Kriter > Dosya > Dosya / Enerjide Dönüşüm |

Gelecek “Sürdürülebilir Enerji Ekonomisi”nde


Sürdürülebilir Enerji Üretimi, “güneş” ve “rüzgar” önceliklendirilerek, hidro, jeotermal ve nükleere dayalı bir enerji üretimi kompozisyonu oluşturmak anlamına geliyor. Sürdürülebilir enerji üretimi, aynı zamanda ülkeler açısından daha da öncelik kazanmış olan “enerjide kendi kendine yetebilme” şartı adına da önemli bir gereklilik.

Gelecek Sürdürülebilir Enerji Ekonomisi nde

Birleşmiş Milletler'in (BM) 17 ana başlıkta toplanan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nı (SDG) gerçekleştirmenin en önemli şartlarından birisini; dünyanın önde gelen ekonomilerinin yeryüzünü, küresel ekolojik sistemi, iklim ve çevreyi korumak ve geliştirmek adına ne kadar samimi bir mücadele ortaya koydukları oluşturuyor. Çünkü, 21. yüzyılın en vazgeçilmez küresel trendlerinden birisi olan “sürdürülebilirlik” adına, iklim ve çevre güvenliğine yönelik, küresel ekolojik sistemin tüm zenginliklerini korumaya yönelik, yeryüzünün sunduğu tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarını verimli kullanmaya yönelik kapsamlı politika, strateji ve uygulamalar oluşturulamaz ise bizleri hayli “karanlık” bir gelecek bekliyor.

“Karanlık” kelimesini metafor olarak kullanabildiğimiz gibi modern yaşam için gerekli olan enerjiyi kaybetme riski anlamında, somut bir gerçek olarak da ifade edebilmek mümkün. Bu nedenle, 8 milyarı aşan dünya vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik tüm mal ve hizmetlerin üretiminde kullandığımız girdilerin yeniden dönüşüme uygun hale gelmesi, gerçek manada “sıfır atık”a yönelik teknolojik ilerleme bilim dünyasının öncelikleri arasında yer almakta ve almalı. Gıdadan tekstile, inşaat malzemesinden otomotive, elektronik ürünlerden enerjiye, stratejik sektörlerin tümünde kullanılan girdilerin yeniden doğaya kazandırılacağı ve atık olmaktan tümüyle arındırılacağı bir teknolojik sıçrama ancak bizi “sürdürülebilir gelecek”e ulaştıracak.

Dünyayı gelecek nesiller için yaşanabilir kılacak, evrende dünyayı yaşam kaynağı olarak koruyacak bir sürdürülebilir geleceğin en vazgeçilmez sacayaklarından birisi ise “sürdürülebilir enerji ekonomisi”. Sürdürülebilir enerji ekonomisi ise 3 payanda üzerine oturuyor: İlki geleceğin güneş ve rüzgar teknolojilerine dayalı bir “sürdürülebilir enerji üretimi”. İkincisi, yakın geleceğin önemli bir teknolojik hamlesi ve keşfi olarak “sabit pil üniteleri, sabit pil batarya sistemleri”. Üçüncüsü ise, tümüyle elektrikle çalışan her türlü taşıt. Yani, “tam elektrikli ulaştırma ve lojistik taşıtları”. Sadece arabalardan, kara taşıtlarından söz etmiyoruz; tümüyle elektrikle çalışan deniz ve hava taşıtlarından da. Roketler ve uzay araçları için ise hayli uzun ve meşakkatli bir AR-GE mücadelesi bizleri bekliyor.

Sürdürülebilir Enerji Üretimi, “güneş” ve “rüzgar” önceliklendirilerek, hidro, jeotermal ve nükleere dayalı bir enerji üretimi kompozisyonu oluşturmak anlamına geliyor. Sürdürülebilir enerji üretimi, aynı zamanda ülkeler açısından daha da öncelik kazanmış olan “enerjide kendi kendine yetebilme” şartı adına da önemli bir gereklilik. Ülkelerin enerji arz güvenliğini çevreyi, ekolojik dengeyi koruyarak, “net-sıfır karbon” hedefini yakalayacak şekilde tasarlaması, önümüzdeki 10 ile 25 yılın en temel mücadele alanı olarak öne çıkmakta. Bu nedenle, güneş ve rüzgara dayalı enerji üretimi için teknoloji geliştirmek, yeni teknolojilere dayalı tesis ve santraller inşa etmek kadar, bilhassa yenilenebilir enerji türevleriyle üretilen elektriği “depolama” teknolojilerini geliştirmek de bir o kadar önemli.

 

En Zorlu Süreç “Yeni Nesil” Pil Hücresi

Bu süreçte, en zorlu süreç, en aşılması gereken süreç yeni nesil “pil hücresi” üretmek. Çünkü, yeni nesil pil hücresi, yenilenebilir enerji imkanlarıyla üretilen elektriğin büyük boyutta depolanmasının yanı sıra, “sürdürülebilir enerji ekonomisi” devriminin üçüncü sacayağını oluşturan tam elektrikli taşıt ve lojistik araçlarının gelişimi açısından da vazgeçilmez bir aşamayı temsil ediyor. Yeni nesil pil hücresi teknolojisindeki ilerleme “sürdürülebilir enerji ekonomisi” devriminde dönüşümün hızını da belirleyen en temel unsur olacak. Bu sürecin kilit unsuru ise lityum-ion pil hücresi tedarik zinciri. Sürdürülebilir enerji ekonomisinin tam anlamıyla hayata geçmesi ise, dünya üzerinde 300 terawatt-saat kapasiteli pil ünitesinin devrede olmasını gerektiriyor.

2020 itibarıyla dünyanın lityum-ion pil kapasitesi talebi 526-530 gigawatt-saat düzeyinde. Çin yıllık olarak 558-560 gigawatt üretirken, Tesla tek başına 100 gigawatta ulaşarak, ABD'yi dünya sıralamasında tek başına ikinci sıraya taşıyan en önemli aktör konumunda. Güney Kore ve Japonya 35 gigawattı neredeyse yarı yarıya paylaşırken, Avrupa 70 gigabayta ancak ulaşıyor. 10. sıradaki Avustralya yılda ancak 1 gigawatt-saat üretim gerçekleştirebiliyor. Yıllık üretim 0,9 terawatt-saate ancak yaklaşırken, 1 terawattlık yıllık üretim dahi, 300 terawatt-saat kapasiteye ancak 300 yılda ulaşılabilmesi anlamına geliyor. Oysa, dünyanın 2030-2040 dönemi için vazgeçilmez öncelikleri söz konusu. Bu nedenle 2030'da yılık üretiminin 10 terawatt-saate ulaşması için bile 2050-2060'a kadar beklemek gerekecek!

Oysa, iklim değişikliğini yavaşlatmak, durdurmak ve gezegenimizi korumak için çok hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Bu nedenle, “fosil yakıtlar”la çalışan tüm ulaştırma ve lojistik araçlarını da tümüyle elektrikle çalışan ulaştırma ve lojistik araçlarına, taşıtlarına dönüştürmek, net-sıfır karbon hedefi için bir o kadar önemli. Çünkü, dünya genelinde konutların ve tüm ticari işletmelerin elektrik enerjisi ihtiyacı 1 birimi temsil ediyor ise, dünyadaki tüm inşa edilmiş ünitelerin ısınması için gereken enerji en az 1 birim daha enerjiyi, küresel ulaştırma ve lojistik operasyonlarının tümü de 1 birim daha enerjiyi temsil ediyor.

Bu nedenle, sadece dünyanın elektrik enerjisini ihtiyacını karşılamak adına yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji imkanlarına ve teknolojilerine değil, aynı zamanda mevsimlerden kaynaklanan ısı değişikliğine karşı dünyadaki tüm yapıları, tüm yaşam ünitelerinin iklimlendirilmesini ve tüm ulaştırma ile lojistik operasyonlarını da yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji imkanlarına ve teknolojilerine de ulaştırmak gerekecek. “Sürdürülebilir enerji ekonomisi” aynı zamanda enerjiyi kritik öneme sahip bir üretim maliyet kalemi olmaktan da çıkaracak. Bu nedenle, küresel rekabette ucuz enerjiye ulaşmak adına çevreyi, iklimi ihmal eden, “net-sıfır karbon” hedefinden uzaklaştıran tercihler de anlamını yitirecek. Dünya, kirli enerjiye dayalı bir rekabet yerine, temiz enerjiye dayalı bir rekabete odaklanmış olacak.

ASPİLSAN Enerji
Türkiye'nin ilk lityum iyon pil üretim tesinin kapılarını açan ASPİLSAN Enerji, 220 megavat saat kapasite ile yılda yaklaşık 22 milyon pil üretecek. Böylelikle Türkiye’nin lityum iyon pil ihtiyacının yüzde 50’sini karşılanmış olacak. (Ergün Haktanıyan/AA)

 

İki “Siyah Kuğu” ve Küresel Enerji Denkleminde Meydan Okumalar

Ekonomi alanında “siyah kuğu” tanımı, gerçekleşme olasılığı göreceli olarak düşük algılanan bir “risk”in bir anda gerçekleşmesi ile birlikte, söz konusu riskin dünya ekonomisi ve küresel ticaret üzerinde geri döndürülmesi imkansız değişimlere sebep olması ve küresel ekonomi aktörleri için yepyeni bir dönemin başlamasına sebep olan olaylar için kullanılıyor. İki “siyah kuğu” “Covid-19” küresel virüs salgını (pandemi) ve Rusya-Ukrayna Savaşı sebep oldukları ana ve artçı etkilere bağlı olarak, küresel enerji denkleminde de büyük tartışmaları, arayışları da tetiklemiş durumda. “Yeşil enerji dönüşümü” ve “sıfır-karbon hedefi” küresel enerji gündeminin en öncelikli gündem maddeleri iken, bugün “enerji arz güvenliği” konusu bir anda gündemin en üst sıralarına oturmuş durumda.

Bilhassa, Rusya-Ukrayna gerginliği ile tarihinin en hızlı fiyat artışlarından birisini yaşayan petrol ve doğal gaz fiyatları, bir kez daha yüksek miktarda petrol ve doğal gaz ithal eden ekonomilere, gerek elektrik üretiminde gerekse de binaların ısıtılması ve soğutulmasında yenilenebilir enerjiye dayalı, “yeşil enerji devrimi”ne dayalı enerji türevlerini, enerji teknolojilerini geliştirmenin ne kadar vazgeçilmez olduğunu hatırlattı. Bu nedenle, rüzgardan güneşe, hidrodan jeotermale, biyokütleden akıntı-dalga etkisine, yeryüzünün kendi doğal koşulları ile sağladığı her türlü imkana, doğayı koruyacak, dünyanın ısınmasını engelleyecek, iklim değişikliğini yavaşlatacak her tür “enerji dönüşümü”ne dünyanın ihtiyacı var.

Bu nedenle gerek BM gerek OECD çatısı altında Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) gerekse de Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), Avrupa Birliği (AB) Komisyonu var güçleriyle, Rusya-Ukrayna gerginliğinin önceliklendirdiği “enerji arz güvenliği” endişelerine ve küresel fosil yakıtlar piyasasındaki fiyat dalgalanmalarının sebep olduğu belirsizliklere rağmen, “yeşil enerji dönüşümü” ve “yeşil kalkınma devrimi” kavramlarının, gölgede kalmasını istemiyorlar.

Çünkü, Rusya-Ukrayna gerginliği son halkası olmak üzere, Afganistan'ın, Balkanların, Kafkasya'nın birçok kez, Irak, Suriye, Libya, Lübnan, Orta Doğu ve Körfez'in, Kuzey Afrika'nın, Sahra Altı Afrika’sının durmaksızın yaşadıkları insanlık trajedilerine karşı büyük bir insani operasyon ve barışı kalıcı kılma mücadelesi bir yandan amansız bir şekilde verilirken; dünya kara toprağı ve okyanuslardaki hava sıcaklığının, karbon emisyonu, sera gazı etkisiyle 1,5 dereceden 3, hatta 5 derece, hatta ve hatta dünyanın adeta yok olması anlamına gelecek 8 derece yükselmesinin, tüm insanlığın yeryüzündeki varlığını bütünüyle tehlikeye atacak düzeyde ağır bir ekolojik kırılmayı tetikleyebileceğini unutmamamız gerekiyor.

 

Uluslararası Enerji Ajansı'ndan (IEA) Etkili Çözümler

Bugün için hangi koşullarda ve ne zaman sona ereceği muamma olan Rusya-Ukrayna gerginliği nedeniyle yükselen doğal gaz ve petrol fiyatlarıyla baş etmek, dünyanın tümünün ortak sorunu. IEA, dünyanın en büyük doğal gaz tüketicisi konumunda olan Avrupa'nın doğal gazda tek pazara, hatta doğal gazın kendisine bağımlılığını azaltacak bir çalışmayı hızla tamamladı. IEA'nın detaylı çalışmasında öne çıkan 10 öneri ve tedbir, küresel enerji dengeleri açısından enerji verimliliğinin ve enerji türevlerinin etkinliğini arttıracak yeni metotların, yeni teknolojilerin, geri dönülmeksizin önceliklendirileceğini gösteriyor. Neticede, 24 Şubat 2022, yani Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı tarih sadece küresel ulaşım ve lojistik koridorları açısından değil, küresel enerji dengeleri açısından da bir milat oluşturacak.

IEA'nın önerileri arasında, enerji verimliliğinden yenilenebilir enerji imkanlarına daha fazla ağırlık verilmesi; ısı pompasından enerjide kaynak çeşitlendirmesine, hatta evlerde ve binalarda sadece ısı termostatını 1 derece azaltarak 10 milyar metreküp doğal gaz tasarrufuna kadar uzanan basit, kapsamlı ve kalıcı çözümler söz konusu. Bunun yanı sıra, Avrupa'nın piyasadaki yüksek fiyat direncini ve paniği kırmak adına belirli bir süre gaz depolama miktarını minimum düzeyde tutması da önerilmiş. Raporun tedbirler kısmında 4. sırada yer alan bir diğer önemli başlık, yeni rüzgar ve güneş enerjisi projelerine hız verilmesi. Buna, Türkiye ve İtalya'nın son derece güçlü bir şekilde, kısmen İspanya'nın da sahip olduğu jeotermal enerji imkanının da dahil edildiğini hatırlatmamız gerekir.

Yani yenilenebilir enerji üretim kapasite artışını, yeni tesis yatırımları ile hızlandırmak gerekecek. AB tarafı, 2020’ye göre 2021'de yüzde 15 artışla, yenilenebilir enerji üretim kapasitesinden, kaynaklarından ürettiği elektriği 100 terawatt-saate (tWh) getirdi. IEA, 2022'de 100 terawatt-saat üretimin yüzde 20 daha arttırılması için imkanların seferber edilmesini istiyor. Bu nedenle de yeni yenilenebilir enerji tesis ve kapasite artışlarına yönelik desteklerin gecikmeksizin seferber edilmesi önerilmekte. Bir başka imkan açısından, konutlarda ve iş yerlerinde, fabrikalarda, çatıda güneş panelleri yatırımlarında, AB açısından 3 milyar avro tutacak ve çatıya güneş panelleri yatırımlarının yüzde 20'sine hibe verilmesini sağlayacak bir finansman desteği sayesinde, AB'nin yıllık elektrik enerjisi çıktısına bir 15 terawatt-saat daha katkıda bulunabileceği belirtiliyor.

Enerji verimliliğine yönelik geniş kapsamlı projeler ile nükleer ve biyoyakıtın da enerji dengelerine dahil edilmesi de raporun önerileri arasında. Tüm bu başlıklar, Türkiye'nin enerjideki stratejilerinin ne kadar doğru istikamette yürüdüğünü de teyit ediyor. IEA'nın petrole yönelik analizleri ise, küresel pandeminin ilk yılı olan 2020'de ciddi daralan küresel petrol talebinin, 2022'nin şu ana kadar ki bölümünde daha artarak, hatta pandemi öncesi dönemi dahi aşarak, günlük bazda 99,7 milyon varile ulaştığını gösteriyor.

Bu nedenle, artan küresel petrol fiyatlarını dizginlemek ve kısmen aşağı çekmek adına, IEA kısa vadede devreye alınacak ve günlük tüketimi 2,7 milyon varil azaltacak 10 tedbir ve öneriyi tanımlamış durumda:

  1. Dünyanın her yerinde otoyol hızlarının 10 km/s azaltılması
  2. Bir süre daha, 3 gün evlerden çalışılmasının özendirilmesi
  3. Pazar günleri şehirlerde otomobil kullanımının yasaklanması
  4. Şehirlerde her türlü mikromobilite ve bisikletin özendirilmesi
  5. Şehir merkezlerine özel araç girişlerinin zorlaştırılması
  6. Ortak araç kullanımın özendirilmesi
  7. Büyük kamyon ve dağıtım araçlarında daha etkin planlama yapılması
  8. Geceleri hızlı trenle yolculuğun özendirilmesi
  9. Şirketlerin özel jetle uçuşu azaltmaları
  10. Elektrikli ve hibrit araçların daha fazla özendirilmesi.

Bu 10 maddenin tümü için tek tek günlük varil petrol tasarrufu hesaplanmış. Dünyanın önde gelen 45 ülkesi ise küresel ortak tavır üretilebilecekler mi, zaman içinde hep birlikte göreceğiz.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası