2019 yerel seçimleri yaklaşırken geride bıraktığımız on beş yıllık süreçte gerçekleşen üç yerel seçimde partilerin neler vadettikleri, ne şekilde yarıştıkları ve nasıl bir performans gösterdikleri; bu süreçte yerel siyaset söyleminin genel siyasete paralel olarak nasıl değiştiği önümüzdeki seçimleri doğru yorumlamak açısından önem taşımaktadır. 2004, 2009 ve 2014 yerel seçimleri AK Parti’nin zamanla hizmet odaklı bir belediyecilik geleneği oluşturduğu, muhalefet partilerinin ise her seçim döneminin siyasi gündemine göre söylem benimseyerek ve AK Parti’ye göre bir pozisyon alarak hizmet odağının gerisinde kaldığı bir yarışı temsil etmektedir.
2004 Yerel Seçimleri
AK Parti’nin 2002 genel seçimlerinde elde ettiği başarının ardından 2004 yerel seçimlerinde nasıl bir sonuç elde edeceği merak konusuydu. Hem Tayyip Erdoğan’ın belediyecilik konusunda İstanbul belediye başkanlığı döneminde gösterdiği başarı hem de iktidar olunması AK Parti’nin elini güçlendiriyordu. Bununla birlikte partinin 2002’den bu yana sıklıkla üzerinde durduğu “yerel kalkınma” vaadi de seçmen nezdinde büyük bir beklenti oluşturmuştu. Ayrıca kriz döneminde iktidara gelinmesine karşın kısa sürede önemli adımlar atılması da AK Parti’ye olan teveccühü artırıyordu.
2004 yerel seçimleri yaklaşırken diğer siyasal partiler de yerelde başarılı sonuçlar elde etmek üzere farklı stratejiler kurguluyordu. Ana muhalefet partisi CHP’nin gündemi başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde seçimi kazanmak ve oy oranını artırmaktı. Öte yandan solun ancak kendi çatısı altında birlik olabileceği söylemini kullanan CHP’ye karşı SHP diğer sol partilerle ittifak yaparak CHP’yi seçimlerde zorlamayı amaçlıyordu. 2004 yerel seçimlerine hazırlık yapan bir diğer parti ise 2002 genel seçimlerinde baraj altında kalan MHP idi. MHP yerel seçimlerde Türkiye genelinde yüzde 10 oranında oy alarak yeniden seçmenin güvenini kazanmak istiyordu. 2004 yerel seçimlerinde gündemdeki partilerden biri de DEHAP’tı. Doğu ve Güneydoğu’da önemli bir oy potansiyeline sahip olan DEHAP seçimlere SHP çatısı altında girerek AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu’daki yükselişini durdurmayı hedeflemekteydi.
2004 seçimleri AK Parti için yerel seçimleri de kazanarak “tam iktidar” ile hizmete devam anlamına gelirken diğer partiler için AK Parti ile rekabet ettikleri ve oy oranlarını artırmayı amaçladıkları bir yarışı temsil ediyordu.
Partiler 2004 yerel seçim kampanyalarında öncelikli olarak hizmet vurgusu yaptılar ve ülkenin içerisinde bulunduğu durum itibarıyla ekonomi odaklı söylemler geliştirdiler. Altyapı, işsizlik, çevre kirliliği, kaynak yönetimi gibi konular tüm partiler tarafından farklı şekillerde dile getirildi. Bu seçimlerde krizin de etkisiyle “şeffaflık” ve “karar alma süreçlerine katılım” vaatleri öne çıktı. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması ihtiyacını vurgulayan AK Parti köklü bir değişim vadeden tek partiydi. Buna karşın CHP ise yerel seçim sürecinde olunmasına rağmen kampanyasını çağdaşlık ve laiklik gibi o dönem hala yıkılamamış olan vesayet rejiminin sloganları üzerinden şekillendirdi.
Yerel seçimlerde oy verme davranışını etkileyen en önemli faktörlerden biri de aday profiliydi. Bu bağlamda aday gösterilecek kimselerin bulundukları şehirlerde bilinir olmaları ve siyaseten sicillerinin temiz olması önemliydi. Bu bağlamda 2004 seçimlerinden önce tüm partiler büyükşehir adayları üzerinde ciddi çalışmalar yaptı. AK Parti katılacağı ilk yerel seçim olması sebebiyle hem gelecekteki seçimlerde sürecek bir gelenek oluşturmak hem de seçilecek doğru adayların ortaya koyacağı hizmetler açısından AK Parti belediyeciliğine yönelik doğru bir imaj çizebilmek için adaylar üzerinde sıkı çalıştı.
Böyle bir sürecin ardından yarışın çoğunlukla AK Parti ve CHP arasında gerçekleştiği 2004 yerel seçimlerinde AK Parti’nin oyu yüzde 40’ın üzerine çıkarken CHP ise yüzde 20 ile ikinci sırada yer aldı. Öte yandan MHP hedeflediği şekilde yüzde 10’un üzerine çıktı ancak son yerel seçimle karşılaştırıldığında oyları önemli ölçüde azaldı. SHP ittifakı ise yüzde 5’te kaldı. Bu sonuçların ardından AK Parti 16 büyükşehir belediyesinden 12’sini kazanırken CHP ise yalnızca iki büyükşehir belediyesi elde edebildi.
2009 Yerel Seçimleri
2009 yerel seçimlerine giden süreçte AK Parti artık gücünü pekiştirmiş, çeşitli vesayet odaklarına karşı durmayı başarmış ve birçok alanda istikrarı sürekli kılmış bir iktidar partisi olarak yoluna devam ediyordu. İktidarının yedinci yılında AK Parti toplumsal, ekonomik ve siyasi reformlar gerçekleştirmiş, en önemlisi de 2004 yerel seçimlerinden sonra yerel yönetimlerde başarılı olmuştu. Öte yandan CHP 2002 seçimleri sonrasındaki tek muhalefet olma konumunu 2007 genel seçimlerinde MHP’nin de Meclise girmesiyle kaybetti. Bu durum ana muhalefet partisinin sahadaki gücünü önemli ölçüde etkiledi. Terörle iş birliği ve terör örgütü sempatizanlığını alışkanlık haline getiren milliyetçi Kürt siyasi hareketinin o dönemki temsilcisi olan DEHAP Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldı. Ancak bu kez de kapatılan partinin yerini Demokratik Toplum Partisi (DTP) aldı.
2009 yerel seçimleri genel siyasetin, yerel dinamiklerin önüne geçtiği bir seçim oldu. CHP bu yerel seçimlerde AK Parti karşıtlığı üzerinden siyaset yapmaya çalıştı. İşsizlik, yolsuzluk gibi vurguların öne çıktığı bir söylem benimseyen CHP aynı zamanda “çarşaf açılımı” gerçekleştirdi. Ancak CHP’nin bu sözde açılımı çok sürmeden rafa kalktı. MHP ise o dönem şartlarında parti politikası gereği “ülkenin bölüneceği söylemi” üzerinden bir strateji geliştirerek kendi seçmenini elde tutmaya çabaladı. DTP ise alışılmışın ötesine geçemeyerek “bölge partisi” olmadığı iddiasıyla kimlik siyaseti üzerinden bir kampanya yürüttü. İktidarının yedinci yılındaki AK Parti muhalefetin bu argümanları karşısında hizmet odaklı söylemini geliştirerek devam ettirdi.
AK Parti 2004 yerel seçimlerde “Yerel Kalkınma Başlıyor” sloganı üzerinden şekillendirdiği yerel yönetim vizyonunu bu seçimlerde “Marka Şehirler” olarak güncelledi. 2004 seçim beyannamesinde vadettiklerini büyük oranda yerine getiren ve hizmet odaklı siyasetin yanında halkla ilişkilere de önem veren AK Parti bu seçim sürecine önemli bir avantajla girmiş oldu. AK Parti’nin “Marka Şehirler” vizyonuna karşılık CHP “Çağdaş ve Sosyal Demokrat Belediyecilik Anlayışı” vurgusuyla yerel yönetim vizyonunu belirledi.
29 Mart 2009’da gerçekleştirilen seçimlerde AK Parti yüzde 38 oy oranıyla birinci olurken CHP yüzde 23 ile ikinci, MHP yüzde 15 ile üçüncü, DTP ise yüzde 4 ile dördüncü parti oldu. 2004 yerel seçimlerine kıyasla AK Parti yüzde 3 civarında oy kaybetmesine karşın MHP ve CHP oylarını yüzde 5 oranında artırdı. AK Parti 2 büyükşehir, 9 il merkezi ve 36 ilçe başkanlığını kaybetti. Kaybettiği iki büyükşehirden Antalya’yı CHP, Adana’yı ise MHP kazandı. CHP, MHP ve DTP toplamda sahip oldukları belediye başkanlıkları sayısını artırdı.
Seçimin sonuçlanmasının ardından ciddi bir kayıp yaşamasa da AK Parti kendi içerisinde öz eleştiri yaptı ve yerel yönetim performansını değerlendirmeye aldı. Oy kaybının nedenleri üzerinde durulurken genel ve yerel siyasette izlenen birtakım politikalar da gözden geçirildi. O dönem kamuoyunda 2007 krizi ve Cumhuriyet mitingleri aracılığıyla yürütülen “laiklik karşıtlığı” propagandasının AK Parti’nin oy düşüşünde etkili olduğu söylenebilir. 2007 seçimlerinde üçüncü parti olarak Meclise giren MHP yerel seçimlerde görece başarı göstererek konumunu pekiştirirken DTP ise bir kez daha Doğu ve Güneydoğu’da başarılı olduğu seçim çevreleri dışında varlık gösteremedi.
2014 Yerel Seçimleri
2009 yerel seçimleri itibarıyla AK Parti diğer partilerin yanı sıra kendiyle de bir yarışa girdi. Refah Partisi dönemine ek olarak on yıllık yerel yönetim tecrübesiyle hizmette çıtayı yükselten partiyi bundan sonraki her seçim süreci kendini aşması gereken bir noktaya taşıdı. Nitekim parti seçim beyannamelerinde de vadettiği üzere yerel yönetimlerde yenilikçi yaklaşımını hiç kaybetmedi. 2014 seçimlerine giderken AK Parti marka şehirler vizyonuna “medeniyet ve gelenek” vurgusunu ekledi. Şehirciliği bir bütün olarak ele alan AK Parti yeni dönemde akıllı belediyecilik, göç, şehir estetiği ve şehir güvenliği gibi güncel konuları da seçim beyannamesinde vatandaşlara sundu.
Şehir estetiği CHP’nin de gündemine aldığı konulardandı. CHP seçim beyannamesinde plansız kentleşme, yaşanabilir şehirler, sosyal belediyecilik, şeffaflık gibi konulara yer verse de bu alanlarda neler yapacağını açık bir şekilde ifade etmedi. Öte yandan seçime katılan hemen her parti sıklıkla altyapı sorununa değindi ve bu konuda seçmene birtakım vaatlerde bulundu.
Son iki yerel seçimle karşılaştırıldığında 2014 yerel seçimleri genel siyasi atmosferden en çok etkilenen seçim oldu. 17-25 Aralık yargı darbesi, Gezi Parkı Şiddet Eylemleri, Çözüm Süreci ve FETÖ’nün AK Parti karşıtı iş birliklerinin başlıca unsuru olması gibi faktörler seçimleri yerel dinamiklerden uzaklaştırdı. CHP geçmiş seçimlerin aksine AK Parti’ye karşı yürüttüğü laiklik karşıtlığı propagandasını artık bırakarak bu faktörler üzerinden bir söylem geliştirdi. Öyle ki MHP ile CHP büyükşehirlerde üstü örtülü bir ittifakla yarıştılar. Bu ittifak bir anlamda AK Parti’nin yerel yönetimlerdeki başarısını kanıtlamaktaydı.
Seçim gündemini büyük ölçüde partilerin büyükşehir adayları oluşturdu. CHP’nin İstanbul’da Mustafa Sarıgül’ü ve Ankara’da eski MHP’li Mansur Yavaş’ı aday göstermesi parti içerisinde fikir ayrılıklarına sebep oldu. BDP’nin, Gezi Parkı Şiddet Eylemleri sonrasında sol kesimde popülaritesi artan Sırrı Süreyya Önder’i İstanbul için aday göstermesi ise oyların bölüneceği kaygısını taşıyan CHP’yi rahatsız etti. Öte yandan MHP, CHP ile anlaşarak Ankara ve İstanbul’da düşük profilli adaylarla seçime girdi. AK Parti ise İzmir’de eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı aday göstererek “solun kalesi İzmir” algısını yıkmayı hedefledi. BDP ise Doğu ve Güneydoğu’da seçimlere kendi girerken Batı’da farklı bir taktik benimseyerek HDP ile birlikte seçime girdi.
AK Parti 2014 yerel seçimleri itibarıyla girdiği sekizinci seçimden de galip çıkmayı başardı. AK Parti oyların yüzde 45,5’ini alırken CHP yüzde 27,8’ini, MHP yüzde 15,2’sini ve BDP-HDP ittifakı da yüzde 6,1’ini aldı. Buna göre AK Parti 18’i büyükşehir olmak üzere 48, CHP 6’sı büyükşehir olmak üzere 14, MHP 3’ü büyükşehir olmak üzere 8 ve BDP 3’ü büyükşehir olmak üzere 10 il belediye başkanlığı kazandı. İstanbul’u alan AK Parti Ankara’da çok az bir farkla kazanırken İzmir’de şimdiye kadarki yerel seçimlerde en yüksek oy oranını elde etti. MHP dışındaki partilerin İstanbul’daki oy oranları yükseldi. Genel olarak ise AK Parti, CHP ve BDP-HDP 2009 seçimlerine göre oylarını artırdı.
2014 yerel seçimlerinde partilerin vaatleri genel siyasetin gündemi ve aday tartışmalarının gölgesinde kaldı. Geçmişteki iki yerel seçime nazaran bu seçimlerde adaylar daha da ön plana çıktı. Muhalefet partilerinin AK Parti karşıtı blok siyaseti yaptığı ve FETÖ’nün bu ittifakı dışarıdan desteklediği seçimler her şeye rağmen AK Parti’nin oylarını artırarak kazanmasıyla sonuçlandı.
2004’ten bu yana seçim zaferini elinden bırakmayan AK Parti’nin başarısında büyük ölçüde yerel yönetimlerde ortaya koyduğu hizmet odaklı vizyon etkili olsa da bunun yanında muhalefet partilerinin on beş yıllık süreçte alternatif bir belediyecilik anlayışı geliştirememesi de etkili olmuştur. Muhalefet partileri yerel sorunlar için etkili ve çözüm odaklı projeler geliştirmek ve gerçekleştirmek yerine genel siyasi gündeme odaklı, tutarsız ve değişken söylemler benimsemiştir. Nitekim yerel seçimlerde tek başına işe yaramayacak bu tutumla sandıkta bekledikleri performansı göstermekten geri kalmışlardır.
Yaklaşan 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde partilerin nasıl sonuçlar elde edeceği merak konusudur. Özellikle 24 Haziran seçimleri sürecinde yayımlanan beyannameler dikkate alındığında AK Parti’nin yerel yönetimler ve şehirler için yeni bir perspektif sunması beklenmektedir. Diğer siyasi partilerin ise nasıl bir yol izleyeceği şu an için belirsizliğini korumaktadır.