sürdürülmesi Türkiye’nin ABD’ye olan güvenini nerdeyse sıfırlamıştır. Biden bu sorun karşısında ne yapacak? NATO müttefiki Türkiye’yi mi destekleyecek yoksa ABD’li pek çok yetkilinin bildiği ve dile getirdiği terör örgütü PKK’nın kardeş örgütü olan PYD/YPG’ye desteği sürdürecek mi?

Biden’ın Dışişleri Bakanı olarak atadığı Antony Blinken’in yakın zamanlarda yaptığı açıklamalara bakılırsa PYD/YPG’ye verilen destek sürecek. Bu destek devam ettiği sürece de ikili ilişkilerin restorasyonu mümkün görünmüyor. Diğer yandan “ABD geri döndü” ifadesinin çağrıştırdığı dış politika açılımı terör örgütleri ve devlet dışı aktörlere destek vererek gerçekleştirilebilir mi? Biden dış politikada ABD’nin daha etkin olacağına ve bunu müttefiklerinin katkısı ile yapacağına işaret ediyor. Biden, bu yönde bir adım atacaksa, örneğin ABD Ortadoğu’ya yeniden dönecekse, Suriye krizinin sonlandırılmasında, Filistin-İsrail sorununun çözümünde yapıcı ve sürükleyici bir rol üstlenecekse, Rusya ve Çin’in bölgedeki etkilerini sınırlayabilecekse bunu PKK’nın yan kolu PYD/YPG ile iş birliği yaparak mı başarabilir yoksa kendisinin de dile getirdiği gibi Trump döneminde ilişkilerinin zarar gördüğüne inandığı müttefikleri ile yeni bir sayfa açarak mı yapabilir? Diğer yandan ABD’den PYD/YPG’ye sağladığı silah, mühimmat, ekonomik ve siyasi destekleri haklı olarak sonlandırılmasını isterken Türkiye’nin meşruiyet, saydamlık, hesap verebilirlik, adil ve iyi yönetişim temelinde bölge halklarına sahip çıkan bir üst siyasal dil geliştirmesi, güvenlikçi yaklaşımların ihmal edilmesinin neden olduğu demokratik bir bölgesel düzen arayışına katkıda bulunacaktır. Türkiye’nin böyle kucaklayıcı ve reformist bir üst siyasal dil inşa etmesi, demokrasi ve insan hakları ilkelerinin de yaygınlaştırılması için çaba sarf edeceğini iddia eden Biden yönetimi ile ortak bir zeminde buluşulmasına katkıda bulunacaktır.

Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini bekleyen meydan okumalara yenilerini de eklemek mümkün. Bunlardan biri Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sürdürdüğü faaliyetler çerçevesinde NATO müttefiki Yunanistan ile gerilen ilişkiler ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisidir. Biden ekibinden yakınlarda yapılan açıklamalarda Kıbrıs’ta iki bölgeli ve iki toplumlu çözüm projesi desteklenirken Türkiye’nin aldığı pozisyona eleştiriler yöneltilmiştir. Türkiye’nin Yunanistan ile ilişkilerinin gerildiği bir dönemde ABD’nin Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile anlaşmalar yapması Biden yönetiminin yeniden ele alması gereken konulardan biri. İkili ilişkileri etkileyen bir başka ayrışma konusu ise ABD ve Türkiye’nin İsrail-Filistin meselesine bakışlarındaki farklılıklar ki bu farklılıkların yakın zamanda ortadan kaldırılması mümkün görünmüyor. İster Cumhuriyetçi ister Demokrat olsun ABD başkanlarının bölgedeki en önemli önceliklerden biri İsrail çıkarları doğrultusunda hareket etmeleridir ki Biden yönetiminin de aynı çizgide olduğunu söylemek mümkündür. Öte taraftan FETÖ ile mücadele Türkiye’nin güvenlik paradigmasındaki en önemli başlıklardan birini oluşturuyor. Bu konuda ABD’nin çözüme yanaşmayan yaklaşımı ise ortada. Başta örgütün tepe isimleri olmak üzere pek çok FETÖ üyesi ABD’de rahatça yaşıyor. Dolayısıyla yeni Amerikan yönetimi için Türkiye ile ilişkilerinde önündeki bir diğer test alanını da bu başlık oluşturuyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası