Kriter > Dış Politika |

“Neden Afrika’dayız”dan “Afrika’da Olmalıyız”a Türkiye’nin Afrika Siyaseti


Türkiye’nin Afrika’daki olumlu imajında hiç kuşkusuz Somali başta olmak üzere son yıllarda kıta genelinde atılan siyasi, ekonomik ve sosyokültürel adımların önemli bir etkisi bulunuyor. Nitekim 2002’de kıtada sadece 12 büyükelçiliğimiz bulunurken bugün 50’den fazla devletin bulunduğu kıtada bu rakam 42’ye yükseldi. Siyasi ilişkilerin artmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2003'ten günümüze Afrika ülkelerine yaptığı ziyaretlerin önemli bir payı bulunuyor.

Neden Afrika dayız dan Afrika da Olmalıyız a Türkiye nin
Recep Tayyip Erdoğan (Kayhan Özer/ AA, Moritanya)

Türkiye'nin son yıllarda Afrika kıtasında attığı adımlar sadece ülke kamuoyunda değil uluslararası alanda da dikkat çekmeye başladı. Afrika ülkeleriyle ilişkilerini, “Afrika'nın sorunlarına Afrikalı çözümler" ilkesi çerçevesinde ve karşılıklı yarar temelinde yürüten Türkiye, bu kıtaya yönelik siyasetini tarihsel bir derinlik çerçevesinde ülke, bölgesel, kıtasal ve küresel olmak üzere dört boyutta ele alıyor. Nitekim bugün 50’den fazla ülkenin bulunduğu kıtada 42 Büyükelçilik açan Türkiye, Türk Hava Yolları (THY), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Anadolu Ajansı (AA), Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türkiye Maarif Vakfı (TMV), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), sivil toplum kuruluşları ve şirketlerle Afrika’nın birçok noktasında kıta insanıyla temas kuruyor.

Afrika ülkeleriyle kurduğu ilişkileri "dostluk” ve “kardeşlik” çerçevesinde yürüten Türkiye, ekonomik olarak “kazandır-kazan” şiarını benimsiyor. Bununla birlikte 1990’larda dillendirilen “Neden Afrika’dayız” tepkisi, bugün “Afrika’da olmalıyız” şeklinde tezahür ediyor.

Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ilişkileri Etiyopya ve Nijerya örneklerinde olduğu gibi çok uzun yıllar öncesine dayansa da tarihi süreçte kesintilere uğradı. Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmasıyla birlikte kıtada büyükelçilik açmaya başlayan Türkiye, gerek iç gerekse dış faktörler nedeniyle, kurduğu ilişkilerde dikkate değer ilerleme kaydedemedi. Buna önemli bir örnek olarak dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın Mısır, Libya ve Nijerya ziyaretlerini gösterebiliriz. Nijerya’da büyük bir coşkuyla karşılaşan Erbakan liderliğindeki Türk heyetinin ziyareti, Türkiye’deki bazı çevrelerce eleştirilere neden oldu ve Afrika ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek için atılan önemli bir adım, ne yazık ki akamete uğradı.

Türkiye'nin özellikle Sahra-Altı Afrika (SAA) ülkeleriyle ilişkilerinde bazı dönüm noktaları bulunuyor. 1998’deki “Afrika Eylem Planı”, 2005’teki “Afrika Yılı” ve 2008’deki “Türkiye-Afrika Ortaklığı Zirvesi” Afrika’ya yönelik politikalarda önemli yapı taşları arasında.

Afrika kıtasında 5’i Kuzey Afrika’da olmak üzere 12 büyükelçiliğin bulunduğu 1998'den itibaren uygulamaya konulan “Afrika Eylem Planı” ile Afrika ülkeleriyle siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerin arttırılması amaçlandı. Aslında bu eylem planı, “Siyah Afrika” ile olan ilişkilerin yeterli olmadığı göz önüne alınarak başlatıldı ve Turgut Özal döneminde ekonomik olarak farklı kıtalarda pazar arayışlarının devamı olarak da değerlendirildi. Bu eylem planının desteklenmesi için de karşılıklı ziyaretlerin arttırılması, öğrenci burslarının verilmesi, sempozyumların yapılması ve bir enstitünün kurulması hedeflendi. Afrika'ya açılım politikası, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda BM’deki destek arama çabasının bir parçası olarak da değerlendirilebilir ancak tüm bu adımlara rağmen Türkiye’nin siyasi ve ekonomik şartları nedeniyle istenilen hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı noktasında tartışmalar devam ediyor.

 

İlişkiler, AK Parti İktidarıyla İvme Kazandı

AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesiyle birlikte Afrika ile ilişkilerde dikkate değer bir ilerleme kaydedildi. İlk adım 2005’in “Afrika Yılı” ilan edilmesiydi. Bu bağlamda siyasi ve askeri iş birlikleri, karşılıklı ziyaretler ve uluslararası kuruluşlarda atılan ortak adımlarla birlikte eğitim ve kültür alanlarında iş birliği ve TİKA ile THY gibi Türk kurum ve kuruluşlarının Afrika’daki etkinliklerinde artış görüldü. “Afrika Yılı” olan 2005’te Türkiye, Addis Ababa Büyükelçiliği (Etiyopya) nezdinde Afrika Birliğine (AfB) akredite edilerek AfB’de gözlemci ülke statüsü kazandı. Yine aynı yıl Abuja Büyükelçiliği (Nijerya) nezdinde ise Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğuna (ECOWAS) akredite oldu. Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde 2008’deki “Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi” önemli bir aşamayı oluşturdu ve bu zirvede Türkiye, Kıta’nın stratejik ortağı ilan edildi.

Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerinde Somali’nin ayrı bir yeri bulunuyor. Nitekim Somali halkı yıllarca çatışmalar, yokluk ve sefaletle boğuşurken, Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasetçiler, yardım kuruluşları ve sanatçılarla bu ülkeyi 2011’de ziyaret etti. Bu ziyaret ile Türkiye hem Somaliler hem de kıtanın diğer halklarının gönlünde önemli bir yer edindi.

2014’te Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da gerçekleştirilen “İkinci Türkiye-Afrika Ortaklığı Zirvesi” ile ticaret ve yatırım, barış ve güvenlik, eğitim ve kültür, gençlerin desteklenmesi ve teknoloji transferi, kırsal ekonomi ve tarım, enerji ve ulaştırma gibi alanlarda Afrika ülkelerinin öncelikleri çerçevesinde belirlenen projelerin hayata geçirilmesi amaçlandı. Sonraki yıllarda devlet başkanları ve bakanlar düzeyinde karşılıklı ziyaretler yapıldı ve farklı alanlarda anlaşmalar imzalandı.

TİKA

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından, Covid-19’la mücadele kapsamında Güney Afrika’nın başkenti Pretorya’ya 30 kilometre mesafede bulunan Pretorya Atteridgeville bölgesindeki Kalafong Hastanesine, 10 binden fazla N95 tipi maske temin edildi. (TİKA/AA, 29 Nisan 2020) 

 

Afrika Ülkeleriyle İlişkilerin Bugünü

2021’e gelindiğinde Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde savunmadan kültüre birçok alanda iş birliği içerisinde olduğu görülüyor. Basında geniş yer bulan ve Afrika'daki Fransız Yatırımcılar Konseyi (CIAN) tarafından bu yıl 3’üncüsü hazırlanan "Africaleads 2021" isimli kamuoyu araştırmasına göre, Türkiye'nin kıtadaki olumlu imajı bir önceki yıla göre iki kat arttı. Diğer taraftan Türkiye, Afrika'da en faydalı partner ülkeler arasında Çin, ABD, Kanada, Almanya ve Japonya'dan sonra 6. sırada yer aldı.

Türkiye’nin bu olumlu imajında hiç kuşkusuz Somali başta olmak üzere son yıllarda kıta genelinde atılan siyasi, ekonomik ve sosyokültürel adımların önemli bir etkisi bulunuyor. Nitekim 2002’de kıtada sadece 12 büyükelçiliğimiz bulunurken bugün 50’den fazla devletin bulunduğu kıtada bu rakam 42’ye yükseldi. Siyasi ilişkilerin artmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2003'ten günümüze Afrika ülkelerine yaptığı ziyaretlerin önemli bir payı bulunuyor. Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Erdoğan, 28 Afrika ülkesini ziyaret etti. Aslında Türkiye, Afrika ülkelerinin birçoğunun bağımsızlığını kazandığı 1960’larda kıtada büyükelçilik açmaya başlamıştı ancak gerek Türkiye gerekse Afrika ülkelerindeki gelişmeler nedeniyle son 10 yıla kadar çok fazla ilerleme kaydedilemedi. Ancak son yıllarda atılan adımlarla bu açık önemli ölçüde kapatıldı ve Türkiye, kıtada en fazla temsilciliği olan ülkeler arasına girdi.

Afrika ülkeleriyle olan ilişkiler, ekonomik olarak da ilerleme kaydetti. Türkiye’nin Afrika ile ticaret hacmi 2003’te yaklaşık 5 milyar dolar iken şu an 22 milyar dolara, Afrika’daki yatırımları ise 7 milyar dolara yükseldi. DEİK’in 45 Afrika ülkesiyle ortak iş konseyleri bulunuyor. Diğer taraftan son yıllarda Afrika ülkelerine zırhlı araçlar ve insansız hava araçlarının ithal edilmesinin yanı sıra askeri eğitim ve iş birliği anlaşmaları, Sudan’daki Sevakin Adası ile ilgili yürütülen görüşmeler, Libya’da meşru hükümete sağlanan askeri danışmanlık, Somali’deki askeri üs ile BM’nin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yürüttüğü misyonlara Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) bölgesel istikrar ve barış için destek vermesi kıtayla kurulan ilişkilerin günümüzdeki derinliğini gösteriyor.

Büyükelçilikler ve ekonomik, askeri iş birliklerin yanı sıra AA, TİKA, YEE, TMV, THY, AFAD, DEİK ve MÜSİAD ile sivil toplum kuruluşları tarafından Güney Afrika’dan Nijerya’ya, Etiyopya’dan Senegal’e kadar birçok ülkede yürütülen çalışmalar, Türkiye’nin Afrikalılar ile temas kurmasına önemli katkılar sağlıyor.

TİKA, Afrika’da 23 ofisiyle eğitim ve kalkınma başta olmak üzere birçok alanda kıta insanının faydası için farklı alanlarda projeler yürütüyor. THY ise 39 ülkede 60 noktaya yaptığı uçuş ile Türkiye’yi doğrudan kıtaya bağlıyor. Yunus Emre Enstitüsü’nün kıtadaki 6 ülkede bulunan merkezi, kültürel iş birliği ve Türkçe eğitimi gibi farklı konularda çalışmalar yürütüyor. AA ise son yıllardaki açılımıyla Etiyopya, Nijerya, Senegal ve Sudan başta birçok ülkedeki muhabirleriyle, Afrika ile Türkiye arasındaki bağlantının önemli bir ayağını oluşturuyor.

Türkiye tarafından Afrikalı öğrencilere sağlanan burslardan son 20 yılda 13 bine yakın öğrenci faydalanarak Türkiye’de eğitim aldı. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), 1992'de başlayan "Büyük Öğrenci Projesi"ni 2012'den itibaren devraldı ve "Türkiye Bursları" olarak devam ettirdi. Bugün ise Nijerya, Somali, Fas ve Mısır başta olmak üzere yaklaşık 14 bin Afrikalı öğrenci Türkiye’de eğitimine devam ediyor. Burslar haricinde YTB bünyesinde verilen mesleki eğitim, akademik ve bilimsel iş birliği, kültürel çalışmalar da kıtayla kurulan ilişkilere katkı sağlıyor.

 

Çok Yönlü Diplomasiyle Afrika’da Kilit Rol

Afrika ülkeleriyle ilişkiler sadece Türkiye merkezli siyasi ve ekonomik çıkar bağlamında düşünülmemeli. Kıbrıs örneğinde olduğu gibi BM başta olmak üzere uluslararası alanda Türkiye’nin dış politikasına destek bağlamında her bir ülkenin reyinin çok kritik olduğu dikkate alınarak hareket edilmesi ve ilişkilerin buna yönelik kurulması önem arz ediyor. Bu bağlamda Fransa başta olmak üzere bazı devletlerin, Türkiye’nin kıtada attığı adımlardan rahatsızlığı da dikkatlerden kaçmıyor. Nitekim Türkiye, kıtada ABD ve Batı Avrupa devletlerinin yanı sıra Çin, Rusya, Hindistan ve Körfez ülkeleriyle birlikte kilit roldeki ülkeler arasında gösteriliyor.

Afrika; siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde görev alanlar için imkanların çok fakat işinde başarısız olanlar için ise fazlaca bahane üretilebilecek zorlu bir kıta özelliği taşıyor. Bu noktada kıtada görev alan bürokrat ve kamu çalışanlarının belli bir devlet aklı koordinesiyle birlikte bireysel çalışma istek ve arzuları, ortaya çıkarılacak sonucu önemli ölçüde etkilemekte.

Afrika ülkeleriyle Büyükelçilik düzeyinde diplomatik ilişkiler kurulurken TİKA, YEE ve MÜSİAD gibi kurumlarla da ekonomi, kültür ve eğitim alanlarında ilişkilerin kurulması kıtadaki kalıcılığın ve istikrarın önemli bir ayağını oluşturuyor.

STK’lar ve şirketler, Afrika’nın birçok ülkesinde faaliyet gösteriyor ve en ücra köylere ayak basıp halk ile temas kuruyor. Devlet mekanizmasının, bu STK ve şirketler ile istikrarlı bir şekilde teması, sahadan doğru bilginin alınması ve ilgili ülkeye yönelik siyaset belirlemede önemli bilgi kaynaklarından birini oluşturuyor.

Türkiye mezunu binlerce Afrikalı öğrenci, ülkelerinde farklı alanlarda çalışıyor. Türkiye’nin sahadaki “kültür elçileri” niteliğindeki bu öğrenciler ile iletişimin sürdürülmesi, kıtayla kurulacak ilişkilerin önemli bir kapısını oluşturuyor.

Sonuç olarak her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de dış politikasında belli öncelikleri, bunu yürürlüğe koymada da maddi gücü ve insan kaynağı bulunuyor. 50’den fazla ülkenin bulunduğu ve yaklaşık 1,3 milyar insanın yaşadığı büyük bir kıtayla kurulan ilişkilerde iç ve dış birçok zorlukla karşılaşılması muhtemeldir. Ancak son 20 yılda görüldüğü üzere Afrika ülkeleriyle ilişkilerin istikrarlı, kurumsal ve kontrollü yürütülmesi ve Afrika algısındaki olumlu değişiklik, gelecek yıllara yönelik umutları artırıyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası