Kriter > Siyaset |

AK Parti’nin Formalite Değil Değişim Kongresi


Siyasi partiler bazen zamanı geldiği için bazen de parti içi ilişki ve dengelerin değişmesi üzerine kongrelerini toplar. Eğer söylem, politika, genel başkan ve/veya yetkili kurullar hissedilir bir biçimde değişmiyorsa yapılan kongre olağan ya da olağanüstü kısmen formalitedir.

AK Parti nin Formalite Değil Değişim Kongresi

Siyasi partiler bazen zamanı geldiği için bazen de parti içi ilişki ve dengelerin değişmesi üzerine kongrelerini toplar. Eğer söylem, politika, genel başkan ve/veya yetkili kurullar hissedilir bir biçimde değişmiyorsa yapılan kongre olağan ya da olağanüstü kısmen formalitedir. Ancak Türk siyasi hayatında her kongre olduğundan daha önemli olarak gösterilmeye çalışılır. On yıllarca partinin başında olup yenilgiden yenilgiye koşan genel başkanlar dahi kendi tayin ettikleri delegeler tarafından tekrar seçildikleri kongrelerde gençleşme, dinamizm, yenilik ve reformculuktan bahseder. Ama neticede genel başkan ve ekibinin görevde kaldığı yılların sayısının artmasının haricinde hiçbir değişim olmaz.

AK Parti de 21 Mayıs 2017’de Üçüncü Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi. Parti kurulduğu günden bugüne beş olağan kongreye karşılık üç olağanüstü kongre yaptı. AK Parti’nin olağanüstü kongrelerinin hepsi son üç yıl içerisinde kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi neticesinde parti üyeliğinin düşmesi nedeniyle yapılan kongreler oldu. Birinci Olağanüstü Kongre’de Erdoğan partinin genel başkanlığını Ahmet Davutoğlu’na devretti. Davutoğlu’nun genel başkanlığında parti ve hükümet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ritmine ayak uyduramayınca, İkinci Olağanüstü Kongre’de Binali Yıldırım genel başkanlığı Davutoğlu’ndan devraldı. 16 Nisan referandumu ile cumhurbaşkanının siyasi parti üyesi olmasının önündeki engel kaldırılınca Üçüncü Olağanüstü Kongre ile Erdoğan tekrar partinin genel başkanı oldu.

AK Parti’nin ilk iki olağanüstü kongresi Erdoğan’ın genel başkanlığı bırakmak zorunda kalmasından kaynaklanan formalite kongrelere benzese de, Üçüncü Olağanüstü Kongre ise her ne kadar Erdoğan’ı tekrar genel başkan yapmak gündemi ile toplanmış olsa da içerik olarak formalite bir kongre olmanın çok ötesindedir.

Anayasa değişikliği sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar AK Parti genel başkanı olması için olağanüstü kongrenin toplanması gerekiyordu. Ancak Erdoğan’ın partinin genel başkanlığından uzak kaldığı sürede yaşananlar ve Türk siyasetini yeniden dizayn edecek olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiş olması aynı zamanda AK Parti için genel başkan değişikliğinin ötesinde anlamı olan bir olağanüstü kongreyi gerekli kılıyordu. 21 Mayıs tarihinde yapılan olağanüstü kongre Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkan seçilmesi ile ilk anlamını, Erdoğan’ın kongre konuşmalarında verdiği mesajlarla da ikinci anlamını gerçekleştirmiş oldu.

Parti Üstü Genel Başkanlık

Olağanüstü kongrenin farklı anlamlarını okuyabilmek için kongrede Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile girdiği yeni döneme ilişkin yapılanlara bir göz atalım. Erdoğan’ın genel başkan olmasından sonra dikkat çeken değişiklik AK Parti’de “genel başkan vekilliği”nin ihdas edilmesi. Genel başkan vekilliği birçok kişinin Erdoğan’ın genel başkanlık yapamadığı dönemde partiyi idare eden ve partinin başında olmamasından kaynaklanan sorunları asgari düzeye çeken Binali Yıldırım’a vefa ve teşekkür için ihdas edildiğini düşündüğü bir makam. Ancak Erdoğan siyasetinde bu türden “iş olsun” diye yapılan hamlelere pek yer olmadığını bilenlerin ise üzerine düşünmesi gereken bir değişiklik.

Erken bir yorum olma riskine rağmen genel başkan vekilliği hakkında şu söylenebilir: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Erdoğan’ın parti genel başkanlığı, sistemde cumhurbaşkanının yürütmenin başı olmasına benzer bir nitelikte cereyan edecek. Erdoğan genel başkanlık makamında da cumhurbaşkanlığı makamında olduğu gibi yürütme gücü ve yetkisini elinde bulunduracak. Yürütmenin başının doğrudan halk tarafından seçildiği tüm sistemlerde olduğu gibi cumhurbaşkanında toplanan yüksek yetkiler yine cumhurbaşkanı eliyle bakanlar, danışmanlar, temsilciler ve sekreterlere delege edilecek. Cumhurbaşkanlığı ise kendisine iş ve yetki delege edilenlerin koordine edildiği, denetlendiği, kontrol edildiği ve performanslarının ölçüldüğü bir makam olacak. Yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı bu anlamda kesinlikle yürütme dışı değil ama yürütme üstü bir figür olacak.

AK Parti’de genel başkan vekilliğinin ihdas edilmesine bakarak, Erdoğan’ın genel başkanlığının Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki cumhurbaşkanlığına uygun olarak parti üstü olacağı yorumu yapılabilir. Nitekim Erdoğan’ın olağanüstü kongrede yaptığı konuşma da buna yorulabilecek işaretlerle doluydu.  Cumhurbaşkanı Erdoğan siyaseti kapalı kapılar ardında değil milletin şahitliğinde yapan bir lider. Dolayısıyla yeniden genel başkan olduğu AK Parti’deki varsa aksayan yönleri milletle paylaşmaktan kaçınmıyor. Ancak bu paylaşımın genel başkan olduğu kongrede olağanca açıklığı ile yapılması ve Erdoğan’ın ikazlarını yaparken takındığı genel başkan olarak değil de millet adına partiyi uyaran tavır ve üslup Erdoğan’ın parti üstü genel başkanlığının bir işareti olarak yorumlanabilir.

Erdoğan ve AK Parti’nin Türk siyasi hayatındaki karşılıkları sırasıyla başarılı bir lider ve devamlı seçim kazanan bir parti olmanın çok ötesinde. Erdoğan’ın siyasi kariyeri işlerin iyiden iyiye sarpa sardığı, değişimin lafının çok edilip kendisinin hiç var olmadığı, ekonomik ve siyasi krizlerin kanıksandığı, milletin güvenlik, sağlık, eğitim ve ekonomi gibi farklı alanlarda devletten beklentilerinin sıfırlandığı 90’ların yıkıntılarının üzerine bina edilmiştir. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olarak gösterdiği performansla sadece İstanbulluların iş yapan belediye başkanı olmamış, tüm Türkiye için siyasetin eksenini çıkardan hizmete doğru değiştirmenin umudu olmuştur. Erdoğan’ın olağanüstü kongrede yaptığı ikazlara bakıldığında tam da bu kimliğe dönük uyarılarda bulunduğu dikkat çekiyor. Erdoğan genel başkan ve tabii ki milletin adamı olarak kendi partisine milletin beklentisini boşa çıkarmamaları, siyasetin odağına tekrar milleti koymaları ve millete hizmet demek olan siyaset yolundan çıkmamaları ikazlarında bulundu. Erdoğan’ın bu ikazları tek başına ne referandumda evet oylarının beklenilen oranın altında kalmasına sonuçları için değil AK Parti siyasetinin milletle kurduğu ilişkide gördüğü aksaklıklar için uyardı.

AK Parti’nin Çarpışan Yüzleri: Siyaset ve İmaj

AK Parti seçmeni partisinin ortaya koyduğu hükümet etme usul ve pratiklerinden memnun gözüküyor. Bu memnuniyet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında temsil edilen politikalarda daha üst noktalara ulaşıyor. Örneğin Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılından beri Türk siyasetinde “yerli ve milli” ekseni inşa etmeye çalışıyor. Erdoğan’ın yerli ve milli kavramsallaştırması önceleri sadece kendi partisine uygun gördüğü bir vasıf veya milliyetçi oylara göz kırpmak olarak okundu. Ancak bugün gelinen noktada geriye dönüp baktığımızda “yerli ve milli”nin mahiyeti ve siyasetteki lüzumu daha iyi anlaşılıyor. AK Partili seçmen dayanıyordu ne de 2019 seçimlerinde cumhurbaşkanı seçilmek için yüzde 51 oyun gerekli olduğu gerçeğine. Erdoğan’ın kongrede partisini geçmiş ve gelecekteki seçimlerin yerlilik ve millilik fikriyatından, bu fikrin terörle mücadele, ekonomi, eğitim ve uluslararası ilişkiler gibi alanlarda pratiğe yansımasından şikayetçi değil. Seçmen ne AK Parti’nin taşıdığı değerler bütünü, ne kimliği, ne icraatları, ne de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gibi büyük değişimlerden şikayetçi. AK Parti tabanı partinin makro düzlemde yaptığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında temsil edilen politikalardan duyduğu memnuniyet ve/veya onaylamaya karşılık mikro düzlemde karşı karşıya kaldığı AK Partili siyasetçi prototipinden ise memnun değil. Çünkü o prototip 90’lardan bu yana seçmenin umudu olan Erdoğan’ı yansıtmaktan ziyade eskinin sakıncalı figürleri olan  siyasetçilere benziyor.

Karşımızda imaj ile siyasetin çarpıştığı bir AK Parti var. AK Parti’nin bir yüzü siyaset üretiyor, yönetim sistemini değiştiriyor, büyük projelere imza atıyor, 15 Temmuz’da milletle meydanlara koşuyor, “Dünya beşten büyüktür” diye haykırıyor, Ortadoğu’ya da yetmeye çalışıyor Afrika’ya da. AK Parti’nin diğer bir yüzü ise imaja yatırım yapıyor, selfie çekiyor, sosyal medya paylaşımında bulunuyor, aforizmaları ve sloganları tekrar ediyor.

AK Parti’nin birinci yüzü millete çok tanıdık geliyor. Birincisi kadar görünür olmasa da yavaş yavaş yüzünü gösteren ikinci AK Parti ise milletin umudunu azaltıyor. Milletle kurduğu ilişki siyaset, parti, teşkilat, genel başkanlık, cumhurbaşkanlığı üstü olan Erdoğan bu tehlikeyi en iyi görenlerden birisi. 21 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve Erdoğan’ı genel başkanlığa taşıyan kongre de bu tehlikeye karşı alınacak bir dizi tedbirin ilki olmak özelliğini taşıyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası