Kriter > Ekonomi |

Türkiye’nin Enerji Hamlesi


Yakın zamanda Trakya’da keşfedilen yeni doğal gaz kaynağı cari açığın kapanması noktasında 5 milyar TL tutarında katkı sağlayarak enerji harcamalarının ekonomi üzerindeki baskısını hafifletecektir.

Türkiye nin Enerji Hamlesi
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak

Türkiye 2002’den bu yana –birçok alanda olduğu gibi– enerji konusunda da hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecini yaşamakta. Ulaşım, sağlık ve altyapı meselelerinde gerçekleştirilen yatırımların yanı sıra enerji özelinde yapılan büyük projeler ve uygulanan politikalar Türkiye’yi söz konusu alanda önemli bir noktaya getirdi. 2017’de dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak tarafından tanıtılan “Milli Enerji ve Maden Politikası” bugünlerde meyvelerini vermeye başladı.

Bir taraftan başarılı ulusal ve uluslararası projelerle diğer taraftan çok yönlü politikalarla Türkiye enerji alanında kendisi, bölgesi ve küresel piyasalar açısından önemli fırsatlar sunuyor. Küresel enerji denklemi içerisinde Türkiye’nin pozisyonu analiz edildiğinde ülkenin özellikle fosil enerji kaynaklarını transfer etme konusundaki stratejik önemi ön plana çıkıyor. Bununla beraber Türkiye 2000’lerde yerli enerji kaynaklarıyla üretim yapma noktasında oldukça ciddi bir mesafe kaydetmiştir.

Ülkemiz özellikle son dönemde “yerli ve milli enerji” söylemi çerçevesinde şekillenen politikalarla birlikte hedeflerine emin adımlarla ilerlemekte. Ekonomi üzerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturan enerji harcamalarının azaltılması açısından yerli kaynak kullanımına yönelmek son derece önemli. Bu doğrultuda hayata geçirilen önemli enerji projeleri sonucunda Türkiye hem enerji transferi ve ticaretinde merkez ülke olmak hem de yerli kaynak üretimini artırarak dışa bağımlılığını azaltmak istiyor.

 

Milli Enerji ve Maden Politikası

İlk olarak Nisan 2017’de kamuoyuyla paylaşılan Milli Enerji ve Maden Politikası yerlileştirme, enerji arz güvenliği ve öngörülebilir bir piyasa oluşturulması gibi üç önemli strateji üzerinde şekillenmekte.

Söz konusu politikayla Türkiye’de yeni bir enerji hikayesi yazılmak isteniyor. Politikanın öne çıkan en önemli stratejisi olarak kabul edilen yerlileştirme kapsamında yerli ve milli enerji üretiminin artırılması amaçlanıyor. Böylece hem enerji alanında dış tedarikçilere olan bağımlılık sona erdirilerek bu bağımlılıktan kaynaklı enerji harcamaları azaltılacak hem de enerji arz güvenliği noktasındaki riskler minimum seviyeye indirilmiş olacaktır. Elbette ki burada sayılan hususların gerçekleşmesi kısa vadede mümkün görünmemektedir. Ancak Türkiye sağlam, ileriye dönük ve gerçekçi politikalarla uzun vadede enerji ihtiyacını kendi kendine karşılayabilen bir noktaya gelebilecek güçtedir.

Milli Enerji ve Maden Politikası’nın bir diğer teması da bahsi geçen stratejilerin tamamı için ayrı ayrı hedefler koymasıdır. Yerli ve milli enerji mottosuyla geliştirilen söz konusu politika özellikle yenilenebilir kaynaklara yönelik söylemlerle ön plana çıkmaktadır. Politikanın dikkat çeken hedefleri arasında yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak elde edilen elektrik üretimini en az yüzde 30 seviyelerine çıkartmak ve güneş, rüzgar, jeotermal gibi Türkiye’nin avantaj sahibi olduğu modern yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapmak yer alıyor.

Bunun yanı sıra nükleer enerji santrallerinden sağlanacak elektrik üretimini 2023’e kadar en az yüzde 10 düzeyine çıkartmak, 10 milyar metreküp doğal gaz ve 5 milyon ton petrol depolama kapasitesine ulaşmak, tüm illere doğal gaz arzı sağlamak politikanın amaçlarındandır. 2023’e kadar enerji verimliliğine 10 milyar dolar yatırım yapılarak 2033’te 30 milyar dolar tasarruf sağlanması yine politikanın göze çarpan amaçları arasında sayılmaktadır.

Burada sayılan hedeflerden bazıları günümüzde gerçekleştirilirken bir kısmı için çalışmalar devam etmektedir. Genel fotoğrafa bakıldığında ise Türkiye şeffaf, güvenilir, iş birliğine dayalı, etkin ve yenilikçi enerji politikaları benimseyerek küresel piyasalarda bir üst lige çıkmayı amaçlamaktadır. Bu açıdan içerisinde bulunulan değişim ve dönüşüm sürecinin istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir.

 

Yerli Kaynak Kullanımı

Yerli kaynak potansiyeli ve bu potansiyelin üretime katkısı anlamında önemli bir ivme yakalayan Türkiye başta yenilenebilir enerji olmak üzere öz kaynakların ekonomiye kazandırılması noktasında başarılı bir süreç içerisindedir.

Peki veriler ne anlatıyor?

2018’de toplam elektrik üretiminin yaklaşık yarısı yerli kaynaklar tarafından sağlanmıştır. Yine aynı yıl 4 bin 25 megavatlık kurulu güç devreye alınarak toplamda 88 bin 551 megavat seviyesine ulaşılmıştır. Burada göze çarpan en önemli gelişme de ilave kurulu gücün yüzde 93 oranında yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları tarafından karşılanması olmuştur. Toplam kurulu güç içerisindeki yerlilik oranı ise yaklaşık yüzde 60 olarak kayıtlara geçmiştir.

Bunların yanında bir diğer yerli enerji kaynağı olan kömürde yaşanan gelişmeler memnuniyet vericidir. Türkiye’nin toplam kömür rezervi 20 milyar tona ulaşırken 2018’de gerçekleşen 101,5 milyon ton üretimle bu alanda Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır.

Son olarak yakın zamanda Trakya’da keşfedilen doğal gaz sahasıyla bu alandaki yerli üretimin iki katına çıkması öngörülüyor. 300 bin hanenin on yıl süreyle gaz arzını sağlayabilecek kapasitede olan yeni keşif cari açığın kapanması noktasında 5 milyar TL tutarında katkı sağlayarak enerji harcamalarının ekonomi üzerindeki baskısını hafifletecektir.

Ayrıca bu keşifle Trakya’da 1 milyar metreküp kapasiteli bir doğal gaz depolama tesisinin kurulması gündemde. Türkiye’nin mevcut doğal gaz depolama potansiyeli yaklaşık 4,5 milyar metreküp seviyesinde ve bu alanda yıllık tüketim miktarının en az yüzde 20’si düzeyinde bir depolama kapasitesine ulaşma hedefi bulunmakta.

Tüm bu rakamlar göstermektedir ki Türkiye’nin enerji ajandası yerli kaynakları önceleme ve altyapı çalışmalarını hızlandırma etrafında şekilleniyor. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki özellikle fosil enerji kaynaklarında süregelen yüksek oranlı dışa bağımlılık meselesinin sonlandırılması için yerli kaynak önceliği sürdürülmelidir. Burada vurgulanması gereken diğer bir husus da dışa bağımlılığın neden olduğu yüksek enerji faturasıdır. Son dönemde küresel enerji piyasalarında petrol fiyatlarının düşmesi ve yerli üretimde yaşanan artış neticesinde Türkiye’nin enerji harcamalarında gözle görülür bir azalma yaşansa da bu tutar hala yüksek seviyelerdedir. Ancak petrol, doğal gaz ve kömür alanında gerçekleştirilen arama-sondaj faaliyetlerinin başarılı olması sonucunda hem dışa bağımlılık hem de enerji harcamalarında olumlu gelişmeler yaşanacaktır.

Yerli Kaynaklardan Elektrik Üretimi Yüzde 60’a Yükseldi

 

Merkez Olma Hedefi

İlk çağlardan beri ekonomik ve sosyal gelişmelerinin temel girdisi olarak kabul edilen enerji bugün de ülkelerin finansal ve siyasal gücünü pekiştirmek anlamında son derece önemli bir etkendir. Dolayısıyla enerji kaynaklarına sahip olmak ve bu kaynakların transfer rotalarında bulunmak geleceğin enerji denklemini oluşturmada aktörlerin elini güçlendirmesi bakımından kritik önem arz etmektedir.

Türkiye bulunduğu coğrafi konumu itibarıyla enerji arz ve talep eden ülkeleri adeta doğal bir köprü gibi birbirine bağlamaktadır. Dolayısıyla enerji alanında nihai hedeflerden biri olan “enerji ticaretinde merkez ülke olma” konusundaki avantajlı konumu Türkiye’ye birçok fırsat sunuyor. Nitekim son dönemde gerçekleştirilen TANAP ve TürkAkım projelerinde sergilenen başarılı performans Türkiye açısından uluslararası arenada bir referans noktası olarak kabul ediliyor. Bu yönüyle Türkiye yeni kaynak sahibi ülkeler açısından da cazip avantajlar sağlıyor.

Bahsi geçen projelerle Türkiye sadece kendisinin değil aynı zamanda başta Avrupa Kıtası olmak üzere birçok ülkenin enerji arz güvenliğini sağlama noktasında oldukça kritik bir misyon üstleniyor. Küresel enerji piyasalarının günümüzde tartışılagelen diğer bir önemli meselesi olan Doğu Akdeniz’de çıkarılacak hidrokarbon rezervlerinin transferi konusu ve Türkiye’nin buradaki konumu ülkeyi yine tartışmaların odağı yapmaktadır. Otoriteler tarafından Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya ulaştırılmasında maliyet ve güvenlik açısından en makul rota olarak Türkiye kabul ediliyor. Buna rağmen Türkiye bölgede siyasi ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı birtakım müdahalelerle karşılaşmaktadır.

Transfer rotası mesaisinin yanında bölgede petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerinde de bulunan Türkiye’nin olası bir keşifle Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yeri sağlamlaşacaktır. Bölgede Fatih sondaj gemisi ve Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisiyle çalışmalarını sürdüren ekiplerden yakın gelecekte olumlu haberler gelmesi bekleniyor. Bununla birlikte “Deepsea Metro I” isimli ikinci sondaj gemisinin satın alınması ve yakın zamanda Akdeniz’de faaliyetlere başlayacağı haberi Türkiye’nin bölgedeki haklarından kolay kolay vazgeçmeyeceği şeklinde okunabilir.

Bugün gelinen noktada Türkiye’nin enerji alanında ciddi bir ilerleme sürecinde olduğu görülmektedir. Gerek alt ve üstyapı yatırımları neticesinde yakalanan ivme gerekse yerli ve yenilenebilir enerji alanlarında kaydedilen başarı hikayesi Türkiye’nin geleceğe emin adımlarla ilerlemesine vesile olacaktır. Bu manada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Enerjide 2019’u daha büyük atılımlarla değerlendireceğimiz bir yıl olarak görüyorum” açıklaması piyasadaki gelecek beklentilerinin kanalize edilmesi açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla Türkiye’nin enerji alanında elde edeceği kazanımlarını adeta bir sıçrama tahtası olarak kullanmasıyla ekonomik ilerleme sürecinin daha da hızlanacağı söylenebilir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası