Kriter > Dış Politika |

Almanya'da Aşırı Sağ Yükselişte


Kamuoyuna açıklanan son istatistiklere de yansıdığı gibi Almanya’da aşırı sağ yükselişini sürdürüyor. 2015 yılı içinde mülteci kamplarına yönelik saldırı sayısının bini geçtiğini ve bunun günde üç saldırıya tekabül ettiğini düşününce, “Dünyanın başka hangi ülkesinde bu denli nefret ve öfke birikimi oluşabilir?“ diye sormaktan insan kendini alamıyor.

Almanya'da Aşırı Sağ Yükselişte

Kamuoyuna açıklanan son istatistiklere de yansıdığı gibi Almanya’da aşırı sağ yükselişini sürdürüyor. 2015 yılı içinde mülteci kamplarına yönelik saldırı sayısının bini geçtiğini ve bunun günde üç saldırıya tekabül ettiğini düşününce, “Dünyanın başka hangi ülkesinde bu denli nefret ve öfke birikimi oluşabilir?“ diye sormaktan insan kendini alamıyor.

Her ne kadar Almanya Başbakanı Angela Merkel dış politika açısından göstermelik, iç politika açısından ise demografik ihtiyacı karşılamaya yönelik kısa süreli mülteci yanlısı bir siyaset yürüttüyse de sonradan aslına rücu etti. Merkel, Alman merkez sağının klasik uygulaması olan aşırı sağa alan bırakmama ilkesine uygun olarak, çıkardığı yeni yasa ve yönetmeliklerle mültecilere karşı aşırı sağı aratmayacak uygulamaları birbiri ardına yürürlüğe koymaya başladı.

Nazileri Hatırlatan İşlemler

Örneğin mültecilere kendilerine gösterilen yerde ikamet etmeleri zorunluluğu getirilmesi, 750 avrodan daha değerli her şeye el konulması gibi uygulamalar, doğrusu Nazileri aratmayacak işlemler olarak tarihteki yerlerini alacaktır. İşin tuhaf yanı Merkel hükümetinin Göç, Mülteci ve Uyumdan Sorumlu Bakanı Aydan Özoğuz, “Eğer mülteci olarak buraya başvuruyorsanız, yapılacak yardımlardan önce kendi gelirlerinizi kullanmak zorundasınız” diyerek BM sözleşmelerine açıkça aykırı olan söz konusu uygulamayı meşrulaştırmaya gayret ediyor.

Aslında Almanya’da 90’lı yıllara damgasını vuran Solingen ve Mölln facialarının yaşandığını ve Thilo Sarrazin gibi sol kökenli bir üst düzey bürokratsiyasetçinin Türk ve Arap Müslümanları aşağıladığı kitabının ülkede uzun bir süre en çok satanlar listesinin zirvesinden düşmediğini hatırlarsak bu uygulamaları tuhaf bulmayız. Yine Merkel zamanında hayat bulan Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar Hareketi’nin (PEGİDA) Hitlervari bir yöntemle 500 milyonluk bir kıtanın topu topu 20 milyonluk ve homojen olduğu varsayılan bir kitle tarafından “İslamlaştırılacağı” korkusunu yaydığını, sonra da buna karşı çözüm adresinin kendileri olduğunun propagandasını yaptığını düşünürsek tuhaf görülecek bir şey olmadığını anlarız.

Almanya’daki Türkler Endişeli

Bütün bu gelişmeler, Almanya’nın genelde yabancılar özelde TürkMüslümanlar için pek de korunaklı olmadığı sonucunu ortaya çıkarıyor. Nasyonel Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) cinayetleri serisinin, hem de her işini büyük bir disiplin ve düzen içinde yapmasıyla ünlü Alman devletinin gözü önünde gerçekleşmesi ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) oylarının son eyalet seçimlerinde çift haneli rakamlara erişmesi, elli yılı aşkın bir süredir Almanya’yı kendileri için ikinci vatan yapan Türk kökenli 2 milyon 800 bin kişiyi kaygılandıran gelişmelerdir (İlginçtir gurbet türkülerinde Almanya hep “acı vatan” olarak betimlenir). Sokakta laf atmalar, başörtülü bayanların başörtülerinin çekilerek ağır hakaretlere maruz bırakılması, okullarda Türk çocuklarının anadillerini konuşmalarının yasaklanması, ibadethanelerine domuz başlarının bırakılıp duvarlarına Almanya’da istenmediklerini belirten yazıların yazılması... Tüm bunlar vaka-i adiyeden olarak sırf Türkler Alman toplumuna “entegre olmadıkları” için oluşan tepkiler olarak görülüyor! Oysa hepimizin de bildiği gibi İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemde 67 milyonluk Almanya’da sayıları 500 bine ancak varan Yahudilerle ilgili sorun da entegrasyondu. Bir farkla; onlar çok fazla entegre oldukları için suçlanıyorlardı. Kurt kuzuyu yemeye karar verince...


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası