Kriter > Siyaset |

Kayyum Atamaları Belediyeleri PKK Vesayetinden Kurtardı


Tartışma durup dururken değil HDP’li belediyelere atanan kayyumlar vesilesiyle çıktı. OHAL çerçevesinde yapılan atamaların demokratik hayata müdahale sayılıp sayılmayacağından başlayıp uzayan bir dizi tartışma.

Kayyum Atamaları Belediyeleri PKK Vesayetinden Kurtardı

Tartışma durup dururken değil HDP’li belediyelere atanan kayyumlar vesilesiyle çıktı. OHAL çerçevesinde yapılan atamaların demokratik hayata müdahale sayılıp sayılmayacağından başlayıp uzayan bir dizi tartışma. Görevden alma sebepleri haklı olsa dahi idarenin hızla seçime giderek demokratik sürecin kesintiye uğramasının önüne geçmesi gerektiği gibi nedenlerden çıktı.

Konunun birkaç boyutu var.

Ölçüleri Bilmek Lazım…

Evvel emirde elimizde yasal çerçeve var: Anayasa’nın 127. maddesi ve Belediyeler Kanunu, “Belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan tüzel kişilik” diye tarif ediyor belediyeyi. Bu tarifte görev çerçevesi de bellidir; mahalli müşterek nitelikte ihtiyaçların karşılanması. Yani yol, su, temizlik, kanalizasyon, toplu ulaşım vb. Dolayısıyla değerlendirmeyi bu hizmetler ölçeğine bakarak yapmak mümkündür.

İkinci kriter ise mali yükümlülükler... Belediyeler ülke ortalamalarına oransal açıdan az-çok uyan gelir-gider tabloları dahilinde üstlendikleri hizmetleri yerine getirirler. Örneğin Türkiye’deki 23 büyükşehir, 43 il, 420 büyükşehir ilçe, 307 ilçe ve 266 belde belediyesinin bütçesinde personel giderlerinin payı yüzde 11,7 iken buna karşılık bir grup belediyede bu oran yüzde 80 ve üzerindeyse kimse bunu normal olarak görme, o belediyelerin doğru çalıştıklarını iddia etme hakkına sahip değildir. Hele hele şayet o grup belediyelerde toplam gelirlerin sadece yüzde 1’i yatırıma yani toplu taşıma aracı alımı, pazar yerleri hazırlanıp kiralanması gibi işlere harcanıyor; geri kalan para personel maaşları, taşeron hizmet alımları, festival ve konser türünden faaliyetlere sarf ediliyorsa merkezi idarenin buna kayıtsız kalması da mümkün değildir.

Nihayet son ama herhalde en önemli kriter ise şudur: Seçimle işbaşına gelen ve hizmet sorumluluğu üstlenen kişiler asli görevlerini yerine getirmedikleri gibi ülke güvenliği açısından birinci derecede tehdit olarak görülen; gerek ulusal gerekse uluslararası alanda terör örgütü olarak kabul edilen bir örgütün talimatları doğrultusunda, onun namına karar alıp uygular hale gelmişse ortada büyük bir sorun var demektir. Ayrıca bu uygulamalar neticesinde hizmet sorumluluğu üstlenilen yerleşim yerleri terör örgütünün iç savaş stratejisine hizmet için alt ve üst yapısı itibarıyla tamamen tahrip olmuş ve halkın yaşaması için gerekli şartları yitirmişse, idarenin “Seçimle geldiler, halk bu kişilere oy verdi, bir sonraki seçime kadar bekleyelim” demesi mümkün değildir. Mümkün olmamanın ötesinde açıkça işlenen suçun görülmemiş olması gibi bir şekilde de yorumlanabilirdi.

Hükümet Suça İştirak Etmiş Olurdu

Kayyum atamasının gerisinde yatan tablo esasında budur. Yani olan biten karşısında sessiz kalmak, işlem yapmamak idareyi ve siyasi otoriteyi suça iştirak çizgisine getirirdi.

Söz konusu kararın yürürlüğe girmesiyle örgüt, kayyum atanan belediyelerin bulunduğu kentlerde yaşayan halkı, yanı sıra tüm HDP’li belediyelerde çalışan personeli ve bölge halkını eylem yapmaya çağırmış, “direniş bayrağının dalga dalga yükseltileceğini” iddia etmişti. Keza olası geniş katılımlı eylemler sebebiyle kuvvetli bir ihtimalle sıcak çatışmaların çıkmasının muhtemel olduğu bilgisiyle yerel HDP örgütü ve Adana Konsolosluğu üzerinden ABD Büyükelçiliğini ayağa kaldırmayı da denedi. Ve sonuçta ABD elçiliği büyükelçinin imzasıyla çatışmaların başlamış olmasından duyulan kaygıyı yansıtan bir bildiriyi yayımlamakta tereddüt etmedi.

Halk HDP’nin Çağrısına Uymayı Reddetti

Ancak kayyum atanan belediyelerde ne halk ne belediye personeli bu çağrıya uymadı. Örneğin Şırnak’ta miting davetine 150’si belediye çalışanı olmak üzere 200 kişi uydu. Kayyum atamaları dolayısıyla planlanan ve kamuoyu oluşturma hesaplarının tamamı boşa çıktı. Sonuç itibarıyla kayyumlar atandı ve görevlerine başladı. İster istemez bu durum halk deyişiyle “Takke düştü” manasına geldi ve “kel” görünmeye başladı. Gelen ilk işaretler durumun tahmin edilenden kötü olduğunu ancak şaşılası bir tablonun bulunmadığını gösteriyor. 10 liralık işin işaret edilen firmaya 35 lirasını örgüte bağışlama koşuluyla 50 liraya ihale edildiği; yapılmayan/yapılmayacak işler için astronomik taşeron ödemelerinin gerçekleştiği; danışman sıfatıyla ne yaptıkları, neyin danışıldığı meçhul onlarca kişinin istihdam edildiği bir dönemdi. Bitti. Bu noktada idareye düşen bir görev var. O da kayyumların ön raporlamalarla ve mümkün olduğunca erken şekilde kamuoyunun karşısına çıkıp bilgilendirme yapmalarıdır.

Uygulama Örgüt Vesayetinden Kurtardı

Şimdi geriye iki soru kalıyor: İlki yeni kayyum atamalarının olup olmayacağı, ikincisi de bu hamleyle örgütün gelir kaynaklarından birinin kesilmiş olması dışında sağlanan bir fayda olup olmadığı. Sorulardan ikincisinin cevabı birinciye kapı açacak nitelikte... Şöyle ki: Yapılan özel görüşmelerde kayyum ataması yapılmayan HDP’li belediyelerin neredeyse tamamının -uluorta seslendirmeseler de- 28 belediyeye dönük uygulamadan hoşnut olduğu ortaya çıkıyor. Örgüt baskısı/korkusu sebebiyle merkezi idare, hükümet aleyhine açıklamalar yapmalarını bir tarafa bırakıp sorgulamaya yöneldiğinde gerçek tablonun görülmesi mümkün.

Şu sözler yakın dönemde önemli sorumluluk üstlenmiş bir kişiye ait:

Siz vesayet nedir görmemişsiniz. Vesayetin şahı örgüt vesayetidir. PKK öyle baskıladı ki belediye başkanlarını hepsi kuklaya döndü. Bağırıp çağırmalara bakmayın, kayyum atamaları uygulama dışında kalan belediye başkanlarını rahatlattı. Örgütten gelen talepleri geri çevirme gerekçesi oluştu hatta gerçek manada belediyecilik yapma yolu açıldı. Ne acıdır ki olağanüstü hal uygulamasıyla seçilmiş insanlar baskıdan kurtulma şansı elde ediyorlar. HDP akıllı davranırsa gerek kendisi gerek belediye başkanları için kayyum uygulamasını fırsata dönüştürebilir.

Dolayısıyla, “Kayyum uygulamasında çerçevenin genişlemesi mümkün mü, değil mi?” sorusunun cevabını HDP’li belediyelerin 11 Eylül sonrası tavırlarında bir değişiklik olup olmaması belirleyecek.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası