Uzun yıllardır dilden dile dolaşan “Türkiye’nin aslında büyük enerji kaynakları var” rivayeti 21 Ağustos 2020’de gerçek bir boyut kazandı. “Etrafında bu kadar çeşitli ve zengin kaynak varken neden Türkiye’de bu kaynaklardan birisi bulunmuyor?” şüphesi yerini tatlı bir sevince ve heyecana bıraktı. Erdoğan’ın günler öncesinde ipuçlarını verdiği “doğalgaz rezervi” müjdesi tüm Türkiye’nin ve Türkiye dostlarının yüzünü güldürdü. Ancak başta Yunanistan olmak üzere birçok Avrupa devletinde Oruç Reis araştırma gemisinin Yunanistan sınırına yakın yerlerde arama çalışmalarına başlamasıyla doğan memnuniyetsizlik, Fatih sondaj gemisinden gelen güzel haberle daha da artmış görünüyor. Öyle ki Batı medyasındaki birçok haberde, öncelikle Oruç Reis ile yükselen tansiyonun Fransa ve Almanya gibi ülkelere dahi sıçradığının altı çizilirken Fatih’ten gelen müjdeli haber “Avrupa’nın Erdoğan sorunu giderek büyüyor” ifadeleri ile aktarılıyor.
Medyada “Uzman Görüşü” Boyası
Amerikan medyası Oruç Reis gemisinin çalışmaları ile başlayan süreci daha çok “Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye uyarıları” bağlamında sundu. Söz konusu haberlerde Akdeniz’de Türkiye’nin uluslararası ilkelere uymadığı için büyük bir gerilime sebep olduğu ve Avrupa Birliği ilkeleriyle çelişecek şekilde bölgede tedirginlik yarattığı iddia edildi. Washington Post ve New York Times gazeteleri konuyu “Türkiye’nin Enerji Arayışı Tansiyonu Yükseltti”, “Avrupa Birliği Türkiye’yi Yunanistan’la Olan Enerji Sorununu Çözmeye Davet Etti”, “Yunanistan Türkiye’nin Akdeniz’de Enerji Arayışının İllegal Olduğunu Söyledi” gibi temalarla sundu. Hemen hemen tüm haberler Türkiye ve Yunanistan arasında yıllardır devam eden sorunların tarihçesine yer vererek güncel durumu aktarıyor. İki ülke arasındaki sorunların kronikleştiğine ve çözümünün zor olduğuna işaret edecek şekilde çatışma tarihine yer verilmesi ve sık sık Yunanistan devlet adamlarının ifadeleri ile “sorunun kaynağı Türkiye” mesajının iletilmesi haberlerde dikkat çeken noktalar. Voice of Amerika mecrası Erdoğan’ın milli bağımsızlık meselesi olarak dışarıdan müdahale kabul etmediği, arama çalışmalarının engellenmeye çalışılması durumunda karşılık verileceğini söylediği sözlerini “tehdit mesajı” olarak sundu. Uzman görüşüne yer veren mecra Erdoğan’ı “tahmin edilemez” olduğu için tehlikeli olarak sunarken “eğer kendisini köşeye sıkışmış hissederse ulusal kitlesini mobilize etmek için daha büyük adımlar atabileceğini” ileri sürüyor. Fox News ise Akdeniz’de Yunanistan ve Türkiye arasında doğan gerilime, “Avrupa Birliği’nin en büyük ordu gücüne sahip” olduğunu vurguladığı Fransa’nın dahil olduğunu söylüyor. Tüm bu haberler Türkiye’nin AB tarafından Akdeniz’de enerji arayışlarını durdurması için ne büyük bir baskıya maruz kaldığına işaret ediyor.
Nitekim Türkiye’nin büyük gaz rezervi bulduğu haberi, Amerikan medyasında “Akdeniz’de tansiyonun yükseleceği” teması çerçevesinde gündemde tutuldu. Washington Post gibi önemli mecralar bu haberin Türkiye’nin söylediği kadar önemli ve güzel bir olay olmadığını ileri sürdü. Çeşitli uzman görüşlerine yer verilen haberlerde bu gaz kaynağının 15-20 yıl kullanılamayacağını ve sanıldığı kadar büyük bir kaynak olmadığı iddia edildi. New York Times ise Akdeniz’de doğan gerginliğin giderilmesi için Amerika ve Almanya’nın diplomatik görüşmeler gerçekleştirdiğine dikkat çekti. Voice of America gazetesi haberi “Türkiye Doğalgaz Rezervi Bulduğu Günü Ülkeyi Bağımsız Enerji Kaynaklarına Kavuşturan ‘Tarihi Bir Gün’ Olarak Andı” başlığı ile duyurdu. Haberde Yunanistan’la yaşanan gerilim nedeni ile Amerika’nın bölgeye gözlemci olarak bir savaş gemisi gönderdiği de ifade edildi.
Avrupa’nın Korkusu
İngiltere’nin resmi haber ajansı olan Reuters ve Arap sermayesi destekli Independent gazetesi de Oruç Reis ile başlayan sondaj çalışmalarını Yunanistan ve Türkiye arasındaki çatışma olarak aktardı. Sık sık Erdoğan’ın “Eğer bir saldırı ile karşılaşırsak bedeli ağır olur” açıklamalarını başlığa çeken mecra, Fransa’nın da olaya dahil olduğunu vurgularken Almanya’nın da Türkiye’yi Akdeniz’deki arayışı konusunda uyardığını vurguladı. Bu mecralardaki haber başlıklarına bakarak, Türkiye ekonomisi için oldukça önemli olan bu gelişmenin farklı Avrupalı ülkelerin uyarılarına dikkat çekilerek gölgelendiğini söylemek mümkün.
Avrupa medyasının bu konuyla ilgili en dikkat çekici haberlerinden biri ise şüphesiz Guardian gazetesinde yer alan “Erdoğan Zorba ve Tehditkar. Avrupa Onun Denizler İçin Tehlikesini Görmezden Geliyor” başlıklı yazı oldu. Simon Tisdall tarafından kaleme alınan yazıda “Türkiye’nin rakiplerine ve müttefiklerine yönelik saldırganlığı bölgesel istikrarı tehdit ediyor, ancak kimse harekete geçmeye hazır değil” ifadelerine yer veriliyor. Erdoğan için “seçilmiş diktatör” ifadesini kullanan Tisdall, “Avrupa’nın Erdoğan sorunu, 2016’daki bir darbe planını atlattığından beri giderek kötüleşti” sözleriyle Türkiye ve Erdoğan düşmanlığını açıkça ortaya koyuyor. Bir sondaj gemisinin yalnızca yasal sınırlar çerçevesinde ve kimsenin hakkını gasp etmeden çalışma yaparak bir başarı elde etmesinin, Avrupa basınının en önemli mecralarında Türkiye açısından tamamen olumsuz çıkarımlar yapılarak ele alınması, doğalgaz rezervi bulunmasına ise hiçbir değer atfedilmeyip neredeyse hiç verilmemesi oldukça üzücü.
İngiltere’nin bir diğer önemli medya kuruluşu BBC International, Yunanistan ve Türkiye’nin sık sık çatışma yaşadığını, ancak bu son olayın iki NATO üyesine savaş sözcükleri söylediğini ifade ediyor. Doğu Akdeniz’de büyük bir yarış ve çatışma yaşandığı kaydedilen haberde, bölgede eskiye nazaran “çok daha iddialı bir Türkiye” olduğuna dikkat çekiliyor. Gaz bulmanın çatışmanın bir nedeni değil sonucu olduğu öne sürülen haberde, Türkiye’nin her zamankinden iddialı olmasının, birçok devletin “Ankara’nın bölgesel hırslarına” karşı çıkması nedeniyle kendini daha izole hissetmesine bağlı olduğu iddia ediliyor. Haberlerde, Türkiye’nin doğalgaz rezervini her ne kadar 2023’te kullanmaya başlayacağını söylese de uzmanların bu görüşün aksine doğalgazın onlarca yıl sonra ve çok yüksek maliyetle işlenebileceğini açıkladığı da ifade ediliyor. Tüm bu haberler İngiltere’nin önemli medya araçlarının Türkiye’nin dünyaya verdiği müjdeden çok da memnun olmadıklarına işaret ediyor şüphesiz. Avrupa Birliği’nin onayı olmadan hareket edemeyen, elindeki imkanları kullanmak için bile önce kendilerinden izin isteyen eski Türkiye’yi özledikleri ve bundan sonra da özlemeye devam edecekleri açık.