Kriter > Dış Politika |

Ukrayna-Rusya Hattında Askeri Tırmanmadan Savaşa


İşlerin tamamen Rusya’nın planladığı gibi gitmediği yani Clausewitz’in savaştaki sürtünmenin önemli bir unsuru olarak öne sürdüğü sisin görüş mesafesini daralttığı üzerinde durulmalıdır. Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıdığı ana kadar Rusya’nın bütün riskleri karşı tarafa hesaplattığını ancak Ukrayna’nın geneline müdahalesinin üzerinden geçen ilk 24 saatin ardından artık risk hesaplaması yapan tarafın Rusya olduğunu da belirtmeliyiz.

Ukrayna-Rusya Hattında Askeri Tırmanmadan Savaşa
Rus birliklerin bombardımanı sonucu büyük hasar gören Harkiv belediye binasının dışındaki meydandan bir görünüm (Sergey Bobok/AFP-Getty Images, 1 Mart 2022)

Taraflar arasında yaklaşık 1,5 senedir devam eden karşılıklı askeri yığınağın caydırıcı etkisi ve Rusya’nın Donetsk ve Luhansk ayrılıkçı bölgelerinin bağımsızlığını tanıması gibi çıktılar, birçok gözlemci tarafından; aktörler arasında silahlı çatışmanın çıkmayacağı, Rusya’nın askeri operasyonlarını durduracağına dair yanlış yorumlanmıştır. Daha önceki bir çalışmamızda değindiğimiz gibi (Mayıs 2021 / Kriter 57. sayı) “Ukrayna’nın Batı ile entegrasyon isteği olmasaydı bile Rusya’nın tarihi, demografik ve jeopolitik avantajlarıyla etki unsurlarının devamı yönünde faaliyetlerini uygulamada tereddüt etmeyeceği” yönündeki iddiamız, günümüzde yaşanmaya devam eden “savaşın” asli unsurlarını gözler önüne sermektedir.

Rusya’nın Ukrayna’nın stratejik noktalarına hava harekatı düzenlemesinin ardından, kara unsurlarının ülkenin çeşitli bölgelerini işgali ile devam eden süreçte, başta Rusya ve Ukrayna’nın yakın vadedeki durumlarına yönelik alternatif senaryolar olmak üzere; ABD, NATO ve AB çerçevesinde Avrupa güvenlik mimarisi ile uluslararası küresel yönetişimin geleceği üzerinden açıklanması, konuya dair belirli bir çerçeve oluşturacaktır.

 

Brejnev Doktrinini Hatırlamak

1968’de, Çekoslovakya lideri Aleksander Dubçek’in, basın özgürlüğü, pazar ekonomisinin gerekliliği, bir geçiş döneminden sonra özgür seçimlerin yapılması, farklı siyasi partilerin kurulabilmesinin önünün açılması gibi konuları kapsayan reform istekleri, Sovyetler tarafından kabul edilemez ve düzen bozucu olarak görülmüştür. Ağustos’ta Varşova Paktı üyeleri tarafından yarım milyon asker ile Çekoslovakya işgal edilirken, Brejnev’in olaylar üzerine konuşmasındaki (daha sonraları Brejnev Doktrini olarak anılacak) ana çıktılar şu şekildedir:

“Sosyalist sisteme ya da Avrupa’daki güçler dengesine ister içten ister dıştan olsun, barışçıl ya da çatışmacı herhangi bir müdahaleye izin verilemez ve Sosyalist bir ülke, bağımsızlığını ve egemenliğini ancak Sovyetler Birliğine olan bağlılığı derecesinde koruyabilir.”

Rusya’nın Gürcistan, Kırım ve Ukrayna’nın güneyine ve günümüzde de Ukrayna’nın geneline yayılan işgali, elbette farklı motivasyonlar taşısa da Brejnev döneminde ortaya konan siyasi iradeyle benzer noktalarda uyuşmaktadır. SSCB döneminde ideolojik bağlam ön planda tutularak, Batı’ya eğilim sert bir şekilde cezalandırılırken, Rusya’nın günümüzde önce “yeni-Avrasyacılık” kisvesi altında yakın çevresindeki entegrasyon faaliyetleriyle başlayan daha sonra “Rus azınlıkların korunması” ile Ulusal Güvenlik Strateji belgelerine de yansıyan süreç, Putin’in “hoyratça hediye edilmiş, tarihsel olarak Rusya’ya ait olan topraklar” söylemiyle devam etmektedir. Rusya; Çarlık (19. yy) ve Sovyetler Birliği dönemi göz önüne alındığında, jeopolitik ve siyasi faaliyetlerinin tekrarı ile kopyala-yapıştır devletidir.

 

Rusya Nereye Tırmanıyor?

Rusya’nın Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanımasının sembolik ve Batı’ya atılan bir diğer gol olmasıyla birlikte bu sürecin Glans’ın çatışmaların tırmanışına yönelik teorisindeki ikinci evreye yani “kazan-kaybet” sürecine geçtiği söylenebilir.

Böylelikle Rusya’nın Ukrayna’nın geneline yönelik işgalinin üç alternatif senaryoda sonuçlanabileceği öngörülmektedir. Bunlardan birincisi tarafların her ikisi içinde en kötü senaryo olan, Ukrayna’nın tamamıyla egemenlik haklarını yitirmesidir. Bu durumda Zelenski hükümeti düşürülürken yerine doğrudan Rus yanlısı bir ekibin geçmesi ve ülkenin genelinde Rus ordusunun doğrudan faaliyet göstermesi ve oldukça şiddetli devam edecek meskun mahal operasyonlarını beraberinde getirecektir. Rusya İkinci Afganistan’ını yaşarken, Ukrayna halkı derin ve onulmaz acılar yaşayacaktır.

İkinci senaryo (taraflar açısından orta-kötü) iki farklı yapıda gerçekleşebilir, ilki Ukrayna’nın kuzey-güney eksenli iki parçalı federasyon haline getirilmesi ve dolayısıyla Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyısı olan bölgelerdeki etkinliğinin “dolaylı” olarak en alt düzeye indirmesi ile nihayet “Transdinyester” bölgesiyle Rusya’nın kara bağlantısının kurulmasıdır. İkincisi ise Ukrayna’nın üç parçalı bir yapıya dönüşmesidir; Harkov-Odesa hattı ile doğusunun Rusya’nın kontrolündeki birinci bölge, Sumi ile birlikte Kiev’e komşu olan beş şehri kapsayan ara-tampon ikinci bölge ve son olarak Lviv merkezli mevcut Ukrayna hükümetine bağlı (Batı Ukrayna) üçüncü bölgedir. Her iki parçalı yapıda da mevcut Ukrayna kara devletine dönüşürken, böylesi bir senaryoda Odesa’nın savunulmasında ateş gücünün tavan yapması ve birçok aktörün dolaylı katılımı izlenebilir.

Üçüncüsü ise taraflar açısından en iyi senaryo olan, Minsk-II anlaşmasında kararlaştırılan Donetsk ve Luhansk’ın Ukrayna tarafından özerkliğine yönelik anayasal değişiklerin yapılması ve Kırım’ı doğrudan tanımasıdır. Malumun ilanı gibi görünecek bu senaryoda, Rusya tarafından uzun zamandır ihlal edilen Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne darbe vuracaktır. Ancak Ukrayna egemenlik alanının daha fazla daralmaması adına böyle bir yolu tercih edebilir. Rusya ise 2014’ten bu yana sürdüğü askeri müdahaleler ve Ukrayna’nın neredeyse geneline yaydığı işgali ile ağır bedeller ödeyerek istediğine kavuşabilir.

Rus askeri konvoyu
Ukrayna'nın başkenti Kiev'e doğru yola çıkan 64 kilometrelik Rus askeri konvoyu (Maxar/GettyImages, 27 Şubat 2022)

 

Rusya’nın Yıpratma Savaşı ve Ukrayna’nın Direnişi

Rusya’nın mevcut müdahalesiyle ana hedefi ilk bakışta; Ukrayna’nın uluslararası belirli siyasi ve askeri desteği bulmasını, meskun mahal operasyonlarına yönelik hazırlıklarını hem teçhizat hem de planlama yönüyle daha fazla geliştirmesine mani olmak gibi görünüyor. Ancak bu argüman; Kırım, Donetsk ve Luhansk’ ta yıllardır süren Rus hakimiyetine karşın Rusya’nın Ukrayna’ya tekrar askeri müdahalede bulunmasını tam olarak açıklayamıyor. Aynı zamanda Rusya’nın ödeyeceği orta ve uzun vadeli bedeller göz önüne alındığında iki husus ön plana çıkıyor: Rusya uluslararası alandan ekonomik ve siyasi olarak bu derecede bir tepki beklemiyordu ya da ulusal güvenliğine yönelik -henüz bilinmeyen- bir tehdit algısı söz konusuydu.

Rusya’nın tüm konvansiyonel askeri gücüyle Ukrayna’da etkinlik göstermediği de bilinerek, çatışmayı rölantide ilerlettiği, daha çok mevcut Ukrayna hükümetini yıpratmaya ve sonunda pes ettirmeye doğru yöneldiği söylenebilir. Bu nedenle Rusya’nın askeri gücüne dair daha temkinli değerlendirilmeler gerekirken yine Rusya’nın mevcut savaş halini mutlak bir savaşa dönüştürmek istemediği, henüz anlaşma yollarını aradığını ancak anlaşma masasına güçlü oturmak istediğini söyleyebiliriz.

Elbette işlerin tamamen Rusya’nın planladığı gibi gitmediği yani Clausewitz’in savaştaki sürtünmenin önemli bir unsuru olarak öne sürdüğü sisin görüş mesafesini daralttığı üzerinde durulmalıdır. Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıdığı ana kadar Rusya’nın bütün riskleri karşı tarafa hesaplattığını ancak Ukrayna’nın geneline müdahalesinin üzerinden geçen ilk 24 saatin ardından artık risk hesaplaması yapan tarafın Rusya olduğunu da belirtmeliyiz. Bununla birlikte son safhada nükleer silahların gündeme gelmesi, elbette henüz caydırıcılığın edinilmesine yönelik gibi görünse de, tamamıyla köşeye sıkışan Rusya’nın; Ukrayna’da askeri anlamda yenilmesi, kendi içerisinde çözülmesi ya da Ukrayna hükümetinin teslim olması ve/veya Rusya’nın istediği şekildeki bir anlaşmanın sağlanması durumları haricinde saldırılarını durdurmayacaktır. Her ne kadar taraflar belirli aralıklarla görüşmelere başlayarak, söylemlerini yumuşatsalar da yakın dönemde istikrarlı bir ortamın sağlanması mümkün görünmemektedir.

Askeri harekatın uzaması ve Rusya’nın belirli derecede zayiatlar vermesi, maliyet-fayda dengesini Rusya’nın aleyhine doğru çevirmeye başlamış gibi görünüyor. Dahası Rusya’nın sınırlarındaki NATO’nun genişlemesine karşı ulusal güvenliğini sağladığını iddia ederek yaptığı askeri müdahalelerin haklılığına dair oluşturduğu ve bazı çevrelerce kabul gören meşruiyet algısı ortadan kalkmıştır. Ukrayna’nın geri kalanındaki “barış isteyen ancak Rus yanlısı olmayan” grupların Rusya lehine ortaya koyabilecekleri siyasi etkinliğin de kaybedildiği ya da önemli derecede yitirildiği söylenebilir. Mevcut savaşın uzaması Batı tarafından yaptırımların sertleşmesi ve Ukrayna’ya daha fazla destek verilmesine yönelik cesareti güçlendirecektir.

ABD ve diğer Batılı ülkelerin yaptırım kararları ve özellikle SWIFT sisteminden çıkarılması Rusya’yı daha sert müdahalelere doğru itecekken, ilerleyen günlerde bu durum daha görünür hale gelebilir. Rusya’nın döviz ve altın rezervlerinin, ABD ile diğer Batılı devletlerin yaptırımlarına karşı belli vadelerde yeterli olacağı düşünülürken, uluslararası ekonomik sistemden neredeyse izole edilen Rusya’nın orta vadede çok ciddi sorunlar yaşaması beklenebilir. Böyle bir durumda Rusya’nın Çin ile ilişkilerinin mahiyeti önemli ölçüde değişebilir.

Rusya’nın ilerleyişine -Ukrayna’yı işgaline dair tüm olumsuz çıktılar ile birlikte- devam ettiği ortadadır. Rusya’nın hem teçhizat hem de askeri yetkinlik bakımından (göreceli) asimetrik üstünlüğü, bize, Ukrayna’nın bu savaşı ABD ve diğer Batılı ülkelerin askeri desteği olmaksızın kazanamayacağının su götürmez bir gerçeklik olduğunu söylüyor. ABD ve Batı’nın çatışma alanına olarak doğrudan asker göndermemesi rasyonel bir karar olarak görülebilir. Buna karşın ara formül olarak Ukrayna’nın “yabancı savaşçıları” gönüllülük esasıyla davet etmesi ve katılımın hızla artması oldukça dikkat çekilmesi gereken bir durumdur. İdeolojik olarak Rus karşıtı (Afgan-Çeçen) ve farklı saiklerle radikalleşmiş grupların Ukrayna’ya girmesi ihtimalinin önü açılabilirken, istikrarsız ortam bu grupların farklı bölgelere geçişini kolaylaştırabilir.

 

Uluslararası Sis….m

AB ve ABD’nin aylardır süren askeri tırmanma sürecinde, Rusya’yı caydıracak herhangi bir müdahalede bulunmaksızın, şartların bu haliyle olgunlaşmasını bekledikleri aşikardır. Elbette ABD Başkanı’nın söylediği gibi Üçüncü Dünya Savaşı’na mahal vermeyecek ancak Rusya’nın tabiri caizse ekonomik açıdan boğulmasını sağlayacağı düşünülen yaptırımların Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü koruyamayacağını belirtmeliyiz. Ayrıca yaptırımlar, Ukrayna’nın belirli ölçüde direniş göstermesinin peşi sıra açıklanırken hem uluslararası toplumun baskısı hem de savaş sonrası ortaya çıkacak manzaradan dışlanmamak için “taşın altına parmaklarını koymak” olarak yorumlanabilir.

ABD, NATO ve AB’nin doğrudan tehdit olarak algıladıkları Rusya’ya karşı saflarını sıklaştırdıklarına dair yorumlar -henüz çok taze ve sıcak çatışmaların sürdüğü bu ortamda- doğru ancak erken bir çıkarımdır. Yaptırım kararları ve sembolik silah yardımlarının, Ukrayna’nın savaşın kazananı olmasından çok, Rusya’nın içerden çözülmesi/zayıflatılması amacıyla icra edildiği söylenebilir. İlerleyen süreçlerde bu yaptırımların sürdürülebilirliği tartışılacakken, anlaşmanın sağlanamaması durumunda savaşın uzayacağı da bilinmelidir.

Orta vadede Almanya’nın savunma harcamalarını arttırması Avrupa’daki dengeleri değiştirebilir. Bu durum diğer Avrupa ülkelerine de sirayet ederse; tehdit algılamaları kendi ulusal güvenliklerini kendilerinin sağlayabileceğine yönelik eğilimlerini güçlendirecek iken, sınır komşularıyla olan güvenlik ilişkilerinin mahiyetini de bölgesel düzeyde arttıracaktır. Çünkü mevcut durum Soğuk Savaş’ı hatırlatsa da bugün Rusya’nın; geçmişte SSCB’nin Avrupa’nın geneline yönelik mutlak tehdidi ve ideolojik beklentilerini henüz yinelemediği görülmektedir. Aynı zamanda Avrupa’daki her devletin Rusya’ya karşı tehdit algılaması ve ekonomik ilişkileri de aynı düzeyde değildir.

Rusya 2000 sonrası yayınladığı bütün güvenlik belgelerinde de belirttiği gibi işlemez gördüğü Avrupa güvenlik mimarisini derinden sarsmış ve uluslararası sistemin yapısında oldukça büyük yarıklar açmıştır. Her ne olursa olsun, NATO’ya üyeliği düşünülen iki ülke de Rusya’nın askeri müdahaleleriyle engellenmiştir. Tüm yaşananların ardından uluslararası sistemin değişim/dönüşüm hızı kısa vadede, geçmişin bilindik tehdidi “hortladığı” için yavaşlayabilir. Ancak orta vadede BMGK’ da dahil olmak üzere küresel yönetişimin yapısal fonksiyonlarında ciddi değişimler beklenebilir.


Etiketler »  

İlgili Haberler

SETA Kitaplar
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası