Kriter > Dış Politika |

İsrail Neresidir?


İsrail, uluslararası toplumun şimdiye kadar temel aldığı, toprak ve sınırlara özgü tüm hukuki referans noktalarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Diğer bir deyişle “İsrail neresidir?” sorusuna, “bu topraklarda İsraillilerden başka kimse yoktur” şeklinde bir cevap aramaktadır. Bunun modern lügattaki karşılığı ise “etnik temizliktir.”

İsrail Neresidir

Birinci Dünya Savaşı’nın günümüz dünyasına bıraktığı cevapsız sorulardan birisidir, İsrail’in tam olarak neresi olduğu sorusu. Dünya Siyonist Teşkilatı’nın uzun süre cevap aradığı, Uganda gibi ara cevapları değerlendirdiği, Osmanlı nezdinde yaptığı girişimlerle cevaplandırmaya çalıştığı, ancak savaş sonrası işgal ortamında cebren cevaplandırdığını düşündüğü bir sorudur. Tarihi Filistin topraklarının kademe kademe İsrail boyunduruğu altına girmesinin dahi mezkur soruyu tam anlamıyla cevaplandırabildiği söylenemez. İnsani ve hukuki gerçeklerle İsrail’in mesiyanik ve seçkinci argümanları arasındaki makas, bu sorunun İsrail tarafında dahi tek bir cevaba sahip olamayacağı kadar geniş.

Son olarak uluslararası platformda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilen bu soru, yüzyılı aşkın süredir tarihi Filistin topraklarında gerçekleşen gaspı ve işgali özetlemekte. Filistin topraklarındaki Filistinlilere oranla, küçük bir yerli Yahudi nüfusun, İngiliz mandası döneminde sistematik şekilde ve sonrasındaki dönemlerde de cebren ve katlanarak artması, “Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma” planının “Filistin topraklarının Filistinlilerden arındırılması” planına dönüşmesini beraberinde getirdi. Sorun, Yahudilerin bir devlete sahip olma hakkı veya azmi değildi. Sorun, söz konusu devleti başka bir halkın toprakları üzerinde, onların her türlü hakkını gasp etmek pahasına kurma gayretiydi. Diğer bir deyişle, yüzyıllar öncesine dayanan dini bir aidiyet argümanının ve bunu gerçekleştirmek için başvurulan orantısız şiddetin, uluslararası hukuk nezdinde müspet bir karşılığının olmamasıdır. Buna rağmen önce Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın estirdiği rüzgarlarla ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) tarafından yasaklanan savaş yoluyla toprak kazanımını İsrail, tarihi Filistin topraklarını Yahudi karakterine vurgu yaparak İsrail Devleti’ne dönüştürdü.

BM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gösterdiği Filistin topraklarının kademeli işgal haritası da karşı karşıya olduğumuz durumu en iyi yansıtan tablolardan bir tanesi. 2012’deki Genel Kurul’da İran nükleer dosyasını bir şemayla anlatan Netanyahu’ya kendi zehrini tattıran söz konusu harita, 1947’deki BM Taksim Planı’ndan bugüne Filistin topraklarının nasıl işgal edildiğini gözler önüne seriyor. Haritanın vurguladığı temel nokta, İsrail işgal endüstrisinin bir istiap haddine sahip olmamasıdır. Yani 1947’deki taksim sınırlarıyla iktifa etmemesi, hatta temel uluslararası referans noktası olan 1967 sınırlarını dahi anlamsızlaştırmak için an be an işgali derinleştirmesidir. İsrail kısaca bu gayretleriyle uluslararası toplumun şimdiye kadar temel aldığı, toprak ve sınırlara özgü tüm hukuki referans noktalarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Diğer bir deyişle “İsrail neresidir?” sorusuna, “bu topraklarda İsraillilerden başka kimse yoktur” şeklinde bir cevap aramaktadır. Bunun modern lügatteki karşılığı ise “etnik temizliktir.

 

Yüzyılın Tasfiyesi

Bir süredir dolaşıma sokulan “Yüzyılın Anlaşması” projesi İsrail’in kendi başına tam anlamıyla başaramadığı bu etnik temizliği, ABD’nin yardımıyla ve cebri bir uluslararası oldubittiyle başarma planından ibarettir. Filistinlilerin Filistin topraklarından tasfiyesini amaçlayan bu projenin merkezinde de maalesef yine mesiyanik ve seçkinci bir zihniyet vardır. Amerikan yönetimi Netanyahu çizgisine bile rahmet okutacak adanmışlığa sahip isimlerden kurduğu “Ortadoğu Barış Süreci” ekibiyle, “İsrail, Akdeniz’le Şeria Nehri arasındaki her yerdir” anlayışına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Netanyahu’nun ve dahi Gantz’in Freud Sürçmesi minvalinde yaptıkları Batı Şeria’nın ilhakı vaatleri de hem Amerikan yönetiminden aldıkları cesaretin hem de bu mesiyanik ve seçkinci zihniyetin bir sonucudur. Kushner’in Al-Jazeera’ye verdiği uzun röportajında gösterdiği gibi bu zihniyetin ana unsurlarından birisi Filistinlilerin bir halk olmadığı, söz konusu topraklara ait olmadığı ve Güney Avrupa kökenli oldukları şeklinde absürt ve hatta ırkçı bir iddiadır. Yani “İsrail neresidir?” sorusuna bir takım İsraillilerin verdiği apaçık ırkçı bir cevap da vardır.

Şunu da vurgulamak gerekir ki yazıya konu olan soruya İsraillilerin de verebileceği tek bir cevap yoktur. Hiçbir uluslararası hukuki karşılığı olmayan mesiyanik aidiyet iddiasının coğrafi sınırları konusunda bir mutabakat olduğu söylenemez. Tarihi Filistin topraklarının her köşesine dair bir Tevrat referansı olmadığı gibi, meseleye mesiyanik değil siyasi bakanlar dahi sınırlar konusunda uzlaşamamaktadır. Örneğin 2005’te Gazze’den çekilmeyi savunanlar, Gazze’nin dini ve siyasi açıdan “İsrail” sınırları dışında kaldığını savunmaktaydı. Sorun sırtını aşırı sağa dayayan Netanyahu çizgisinin “denizden ırmağa” anlayışının bir süredir İsrail’de sahip oldukları çoğunlukla geçer akçeye dönüşmesidir. Oysa daha mütevazı sınır anlayışına sahip gruplar da vardır; fakat bu anlayış Netanyahu çizgisi tarafından baskılanmaktadır.

İsrail’deki karar alıcıların “İsrail neresidir?” sorusuna, mesiyanik iddialara bezenmemiş ve etnik temizlik içermeyen bir cevaplarının olmaması, 1918’den ya da 1947’den bugüne kadar Filistinlilerin uğradığı mağduriyetin kısa bir özetidir. İsrail’in “İsrail neresidir?” sorusuna kalıcı ve sürdürülebilir bir cevap bulmasının tek yolu, mesiyanizm ve etnik ayrımcılığı değil uluslararası hukuk ve çoğulculuğu referans almasıdır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası