Kriter > Siyaset |

31 Mart Seçimlerine Doğru Seçim Güvenliği


Sandık kurullarında siyasi parti temsilcileri görev almakta, oy verme ve oy sayımı işlemlerinde bizzat yer almaktadır.

31 Mart Seçimlerine Doğru Seçim Güvenliği

Türkiye son yıllarda yoğun bir seçim ve referandum gündemi yaşıyor. 2014’te yapılan yerel seçimlerden 31 Mart’ta yapılacak seçimlere kadar geçtiğimiz beş yıl içerisinde toplamda yedinci defa sandığa gidilmiş olacak. Seçimlerin ve referandumun kendi asli gündemi dışında belli kesimler tarafından ısrarla gündeme getirilen konulardan biri de seçimlerin güvenliği ve dürüstlüğüdür. Bu gündemin son seçimlerde daha fazla öne çıkarıldığı görülmektedir. Oysaki hem Türkiye’nin çok partili seçim tecrübesi hem de seçimlerin yönetimi ve denetimi konusundaki Anayasal ve yasal güvenceler bu iddiaları temelsiz kılıyor.

Özellikle muhalefet partileri ve bazı çevreler henüz seçimler başlamadan seçimlere hile karıştırılacağı, usulsüzlükler yapılacağı, listelerle oynanacağı ve oyların çalınacağı gibi iddialar ileri sürmüştür. Her konuda gündeme dahil edilmeye çalışıldığı gibi Suriyelilere oy kullandırılacağı bile söylenmiştir. Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin bir arada yapılması sebebiyle ilklerin yaşandığı 24 Haziran 2018 seçimlerinde de benzeri iddiaların seçim öncesinde gündeme getirildiği görülmüştür. Hatta bu seçimlerde muhalefetin güçlü olduğu sandıklarda uçucu mürekkep kullanılarak oyların geçersiz sayıldığı gibi ciddiyetsiz suçlamaların gazeteciler tarafından dile getirildiğine şahit olunmuştur.

Son seçimler öncesinde seçim güvenliği hükümetin öncelikli konularından biri olmuştur. Bu amaçla geçtiğimiz yıl kabul edilen 7102 sayılı Kanun’la terör örgütü PKK’nın seçmene baskı kurmasını önlemek için sandıkların birleştirilmesi ve sandığa gidemeyecek seçmenlerin oy kullanmasını sağlamak amacıyla da seyyar sandık uygulamaları getirilmiştir. Bu düzenlemeler de muhalefet tarafından eleştiri konusu edilse de 24 Haziran seçimleri sırasında bu konulardaki uygulamalar eleştirilerin temelsiz olduğunu ortaya koymuştur.

Bahse konu yasayla önceki seçimde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararına konu olan “mühürsüz zarf” tartışmasını tamamen bitirmek için yapılan düzenleme de uzun süre konuşulmuştur. Oysa bu yapılan düzenlemenin amacı seçmen, oy pusulası, zarf, imza ve diğer bütün unsurlar gerçek olmasına rağmen sandık kurulunun ihmali sonucu zarfları mühürlememesi sebebiyle oyların boşa gitmesini önlemektir. Başka bir ifadeyle seçmenin oyunun kendi kusuru olmadığı halde geçersiz sayılmasının önüne geçen bir düzenleme yapılmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi bu ve benzeri düzenlemeleri seçim güvenliğinin gereği kabul ederek oy hakkının özüne dokunmayan, demokratik bir toplumda kabul edilebilir ve ölçülü sınırlamalar olduğu için iptal taleplerini reddetmiştir.

 

YSK’nın 69 Yıllık Serüveni

 

Sonuçlara Endeksli Usulsüzlük İddiaları

Toplumda yeterli karşılık bulmasa da muhalefetin henüz seçim tarihi yaklaşırken bu tür iddiaları ileri sürmeye başladığı ve seçim günü boyunca farklı şehirlerden gelen kaynağı belirsiz iddiaları seslendirmeye devam edeceği görülüyor. Bu tavır adeta seçim sonucu kendileri için olumsuz çıkarsa ileri sürülecek bahanelerin ön hazırlığı izlenimini veriyor. Bunun en çarpıcı örneği 7 Haziran 2015 seçimlerinde yaşanmıştır. Seçim öncesinde ve seçim günü yoğun bir şekilde usulsüzlük iddiaları ileri süren muhalefet sonuçlar açıklanıp da AK Parti’nin tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamayacağı anlaşılınca bu iddialarını tamamen terk etmiş ve sonuçları kutlamaya başlamıştır. Seçim sonuçlarının anlaşılmasıyla bıçak gibi kesilen bu usulsüzlük iddialarının sonuçlara endeksli olduğu, eğer AK Parti seçimi kazanırsa usulsüzlük olduğunun, kaybederse dürüst bir seçim olduğunun söyleneceği anlaşılıyor. Nitekim 31 Mart seçimleri için de benzer iddiaların yavaş yavaş ileri sürülmeye başlandığı görülüyor.

Türkiye çok partili demokratik yaşama gerçek manada geçtiği 1950’den beri –demokrasisinde yaşanan kesintilere rağmen– seçimlerin adil ve dürüst bir şekilde yapılmasını temin ediyor. Bunda siyasi partilerin ve toplumun seçim tecrübesinin yanında kurumsal güvencelerin de etkili olduğunu söylemek gerektir. 1950’de kabul edilen Seçim Kanunu ile ilk defa seçimlerin yargı yönetimi ve denetimi altında yapılması kabul edilerek YSK, il ve ilçe seçim kurulları bu Kanun’la kurulmuştur. Daha sonra 1961 ve 1982 Anayasaları seçimlerin yönetimi ve denetimi görevinin bağımsız yargı organlarına yani YSK ve seçim kurullarına verilmesini Anayasal bir ilke haline getirmiştir. Batı demokrasilerindeki uygulamada demokratik ve adil seçimler için yargı gözetim ve denetimi yeterli görülmektedir. Ayrıca seçimlerin bizzat yargı organları tarafından yönetilmesi gerekmemektedir. Ancak Türkiye’de seçimlerin sadece denetimi değil yönetimi de yargı organlarına verilmiştir. Bu açıdan Türkiye’deki sistemin daha güvenceli ve tarafsız olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Seçimlerin genel yönetim ve denetimine dair Anayasa’nın 79. maddesi şöyledir:

“Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur…”

Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 3. maddesine göre “Kurul, görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsız ve tarafsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurula emir ve talimat veremez.”

YSK üyelerinin siyasi bir organ tarafından atanmadığını, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından ve kendi üyeleri arasından seçildiğini belirtmek gerekir. Ayrıca il seçim kurulu, il merkezinde görev yapan en kıdemli hakimin başkanlığında merkez ilçe seçim kurulu başkanlarından sonra gelen en kıdemli hakimlerden iki asıl üye ve iki yedek üyeden oluşur. Anlaşıldığı üzere seçimleri yönetecek ve denetleyecek kurullarda Anayasal teminatlara sahip hakimler görev yapmaktadır. Bu sebeple seçimlerin yönetimi ve denetimi konusundaki kurumsal yapıdan endişe etmenin imkanı yoktur.

 

Seçimlerde Açık Sayım ve Döküm İlkesi

Seçimlerin dürüstlüğü ve güvenliğini temin edecek bir diğer önemli ilke seçim kurullarının oluşumuna siyasi partilerin katılmasıdır. 298 sayılı Kanun’a göre seçime katılan siyasi partilerden en son yapılan milletvekili genel seçiminde en çok oy almış dört siyasi parti ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler YSK’da bir asıl bir yedek temsilci bulundurabilir (m. 17). Bu temsilciler kurulun bütün çalışmaları ve görüşmelerine katılır. Benzer şekilde il seçim kurullarında son genel ve ara seçimde kendi listesinden Türkiye Büyük Millet Meclisine seçilmiş en az bir üyeye sahip olan veya YSK tarafından seçime katılma yeterliliği tespit ve ilan edilen siyasi partilerden o il ve ilçede teşkilatı bulunanlar birer temsilci bulundururlar (m. 18). Siyasi partilerin seçim kurullarına bu şekilde katılımına rağmen hala bu kurullara güvenmemek anlaşılabilir bir yaklaşım değildir.

Seçim yargısının kuruluşu yanında seçim gününde oy kullanılması ve sonrasındaki süreçlerin tamamında siyasi partilerin katılımı ve gözetimi vardır. Sandık kurullarında siyasi parti temsilcileri görev almakta, oy verme ve oy sayımı işlemlerinde bizzat yer almaktadır. Sandıklardaki parti görevlileri sandık sonuç tutanaklarından örnek almakta ve bunları birleştirmektedir. Sandıklarda oyların sayımından sonra ilçe seçim kurulunda ve sonrasında il seçim kurullarında tutanakların birleştirilmesi ve nihayetinde partilerin aldıkları oyların ve seçim sonuçlarının belirlenerek kazanan adayların açıklanması da siyasi partilerin gözetimi altında gerçekleşmektedir. Zaten açık sayım ve döküm ilkesi gereğince oyların sayımı partilerin yanında kamuya da açık bir şekilde yapılmaktadır. Partiler dışında “oy ve ötesi” gibi isimlerle örgütlenen bazı yapıların seçimleri izlediği de bilinmektedir.

Bütün bunların ötesinde YSK seçimin bütün aşamalarını şeffaf bir şekilde yönetmektedir. Seçim sonunda bütün ülke çapındaki tüm sandıkların ıslak imzalı tutanaklarını tarayarak internet sitesinde yayımlamaktadır. Yani seçmenler ve siyasi partiler sandık sonuçlarını kendi ellerindeki verilerle kontrol etme imkanına sahiptir. Şu anda YSK’nın seçim arşivi sayfasına girilerek geçmiş seçimlerdeki sandık tutanaklarının tek tek incelenmesi mümkündür.

Geçmişte nadiren karşılaşılan seçimlerde usulsüzlük iddiaları son yıllarda muhalefetin yenilgiye bahane üretme aracına dönüşmüş gibi görünüyor. Muhalefet kendi hatalarıyla seçmenini sandıktan uzaklaştırdığı gibi seçimlere olan güveni sarsacak adımlar atmaktadır. Demokrasinin gerekleri ve bunlara bağlı olarak türleri konusunda çok geniş bir literatür oluşmuşsa da demokrasinin birinci koşulunun temel siyasi karar mekanizmalarının serbest seçimlerle halk tarafından seçilmesi olduğu söylenebilir. Türkiye’de uzun zamandır başarıyla yürütülen konuların başında seçimlerin yönetimi ve denetimi gelmektedir. Bu sebeple siyasi partilerin seçim güvenliğine yönelik temelsiz iddiaları yerine seçmeni daha çok sandığa çekecek ve ikna edecek yöntemler geliştirmeleri yerinde olacaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası