Kriter > Çerçeve |

Güvenli̇ Bölge ABD İçin Test


Son güvenli bölge mutabakatı Washington-Ankara ilişkilerinde iş birliği ortamı yaratmak için bir test mahiyetindedir.

Güvenli  Bölge ABD İçin Test

Türkiye, vatandaşlarının güvenliğini sağlama ve ülkenin geleceğini tehdit potansiyeli taşıyan Suriye ve Irak merkezli terör yapılanmalarıyla mücadele konularında kararlı. Hem ABD ile varılan “güvenli bölge mutabakatı” hem de Rusya ve İran ile yürütülen Astana süreci bunun bir sonucudur.  

Ayrıca bu kararlılık bağlamında Türkiye sadece cephede PKK’lı teröristleri temizlemek için operasyon yapmıyor aynı zamanda iki büyük güçle yoğun bir diplomasi sürecini yürütüyor.

Suriye’nin kuzeyinde İdlib ile Fırat’ın doğusu arasında oluşan sarkacı hem diplomasi hem de sahada operasyonlarla yönetiyor.

İçeride PKK’ya yönelik Kıran operasyonu ve Irak’ın kuzeyinde Pençe harekatları çok boyutlu bir şekilde devam ediyor.

Diğer taraftan PKK ile bağlantılı unsurların şehirlerde alan kazanmasının önüne geçebilmek için hukuki adımlar atılıyor. Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine yapılan kayyum görevlendirmeleri bu tasarrufun bir sonucu.

Suriye’de ABD ve Rusya PKK’nın bölgedeki uzantısı PYD-YPG ve Esed rejimiyle farklı angajmanlar uyarınca ilişki içinde. Bu ilişkinin niteliği dönemsel koşullara göre değişebiliyor; durağanlaşabiliyor veya dinamikleşebiliyor.

Türkiye ise bu tablo içinde kendi haklı tezlerini savunmak için güçlü bir iradeyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ortaya koymuş durumda.

 

Güvenli Bölge ABD İçin Test
Başkan Erdoğan, Malazgirt Zaferi’nin 948. Yıl Dönümü, Malazgirt

 

Bunun yansıması olarak Türkiye, Suriye’nin kuzeyinden yönelen terör tehditlerini bertaraf etmek için önce Cerablus ve el-Bab’da DEAŞ’a sonrasındaysa Afrin’de PYD-YPG’ye yönelik askeri harekatları başarıyla yaptı.

Güvenli bölgeler oluşturdu. Bu güvenli bölgeler hem terörden arındırıldı ve gerçek sahiplerine teslim edildi hem de Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan 400 bine yakın mülteci bu bölgelere geri döndü. Mültecilerin geri dönüşü hem Türkiye’nin üstlenmek zorunda kaldığı mülteci yükünü bir nebze olsun hafifletti hem de Suriyeliler kendi ülkelerinde yaşayabilme imkanına kavuşmuş oldu.

Türkiye terörden arındırdığı bu bölgelerdeki uyumlu modeli mültecilerin güvenli geri dönüşü için genişletmek istiyor. ABD ile yapılan mutabakatta sonuca ulaşılırsa güvenli bölgeye bir milyon mültecinin dönmesi bekleniyor.

Şu anda sınıra devam eden yoğun askeri sevkiyatın hedefinde ise Fırat’ın doğusunda ABD korumasında oluşturulmaya çalışılan PYD-YPG terör bölgesi var.

Türkiye kendi sınırlarını ve ulusal bütünlüğünü tehdit eden bu yapılanmanın kesinlikle sonlandırılmasını istiyor. Tüm çabalar ve kararlılık bu yönde. Bu sürecin içeride ve dışarıda eş zamanlı şekilde devam eden güvenli bölgeden mültecilerin geri dönüşü ve terörle mücadeleden bölgesel istikrara uzanan birden fazla yönü var.

 

Mutabakatın Kapsamı

ABD ile varılan mutabakat gereği “ortak harekat merkezi” kurma çalışmaları devam ediyor. Merkezin Şanlıurfa’da kurulması ve müzakerelerin EUCOM komutanlarıyla yapılması mutabakatın başarılı olması konusunda iki taraftaki kararlılığı gösteriyor. Kademeli olması düşünülen güvenli bölgenin derinliği, genişliği ve kontrolün niteliği hala bilinmiyor. CENTCOM ve EUCOM arasındaki farkın uygulama sürecine nasıl yansıyacağı ise muamma. Menbiç örneğinden hareketle ABD tarafının oyalamada bulunacağı kaygısı da güçlü. Dahası tarafların öncelikleri değişmiş değil. Türkiye, YPG’yi bölgeden temizlemekten vazgeçmedi. Trump’ın 20 mil sözünün tutulmasını istiyor. Suriyelilerin güvenli bölgeye yerleştirilmesini kritik unsurlardan birisi olarak görüyor. ABD ise Suriye’nin geleceğinin masaya konulduğu dönemde YPG’yi elinde tutmanın derdinde. Askeri teçhizat yardımlarının halihazırda devam etmesi bunun göstergesi. Zamanın kendi lehine işlediğinin farkında. O halde bu mutabakatın geliştirilmeye açık, ara bir uzlaşma olduğu söylenebilir.

Mutabakatın içeriğinin nasıl şekilleneceği konusunda iki taraf arasında çetin bir diplomasi sürecinin yaşanacağı açık. Türkiye bu konuda kendi tezlerini ve aslında ABD Başkanı Trump tarafından da deklare edilen tezi kabul ettirebilirse güvenli bölge herkesin lehine çıktılara sahip olabilir. Fakat aşamalı ancak her aşamasında gerilim olabilecek türden bir süreç var önümüzde. İki taraf da Fırat’ın doğusunda sahada karşı karşıya gelmek yerine iş birliğini tercih etti. ABD ile masada müzakerenin ne kadar zor olduğunu artık biliyoruz. Bu yüzden Türkiye askeri varlığını sınırda tutacak ve anlaşmazlık durumunda operasyon yapabilecek konumda kalacak.

ABD açısından ise bu mutabakat daha önce Türkiye nezdinde birkaç kez kaybettiği “güvenilirlik” sorununu tamir edebilmek için bir imkan. Çünkü Obama yönetimi döneminde verilen ve tutulmayan sözler hala toplumsal hafızada canlılığını koruyor. Mesela YPG’nin Menbiç’i terk edeceği yönünde Türkiye ile ABD arasında varılan anlaşmaya rağmen bunun uygulanmaması Türk kamuoyunda bir oyalama olarak değerlendirilmişti. Bu algı halen çok canlı. Bu yüzden Fırat’ın doğusu için varılan mutabakatın Menbiç gibi olmaması gerekiyor. Amerikalıların bu konuda üzerlerine düşeni yerine getirmesi iki ülke ilişkilerinin yeniden beklenen sağlıklı zemini yakalayabilmesi açısından katkı verici olacaktır. Bu tablonun pozitif seyretmesi Türkiye’de zirve noktalarda olan Amerikan karşıtlığını da etkilemesi beklenebilir. Amerikalıların Türkiye’nin terörle mücadeledeki hassasiyetini anlaması ve bunu sahaya yansıtması rasyonel bir tutum olacaktır. Meselenin bir de terör örgütü PYD-YPG boyutu bulunuyor.

 

Güvenli Bölge ABD İçin Test
Başkan Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Putin ile düzenlediği ortak basın toplantısında gayemiz akan kanın durması, komşumuz Suriye’nin sekiz yıldır özlemini çektiği huzur ortamına bir an önce kavuşmasıdır. Rusya, 28 Ağustos 2019

 

Türkiye, YPG Konusunda Çok Net

Güvenli bölge mutabakatı aslında YPG’nin orta ve uzun vadede geleceği konusunda bir uzlaşma içermiyor. YPG için üç ihtimalden bahsedilebilir.

  • Zaman içerisinde YPG’nin meşrulaştırılması
  • SDG’nin Türkiye-ABD ortak operasyonuyla sahiden dönüştürülmesi
  • Türkiye’nin kademeli olarak YPG’yi Fırat’ın doğusundan temizleyecek diplomatik-askeri süreçte ısrarcı olması ve Suriye’deki aktörlerle de buna göre pazarlıklar geliştirmesi

Dolayısıyla YPG üzerinden planlanan sürece Türkiye hem sınırları ötesinde izin vermez hem de bu süreçle ilişkili bir şekilde Türkiye sınırları içinde PKK ve uzantılarının aktörleştirilmesi çabası konusunda gereğini yapar. HDP’li üç belediye başkanının görevden alınmasını da bu bağlamda okumak gerekir.

 

Kayyum ve Sorumluluk

Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanları 19 Ağustos’ta görevden alınarak yerlerine kayyumlar atandı. Gerekçe, haklarında “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” ve “terör örgütü propagandası yapma” suçlarından yürütülen çok sayıda soruşturma ve kovuşturmanın olması. “Geçici bir tedbir” olarak görevden uzaklaştırılan üç isme yöneltilen suçlamalar terör örgütü PKK ile aralarına mesafe koymadıklarını işaret ediyor. Gerekçeleri beş maddeyle özetlemek mümkün:

  • Eş başkanlık uygulamasıyla belediyeleri ülkenin bütününden farklı bir idari yapıya dönüştürmeye çalışmaları
  • Terör örgütüyle iltisak, irtibat ve aidiyetleri nedeniyle görevine son verilen eski belediye çalışanlarını tekrar çalıştırmaları
  • HDP listelerinden belediye meclis üyesi seçilen ancak kamu görevinden ihraç edildiği için mazbataları verilmeyen kişilerin sanki görevdelermiş gibi belediyelerde fiili olarak görev yapmaları
  • Şehit yakınlarını işten çıkarmaları ve terörist cenazelerine katılmaları
  • Cadde, sokak veya parklara terör örgütü mensuplarının isimlerini vermeleri ve örgüt marşı esnasında saygı duruşu yapmaları

Bekleneceği üzere görevden almaları muhalefet “seçilmişlere siyasi darbe”, “demokrasi dışı, faşizan” uygulama söylemleriyle karşıladı. Anlaşılan bu defa hükümet, PKK ile ilişkileri görür görmez beklemeden hemen harekete geçti. Ve diğer HDP’li belediyelere de terörle aralarına mesafe koymaları yönünde güçlü bir mesaj verdi. PKK’ya militan, lojistik ya da finans desteğinin verilmesini engellemek –HDP ile ittifak sonucu seçimi kazanan– CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının da demokratik sorumlulukları arasında. Terörle mücadelede siyasetin oluşturacağı ortak baskı çok önemli. Bu baskı HDP’yi de PKK ile arasına mesafe koyarak demokratik siyaset çizgisine dönebilme aşamasına getirebilir. Fakat şu ana kadar HDP eski ezberlerini tekrarlıyor. YPG-PYD bağlamında ABD öncülüğünde üretilen küresel esintiyle eş zamanlı hareket eden CHP’nin de HDP ile yan yana yürümeye devam ettiği bir süreç işliyor.

“Seçilmişler” ve “demokrasi” tartışmasına gelince meseleyi doğru yerinden tutmak zorundayız. Elbette temsil, demokrasinin vazgeçilemez ögesi. Ancak bunun “etnik terörle mücadele”yi aksatması kabul edilemez. Zira Kürt seçmenleri temsil iddiasındaki HDP ne yazık ki terörle arasına mesafe koyma konusunda çok kötü bir performansa sahip. Son yıllardaki uygulamaları bunun göstergesi.

Sonuçta Türkiye bütün bu süreçlerin birbirleriyle ilişkili boyutları olduğunu görüyor. Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda ABD ile güvenli bölge inşa etme çabası aynı zamanda mültecilerin güvenli geri dönüşü ve ülkemizin ulusal çıkarlarının uzun vadede güvence altına alınmasıyla da yakından ilgili. Diğer taraftan ABD’nin YPGPYD üzerinden yönettiği süreç ile küresel bir söylem üzerinden CHP ve HDP bağlamında ülke içinde üretilmeye çalışılan dinamiklerin paralel hareket ettiğine dair güçlü işaretler var.

Türkiye Fırat’ın doğusunu terörden temizlemek konusunda bu yüzden kararlı.

Washington’ın Ankara’yı oyalamaya çalışması ikili ilişkilerdeki sorunları geri dönülemez bir çıkmaza sürükleyecektir. Son güvenli bölge mutabakatı ilişkilerde iş birliği ortamı yaratmak için bir test mahiyetindedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası