Kriter > Siyaset |

İYİ Parti ve Üçüncü Yol Popülizmi


Bugün itibariyle bakıldığında İYİ Parti, kendi iç muhasebesini yapmak ve sorunu çözmek yerine başarıyı dışarıda arayan bir yaklaşım benimsemiş görünüyor. Kamuoyuna yapılan açıklamalardan da anlaşılıyor ki seçmeninin ve tabanının kendisinden beklediği ya da en azından beklediğini düşündüğü yeni bir pozisyon alıyor. Bunu da “hür ve müstakil İYİ Parti” olarak tanımlıyor.

İYİ Parti ve Üçüncü Yol Popülizmi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i ziyaretinden bir kare (Arda Küçükkaya/AA, 13 Temmuz 2023)

2023 seçimleri; yürütülen ittifak stratejisi, ortak aday ve bunların sonuçları itibariyle muhalefet açısından büyük bir hayal kırıklığı ile sonlandı. Söz konusu hayal kırıklığı öylesine büyüktü ki başta CHP ve İYİ Partililer olmak üzere muhalif seçmenler, 28 Mayıs akşamından itibaren siyasi ve hatta sosyal bir travma ile mücadele etmek mecburiyetinde kaldı. Üstelik bu mücadelede oy verdikleri parti ve liderler, herhangi bir sorumluluk üstlenmeyerek kendilerini yalnız bıraktı.

Öte yandan İYİ Parti, kurulduğu günden bu yana sürekli olarak muhalif blokta CHP’nin yardımcısı pozisyonundan kurtulamadı. CHP tarafından sürekli araçsallaştırılan ve neredeyse hiçbir siyasi kazanım elde edemeyen İYİ Parti, yine CHP tarafından sınırları çizilen bir tür mahkumiyet siyasetinde kapana kısıldı. Üstelik, CHP’nin başarısızlığını paylaşmanın ötesinde siyasi başarısızlığın ana sebebi olarak suçlandı. Akşener ise bunun parti tabanı ve seçmenlerinde sebep olduğu rahatsızlık neticesinde seçimlerden aylar sonra, kurumsal anlamda izlenen siyasi stratejinin radikal bir şekilde dönüşüme uğrayacağını açıkladı. Yeni istikamet olarak da her ne kadar İYİ Parti tarafından farklı tanımlansa da bir tür “üçüncü yol popülizmi” tarif edildi.

 

2023 Seçimleri ve Travmatik Sonuçlar

CHP ve onun seçmenleri açısından bakıldığında ortaya çıkan tablo oldukça karamsar. Zira sorunun kaynağına inildiğinde çözüm bekleyen birden fazla köklü mesele var. Partinin dejenere kurumsal yapısı, parti elitlerinin ve yönetimdeki oligarşik yapının hiçbir seçim mağlubiyeti sonrası değişime uğramaması, partinin her seçimde kendi seçmenini korku ve çaresizlik siyaseti ile oy verme mecburiyetinde bırakması ve yine üst üste yaşanan seçim mağlubiyetlerine rağmen başta genel başkan olmak üzere kimsenin sorumluluk üstlenmemesi, yıllardır süregelen ve seçim sonrası tekrar tartışılan sorunlar olarak sıralanabilir. Bu seçimde ise partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çeşitli kişisel ve kurumsal motivasyonlar ile kolaylıkla kazanacağına inandığı/inandırıldığı seçimlerde muhalefet blokunun ortak cumhurbaşkanı adayı oldu. Üstelik bu adaylık, hem parti seçmeni ve tabanında, hem ittifak ortaklarında, hem de diğer muhalif seçmenler nezdinde geniş bir uzlaşı olmadan, kısmen dayatma, kısmen de pazarlıkla gerçekleşti.

Seçim mağlubiyeti sonrası en büyük travma da bu grupta, rızası aranmadan kendisine dayatılan bir adaya mecburiyetler neticesinde oy veren seçmen gruplarında yaşandı. Bu grupların CHP’li olanları genel başkanlarının istifasını, parti liderliği ve yönetiminde değişimi beklerken, yeni bir travma daha yaşadı. Yaşlı, mağlup ve halihazırda kısıtlı karizmasını da son seçimlerde yitiren liderleri, koltuğunu bırakmayı ve sorumluluk almayı reddetti. Dolayısıyla muhalefetin iktidara karşı demokratlık iddiası üzerinden ürettiği sözde ahlaki üstünlük, parti içinde ve genel başkanlık üzerinden ortaya konan otokratik yaklaşımla darmadağın oldu. Öte yandan seçmen nezdinde popüler isimlerden biri olan Ekrem İmamoğlu, seçim mağlubiyeti sonrası değişim çıkışı yapmasına rağmen tıpkı cumhurbaşkanı adayının belirlendiği süreçte olduğu gibi kendisinden beklenen güçlü bir siyasi iddia ortaya koyamadı ve ürkek siyasi yaklaşımını sürdürdü. Bu da yine partili seçmenler açısından bir diğer hayal kırıklığıydı.

İYİ Parti penceresinden bakıldığında ise travmanın asıl sebebi, özellikle 3-6 Mart tarihlerinde yaşananlardı. Zira İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına yaptığı itiraz neticesinde öyle güçlü bir medya baskısına ve hatta tacizine uğradı ki, belki de kuruluşundan bugüne en büyük hatayı yaptı. Bizzat parti genel başkanı Meral Akşener tarafından çok sert suçlamalar ile terk edilen “kumar masası”na geri döndü. Diğer bir ifadeyle İYİ Parti, CHP tarafından sınırları çizilen bir tür mecburiyet siyasetine mahkum oldu ve bu bağımlı siyasetin cezasını da sandıkta çekti.

CHP'li 15 milletvekilinin İYİ Parti'ye katılımı

Cumhuriyet Halk Partisi'nden 15 milletvekili istifa ederek, İYİ Parti'ye katılmış ve böylece İYİ Parti'nin Meclis'te grup kurmasının yolu açılmıştı. (Bülent Yılmaz-TBMM/AA, 22 Nisan 2018)

 

Toksik İttifak

İYİ Parti’yi CHP açısından makul bir ortak kılan üç özelliği vardı. Bunlardan ilki, Erdoğan karşıtı ve/veya seküler milliyetçi oyları muhalefet bloku içerisinde tutmasıydı. Diğer bir ifadeyle AK Parti ve MHP yakınlaşması neticesinde MHP’den uzaklaşan ancak CHP’ye gitmeyen muhalif seçmenler için muhalefet içerisinde bir adres olmasıydı. İkinci olarak İYİ Parti, CHP’nin AK Parti’den oy çalabilmek adına inşa etmek istediği merkez sağ bir partinin yerini tutabilir, AK Parti’den CHP’ye geçemeyen sağ oylar için alternatif bir adres olabilirdi. Son olarak ise İYİ Parti, yeni ittifak sisteminde CHP’nin yanında yer alarak iki bloklu siyasetin sağ-sol ayrımında gerçekleşmesini engelleyecek, blokların Erdoğan ve Erdoğan karşıtları şeklinde konumlanmasını sağlayacaktı. Tüm bunlara ek olarak CHP, ana muhalefet olması, kurumsal kapasitesi, belediyeler ve medya gücüyle sürekli olarak İYİ Parti’yi kendi güdümünde tutabilecek, gerektiğinde Erdoğan karşıtlığı sopasıyla kendi yanında zorla hizalayabilecekti.

İYİ Parti de kuruluş aşamasında CHP’nin kendisine gösterdiği siyasi nezaket ve jestleri oldukça pozitif karşıladı. Üstelik ittifak sistemi, Erdoğan’ın yenilmesi için muhalefet içinde iş birliği gerektiriyordu ve CHP doğal ortak konumundaydı. Partinin emekleme döneminde “king-maker” rolü, kısıtlı parti güç ve kapasitesi için daha doğruydu. Böylelikle muhalif seçmenin de gönlü kazanılabilirdi. Özellikle 2019 seçimleri, bu açıdan oldukça başarılı bir sonuç doğurdu. Yegane sorun ise İYİ Parti’nin CHP lehine yapılan fedakarlığa kıyasla kendi kurumsal çatısı altında somut kazanımlarının neredeyse sıfır olmasıydı. Ancak büyükşehirlerde seçilen başkanlar muhalefetin “ortak başkanları”ydı ve tabana bu başarı bir şekilde pazarlanabilirdi. Dolayısıyla parti, oy oranının hâlâ tek başına bir başarı kazanmak için yeterli olmadığını fark etti ve bununla yetinmek mecburiyetinde kaldı.

Ne zaman ki CHP, AK Parti’den ayrılan aktörler ile diğer küçük partileri İYİ Parti ile eş tutmaya başladı, İYİ Parti ile CHP arasında gerilim ciddileşmeye başladı. Yerel seçimde kurulan ittifakta İYİ Parti, aşırı fedakarlık yapmış fakat karşılığını alamamıştı. Şimdi de İYİ Parti, “AK Parti eskisi” aktörler ve yüzde 1’lik partiler ile aynı kefeye koyuluyordu. Altılı masa ile bu durum resmileşti ve İYİ Parti, CHP’nin masasında CHP’ye kazandırmakla mesul, ona bağımlı ve alelade bir aktör konumuna düştü.

3-6 Mart’ta yaşananlar ise İYİ Parti’nin kuruluşundan bugüne, CHP’ye bağımlı siyasetinin ve doğru zamanda yolunu ayıramamasının sonucuydu. Parti yönetimi, tabanı ve seçmenlerinin büyük çoğunluğu Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmasına, Akşener’in oldukça sert açıklamalarına rağmen İYİ Parti, yegane ortaklı Erdoğan karşıtlığı olan ve bu motivasyonun zehirlediği hastalıklı bir ittifaka geri döndü. Netice itibariyle CHP ve Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığa mahkum stratejisinin ortağı oldu ve 2023 seçimlerinde büyük bir mağlubiyet yaşadı.

Ancak İYİ Parti ve Akşener, seçim sonrası sorumluluk almak ve güçlü bir özeleştiri yaparak bunu kamuoyuyla paylaşmak yerine yalnızca CHP’yi, Kılıçdaroğlu’nu, altılı masa üzerinden şekillenen ittifak stratejisini ve hatta yapısal anlamda ittifak sistemini suçlamayı tercih etti. Bunun neticesinde yerel seçimlerde ittifak yapılmayacağı, İYİ Parti’nin “hür ve müstakil” siyaset yapacağı açıklandı.

 

Hatalı Teşhis, Yanlış Tedavi

İlk olarak İYİ Parti açısından sorun tespitinin hatalı yapıldığını söylemek gerekiyor. Zira İYİ Parti adına çözüm gerektiren asıl sorun, başarılı ve kapsamlı bir siyaset üretecek güçlü ve sürdürülebilir bir ortak akıl ve kurumsal özgüven yoksunluğu. Öyle ki parti taban ve tavanı arasında ilişki oldukça kısıtlı ve bu ilişki, pozitif etkileşimi içerisinde barındırmıyor. Bunun neticesinde ise partide tabandan gelen, güçlü, siyasi anlamda liyakat sahibi ve popüler isimler üretilemiyor. Akşener ve çevresinin ürettiği isimler ise ya teknik ve akademik ya da MHP başta olmak üzere diğer siyasi partilerden ithal ve yıpranmış kişiler. Dolayısıyla karar alma mekanizması içerisinde siyasi açıdan yetenekli ve popüler isimler oldukça azınlıkta. Çoğunlukta olan isimler ise stratejik akıldan yoksun ve oportünist isimler. Bu isimlerin birincil amacı ise CHP’dekine benzer bir şekilde pozisyonlarını kuvvetlendirerek az ancak zahmetsiz kazanımları sürekli kılmak. Diğer bir ifadeyle partiye kendi oligarşik pozisyonlarını koruyan kurumsal bir yapı kazandırmak.

Akşener ise ya bu sorunu görecek siyasi ferasetten yoksun olması sebebiyle ya da sorunu görmesine rağmen parti liderliğini korumak amacıyla, çözüm üretmekten oldukça uzak. Dolayısıyla bugün itibariyle bakıldığında İYİ Parti, kendi iç muhasebesini yapmak ve söz konusu sorunu çözmek yerine başarıyı dışarıda arayan bir yaklaşımı benimsemiş görünüyor. Öte yandan kamuoyuna yapılan açıklamalar neticesinde anlaşılıyor ki seçmenlerinin ve tabanın kendisinden beklediği ya da en azından beklediğini düşündüğü yeni bir pozisyon alıyor. Bunu da “hür ve müstakil İYİ Parti” olarak tanımlıyor.

Ancak İYİ Parti, yeni siyasi pozisyon ve stratejisini her ne kadar böyle adlandırsa da partiden gelen açıklama ve reaksiyonlar gösteriyor ki yeni yaklaşım, 2023 seçimleri öncesi Ümit Özdağ ve Muharrem İnce’nin benimsediği “üçüncü yol popülizmi”nden başka bir şey değil. Zira tüm dünyada muhalif bloktan ayrışarak muhalefetini sürdürmek isteyen protest, düzen karşıtı sağ veya sol aktörlerin tümünün bu popülizmi benimsediğini söylemek mümkün. Bu sayede hem iktidarı ve muhalefeti aynı anda ve özgürce eleştirecek bir manevra alanı kazanıyorlar, hem de kendilerini “halkın gerçek sesi” olarak diğer siyasi aktörlerden ayrıştırabiliyorlar.

2023 seçimlerinde İnce ve Özdağ’a kurumsal kapasitelerinin ve oylarının ötesinde bir popülerlik getiren söz konusu strateji, oldukça basit bir mantığa oturuyor. Siyasetin ana aktörlerinden ayrışmak adına, toplumun rahatsızlık duyduğu konularda protest enerjiyi kullanmak ve yine toplumun “haklı ancak yalnız temsilcisi” algısını beslemek. İYİ Parti’nin yeni stratejisi olarak tanımlanabilecek bu popülizm, yine İYİ Parti tarafından önümüzdeki yerel seçimlerde tepkisel oyları almak için kullanılacak.

CHP-İYİ Parti ittifakı
(CHP/AA, 26 Mayıs 2023)

 

İttifaksız Bir Başarı Mümkün mü?

İYİ Parti’nin söz konusu popülist stratejisinin başarısını, ilk olarak Cumhur İttifakı’nın yerel seçimlerdeki stratejisi belirleyecek. Zira önceki seçim sonuçları ve olağan seçmen davranışları gösteriyor ki AK Parti ve MHP’nin ortak adaylar ile gireceği bir seçimde İYİ Parti’nin “müstakil” bir başarı yakalaması, bazı istisnalar dışında mümkün görünmüyor.

İkinci olarak İYİ Parti’nin bu stratejinin arkasında ne kadar kararlı ve güçlü duracağı oldukça önemli. Çünkü İYİ Parti’nin 2023 seçimlerindeki başarısızlığının altında yatan sebeplerden bir diğeri de güçlü bir siyasi tavır ortaya koyamaması veya tavrının arkasında duramaması. Eğer İYİ Parti, sağ bir aktör olarak artık kendi yolunu çizmek istiyorsa en azından CHP’den bağımsız bir siyasi yol benimsemesi gerekiyor. Eğer bu yol popülist olacak ise muhalefetten de ayrışması ve farkını ortaya koyması elzem.

Son olarak İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı’nın mevcut yapısı karşısında ittifaksız bir başarı yakalaması mümkün değil. Ancak CHP ile yürüttüğü sorunlu ittifaktan siyasi bir kazanım elde edemediği net biçimde ortada. Dolayısıyla İYİ Parti’nin yeni siyasal sistemde ittifakların bir mecburiyet olduğunu benimsemesi ve bu mecburiyet doğrultusunda kendi liderliğinde üçüncü bir ittifak kuracak irade göstermesi gerekiyor. Öte yandan bunu yapsa dahi yukarıda da bahsedildiği üzere öncelikle kendi kurumsal özeleştirisini yapmalı ve yapısal problemlerini çözmeli.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası