Kriter > Dosya > Dosya / Deprem ve Afet Yönetimi |

Asrın Felaketinde Dezenformasyon, Manipülasyon, Komplo Teorileri ve Dezenformasyonla Mücadele


Herhangi bir bilimsel veri ve dayanağı bulunmayan yalan haberlere dayalı paylaşımlar ve komplo teorilerinin manipülatif etki düzeyi, içinde bulunduğumuz “Hakikat Ötesi Çağ”da devletlerin uluslararası krizler ve doğal felaketlerin yanı sıra yıkıcı bilgi operasyonlarına karşı da hazırlıklı olmaları gerekliliğini ortaya koyuyor.

Asrın Felaketinde Dezenformasyon Manipülasyon Komplo Teorileri ve Dezenformasyonla Mücadele
Kahramanmaraş merkezli, depremlerin ardından Antakya-Cilvegözü kara yolunda Demirköprü mevkisinde oluşan yarıklar, afetin boyutunu gözler önüne seriyor. (Murat Şengül/AA, 12 Şubat 2023)

Türkiye’de devlet ve millet, “Asrın Felaketi” olarak nitelenen depremlere karşı seferber olurken, bir yandan da sosyal medya üzerinden yıkıcı dezenformasyon operasyonlarına karşı mücadele veriliyor. Herhangi bir bilimsel veri ve dayanağı bulunmayan yalan haberlere dayalı paylaşımlar ve komplo teorilerinin manipülatif etki düzeyi, içinde bulunduğumuz “Hakikat Ötesi Çağ”da devletlerin uluslararası krizler ve doğal felaketlerin yanı sıra yıkıcı bilgi operasyonlarına karşı da hazırlıklı olmaları gerekliliğini ortaya koyuyor.

Türkiye, ilk ikisi 6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş merkezli olmak üzere Doğu Anadolu Fay Hattı boyunca etkili olan ve şu ana kadar en büyüğü 7.7 büyüklüğünde kaydedilen bir deprem silsilesiyle sarsıldı. Büyüklüğü, şiddeti ve yeryüzüne yakınlığı sonucu büyük yıkıma yol açan, ulusal ve uluslararası kamuoyunda “Asrın Felaketi” olarak nitelendirilen depreme yönelik ilk anda yapılan jeolojik araştırmalar, Anadolu yarımadasında kayma olduğuna ilişkin emareler ortaya çıkardı. Cumhuriyet tarihinin en şiddetli depremlerini yaşayan bölgede devlet ve millet tam bir seferberlik halinde hayat kurtarmaya ve yaraları sarmaya çalışırken, sanal alemde ise depremin yaşandığı ilk günden itibaren dolaşıma sokulan dezenformasyona dayalı manipülasyon şiddetini artırarak devam ediyor.

Sosyal medya üzerinden yaygınlaştırılan iddiaların en başta geleni, depremin meydana gelmesinden günler öncesinde başlatılan ve Türkiye’ye müdahale senaryoları dahilinde zikredilen “yapay deprem” iddialarına dayalı komplo teorileri. İddiaların odağında ise 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi sonrasında Türkiye gündeminde yer edinen ve bu tarihten sonra yaşanan hemen her yüksek şiddetli depremle yeniden dolaşıma sokulan, “Depremi ABD’nin Yüksek Frekanslı Aktif Atmosfer Araştırma Programı HAARP’ın tetiklediği” savı yer alıyor. ABD’ye ait savaş gemisi USS Nitze’nin dev Amerikan bayrağı çekerek Boğaz’da demirlemesi, Kağıthane’de 5 Şubat Pazar günü meydana gelen 3.1 şiddetindeki depremin ardından sosyal medyada yayılan “deprem sırasında korkutucu bir patlama sesi duyulduğu” paylaşımları, Kahramanmaraş merkezli deprem anına dair kutup ışıkları görüntüleri; HAARP kaynaklı iddiaları destekleyen, etkileşimini daha da arttıran unsurlar olarak kullanıldı. Bir savaş taktiği olarak yapay deprem üretebildiğine inanılan HAARP, sosyal medya ve ardından geleneksel medyada gündeme oturdu.

Depremin HAARP ile tetiklendiği iddiaları, Anadolu Ajansı (AA) Teyit Hattı’nın çalışmasında da detaylı olarak yer aldı. Buna göre, ABD’li gemi komutanının açıklamaları uyarınca söz konusu savaş gemisinin “NATO ittifakının güçlendirilmesi yönünde bir barış ziyareti” gerçekleştirdiği ve bunun rutin bir ziyaret olduğu bulgusu ağırlık kazandı. İddialar, Türkiye’deki bazı deprem araştırmacıları, jeofizik uzmanları ve emekli amiraller üzerinden de “iddiaların bilimsel bir karşılığı olmadığı, henüz deprem oluşturacak güçte saldırı yapabilecek yeteneğe sahip bir savaş gemisi üretilmediği” genel kanaati üzerinden de yanlışlandı.

HAARP merkezli iddialar, halen Türkiye’de bazı akademisyenler tarafından güçlü savunma görürken, HAARP’ın güçlü depremler meydana getirebildiğine ilişkin benzer bir tartışma, ABD’de de bilim insanları arasında devam ediyor.

 

HAARP Nedir, Ne Değildir?

Her teknolojide olduğu gibi ABD istihbaratı ve Pentagon’un ihtiyaçlarını karşılama amaçlı devreye alınan, temeli ünlü bilim insanı Nikola Tesla’nın elektrik ve enerjiyle ilgili çalışmalarına dayanan HAARP, dünyanın en büyük ve en güçlü radyo ileticisini üretmek üzere projelendirildi. Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri tarafından ortak finansmanla 1993’te başlatılan proje Alaska Üniversitesi tarafından Alaska’da, Gakona Askeri Üssü yakınlarında yürütülüyor. Amerikalı yetkililere göre, iyonosferde araştırma yapmak üzere geliştirilen projenin amacı, “Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek, denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak, radar sistemlerini geliştirmek, geniş bir alanda Amerikan ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak, toprağın altını çok derinlere kadar incelemek, geniş alanlarda petrol, doğal gaz ve yeraltı kaynağı tespit etmek, hava saldırılarını havada etkisiz hale getirmek” olarak sıralanıyor.

HAARP’e ilişkin kaygılar ise programın iyonosferi uyarma kapasitesinin uzak mesafeden çeşitli doğa olaylarını manipüle etmekte kullanılabileceği inancına dayanıyor. Bazı Amerikalı bilim adamlarına göre HAARP’ın sahip olduğu manyetik teknoloji ile insanlık zarar görebilir. İklimler değiştirilebilir, kutuplardaki buzullar eritilebilir ya da yerinden oynatabilir, ozon tabakası ile oynanabilir, depremlere sebep olunabilir, tsunamiler kontrol edebilir, insan beyni kontrol altına alabilir, termonükleer patlamalara yol açılabilir. Ancak bugüne kadar bu iddiaların herhangi bir bulguyla desteklenmiş olmadığı da belirtiliyor.

Depremleri oluşturan devasa boyuttaki tektonik plakaların hareketini sağlamak için gereken enerjiye ihtiyaç düşünüldüğünde, HAARP gibi yüksek frekanslı ve yüksek enerjili radyo dalgaları ile böylesi büyüklükte yapıların hareket ettirilmesinin çok da mümkün görünmediği genel kabuller arasında. Zira bazı bilim insanlarına göre HAARP’ın yaydığı dalgaların gücü ne kadar yüksek olursa olsun, bu enerji, atmosferik doğa olaylarının doğurduğu enerjiler yanında önemsenmeyecek kadar küçük.

Deprem Dezenformasyon Bültenleri, İletişim Başkanlığı

ABD’li Petrol Şirketi, Simpsons Kehaneti, Titanyum Çubuklar

Kahramanmaraş Depremini ABD tarafından gerçekleştirilmiş yapay deprem olduğunu ileri süren görüşler, HAARP ile de sınırlı kalmadı. Pazarcık’ta 6 bin metre derinlikte petrol arama kuyusu kazdığı öne sürülen ABD’li şirketin, kuyuya atılan bir nesne ile (kimi iddialara göre nükleer bomba) depremi tetiklediği öne sürüldü. İddia, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) ve AA Teyit Hattı’nın ortaya koyduğu çalışmalarla yalanlandı.

DMM açıklamasında Kahramanmaraş’ta ABD’ye ait bir sondaj kuyusu bulunmadığı, mevcut kuyuların hiçbirinin 6 bin metre derinlikte olmadığı bilgisi yer alırken AA Teyit Hattı’nın çalışmaları da iddiaya konu görüntülerin petrol kuyularına değil, 2007’de ABD’de New Mexico eyaletinde bulunan White Sands Füze Menzilinde ilk patlayıcı testi yapılmadan önceki kayda ait olduğunu ortaya çıkardı.

Öte yandan, ABD’li teknik bir heyetin Van Gölü’nde 5 ton dinamit patlatma talebine dayalı iddialar; uyduya yerleştirilen titanyum çubuklarının hedefe gönderildiğinde 7-8 şiddetinde deprem oluşturduğu düşünülen bir ABD ordu projesinin varlığı; 2002’de yapılan ABD Millennium Challenge (Bin Yılın Meydan Okuması) Tatbikatı’nda deprem sonrasında yaşanan bir işgal senaryosu; ünlü Amerikan çizgi dizisi Simpsonlar’ın bir bölümünde Türkiye ve Kahramanmaraş isminin geçmesi sosyal medyanın bilimsel verilerle desteklenmemiş ve doğruluğu teyit edilmemiş enformasyonlarla dolmasına neden oldu.

Yine Türkiye’ye ABD öncülüğünde NATO müdahalesini çağrıştıran ve DMM tarafından yalanlanan “İspanya ordusu İskenderun’da devriye görevi gerçekleştiriyor” iddiası da söz konusu senaryoları destekleyen bir dezenformasyon içeriği olarak dikkat çekti.

 

Dezenformasyon, Manipülasyon ve Bunlarla Mücadele Çabaları

Kahramanmaraş merkezli deprem hakkında 30 bin tweeti analiz eden “Ortadoğu’da Dijital Otoriterlik” kitabı yazarı, Katar Hamad Bin Khalifa Üniversitesi’nden Doç. Dr. Marc Owen Jones’a göre de deprem merkezli paylaşımlarda “potansiyel bir manipülasyon” söz konusu. Jones, Twitter’dan paylaştığı ve analizinin sonuçlarını içeren flood mesajlarında, dezenformasyon ve manipülasyona konu olan paylaşımların depremden önce Batılı ülkelerin “Türkiye’den büyükelçilerini geri çektiğine” dair asılsız iddialar üzerine başlatıldığı tespitinde bulundu. Buna göre; söz konusu iddiayı öne süren düzinelerce aynı tweet dolaşıma sokuldu, binlerce kez paylaşıldı ve retweetlendi. HAARP iddialarını destekleyen paylaşımlarda birçok kişinin, bunun “NATO’nun Finlandiya ve İsveç’in üyeliğini engellediği için Türkiye’yi cezalandırmanın bir yolu olduğu” fikrine inandığına dikkat çeken Jones, HAARP komplosu ve büyükelçiler üzerinden öne sürülen paylaşımları yayan hesapların sadece 2 ay gibi kısa sürede oluşturulduğunun tespit edildiğini kaydetti.

Tüm bu örnekler ve bilgiler ışığında; insanlar tarafından yapay deprem oluşturulabileceği bir gerçektir. Ancak bilim insanlarına göre bunun yolu, yer kabuğuna fiziksel olarak sıvı pompalamaktır. Devasa tektonik plakaların yerinden oynaması için gereken enerjinin büyüklüğü, bu yöntemin sadece küçük çapta depremler meydana getirebileceğini, bu yolun da gizli saklıya başvurulamayacak bir efor gerektirdiğini göstermektedir. Büyük güçlerin dünyaya hükmetmek, konvansiyonel ordulara ihtiyaç duymaksızın rakiplerini dize getirmek üzere ürettikleri güçlü ve etkili gizli silahlar mevcuttur. Ancak şu ana kadar bu silahların depremlere yol açtığını söylemek en azından bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

Depremin etkileri
Kahramanmaraş merkezli, depremlerin ardından Antakya-Cilvegözü kara yolunda Demirköprü mevkisinde oluşan yarıklar, afetin boyutunu gözler önüne seriyor. Yaklaşık 800 metre uzunluğundaki hasar nedeniyle bölgede trafik iki şeritten sağlanıyor. Yaklaşık 2 metreyle derinliği insan boyuna oluşan yarıkların yanı sıra bölgedeki bir tarlada meydana gelen çatlaklar dronla görüntülendi. (Murat Şengül/AA, 12 Şubat 2023)

 

Kahramanmaraş merkezli depremle sosyal medya üzerinden tırmandırılan dezenformasyon ve bilgi çarpıtma operasyonlarının analizi, Türkiye’nin içinde bulunduğu iç ve dış politik süreçler, dinamikler ve terörle mücadelesi içerisinde de değerlendirilmelidir. Zira Türkiye, başta PKK/PYD-YPG, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) gibi eylemlerini sosyal medya mecralarında Türkiye düşmanlığı üzerinden operasyonel seviyede yürüten terör örgütleri ile de mücadelesini sürdürmektedir.

Ünlü İngiliz Filozof Francis Bacon’un 16. yüzyılda ifade ettiği gibi, “Bilginin kendisi güçtür”. Ancak günümüzde bilginin güvenilirliği, ileri teknolojinin de sağladığı imkanlarla giderek azalmaktadır. Dezenformasyon, çağımızın yeni tehdididir. İletişim çağının getirdiği sınırsız imkanlar bu tehdidin seviyesinin ne büyüklükte olabileceğini, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşanan bilgi kirliliğiyle bir kez daha göstermiştir.

Günümüzde insanların sosyal medya veya haber kanallarından edindikleri doğruluğu teyit edilmemiş enformasyonlar, bu şablonda milyonlarca kez kendini yeniden üretebilme potansiyeline sahiptir ve gerçek olmayan bir enformasyonun içselleştirilerek yanlış bir bilgiye dönüşmesini de her zamankinden daha kolay hale getirmektedir.

Bugün dünyanın içinde bulunduğu enformasyon çağında; siber alanda yürütülen savaşlar, 5. Kol faaliyetleri, algı operasyonları ve manipülasyonlar yoluyla ülkelerin içten ve dıştan dizayn edilme girişimleri, her zamankinden daha da güçlü emarelere sahne olmaktadır. Bu çerçevede her biri birer ulusal güvenlik konusu olan bu tehditleri bertaraf etmede dezenformasyonla mücadelenin stratejik önemi haiz olduğu genel bir kabuldür.

Dezenformasyona uluslararası alanda en fazla maruz kalan ülkelerden biri olarak, Kahramanmaraş Depremi ile tırmanan operasyonlar karşısında dezenformasyonu açık eden iletişim çalışmalarının varlığı ve tesir gücü, Türkiye’nin bu yöndeki çabalarının ne denli önemli ve kritik olduğunu göstermektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası