Kriter > Siyaset |

Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Yasama-Yürütme İlişkileri


Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne siyasal ve anayasal hayatımızın başlıca gündemlerinden birini hükümet sistemi tartışmaları oluşturmuştur. Bu tartışmalar özellikle 1970’lerden itibaren artan bir biçimde alevlenerek sürmüştür.

Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Yasama-Yürütme İlişkileri

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne siyasal ve anayasal hayatımızın başlıca gündemlerinden birini hükümet sistemi tartışmaları oluşturmuştur. Bu tartışmalar özellikle 1970’lerden itibaren artan bir biçimde alevlenerek sürmüştür. Ancak bunların hiçbiri TBMM tarafından kabul edilen ve Nisan ayında referanduma sunulması beklenen yeni anayasa çalışmaları kapsamında yer alan Cumhurbaşkanlığı sistemi önerisi gibi somut bir çıktı üretememiştir. Özü itibarıyla dünyadaki başarılı başkanlık sistemlerinin birçok unsurunu barındıran bu sistem aynı zamanda Türkiye’ye özgü tek meclislilik ve üniter yapı gibi “yerli” birtakım ögeleri de içermektedir.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin ana hatlarının ortaya çıkmasıyla birlikte sisteme muhalefet edenler çeşitli argümanlarla eleştirilerini yoğunlaştırarak devam ettirmektedir. Bunların ağırlıklı bir kısmı ise öneride yer alan düzenlemelerden yola çıkarak Cumhurbaşkanı-Parlamento ilişkisinin denge ve denetlemeden yoksun olduğunu iddia etmektedir. Ancak sistemin detayları incelendiğinde bu iddiaların niyet okuma çabasından öteye gidemediği görülecektir.

Seçimlerin Eş Zamanlı Yapılması

Cumhurbaşkanlığı sistemi önerisinde Cumhurbaşkanı ile TBMM arasındaki ilişkinin ana belirleyicilerinden birinin her iki organın seçimlerinin zamanlaması olduğu ifade edilmelidir. Buna dayanılarak getirilen bir eleştiri yasama organının yürütme organı karşısında zayıflatıldığıdır. Bunu ileri sürenler hem yasama hem de yürütme organı seçimlerinin birlikte yapılmasının her iki organda da aynı siyasal çoğunluğu ortaya çıkaracağını iddia etmektedir. Oysa başkanlık sistemlerinde başkanların iki turlu seçimlerle belirlendiği formüllerde özellikle popüler adaylar üzerinden kurulan seçmen koalisyonları da dikkate alındığında seçimlerin ikinci tura kalması durumları ortaya çıkabilmekte ve buna dayalı olarak yasama ile yürütme organlarının farklı siyasi geleneklerden oluşması kolaylaşabilmektedir. Dolayısıyla seçimlerin eş zamanlı yapılması “Kesin olarak yasama ve yürütmeyi aynı siyasi çoğunluğun hakimiyeti altına sokar” diyebilmek objektif bir bakış açısından çok mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki değişiklik gerekçesinde de belirtildiği üzere bu tasarının rasyonel bir temeli mevcuttur. Bu da hükümette istikrarın sağlanabilmesi, başka bir deyişle uyumlu bir yasama ve yürütme ilişkisinin kurulabilmesidir.

Fesih Değil Karşılıklı Yenilenme

Cumhurbaşkanlığı sisteminde seçimlerin eş zamanlılığı ile birlikte düşünülmesi gereken bir diğer başlık, yasama ve yürütmenin karşılıklı olarak birbirini yenileyebilmesidir. Bu durum bazı çevrelerce “fesih” biçiminde adlandırılsa da kast edilmesi gereken aslında karşılıklı bir yenilemedir. Öncelikle Cumhurbaşkanının tek taraflı olarak Meclisi ortadan kaldırması söz konusu değildir. Ayrıca fesih parlamenter sistemlere özgü biçimde düşünülmesi gereken bir mekanizmadır. Önerinin genel gerekçesinden başkanlık sistemlerindeki en büyük sorun alanlarından biri olan yasama-yürütme arasında ortaya çıkması muhtemel bir “kilitlenme” sorununa çözüm olarak getirildiği düşünülen bu mekanizma aynı zamanda eş zamanlı bir görevden ayrılma yönteminin de zorunlu sonucudur. Bu yetkilerin nasıl kullanılacağı konusuna bakıldığında Meclis tarafından kullanımının üçte iki çoğunlukla gerçekleşebileceği, Cumhurbaşkanı açısından herhangi bir şarta bağlanmadığı ifade edilebilir. Cumhurbaşkanı karşısında üçte ikilik çoğunluk, Meclisin sahip olduğu yetkiyi keyfi kullanamamasını sağlayabilecek bir sayı olarak düşünülmelidir.

Cumhurbaşkanının ikinci (görev) döneminde seçimlerin Meclis tarafından yenilenmesi kararının alınmasıyla ortaya çıkması olası bir durum "Cumhurbaşkanı üç dönem görev yapabilir" algısını oluşturmaktadır. Ancak bunu dile getirenler seçilmiş bir Cumhurbaşkanına karşı oluşabilecek Meclis çoğunluğunun onu görevden uzaklaştırmak adına kullanılabilecek bir silaha dönüşebileceği riskini ve anayasal olarak iki kez Cumhurbaşkanlığı yapma imkanının gasp edilebileceğini gözardı etmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri

Cumhurbaşkanlığı sisteminde yasama ile yürütme arasındaki ilişkinin bir diğer belirleyicisinin Cumhurbaşkanına kararname yetkisinin verilmesi olduğu söylenebilir. Birçok başkanlık sisteminde kararname çıkarma başkanlara yani yürütme organına verilen bir yetkidir. Örneğin ABD sistemi açık bir biçimde başkanlara kararname çıkarma yetkisi vermese de bu ABD Anayasası’nın 2. maddesinde düzenlenen yürütme yetkisinden hareketle 1793 yılından bu yana “yürütme emirleri” adı altında kullanılmıştır. William H. Harrison haricinde neredeyse tüm başkanlar bu emirleri politikalarını hayata geçirirken kullanmışlardır. Başkan Harry S. Truman, Amerikan silahlı kuvvetlerinde ayrımcılığı 1948 yılında çıkardığı bir yürütme emri ile kaldırmıştır. ABD’nin yeni başkanı Donald Trump da bugünlerde çıkardığı başkanlık emirleri ile sıkça anılmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı sistemi karşılaştırmalı örneklere uygun bir şekilde Cumhurbaşkanı tarafından yürütme yetkisine ilişkin çıkarılacak kararnamelerle ilgili önemli sınırlamalara yer vermektedir. Anayasada kişinin hak ve ödevleri ile siyasi hak ve ödevler başlıklarında yer alan hususlarda kararname çıkarılmasını yasaklaması bunun önemli bir örneğidir. Ayrıca kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümlerinin uygulanması ve TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda kararnamenin hükümsüz hale getirilmesi de öneride cumhurbaşkanlığı kararnamelerine dair sınırlamalar olarak dikkat çekmektedir. Tüm bunlar dışında kararnameler Anayasa Mahkemesi denetimi altında olacaktır. Kanunlarla kararnameler arasında ortaya çıkması olası bir çatışmanın çözüm yeri olarak Anayasa Mahkemesi gösterilmektedir.

Cumhurbaşkanının Sorumluluk Alanı Genişliyor

Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanının sahip olduğu sorumluluğun iki yönlü bir görünüm arz ettiği söylenebilir. Bunun birinci boyutu siyasi sorumluluktur. 2007’deki Anayasa değişikliği sonrasında Cumhurbaşkanını halkın seçmeye başlaması, doğrudan halktan yetki almaya ve ona karşı sorumlu olmaya iten bir adım olmuştur. Cumhurbaşkanlığı sistemi de bunu devam ettiren düzenlemelere yer vermektedir.

Yeni sistemde Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunun da genişletildiği görülmektedir. Mevcut parlamenter sistemde yalnızca “vatana ihanet”ten sorumlu kılınabilen Cumhurbaşkanı için, önerilen sistemde ister kişisel isterse göreviyle ilgili olsun Meclis tarafından suçlandırma yolu (impeachment) işletebilecektir.

Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunun işletilmesinde üç aşamalı bir süreç öngörülmektedir. Bu süreç önce Meclis salt çoğunluğunun oyu ile önerge verilmesi, ardından yine üye tamsayısının beşte üçü ile soruşturma açılmasının kararlaştırılması, soruşturma sonrasında ise üye tamsayısının üçte ikisi ile Yüce Divan’a sevk edilmesi şeklinde işletilecektir.

Bütçe Hazırlanması ve Kabulü

Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanı ile TBMM arasındaki etkileşimi sağlayan mekanizmalardan bir diğeri bütçedir. Öneride bütçenin Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanması ve TBMM tarafından da onaylanması düzenlenmektedir. İlgili hükme göre “Bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde geçici bütçe kanunu çıkarılır. Geçici bütçe kanununun da çıkarılamaması durumunda yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanır.” Bugün ABD dahil birçok başkanlık sisteminde başkan ile parlamento arasında ortaya çıkabilecek böylesi bir tıkanıklığın nasıl aşılacağı konusunda ciddi tartışmaların olduğu hatırlandığında, Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanan bütçenin Parlamento tarafından kabul edilmemesi durumunda bir önceki yılın değerleme oranına göre geçici bir bütçenin hazırlanması tıkanıklıkları giderici bir çözüm yolu olarak sunulmaktadır.

Başka Ülkelerde Yaşanan Sorunlardan Ders Alındı

Cumhurbaşkanlığı sistemi mevcut parlamenter sistemin aksine devlet kuvvetlerinin birbirinden katı bir biçimde ayrılmasına dayanmaktadır. Bu çerçevede denge ve denetlemeyi sağlayacak araçların devreye sokulduğu gözlemlenmektedir. Ancak bu katı ayrılığın ortaya çıkarabileceği sorunların karşılaştırmalı örneklerden alınan derslerle giderilmeye çalışıldığı da anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı ile Meclis seçimlerinin birlikte yapılması, bu organların birbirinin seçimlerini karşılıklı olarak aynı anda yenileyebilmesi, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin sınırlı bir alana ilişkin olması ve bütçenin kabul edilmemesi durumunda bir önceki yılın değerleme oranına göre revize edilmesi gibi düzenlemelerde bunları açıkça görmek mümkündür.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası