Kriter > Çerçeve |

Türkiye’nin Şansı Erdoğan Diplomasisi


Erdoğan iç ve dış siyasetteki uzun erimli tecrübesiyle siyasi aktörlerin ve menfaatlerinin reel analizini yapabilecek bir yerdedir. Ayrıca uluslararası sistemin gidişatını, trendlerini erkenden okuyabilme ve buna bağlı olarak proaktif adımlar atabilme özelliğine sahiptir.

Türkiye nin Şansı Erdoğan Diplomasisi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Yeni bir yıla girerken zihinler hem geçen yılın muhasebesini yapar hem de gelecek senenin neler getireceğini merak eder. Türkiye gibi her yıl neredeyse on yıllık hareketliliği yaşayan bir ülkedeyse söz konusu muhasebeyi yapmak çetin bir görevdir.

Ana hatlarıyla baktığımızda 2018’i türbülanstan çıkış ve yeni bir sistemin kurulma yılı olarak nitelemek mümkündür. 24 Haziran seçimlerinin Türkiye’ye getirdiği beş yıllık siyasi istikrarın dış politikaya da yansıdığı gözden kaçmamaktadır. Diğer bir ifadeyle 2018 Başkan Erdoğan’ın dış politikada yürüttüğü maharetli diplomasinin olumlu sonuçlarının alındığı bir yıl olmuştur. Rus lider Putin ile yapılan zirveler, Astana süreci, Kaşıkçı cinayetinin iletişim stratejisi ve Başkan Trump’ı Suriye’den askerlerini çekmeye zorlayan kararlı politika geçen yılın öne çıkan başarılarıdır.

Önümüzdeki yılda ise gündemde Suriye’de Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyon ve 31 Mart yerel seçimleri bulunuyor. ABD’nin askerlerini çekmesiyle Suriye’nin geleceğine dair final sahnesine geçiş yapılmış olacak. Bu kritik yılda Türkiye’nin şansı Erdoğan’ın içte ve dışta siyasi olarak elinin güçlü olmasıdır. Öncelikle 2018’i değerlendirirken ve 2019 hakkında öngörülerde bulunurken perspektifimizi 2013’ten günümüze siyasetin akışı çerçevesinde yapmanın faydalı olacağı görüşündeyim.

2018: Türbülanstan Çıkış

Son beş yılda Türkiye başka bir demokrasiyle kıyaslanamayacak kadar çok sayıda krizle boğuşmak durumunda kaldı. Suriye iç savaşının getirdiği terörle mücadele (DEAŞ ve PKK-YPG) ve mülteci akını gibi konular ön plandaydı. Ayrıca Ortadoğu’daki rekabet, Trump yönetimi tarafından liberal düzenin sonunu getiren kararların uygulamaya konulması ve bu doğrultuda yeni problemlerin ortaya çıkması Türkiye açısından aşılması gereken türbülanslara neden oldu. Türkiye güvenliğini sınır ötesinde inşa etmeye yönelerek Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve İdlib harekatlarıyla sert güç uygulamalarına geçti.

Yine son beş yılda iç siyasette Gezi Parkı Şiddet Eylemleri, FETÖ tarafından organize edilen 17-25 Aralık yargı darbe girişimi, 2015’te PKK’nın yeniden teröre başlaması ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi krizler Türk demokrasisinin test edildiği anlar oldu. Bu testleri sandığa giderek aşan Erdoğan 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleriyle Cumhurbaşkanlığı sistemini kurma ve yerleştirme fırsatını elde etti.

Bu dinamiklerle koşut olarak diplomaside farklı bir aktivizm öne çıktı. Liderlerle yapılan müzakereler (özellikle Erdoğan-Putin ve Erdoğan-Trump görüşmeleri) gerginliklerin aşılması ve yeni pazarlıkların yapılabilmesiyle sonuçlandı.

Ayrıca Cumhur İttifakı ile billurlaşan yeni milli duruş zor tercihlerin yapılabilmesini mümkün kıldı. Böylece iç ve dış politikayı tek elden koordine etme ortamını sağlayan Erdoğan 2019’da Türkiye’yi yeni kazanımlara taşıyabilme imkanına kavuştu.

2019: Fırsatlar ve Riskler

Bu değerlendirmeden önümüzdeki yılda küresel ve bölgesel düzlemde istikrarın öne çıkacağı kastedilmemektedir. Aksine liberal dünya düzeninin ve ürettiği ittifakların erozyonunun devam edeceği anlaşılmaktadır. Transatlantik ittifaktaki çatlağın büyümesi, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının sürmesi ve Ortadoğu’da yeni krizlerin çıkması öngörülmelidir.

Trump yönetiminin iç sorunları, düşen petrol fiyatlarının Rusya, İran ve Körfez’e olumsuz etkileri, korumacılığın yaygınlaşması, Brexit’in belirsizliği ve Avrupa’da aşırı sağın güçlenmesi gibi sorunlar da 2019’un gündemine eklenebilir.

Bu küresel dalgalanmanın bölgemizde ABD’nin Suriye’den çekilmesi, İran’ın sınırlandırılması çabaları, İsrail’in yeni hamleleri ve Körfez’deki muhtemel krizlerle birleşeceği tahmin edilebilir.

Ancak Türkiye’nin Erdoğan’ın liderliğinde bütün bu risklerin getirdiği sıkıntıları aşma ve ürettiği boşlukları doldurma anlamında avantajlarının olduğu açıktır.

On altı yıllık AK Parti iktidarı sırasında iç ve dış siyasette istisnai bir tecrübe kazanan Erdoğan –özellikle 2016’ya kıyasla– Türkiye’yi daha güçlü bir şekilde yönetmektedir. Dış politikadaki adımlar bunun en açık göstergesidir. Krizden çıkışı sağlayan lider olarak Erdoğan’ın siyaset tarzı ve diplomaside sergilediği yaklaşım gerek Türk dış politika yapımında gerekse uluslararası arenada belirgin farklar yaratmaktadır. Bu farkların Türkiye’nin 2019’da karşılaşacağı risklerle mücadelede ve fırsatları kullanmada önemli bir avantaj sağlayacağı anlaşılmaktadır.

Erdoğan Diplomasisinin Özellikleri

Günümüzde dünya siyasetine şekil veren liderler arasında tecrübe açısından öne çıkanların Putin, Merkel ve Erdoğan olduğu açıktır. Bu liderler hem ülkelerinin milli önceliklerini bilme ve takip edebilme anlamında hem de iç siyasetlerini konsolide etme boyutuyla iz bırakan dönüşümlere imza atmıştır.

Merkel’in yeniden şansölyeliğe aday olmayacağı açıklandığı ve Trump ABD yerleşik sisteminden direnç görmeye devam edeceğine göre gelecek yılları belirlemede Erdoğan ve Putin’in etkin olmaya devam edeceği anlaşılmaktadır. Ülkelerinde ciddi bir meydan okumayla karşılaşmayan iki liderin verdiği sözü tutan ve muhataplarıyla istikrarlı bir müzakere yürüten diplomasiye sahip olduğu açıktır.

Bu genel değerlendirmeden sonra Erdoğan diplomasisinin ayırt edici özellikleri on maddede sıralanabilir:

  1. Erdoğan iç ve dış siyasetteki uzun erimli tecrübesiyle hem siyasetin aktörlerinin ve menfaatlerinin reel analizini yapabilecek bir yerdedir hem de uluslararası sistemin gidişatını, trendlerini erkenden okuyabilme ve buna bağlı olarak proaktif adımlar atabilme özelliğine sahiptir. Bu özellik Türkiye’nin stratejik konumunun bir sonucu olarak her türlü belirsizliği ve türbülansı önceden yaşamasıyla da yakından irtibatlıdır.
  2. Normalde birçok kez iktidardan uzaklaştırılmayla sonuçlanabilecek müdahaleleri başarıyla aşan Erdoğan kriz yönetiminde cesur, kararlı, tutarlı ve ısrarcı bir siyaset tarzı göstermektedir. Her krizde sandığa giderek kendisini güçlendiren Erdoğan bu krizlerin dış politikada alanını daraltmasını da engellemiştir.
  3. Erdoğan ikili ilişkilerde oluşan tıkanıklıkları lider görüşmeleriyle aşmada müstesna bir performans göstermektedir. Putin ve Trump ile yürüttüğü lider diplomasisi bunun en önemli örnekleridir. Gerektiğinde ısrarcı olmayı seçmektedir. Trump ile YPG konusundaki diplomasisi buna bir örnektir. Gerektiğinde de pragmatik yeni değerlendirmeler yapmaktadır. Putin ile savaş uçağı düşürülme krizini aşması bunu örneklemektedir.
  4. Gerginlik dönemlerinde içe kapanmayan Erdoğan iletişimini çeşitlendirme yolunu seçmiştir. ABD ve AB ile tansiyonun yükseldiği dönemlerde yaptığı eleştiriler hiçbir zaman diplomasinin yerine geçmemiştir.
  5. Diplomasinin çoklu ve karmaşık dünyasında Erdoğan alternatif kanalları birbiriyle çelişmeden kullanmayı bilmiştir. ABD, Rusya, AB ve İran ile çok boyutlu, esnek ve dinamik bir diplomatik faaliyet yürütmüştür.
  6. Dış politikada ve uluslararası gündemin sıcak konularına müdahalede realizm ve değerler arasında bir sentez oluşturmuştur. İsrail, Mısır ve Suriye rejimlerine eleştirileri, Kaşıkçı cinayetinde takip ettiği ilkeli politika ve Kudüs konusunda Trump yönetimine karşı duruşu buna örnek olarak verilebilir.
  7. Liderler arasındaki müzakerelerle yetinmeyen Erdoğan halkların nabzını tutmayı ve kamuoylarını yanına çekmeyi bilmiştir. Özellikle uluslararası sisteme getirdiği adalet eleştirisi (Güvenlik Konseyi gibi) Batı dışı dünyada büyük bir ilgi çekmiştir. İslam dünyası ve Ortadoğu’da “Erdoğan etkisi” başlı başına incelenmeye değecek mahiyettedir.
  8. Erdoğan medyanın algı operasyonları karşısında güçlü bir şekilde durmasıyla istisnai bir örnek teşkil etmektedir. Batı medyasının “diktatör” suçlamalarını bu ülkelerle yürütülen diplomasiden ayırabildiği gibi kendisini ve pozisyonunu ısrarla anlatmaktan da geri durmamıştır.
  9. Erdoğan dış politikanın farklı, birbiriyle çelişen gündemlerini eş güdümle yönetmektedir. Rusya ile İdlib uzlaşmasını ve S-400’lerin alımını görüşebilirken ABD ile de Patriot’ların alımını ve ilişkilerde yeni bir sayfa açmayı müzakere edebilmektedir. Bu yaklaşım müttefiklerle ve rakiplerle konu bazlı uzlaşmaları üretebilmektedir.
  10. Son bir husus olarak Erdoğan diplomasi alanındaki kısa vadeli pazarlıkları ülkesinin uzun vadeli stratejik çıkarlarıyla bir araya getirmeyi başarabilmektedir.

Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin en büyük avantajı küresel ve bölgesel riskleri Erdoğan yönetiminde karşılayacak olmasıdır. Hem yeni bölgesel stratejik dengelenmede hem de Cumhurbaşkanlığı sisteminin yerleştirilmesinde Erdoğan’ın güçlü liderliği tarihi bir fırsat kapısı durumundadır. 2019’da Türkiye’nin önündeki bu önemli fırsatı değerlendirmesi ümidiyle yeni yıllar dilerim.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası