Kriter > Siyaset |

Darbeci Talat Aydemir’in Sonu


Albay Aydemir, 27 Mayısçıların “radikal” kanadı içindedir. Askeri yönetimin sürmesi, otoriter reformculuk, parlamentarizmi küçük görme gibi anti-demokratik, otoriter ve milli irade karşıtı fikirlere sahiptir. Emin Arat ve Bahtiyar Yalta tarafından hazırlanan Kemalizm doktrinine bağlıdır. Ona göre devletin temel yasası ve siyasi inancı Kemalizm olmalıdır.

Darbeci Talat Aydemir in Sonu

Önce tarihi bir detay: 27 Mayıs 1960’ta gerçekleşen askeri darbe, Türkiye’yi silahların gölgesinde yaşayan bir ülke haline getirdi. Askerin siyaset üzerindeki etkisi gün geçtikçe arttı. Askeri vesayet siyaset kurumu üzerinde giyotin gibi beklemekle kalmıyor, yönetimi de ele alıyordu. Ancak buna rağmen sular pek durulacak gibi değildi; çünkü orduda huzursuzluk, hizipleşme gibi cunta geleneğinin unsurları kanlı canlı varlığını sürdürüyordu. Kendilerine genç subaylar adını veren gruplar uluorta antidemokratik davranışlarda bulunuyor; yeni darbe çığırtkanlığı yapmakta beis görmüyordu. Yaklaşmakta olan darbe söylentisi, kulaktan kulağa yayılıyordu. Harbiyeliler, eski komutanları Albay Talat Aydemir’i her gördükleri yerde selama duruyorlardı. Durumu fark eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay, geliyorum diyen darbeye engel olmaya karar verir. Sunay’ın dönemin başbakanı İsmet İnönü ile de arası oldukça iyidir.

19 Ocak 1962’de Genelkurmay Başkanlığı’nın toplantı salonunda ordunun üst düzey komutanlarına ve mevcut hükümetten sıkıntısı olan subaylara seslenir; “Kötümser olmak için makul gerekçeler yoktur, İsmet Paşa hükümetinin yanında olunmalıdır.” Toplantının katılımcıları arasında bulunan Albay Talat Aydemir de vardır. Aydemir sözü alır, muhatabı doğrudan Genelkurmay Başkanı’dır: “Paşam, ben size durumun bu şekle döneceğini Temmuz’da söylemiştim. Güney Kore’ye muvazi gidiyoruz demiştim. Şimdi de memlekette ikinci bir ihtilal olacağına inanıyorum. Muhtelif gruplar ihtilal hazırlığı içindedir. Fakat siz başta bulunmak şartıyla yapılacak bir hareket memleket hesabına tehlikesiz olacaktır.” Albay, açıkça darbenin liderliğini Sunay’a teklif eder. Hiyerarşi içinde yönetime el konulmalıdır. Darbe teşebbüsünü en yetkili ağızdan işiten Sunay, böyle bir girişimi tasvip etmediğini ve dahi düşünülmemesi gerektiğini belirtir. Ancak Ankara Merkez Komutanı Selçuk Atakan da 229. Piyade Alay Komutanı İhsan Erkan da Aydemir ile aynı kanaattedir. Ordunun alt kademelerindeki tazyik darbe çanlarının çaldığını gösteriyordu. Peki, çanlar kimin için çalıyordu ve kimdi Albay Talat Aydemir?

 

Albay’ın Kemalizm İnancı

Türkiye’nin ağır aksak işleyen demokrasisi, 27 Mayıs darbesinden sonra bu kez 22 Şubat 1962 ile 21 Mayıs 1963’te ağır bir yara daha aldı ve iki darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kaldı. Göğsünde Harbiyeli nişanını hiç eksik etmeyen Talat Aydemir, her iki darbenin organizatörüydü. 1940’ta Kara Harp Okulu’nu ve 1954’te Kara Harp Akademisi’ni bitirerek kurmay subay olan Aydemir, 1956-1959 arasında Demokrat Parti iktidarına karşı darbe yapmak için örgütlenen cuntanın içindeydi. Ancak 1959’da, Türk tugayı ile beraber 1960 Eylül’üne kadar kalacağı Kore’ye gönderilir. Bundan dolayı, ne kanlı 27 Mayıs Darbesi’ne katılabilir ne de Milli Birlik Komitesi’nin içinde yer alır. Dışlanmışlık hissi ile beraber kırgındır, eski arkadaşlarına. Fakat Kore dönüşünde, henüz daha kurmay albay rütbesindeyken Kara Harp Okulu komutanlığı gibi üst düzey bir görev ile taltif edilir. Albay, 27 Mayısçıların “radikal” kanadı içindedir. Askeri yönetimin sürmesi, otoriter reformculuk, parlamentarizmi küçük görme gibi anti-demokratik, otoriter ve milli irade karşıtı fikirlere sahiptir. Emin Arat ve Bahtiyar Yalta tarafından hazırlanan Kemalizm doktrinine bağlıdır. Ona göre devletin temel yasası ve siyasi inancı Kemalizm olmalıdır.

 

Talat Aydemir

Talat Aydemir yargı önünde

İlk Darbe Girişimi

Aydemir, önce 22 Şubat 1962’de sonra da 21 Mayıs 1963’te darbeye teşebbüs eder. İlk darbe girişiminden sonra uslandığı düşünülerek emekliye sevk edilen Albay, ikinci darbe girişiminden sonra yargılanır ve idama mahkum edilir. Peki, Kemalist fikirleri ile tanınan Aydemir, idama nasıl yürümüştür?

Albay Talat Aydemir ilk darbe girişimini, 1962’nin 22 Şubat gecesi gerçekleştirir. 1961 Anayasası ile öngörülen siyasi, iktisadi ve toplumsal yapıya dair tasavvur edilen hedeflerin hayata geçirilememesi, 27 Mayıs darbesinin hedefine ulaşamaması, İnönü’nün liderliğini yaptığı CHP ile Ragıp Gümüşpala’nın Adalet Partisi’nin sürekli çekişmesi ve bir kısım siyasilerin ordu ile halkı karşı karşıya getirdiğine ilişkin iddialar, 22 Şubat’taki kalkışmanın “görünen” nedenlerini oluşturuyordu. Aslında temel neden, 27 Mayıs darbesinden sonra yeniden demokrasiye geçiş çabalarının olmasıdır. Aydemir’in içinde bulunduğu cuntaya göre ülke askerler tarafından yönetilmeli, toplum yeniden dizayn edilmeli ve demokrasinin üzerindeki şal bir süre daha kalmalıydı.

Ancak toplum, askerler ile aynı kanaate sahip değildir. Milli Birlik Komitesi tarafından emekliye sevk edilen Orgeneral Ragıp Gümüşpala tarafından kurulan Adalet Partisi, eski Demokrat Partili tutukluların affedilmesi için çabalıyordu. Toplumun beklentisi de bu yöndeydi. Ancak darbeci subaylar ve 27 Mayıs’ın radikal paşaları, tutukluların affı konusunun gündeme getirilmesini kabul edemiyordu. Tüm bu hoşnutsuzluklarla beraber, 31 Aralık 1961’de vefat eden Demokrat Parti’nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin cenaze töreninde, ilk kez darbeciler millet tarafından protesto edilmiş ve eski Demokrat Partili yöneticilerin affedilmesi istenmişti. Bu demokratik istek, İstanbul ve Ankara’daki darbecilerin sokağa inmesine neden olacaktır, sokağa inenler arasında Talat Aydemir’in Harbiyeli öğrencileri de vardır.

Bu süreçte, Adalet Partisi Milletvekili Nuri Beşer, darbeci subaylar aleyhinde sarf ettiği iddia edilen sözler sebebiyle bazı muvazzaf subaylar ve Aydemir’in Harbiyeli bazı öğrencileri tarafından tabanca ile sokakta kovalanır. Beşer, günlerce saklandıktan sonra polise teslim olur; dokunulmazlığı bulunduğu halde tutuklanmaktan kurtulmaz. Yeter ki, askerler sakinleşsin, sokağa çıkmasın. Birbiri ardına yaşanan tüm bu hadiseler, Aydemir’in başını çektiği Albaylar Cuntası’nın harekete geçmesine zemin hazırlar

 

Darbeci Talat Aydemir'in Sonu

Aydemir’in Fedaileri

Ordu içindeki kıpırdanmanın farkında olan eski komitacı İnönü, İstanbul ve Ankara’daki askeri birlikleri ziyaret eder ve darbe girişimine izin vermeyeceğini kat’i olarak ifade eder. Dahası 9 Şubat 1962’de İstanbul’da Korgeneral Refik Tulga başkanlığında 59 subayın katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda alınan darbe kararından da haberdardır. Bu toplantıda, 28 Şubat 1962’den evvel olmak kaydıyla askerin siyasete müdahale etmesi ve darbe sonrasında komutanın düşük rütbeli subayların eline geçmemesi kararı alınmıştı. Duruma el koymaya karar veren İnönü; hareketliliğin müsebbibi olarak gördüğü subayları Doğu Anadolu’ya tayin etmeye karar verir. Süreci kontrol altına almak ve girişimi önlemek için Ankara Kara Harp Okulu’nu ziyaret eder. Ziyaret esnasında İnönü’nün öğrenciler ile görüştürülmemesi ve Aydemir’in saygısız tavrı gerilimi daha da artırır. Aydemir, darbe kararının ifşa olduğunun farkına varır; artık bir an evvel harekete geçmek şarttır ve öylede olur.

Aydemir, 22 Şubat Perşembe gecesi hızlı adımlarla Harp Okulu’na gider. Komutanın okula adım atması ile beraber, hoparlörden bir ses yükselir: “Bütün tabur derhal konferans salonuna toplanacak.” Aydemir salona girdiği anda genç subaylar ayağa kalkar. Bir buçuk yıldan beri Harp Okulu Komutanlığı yapan Aydemir, ağır ağır konuşmaya başlar: “27 Mayıs amacına ulaşamamıştır… Meclis çalışmıyor. Orduya dil uzatılıyor. Şimdi de zinde kuvvetleri dağıtmak için komutanlar Şark’a sürülüyor. Planlarımız hazır…

Ordu bizimle beraber. Parolamız Halaskar… İşareti Fedailer… Verilen emrin dışına çıkmayacaksınız… Bu hareket neticeye ulaşamazsa intihar edeceğim.” Harbiyeliler, verilen mesajın farkındadır. Parola ve işaret, Enver Paşa’yı ve Bab-ı Ali Baskını’nı çağrıştırmaktadır. Artık Harbiyelilere, Talat Aydemir’in fedaisi olarak hükümetin üzerine yürüme mesajı verilmiştir.

Plan işlemeye başlar; Kara Harp Akademisi’nden çıkan tanklar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne doğru yola koyulur. Darbeyi bekleyen hükümet, Meclisin etrafına tanksavarlar yerleştirir. Polatlı ve Çubuklu’da bulunan kışlalardan pek çok asker, kuşatmayı kırmak için desteğe çağrılır. Tam bu esnada istenmeyen bir gelişme olur. Darbeyi bastırmak için desteğe çağrılan taburların tamamı, Aydemir’in safına geçer. Darbe’nin başarılı olmasına az bir vakit kalmıştır. İlerleyen saatlerde Süvari Binbaşı Fethi Gürcan, Muhafız Alay Komutanlığı’nı deruhte eder. O sırada Binbaşı Gürcan, Albay Aydemir’e telefon eder. “Albayım” der ve “Şimdi burada kuvvet komutanları, İnönü dahil bütün kabine, Köşk’te toplantı halindeler. Şimdi hepsini eterne edeyim mi, hesaplarını göreyim mi?” diye sorar. Albay, “Hayır” der. “Serbest bırakacaksınız; çıkacaklar.” İnönü Köşk’ten çıkar ve gülümser; “İşte, şimdi kaybettiler.” Bu hadise, Aydemir’in 22 Şubat’taki girişiminin sonu olur.

Köşkten çıkan İnönü, yönetimi ele almaya ve siyasi otoritesini sağlamaya başlar. Hava kuvvetleri de hükümetin yanındadır. Mürted Üssü’nden kalkacak jetlerle Kara Harp Akademisi’ni bombalayacak plan üstüne son hazırlıklar gözden geçirilir. Aydemir, ordu içinde yeterli desteğe ulaşamadığını anlar. Saatler ilerledikçe yalnız kaldığını fark eder ve İsmet Paşa ile anlaşarak teslim olur. Anlaşma uyarınca 22 Şubatçılar yargılanmaz; “sadece” emekliye sevk edilir. 9 Temmuz 1962’de “Kanunun suç saydığı bir cürmü övdüğü” gerekçesiyle tutuklanan Aydemir, “yalnızca” 9 gün cezaevinde kalır.

 

Darbecinin Sonu

Aydemir, uslanacak gibi değildir. Emekliye sevk edilmesi de onu durdurmaya yetmez. Albay, darbeye zemin hazırlamak için etkinlikler düzenlemeye devam eder. Sık sık Harbiyeli öğrencilerle buluşur, gazetelere demeçler verir ve yönetimi eleştirir. Harbiyeliler de emekli komutanı ziyaret etmekten geri durmaz. Bir gün Harbiyeli öğrencilere şu açıklamayı yapar Aydemir; “İhtilal durmuştur; fakat bitmemiştir. Yine başınızda ben olacağım ve ihtilali beraber yapacağız.” Bu açıklama, evinin bahçesinde toplanan genç öğrencileredir. İlginç olan ise Aydemir’in Genelkurmay Başkanı Sunay ile komşu olmasıdır; ikisi de aynı sitede oturmaktadır. Aydemir’in mesajı açıktır; Sunay’a ve İnönü’ye meydan okumakta ve ikinci bir darbe için fırsat kollamaktadır. Beklenen fırsat, Demokrat Parti’nin kurucusu ve 27 Mayısçılar tarafından hapse atılan Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın altı aylığına şartlı salıverilmesi ile ortaya çıkar. Bayar, 22 Mart 1963’te Kayseri cezaevinden 6 aylığına şartlı tahliye ile salıverilir. Halkın sevgisi ve coşkusu ile karşılanır. Halkın coşkusundan öfkeye kapılan 27 Mayısçılar, tekrar sokağa dökülür. Aydemir’in Harbiyeli öğrencileri yine başroldedir. İş, Bayar’ın evini taşlamaya kadar götürülür. Hükümet, baskıya direnemez ve çareyi Bayar’ı tekrar cezaevine göndermekte bulur.

Albay Talat Aydemir’in başını çektiği ikinci darbe girişimi, 21 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümünde gerçekleşir. Radyo Evi’ni işgal eden darbeciler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülke yönetimine el koyduğunu, Meclis’in ve Senato’nun feshedildiğini açıklar. Ancak kısa süre sonra Yarbay Ali Elverdi, birkaç defa el değiştiren Radyo Evi’ni hükümet adına darbecilerden kurtarır. Hava kuvvetlerinden kalkan jetler de darbecilerin üstünden alçak uçuşlar yapar. Darbeci askerler, kışlalarına dönmek zorunda kalır. Darbenin başarısız olmasından kısa bir süre sonra Albay Talat Aydemir de yakalanır.

Kansız bir biçimde bastırılan birinci darbe girişimine karşın ikinci teşebbüsün sonucu farklı olmuştur. İlk girişimden sonra 69 subay ve 4 astsubay emekliliğe sevk edilmişti; Aydemir de bunların arasındaydı. Ancak 21 Mayıs 1963’te gerçekleştirilen ikinci darbe girişiminden sonra Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Erol Dinçer, Osman Deniz, İlhan Baş, Ahmet Gücal ve Cevat Kırca “Anayasayı tadil ve tağyire teşebbüs” suçundan idama mahkum edilmiştir.

Genelkurmay Başkanı Sunay, Başbakan İnönü’ye Aydemir’in idam cezasının infazı hakkında ne yapılması gerektiğini sorar. Cevap, kesin ve keskindir: “İdam cezası derhal infaz edilsin.” Son ana kadar affedileceğini düşünen Aydemir’in beklentisi gerçekleşmeyecek, cezası infaz edilecektir. Harbiyelileri motive etmek için sarf ettiği sözlerle Talat Aydemir adeta kendi akıbetini haber vermiştir: “Kavgayı kaybedince asıyorlar.” Önce Fethi Gürcan ardından da Talat Aydemir, kalkıştıkları darbenin bedelini asılarak ödemiştir. Darbeye teşebbüs edenin sonu budur.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası