PKK’nın Suriye yapılanmasının (YPG) ülkenin kuzeyinde kontrol ettiği toprakların en batı ucu olan Afrin, 2011’den beri nispeten olaysız bir şehir olageldi. Suriye’de iç çatışmaların başlamasından önce Kürt yoğunluklu yaklaşık 70 bin nüfusa sahip olan Afrin’in yönetimi, 2012 yılında Esed rejimi ile mutabakatı sonucunda PKK’ya devredildi. PKK’nın Fırat’ın doğusunda kontrol ettiği toprakların aksine oldukça izole edilmiş bir şehir olan Afrin uzun yıllar Esed rejimiyle simbi-yotik bir ilişki sürdürdü. Halep’in kuzeybatısında rejimin daha doğrusu Şii milislerin kontrol ettiği ve uzun süre boyunca muhaliflerin kuşatması altında kalan Nubbül ve Zehra köylerinin dünyaya açılış ve ikmal kapısı Afrin oldu. Kuşatma kırılıp Halep-Nubbül hattı rejim tarafından ele geçirildiğinde ise Afrin’in dünyaya açılan kapısı Nubbül ve Zehra olmaya başladı. Çünkü Afrin kuzey ve batıdan Türkiye, güney ve kuzeydoğudan da Suriyeli muhalif gruplar tarafından çevrelenmiş bir yarımadaya benzemektedir.
PKK’nın Afrin’deki varlığı yeni değildir. Uzun yıllar Türkiye’nin hemen yanı başındaki bu şehirde el-Muhaberat’ın desteğiyle varlığını sürdürdü. PKK Suriye’deki iç çatışmaların başında Afrin sınırlarının dışına taşma eğilimi göstermediyse de Ayn’el-Arab sonrasında ABD ile kurulan ittifak sonrası Suriye’nin kuzeyinde bir PKK kuşağı oluşturma projesine Afrin de batıdan katıldı. PKK’nın Fırat’ın doğusunda geniş topraklara sahip olmasıyla birlikte bu kuşağın hayata geçirilme ihtimali yükseldiyse de Türkiye’nin “Fırat Kalkanı Harekatı” projeyi sekteye uğrattı. Yine de PKK, Fırat Kalkanı bölgesinin güneyinden ilerleyerek el-Bab’ı Türkiye’den önce ele geçirme ve Menbiç’e ulaşma çabalarına girişti. Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile meşgul olduğu bir zamanda Rus hava desteği marifetiyle doğuya, Tel Rıfat ve Şeyh İsa’ya doğru ilerledi. Türkiye’nin el-Bab’ı ele geçirmesiyle ise PKK kuşağı projesi coğrafi olarak imkansız hale dönüştü.
Afrin’deki PKK yapılanması üç ana sebepten ötürü Türkiye ve Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplara karşı bir tehdit olma özelliğini korumaktadır.
İlk olarak son zamanlarda sıklaşan bir şekilde özellikle Hassa gibi sınır şehirlerindeki Türk askerine karşı taciz atışları yapan PKK, aynı zamanda sınır hattından yaptığı sızmalarla da Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit etmektedir.
İkinci olarak Afrin PKK için bir terörist yetiştirme ve mühimmat merkezi konumunda. PKK’nın Türkiye’de gerçekleştirdiği terör saldırılarında Afrin’in de dahil olduğu Kuzey Suriye bağlantısı oldukça açıktır.
Üçüncü olarak ise Afrin’deki PKK yapılanması Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısında kurmaya çalıştığı nüfuz alanı ve güvenli bölgenin de önünde bir engeldir. Fırat Kalkanı sırasında olduğu gibi fırsat doğduğunda kontrol alanını genişletme çabası içerisine giren PKK hem Türkiye’nin DEAŞ’la mücadele ettiği bir zamanda ikinci bir cephe açmış hem de Fırat Kalkanı’nı sekteye uğratmaya çalışmıştır.
Uzun bir süre sınır hattının diğer yerlerinde olduğu gibi Afrin’de de Türkiye’nin müdahalesi “angajman kuralları” çerçevesinde yapılan karşı atışlarla sınırlı kaldı. Türkiye’nin doğrudan birtakım askeri tasarruflarda bulunması ordu içerisindeki FETÖ’cüler tarafından engellendi. Fırat Kalkanı ile Suriye’de sahada sonuç alınmaya ve iç güvenliğimizi tahkim etmeye ancak 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün ordu içindeki tahakkümünün kırılmasıyla başlanması tesadüf değildir. FETÖ bu dönemde Türkiye’nin iç güvenliğinin altını oymak için Suriye kaynaklı terörle mücadeleyi birçok defa sekteye uğratmıştır. Son günlerde ise Afrin’e yönelik kapsamlı bir operasyon ihtimali artmaktadır.
Dış Konjonktür Operasyona Uygun
15 Temmuz sonrası Türkiye’nin Suriye’ye operasyon kabiliyetinin artması ve hazırlıkların tamamlanması dışında bölgesel konjonktür de olgunlaşmıştır. Afrin Rus nüfuzu altındadır ve PKK’nın ABD ile ilişkilerini derinleştirmesiyle son zamanlarda PKK ve Rusya arasında soğuk rüzgarlar esmektedir. Rusya ve Türkiye’nin İdlib’e çatışmasızlık bölgelerini gözlemlemek için ortak görev gücü gönderecek olması ile Suriye’nin kuzeybatısında Rusya ve Türkiye arasında yeni bir anlayış doğmaktadır ve bunun Afrin için de hayati sonuçları olacaktır. Diğer taraftan rejim ile PKK’nın arasında da bir süredir gerginlik devam etmektedir. En son Tabka civarında ABD’nin, PKK’nın da dahil olduğu SDG unsurlarına destek için bir rejim uçağını düşürmesi ile bu gerginlik zirve yapmıştır. Afrin’in dünyayla bağlantısı olan Halep-Afrin karayolunun rejim tarafından kapatıldığı haberleri de basına düştü. Buna bir de ABD’nin Afrin’e yönelik stratejik ilgisizliği de eklendiğinde Afrin’in oldukça kırılgan olduğunun altını çizmek gerekiyor. PKK, Rakka operasyonunu durdurmakla tehdit etse de ABD’yi yolda bırakma lüksünün olmadığı da aşikardır.
Türkiye daha önce FETÖ sabotaj ve engellemeleri, iç olaylar ve konsensüs eksikliği sebebiyle Suriye’ye yönelik inisiyatif almakta zorlanmıştır. Afrin’in Türkiye’ye yönelik tehdidi devam ederken bölgesel konjonktür de buraya bir operasyon için hiçbir zaman olmadığı kadar olgunlaşmıştır. Suriye’de inisiyatif alıp kendi gerçekliklerini inşa eden aktörler nüfuz alanlarını genişletmekte ve güvenliklerini temin etmekteyken, Türkiye’nin Afrin’den gelen tehdidi bertaraf etmesi için mevcut bölgesel konjonktür, iç konsensüs ve askeri hazırlıkların çok iyi planlandığı ve Afrin’in sosyolojik okumasının iyi yapıldığı bir harekatla değerlendirilmelidir.