Kriter > Çerçeve |

31 Mart Sadece Yerel Seçim mi?


Transatlantik ittifakın çatırdadığı, liberal düzenin iflas ettiğinin tartışıldığı, güçler rekabetinin kızıştığı ve iç bütünlüğünü pekiştirenlerin kazanacağı yeni bir dünya geliyor. İşte Türkiye 31 Mart’ta bu dünyayı nasıl karşılayacağına karar verecek.

31 Mart Sadece Yerel Seçim mi
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi

Başlıktaki sorunun cevabı aslında yerel seçimlerde yarışan her iki ittifak için de aynıdır. Cumhur İttifakı 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin Türkiye’nin gidişatına derin etkilerde bulunacak bir önem taşıdığını “beka meselesi” ile gündeme getirmektedir.

Bu teze karşı çıkan muhalefet bloku ise “bu sadece yerel seçim” söylemini bir seçim taktiği olarak kullanmaktadır.

Özünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan karşıtlık üzerinden bir araya gelen muhalefet partilerinin (CHP, İYİ Parti ve SP) terörle arasına mesafe koyamayan HDP ile açıktan ittifaka yönelmesinin iktidar değişimini başlatacak bir trend oluşturma gayesini güttüğü açıktır.

Kampanya söyleminde seçimleri hayati bir mesele olarak sunmamayı tercih etmeleri tümüyle taktik bir tercih olarak görünmektedir.

Hedefi de AK Parti’nin küskün ve kızgın oylarıdır.

Zira bu seçimlerin kritik önemde olduğunun kabul edilmesinin küskün ve kızgın oyların yeniden Cumhur İttifakı’nda konsolide olması anlamına geldiği bilinmektedir.

Bu oyların geri dönüşünü engellemenin yolu seçimlerin teknik ve yerel boyutuna vurgu yapmakta görülmektedir.

2019 yerel seçimlerinin istisnailiğini bir önceki yerel seçimlerden (2014) bu yana ne yaşandığını analiz ederek değerlendirmek mümkündür.

Hatta biraz da öncesinden başlamak daha uygun olacaktır.

 

Türbülansın Başlangıcı

2013’teki Gezi Parkı Şiddet Eylemleri ve 17-25 Aralık yargı darbe girişimi ülkemizde ciddi bir siyasi türbülansın başlatıcısı olmuştur.

Doğrudan AK Parti ve Erdoğan hedef alınmıştır.

Asıl amaç ise Türkiye’nin bölgesel ve küresel iddiasını hadım etmektir.

Muvafık, otonomisi olmayan ve istikrarsızlık içerisinde bir Türkiye oluşturmaktır.

2014 yerel seçimleriyle ilk saldırıları aşan AK Parti ve liderliği yeni saldırılara da muhatap olmuştur.

15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimi ülkemizin yaşadığı türbülansın zirve noktasıdır. Fakat o gece aynı zamanda Türkiye’ye tuzak kuran çevrelerin emellerine ulaşamayacağının gösterildiği şanlı bir direnişe tanık olmuştur.

2014 yerel seçimlerinden itibaren siyaset kurumu krizleri sandıkla aşmaya çalışmıştır.

Her seferinde millete giderek iradesine takılmak istenilen boyunduruğa karşı çıkmıştır.

Bu itibarla bir önceki yerel seçimlerden şimdikine kadar gerçekleşen her seçim “beka meselesi” ile irtibatlı olarak okunabilir.

Burada bekadan kastedilen Türkiye’nin fiziksel yokluğu/varlığı değildir.

Daha geniş bir anlamda bu ülkenin birliği, bütünlüğü, istikrarı, iddiası ve otonomisi meselesidir.

Küresel ve bölgesel belirsizliklerin derinleştiği bir dönemde Türkiye’nin dünya siyasetinde etkili aktör olmasının engellenmesi konusudur.

Böylesi bir türbülans döneminde siyasetin milletimizin bağımsızlık iradesini savunma mücadelesi varoluşsal bir tercihe dönüşmektedir. Cumhuriyet’in kazanımları ve geleceğinin tartıldığı kritik anlarından birine karşılık gelmektedir. İşte yeni sistem değişikliği de mevcut siyasal sistemi yenileyerek krizden çıkış denemesidir.

31 Mart Sadece Yerel Seçim mi?

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisince Erzincan'da düzenlenen mitinge katılarak konuşma yaptı, 26 Şubat 2019

 

Çıkış Başladı Ancak...

“Denemesidir” diyorum çünkü 16 Nisan 2017 referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleriyle milletimizin tercihi türbülanstan çıkışa onay vermişse de yeni sistem henüz konsolide edilmemiştir.

Türkiye’nin milli hedeflerini gerçekleştirecek kalıcı bir kurumsallaşma gerekmektedir.

Eski parlamenter sisteme dönüşün zor olduğu ortadaysa da yeni sistemin konsolide olmaması ihtimali göz ardı edilemez.

Bu sebeple Cumhur İttifakı yerel seçimleri hayati önemde görmektedir.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra oluşan Yenikapı ruhu yeni bir siyasi ortam yaratmıştır.

Ancak bunun geri çevrilemez ve yıpratılamaz bir aşamaya geldiği söylenemez.

Mevcut gücünü Erdoğan ve Bahçeli arasındaki lider uyumuna dayandıran yeni sistemin yerleşmesi için en az beş yıllık bir sürenin (yerel seçimler dahil) en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.

2013’te başlayan kriz atmosferinden çıkış başlamıştır ancak henüz tamamlanmamıştır.

Cumhurbaşkanlığı sistemi yerleşmedikçe de tamamlanmayacaktır.

31 Mart’ta İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri ele geçirmesi durumunda CHP-İYİ Parti-SP-HDP ittifakının yeni bir siyasi istikrarsızlık dalgasına yönelmesi ise kuvvetle muhtemeldir.

Yeni sistemi de tartışmaya açacak böyle bir dalganın “ekonomide yapısal reform, dış politikada meydan okumalara köklü çözüm” ihtimalini zayıflatacağı aşikardır.

Muhalefetin güçlenmesinin yeni bir uzlaşma getirmesi ihtimali ise hayli zayıftır.

Zira Erdoğan’ı devirmek için kullanılan söylemler ve taktikler bunu düşündürmektedir.

 

CHP’nin Radikal Tercihi

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını bile hala meşru görmeyen CHP’nin HDP ile bir araya gelebilmesi göze alınan radikal kararların vahim boyutunu göstermektedir.

“Kürdistan” statüsünü Türkiye içerisinde gerçekleştirmek isteyen HDP ile iş birliği yapmak CHP’nin tarihi, ideolojik ve kimlik kodlarına derin bir karşıtlık içermektedir.

Mesele sadece HDP’nin 2015’te güneydoğu il ve ilçelerinde yaşanan PKK terörüne mesafe koyamaması değildir.

Marjinal bir konumda olan HDP’nin CHP eliyle ve diğer muhalefet partileriyle birlikte merkez siyasete taşınmasıdır.

Hem de bu siyasi girişimin HDP öz eleştiri yapmadan ve dönüşmeden gerçekleşmesidir.

Türkiye’nin üniter yapısını ve milli kimliğini tartışmaya açacak radikallikte olmasıdır.

Erdoğan’ın güçlü liderliğinin getirdiği siyasi istikrar söz konusu sorunun ciddiyetini gölgelememelidir.

Suriye’nin kuzeyindeki YPG ile bağını inkar etmeyen Kürt milliyetçilerini CHP’nin meşrulaştırması AK Parti ve MHP’nin kaygılarının ötesinde anlamlara sahiptir.

Yani Kemalizm’e sahip çıkan bir partinin kendi eliyle kimlik krizine destek vermesi Kılıçdaroğlu’nun “Hiç olmazsa bu seçimde başarılı olayım” isteğinden ötesini işaret etmektedir.

HDP’nin CHP’yi merkezden uçlara, siyasi marjinalliğe taşımasıdır.

Dünyada milliyetçiliğin güçlendiği göz önüne alınırsa milli kimliğe yönelecek krizlerin Türkiye’yi tökezletecek bir mahiyete bürünmesi söz konusudur.

Özellikle milli kimliği zayıflatan marjinalleşmenin yeni sistemin yerleşememesi gibi bir olguyla birleşmesi durumunda Türkiye elindeki büyük bir fırsatı kaçırabilir.

 

Yeni Sistem Ne Zaman Yerleşir?

Çok partili hayata geçişten itibaren yaşanan sorunlara çözüm bulmak için dizayn edilen Cumhurbaşkanlığı sisteminin yerleşmesi için en az iki dönemlik bir tecrübeye ihtiyaç bulunmaktadır.

Kesintisiz bir beş yıl ise olmazsa olmaz önemdedir.

Bu itibarla 31 Mart yerel seçimlerinden sonraki dört yılın yeni sisteme inanan siyasi aktörlerce yönetilmesi hem türbülanstan çıkışı sağlayacak hem de kalıcı bir siyasi istikrara ve dolayısıyla Türkiye’nin yükselişine büyük bir katkıda bulunacaktır.

Transatlantik ittifakın çatırdadığı, liberal düzenin iflas ettiğinin tartışıldığı, güçler rekabetinin kızıştığı ve iç bütünlüğünü pekiştirenlerin kazanacağı yeni bir dünya gelmektedir.

İşte Türkiye 31 Mart’ta bu dünyayı nasıl karşılayacağına karar verecektir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası