Kriter > Siyaset |

Darbeyle Korkutan CHP'den, Milletten Korkan CHP'ye


Türkiye 16 Nisan’da Cumhuriyet tarihinin en önemli oylamasını gerçekleştirecek. Türkiye’yi yeni bir hükümet sistemine taşıyacak olan bu referandumun hayatiyeti nispetinde “hayır” cephesinin de örgütlendiğini görüyoruz.

Darbeyle Korkutan CHP'den Milletten Korkan CHP'ye

Türkiye 16 Nisan’da Cumhuriyet tarihinin en önemli oylamasını gerçekleştirecek. Türkiye’yi yeni bir hükümet sistemine taşıyacak olan bu referandumun hayatiyeti nispetinde “hayır” cephesinin de örgütlendiğini görüyoruz. Sadece legal siyasi partilerin yahut sivil toplumun örgütlü kampanyalarından söz etmiyoruz. 16 Nisan’a giderken PKK, FETÖ ve yurt içinde faaliyet gösteren muhtelif illegal örgütlerin yanı sıra “hayır”ın uluslararası destekçilerinin de olduğu görülüyor. Üstelik bu cephelerde “hayır” için oldukça sert bir kampanya yürütülüyor. Çünkü PKK ve FETÖ, Türkiye’deki olası hükümet sistemi değişikliğini kendileri adına varoluşsal bir mesele olarak ele alıyor.

Bu örgütlerin “hayır” kampanyasına en büyük destek ise medyası, istihbarat örgütleri ve hükümetleriyle Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinden geliyor. Söz konusu ülkeler, Türkiye ile diplomatik ilişkileri tehlikeye atabilecek açıklıkta terör örgütlerine meşruiyet sağlama çabasına girmekten çekinmiyor.

Türkiye’nin lehine bir sonuç için gayret sarf etmeyecekleri ortada olan bu aktörler ile CHP’nin “hayır” cephesinde birleşmesinin yarattığı izahı zor tablo partinin pek umurundaymış gibi gözükmüyor. Ancak CHP’nin referandum taktiğini şekillendirirken yaşadığı zorluklardan biri, terör örgütü PKK ve 15 Temmuz’da Türkiye’nin gördüğü en kanlı darbe girişimine imza atan FETÖ ile aynı safta yer almaktır.

Bu örgütlerin Avrupa başkentlerinde destek görmesi, “evet” için açılmayan salonların “hayır” için gidenlere tahsis edilmesi, Almanya ve Hollanda’da gazete ve televizyonların haftalardır “hayır” için özel yayın yapması CHP adına ciddi bir handikap oluşturmaktadır.

 Terör Örgütlerinin “Hayır”ı

PKK ve FETÖ’nün referandumda “hayır” tarafında olmasının AK Parti ve MHP tarafından sıklıkla dile getirilmesi ve kampanya içeriğine dönüştürülmesine karşı CHP, “Hayır diyenleri teröristleştiriyorsunuz” demeye başladı. Ancak AK Parti ve MHP’nin geri adım atmayıp, “Hayır diyene terörist demiyoruz, Türkiye düşmanı terör örgütlerinin ‘hayır’ dediğini söylüyoruz ve kararı vatandaşımıza bırakıyoruz” yaklaşımı karşısında daha fazla üstüne gitmeyip konuyu kapatmayı tercih etti.

CHP’nin bir diğer handikapı ise “hayır”ı dayandırdığı argümanlardır. Anayasa Komisyonu safahatı ve Meclis oylamaları sırasında çok sert bir muhalefet sergiledi CHP. Önerilen sistemin ülkeyi böleceğini, laikliği ortadan kaldıracağını ve saltanatı getireceğini iddia etti. Hiçbir dayanağı olmayan bu iddialar kısa sürede tüketildi ve çöpe atıldı.

Kılıçdaroğlu’nun, “Kan dökmeden bu sistemi getiremezsiniz” yahut Grup Başkan Vekili Özgür Özer’in, “Son gece yapılacak sayım teferruattan ibaret kalır” sözleri ise 15 Temmuz sonrası Türkiye’si için pek iş yapar kabiliyette değildi. Darbe savmış bir milletin önüne gelecek Anayasa değişikliği için darbe sopası göstermek, CHP’nin darbeci bagajını hatırlatmaktan öte iş görmedi.

“Evet” Bloğunda Gedik Açmak

Bu tıkanıklık CHP’yi yeni arayışlara sevk etti. “Evet” bloğunun yüzde 65’lik gövdesinde gedik açacak bir taktik izlemeye karar verilmesinde hem eldeki araçların iş görmemesi hem de bugüne kadar izlenmiş stratejinin Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında konsolidasyon sağladığı kanaati etkili oldu.

AK Parti ile Erdoğan’ı ayrıştırmaya ve Erdoğan’ı şeytanlaştırmaya dönük 2013’te başlayan kolektif çaba, Türkiye’nin, kaderini Erdoğan’la özdeşleştirmesine yol açtı. Dolayısıyla PKK ve FETÖ’nün tüm dış destekli saldırıları ve son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi, Erdoğan ismi etrafında oluşmuş toplumsal dirençle atlatılabildi.

Bu kadar güçlü bir siyasi iradeye karşı kılıç çekmenin son düzlükte işe yaramayacağı, bilakis yenilgiyi peşinen kabul etmek anlamına geleceği düşüncesiyle “evet” cephesindeki kararsızları “hayır”a ya da sandığa gitmemeye ikna etmek üzere biçimlendirilmiş bir kampanya yürütmeye başladı CHP.

Büyük meydan mitingleri yerine kahvehanelere gitmeyi, ev ziyaretleri yapmayı tercih edeceklerini bildirdiler. Kemal Kılıçdaroğlu başörtüsünden dolayı saldırıya uğrayan Fatma Dilara’yı ziyaret etti, Milli Görüş hareketinin lideri Necmettin Erbakan’ı anma toplantısına katıldı. CHP, Erdoğan karşıtı dili terk ederek, “Hayır derseniz değişen bir şey olmayacak, cumhurbaşkanı da başbakan da görevine devam edecek” diyerek “evet” için sandığa gitme motivasyonunu frenleyemeye dönük bir taktik geliştirdi.

CHP kurumsal olarak kararsızlara dönük bir taktik izlerken, tabanın beklentilerini karşılamak 28 Şubat ve 2007’deki 367 krizinden tanıdığımız Sabih Kanadoğlu, Ümit Kocasakal, Muharrem İnce, Aysel Çelikel, Metin Feyzioğlu, Süheyl Batum ve Erdoğan Teziç gibi isimlere düştü.

Meydan mitingleri yapmayıp “evet” bloğunu parçalayabileceği düşüncesiyle yürüttüğü pasif kampanyanın CHP’nin kendi kitlesini mobilize etmede yaratabileceği zaaf bu şekilde aşılmaya çalışıldı diyebiliriz. Ancak bu taktiksellik CHP’de kronik bir ikircikli tutum meydana getirdi.

Taktik mi, Tutarsızlık mı?

15 Temmuz’da darbe girişiminin seyri netleşene kadar tavır belirlemeyen, akabinde “Yenikapı ruhu”na eklemlenmeye çalışan CHP, çok geçmeden “FETÖ’cü askerlerin işkence gördükleri” iddiasını dile getirmeye başladı ve nihai olarak “15 Temmuz kontrollü bir darbeydi, asıl darbe 20 Temmuz’da yapıldı” deme noktasına geldi.

Sabah söylediğini akşam tashih etme alışkanlığı, CHP’nin izlediği siyasetin bileşenleri ve uluslararası bağlantılarıyla da alakalı. Bu bağlantılar CHP’nin argümanlarını, dilini ve tavrını önemli oranda etkisi altına almış durumda. 17-25 Aralık’tan sonra CHP, FETÖ’ye müzahir hale gelmiş ve örgütün illegal yollarla ürettiği tapeleri siyaseti haline getirmişti. Çözüm Süreci sırasında yanaşmadığı Kürt sorununa PKK’nın terör eylemlerine başladığı dönemde duyarlı hale gelmiş, Genel Başkan’ın “Hendek kazan arkadaşlar” yahut “PKK silah bırakmaz. Niye bıraksın ki? Suriye’de savaşıyor” gibi ifadeleri “CHP’nin HDP’lileştiği” eleştirilerine sebebiyet vermişti.

Hollanda’nın Türk bakanlara yönelik uçuş iptali ve sınır dışı uygulamasından hemen sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Hollanda ile bütün diplomatik ilişkileri keselim, bu milli bir meseledir” şeklindeki yaklaşımı da yine çok kısa süre sonra tashih edildi ve yerini “İçeride düşman bulamayınca dışarıyı düşmanlaştırdılar” ithamına bıraktı.

Bu aslında CHP’nin “pasif” ya da “korkak” referandum taktiğinin hem iletişim stratejisi hem de “CHP’ye has koşullar” açısından çok da doğru bir tercih olmayabileceğini gösteriyor. Zira seçim kampanyalarında kendinizi ve mesajınızı rakibinizden ayrıştırabilmeniz önem arz ediyor. Bu yüzden de CHP “evet” cephesine hitaben geliştirdiği söylemlerini çok kısa sürede terk etmek zorunda kalıyor.

Dönüşümün Habercisi

Bunun yanı sıra uzunca bir süredir Erdoğan karşıtlığına indirgenmiş muhalefetin tabanda yarattığı tahribat da CHP’nin önündeki önemli engellerden biri olarak duruyor. “Diktatör” ifadesini Cumhurbaşkanı’nın adı yerine kullanacak kadar ileri gittikten sonra bugün kalkıp “Erdoğan mesele değil asıl Erdoğan’dan sonra ne olacak?” diyerek mevcudu olumlamanın “evet” oyu kullanacaklara ne kadar tesir edeceği tartışmalı fakat bu durumun seçmen nezdinde CHP’nin başarısız parti imajını güçlendirdiği ise muhakkak.

Ezcümle CHP’nin sancılı referandum taktiği sistemin değişmesi durumunda muhalefetin yapısal bir dönüşüme uğrayacağının da habercisi aslında. Sancının sebebi de bu zaten. CHP bugün “mış gibi” yaptığı ya da yapmaya çalıştığı şeye referandumdan “evet” çıkması halinde mecbur kalacak. Çünkü yeni sistem siyaseti tabanda uzlaşmaya zorlayacak.

Yüzde 50’nin üstünde oy almayı hedefleyen bir ana muhalefet partisinin ne moda tabirle “post gerçeklik” döneminin araçlarıyla yani yalan dolanla siyaset yapması ne de kısa zamanlı taktiksel manevralarla seçmenden oy alması mümkün olacak.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası