Kriter > Siyaset |

Türkiye’nin DEAŞ’la Çok Boyutlu Mücadelesi


Türkiye, DEAŞ terör örgütüyle mücadelede takip ettiği çok boyutlu stratejiyle, üç katmanlı jeostratejik hareket alanını kısıtlayarak örgütle en kapsamlı mücadele yürüten ülke konumundadır. DEAŞ’ın, Irak ve Suriye’den oluşan “iç coğrafi halka”, Arap ve İslam dünyasından oluşan “yakın coğrafi halka” ve bunların dışında kalan “uzak coğrafi halka” şeklinde üç katmanlı jeostratejik vizyona sahip olduğu bilinmektedir.

Türkiye nin DEAŞ la Çok Boyutlu Mücadelesi

Türkiye, DEAŞ terör örgütüyle mücadelede takip ettiği çok boyutlu stratejiyle, üç katmanlı jeostratejik hareket alanını kısıtlayarak örgütle en kapsamlı mücadele yürüten ülke konumundadır. DEAŞ’ın, Irak ve Suriye’den oluşan “iç coğrafi halka”, Arap ve İslam dünyasından oluşan “yakın coğrafi halka” ve bunların dışında kalan “uzak coğrafi halka” şeklinde üç katmanlı jeostratejik vizyona sahip olduğu bilinmektedir. Örgüt iç coğrafi halkada kontrol ettiği alanın genişliği oranında sosyolojik olarak gücünü koruyabilmekte ve kendi varlığını güvende hissetmektedir. Yakın coğrafi halkada yaptığı eylemlerle iç coğrafyadaki baskıyı dağıtmayı, merkeze yabancı savaşçı akışını sağlamayı ve sözde İslam devletine yeni vilayetler katmayı hedeflemektedir. Dış coğrafi halkada ise sansasyonel eylemlerle küresel ölçekte kendisine katılımları artırmayı amaçlamaktadır. Türkiye mezkur üç halkada da DEAŞ’la etkin mücadele halinde olan tek ülke olarak örgütün çok boyutlu tehditlerine muhatap olmaktadır.

Türkiye Suriye’de yürüttüğü Fırat Kalkanı Harekatı ve Irak’ta Başika kampındaki askeri varlığıyla DEAŞ’ın karargahı niteliğindeki iç coğrafi halkayı hedef almaktadır. Türkiye ayrıca yakın coğrafi halka tanımlaması çerçevesinde DEAŞ’ın hedefi konumundadır. Bu nedenle söz konusu örgüt tarafından kendi sınırları içinde hedef alınmakta ve kendi toprakları içinde DEAŞ terörüyle mücadele etmektedir. Bunun yanında DEAŞ’ın uzak coğrafi halka olarak nitelediği bölgedeki birinci önceliği olan yabancı savaşçı akışını sınırlarında aldığı güvenlik tedbirleriyle engellemektedir. Bunlara ek olarak DEAŞ ile mücadele için oluşturulan uluslararası koalisyona destek vermektedir. Örgütün bütün saldırı ve tehditlerine rağmen Türkiye gerek Suriye ve Irak’ta gerekse ülke içinde yabancı savaşçıların engellenmesindeki mücadelesini ısrarlı bir şekilde devam ettireceğini en üst düzeyde ifade etmektedir.

Fırat Kalkanı Harekatı

24 Ağustos 2015 tarihinde Türkiye, DEAŞ ile mücadelede dengeleri değiştiren bir hamle yaparak Suriye’nin kuzeyinde örgüte yönelik Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlatmıştır. Harekatın ana amacının 90 kilometrelik Azez-Cerablus hattı ve bu hattın coğrafi derinliğindeki kentlerin terör örgütlerinden tamamen arındırılarak güvenli bir bölge oluşturulması olduğu açıklanmıştır. Harekatın üzerinden geçen yaklaşık beş ayda 2 bin kilometrelik bir alanın terörist unsurlardan temizlendiği; Azez, Mare, Çobanbey ve Cerablus hattının TSK ve müzahir muhalif grupların kontrolünde olduğu ifade edilmektedir. Belirtilen hattın teröristlerden temizlenmesiyle Fırat Kalkanı Harekatı’nda ikinci aşamaya geçilmiş, TSK ve muhalifler Bab'a doğru ilerlemeye başlamıştır.

DEAŞ’ın Bab'ın savunmasında şehri çevreleyen alanda çok daha agresif bir direnç gösterdiği; anti-tank, füze, EYP, mayın ve bombalı araç saldırılarıyla TSK ve muhaliflerin ilerleyişini kırmaya çalıştığı bilgileri basına yansımaktadır. Buna rağmen TSK ve muhaliflerin Bab'a oldukça yaklaştığı ifade edilmektedir. Bab çevresindeki direniş kırıldıktan sonra operasyonun ikinci aşamasına geçilerek, şehir içinde terör örgütüyle mücadele edilmesi ve meskun mahallin örgütten arındırılması öngörülmektedir. Ancak örgütün Bab operasyonunun ikinci aşamasında, birinci aşamasından daha ciddi bir direniş sergileyebileceği dile getirilmektedir. Türkiye ise Bab-Menbic hattından DEAŞ ve PKK-PYD’ye bağlı olan ya da olmayan tüm terörist unsurlar arındırılıncaya dek operasyonları devam ettireceğini açıklamıştır. Bab'ın içlerine doğru ilerlendikçe örgütün sivilleri kalkan olarak kullanma yönünde bir taktik benimseyebileceği ifade edilmekle birlikte, Türk güvenlik güçlerinin PKK ile şehir içinde mücadelede kazandığı birikimin DEAŞ saldırılarını bertaraf etmede önemli rol oynayacağı öngörülmektedir.

Irak ve Başika Krizi

DEAŞ terör örgütü 2012 yılında Musul’u sistematik saldırılarla hedef almıştır. 2013’ten itibaren ise Musul’da bulunan yerel otoriteleri hedef almaya başlamış ve çok sayıda suikast gerçekleştirmiştir. Bazı Arap aşiretlerinin de desteğini alan DEAŞ, 10 Haziran 2014’de Musul’u işgal etmiş, akabinde Ninova ve Selahattin eyaletlerindeki etkisini artırmıştır. DEAŞ ile çok boyutlu mücadele yürüten Türkiye, Irak’ın kuzeyindeki askeri varlığıyla söz konusu örgütle mücadelede etkin bir rol oynamaktadır. Bu nedenle 2015 yılı Aralık ayından sonra Irak’taki Türk askeri defalarca DEAŞ’ın hedefi olmuştur.

Tarihi daha eskilere gitse de Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığı Haziran 2014 sonrası yeni bir boyut kazanmıştır. Başika kampında var olan Türk askeri, Peşmerge ve Musul’un yerli halkından oluşan grupları DEAŞ ile mücadele amacıyla eğitmiştir. Bu kapsamda başta Ninova eyaletinin polis güçleri olmak üzere yaklaşık 3 bin Musulludan oluşan Haşdi Vatani (Ninova Muhafızları) üyesinin Başika’da eğitildiği ifade edilmektedir. Bunun yanında Türkiye’ye ait Fırtına obüsleri ve tanklar DEAŞ hedeflerini vurarak örgüte ağır kayıplar verdirmektedir. Ayrıca Türk özel kuvvetleri topladıkları istihbarat bilgileriyle DEAŞ karşıtı yürütülen operasyonlara ciddi katkılar sunmaktadır.

DEAŞ ile mücadele açısından Türkiye’nin Irak’taki varlığı bir hayli önemli iken, Irak merkezi hükümeti tarafından Türk askerinin Başika’dan çekilmesi yönünde ısrarcı açıklamalar yapılmıştır. Başbakan Binali Yıldırım’ın 2017’nin ilk günlerinde Irak’a gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında Başika konusu da gündeme gelmiş, Başbakan Yıldırım Başika krizinin dostane bir şekilde çözüme ulaştırılacağını ifade etmiştir. Bu çerçevede Türk yetkililer bölgenin DEAŞ’tan temizlenmesinin ardından Iraklı yetkililerle konunun dostane bir şekilde müzakere edileceğini vurgulamıştır.

Türkiye İçinde ve Uluslararası Düzlemde DEAŞ ile Mücadele

DEAŞ “vahşetin yönetimi” şeklinde kavramsallaştırdığı genel stratejisi bağlamında gerek Türkiye’den kendisine yeni katılımları arttırmak gerekse Türkiye’deki fay hatları üzerinden kriz üretmek için ülke içinde sansasyonel eylerler gerçekleştirmektedir. Örgüt, canlı bomba saldırılarının yanı sıra Atatürk Havalimanı ve Ortaköy saldırılarında görüldüğü üzere uzun namlulu silahlarla insan yoğunluğu fazla olan kent merkezleri, miting alanları ve turistik yerleri hedef almaktadır. Örgütün saldırıları niteliğe göre Türk vatandaşı ya da yabancı uyruklu teröristler tarafından gerçekleştirilmektedir. Suriye ve Irak’ta köşeye sıkıştırılan ve sınırdaki eylem kabiliyeti engellenen örgüt, Türkiye içinde eylemlerini arttırmaya çalışmaktadır. Bu noktada Türk emniyet birimleri örgüt mensubu Türkiye vatandaşı ve yabancı uyruklu teröristlerin ülke içindeki eylemlerini engellemek için örgütün hücre ve nakil evlerine çok sayıda operasyon düzenlemiştir. Operasyonlarda örgüte ait birçok hücre evi çökertildiği gibi yapılan gözaltılar neticesinde örgüt mensubu olduğu tespit edilen çok sayıda kişi de tutuklanarak cezaevine nakledilmiştir.

Ayrıca Türkiye terör örgütüne yurt dışından katılımların engellenmesi için dört aşamalı bir strateji takip etmektedir: DEAŞ militanı olma potansiyeli taşıyan kişi veya grupların kaynak ülkeden çıkışının engellenmesi, bir şekilde kaynak ülkeden ayrılan militanın havalimanlarında kurulan Risk Analiz Birimleri ekiplerince tespit edilmesi, Türkiye’ye girmeyi başaran militanın emniyet birimlerinin yaptığı çalışmalarla etkisiz hale getirilmesi ilk üç aşamayı teşkil etmektedir. Son aşamayı ise militanların Türkiye-Suriye hattında giriş çıkış yaparken yakalanmaları oluşturmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’ye giriş yasağı konan kişi sayısı Eylül 2016 itibarıyla 145 ülkeden 52 bin 75 kişiye ulaşmıştır. 98 ülkeden 3 bin 790 kişi de sınır dışı edilmiştir.

Bunun yanında Türkiye en başından beri DEAŞ’a karşı kurulan uluslararası koalisyona olan desteğini ifade etmiş, ABD’nin silahsız İHA’larını üslerinde konuşlandırmasına izin vermiş, askeri üslerinin koalisyonun kullanımına açmış ve 24 Ağustos 2015’te resmi olarak Özgün Kararlılık Operasyonu’na katılmıştır. Ancak DEAŞ ile mücadele konusunda 2016 yılı içinde Türkiye ile uluslararası koalisyonun başını çeken ABD ile ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki operasyonlarda PYD-SDG ile hareket etmek istemesi Türkiye tarafından eleştirilmiştir. Bu noktada ABD’deki yeni yönetimin bölgede DEAŞ ile mücadele stratejisi Türkiye’nin koalisyon ile olan ilişkilerinde de belirleyici olacaktır.

Türkiye’den Libya’daki DEAŞ Mücadelesine Destek

Türkiye, bütün bunlara ek olarak, DEAŞ’ın Libya’daki unsurlarıyla mücadele eden BM destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı Çelik Gövde güçlerinin DEŞA ile mücadelesine katkı sunmuştur. Çelik Gövde güçlerinin ana omurgasını oluşturan Misrata kentindeki askerlerin tedavisi için bölgeye ilaç yardımı yapıldığı gibi, DEAŞ ile mücadelede yaralanan askerlerden bazıları Türkiye’de tedavi edilmiştir. DEAŞ ile mücadeleyi yürüten silahlı unsurların bağlı olduğu UMH, Türkiye tarafından her platformda desteklenmektedir. Bunun yanında Libya’ya yabancı savaşçı gidişinin önlenmesi ya da Türkiye üzerinden farklı yerlere geçebilecek muhtemel DEAŞ militanlarının engellenmesi için gerek Libya makamları gerekse uluslararası makamlarla koordineli hareket edilmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası