Kriter > Siyaset |

Altılı Masa ve Stratejisi Olmayan Dış Politika


Bir bütün olarak ele alındığında Türkiye’yi konumlandırma noktasında iddiası olmayan stratejisiz bir dış politika perspektifi çiziliyor ortak politika metninde. Bölgesel analizlerin son derece zayıf olduğu, hatta bazı bölgelerin tamamen görmezden gelindiği (Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar vb.) bir dış politika üzerinden Türkiye’ye iddiasız bir rol biçiliyor.

Altılı Masa ve Stratejisi Olmayan Dış Politika
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD seyahatinde, yolculuk sırasında kendisine eşlik eden gazetecilerle uçakta sohbet etti. (CHP/AA, 10 Ekim 2022)

Altılı masa sonunda, “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” başlığı altında ortak politikalarının nasıl olacağına dair önemli ipuçları sunan metni kamuoyuyla paylaştılar. Söz konusu metin 9 ana başlıktan oluşuyor. Özellikle dış politika alanında, altılı masa bugüne kadar karmaşık bir söylem benimsemişti. Hatta bu söylemsel farklılıkları, bazı dış politika pratiklerinde de farklı davranışların ortaya çıkmasına neden olmuştu. En çok akılda kalan örneklerin başında; CHP ile İYİ Parti arasında Suriye’ye yönelik meclise getirilen tezkereye karşı farklı tutumların sergilenmesi, Libya konusunda yine CHP ile İYİ Parti arasında ciddi bir ayrışmanın yaşanması ve Azerbaycan’ın Karabağ zaferine giden yolda daha da derinleşen farklılıkların yaşanması yer almıştı. Farklılıklar bu üç örnekle de sınırlı kalmadı. Çin’den Rusya’ya, ABD ile ilişkilerden Avrupa ile ilişkilere, Suriye meselesinden terörle mücadeleye çok farklı dış politika pratikleri görüldü, altılı masanın bileşenleri arasında. Bunlardan en çarpıcı olanı Suriye konusunda olanıdır desem, çok fazla abartmış olmam. Zira masanın bileşenleri adına dış politikayı konuşmaya yetkili olan isimler, geçtiğimiz ay yayımlanan bir raporda; “Suriye Milli Ordusu’nun silahsızlandırılacağını” ve Rusya ile mevcut ilişkilerinin değiştirileceğini ifade eden açıklamalarda bulunmuşlardı.

Elbette altı farklı partinin aynı dış politika perspektifini paylaşması beklenemez. Ancak söz konusu partilerin ülkeyi yönetmeye aday bir ittifak kurmuş olmaları, dış politikada ortak bir dilin kurulmasını zorunlu kılar. Ortak politika metninin dış politika kısmında bu ortak dilin oluşturulduğunu söylemek mümkün ancak bu dilin dış politikaya dair stratejik bir çerçeve çizdiğini iddia etmek oldukça zor.

 

Beklentilerin Sonucu Cevapsız Sorular

Ortak Politikalar Mutabakat Metninde dış politika ana başlığına savunma, güvenlik ve göç politikaları eşlik ederken, alt başlıklar dış politika, milli savunma, güvenlik ve terörle mücadele, siber güvenlik ve göç ile sığınmacı politikalarından oluşuyor. Söz konusu başlıklar, dış politikanın kapsayıcılığı açısından bir çeşitlilik sunmakla birlikte, benimsenen yaklaşım; dış politika, milli savunma, güvenlik, terörle mücadele, sığınmacıların geri gönderilmesi ve göç politikaları konusunda stratejik bir yaklaşımdan oldukça uzak. Bunun temel sebebi elbette altı partinin dış politikaya aynı perspektiften bakmakta -tıpkı ülkenin yönetilmesine dair diğer kritik meselelerde olduğu gibi- zorlanmış olmaları. Zira CHP’nin dış politika perspektifi ile İYİ Parti ve diğerleri arasında Türkiye’nin uluslararası konumu başta olmak üzere dış politikanın kodlarına dair ciddi ideolojik farklılıklar söz konusu. Metni okumadan önce beklentim, uluslararası sistemin kapsamlı bir dönüşümden geçtiği bir dönemde, masanın bileşenlerinin dış politikayı ve milli güvenlik siyasetini nasıl yeniden formüle edeceklerini görmek noktasındaydı. Ancak metni okuduktan sonra bırakın yeniden formüle edilmiş bir dış politika ya da güvenlik siyaseti görmeyi, Türkiye’nin yeniden eski statükocu çizgiye yerleştirildiğini, iddialı olmadığını, hatta bazı konularda son derece mekanik bir şekilde topluma sunulduğunu gördüm.

Metnin en zayıf yanlarından biri uluslararası sistemin değişimine dair tek bir cümlenin bile yer almaması. Diğer bir ifade ile masanın bileşenleri, uluslararası sistemin değişimini nasıl okuyorlar ve Türkiye’yi bu değişim süreci içinde nasıl konumlandırıyorlar? Bu soruların cevabını bulmak neredeyse imkansız. Öte yandan Türkiye’nin en önemli stratejik meselelerinden biri olan Ukrayna, Suriye, Doğu Akdeniz ve Yunanistan ile ilişkilere dair açıklıktan uzak son derece genel ifadelerin yer aldığı bir dil benimsenmiş metinde. Örneğin Ukrayna’daki savaşa sadece bir kez vurgu yapılırken, konuya enerji meselesi bağlamında sektörel başlıklar kısmında yer verilmiş, Suriye meselesine ise sadece sığınmacıların geri gönderilmesi bahsinde değinilmiş. Diğer bir ifade ile her iki konuda da Türkiye’nin nasıl bir politika izleyeceğine dair hiçbir şey söylenmemiş. Öte yandan Doğu Akdeniz ve Yunanistan ile olan ilişkilerde mevcut durumun bir tasviri yapılmadan yine jenerik ifadeler kullanılmaya devam edilmiş: “Komşularımızla sorunlarımızı barışçıl yolları çözecek bir yaklaşım benimseyeceğiz”.

Metinde yer alan muğlak ifadeler ve strateji yoksunluğu, özellikle Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine dair olan kısımlarda daha açık bir şekilde görülebilir. İfade aynen şu şekilde; “Azerbaycan ile kardeşlik bağlarımızı karşılıklı güven esasına dayalı olarak daha da güçlendireceğiz”. İlk bakışta bu ifadede hiçbir sorun yok. Ancak iki ülke arasındaki ilişkileri, Karabağ zaferinin oluşturduğu yeni bölgesel denklem ve bağlam dikkate alınmadan, sadece “kardeşlik bağı” üzerinden okuduğunuzda elinizde stratejisi olmayan diplomatik bir ifade kalıyor. Bu yaklaşımın bir benzerini Kıbrıs meselesinde de görmek mümkün. Son yıllardaki gelişmeler dikkate alınmadan, Kıbrıs meselesinde adil ve kalıcı barışı “iki eşit yönetim” paradigmasına hapsettiğinizde, Batı’ya göz kırpan bir dış politikadan başka bir politika elinizde kalmıyor. Bu bakımdan ortak politikalar metninin ilginç bir dili var.

Altılı Masa toplantısı
CHP, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi genel başkanları, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in ev sahipliğinde toplandı. (İYİ Parti/AA, 26 Ocak 2023)

 

Geçmişin Tartışmalarını Gündeme Almak

Afrika meselesinde daha açık bir şekilde kendini gösteriyor söz konusu yaklaşım. Metin, Afrika’yı “sadece temsilcilik açılan” bir alan olarak görmeyeceğiz diyor. Yani mevcut politikanın sadece nicelik üzerine bina edildiğini ifade ediyor. Halbuki masanın da bir parçası olan Davutoğlu’nun bu konuyu ne kadar önemsediği geçmişteki birçok açıklamasında ilk fark edilen hususların başında geliyor. Türkiye-Afrika zirvelerini yapacağız diyor metin; sanki yapılmıyormuşçasına. Akla şu soru geliyor? Acaba genel başkanlar bu metni okumadılar mı? Öyle olacak ki metinde Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Diplomasi Akademisi açılacağından bahsediliyor. Bu kısım oldukça ilginç zira şu alıntı Diplomasi Akademisinin internet sayfasından;

“Diplomasi Akademisi, 22 Ocak 1968 tarihinde Dışişleri Akademisi adıyla kurulmuş; 24 Haziran 1994 tarih ve 4009 sayılı ‘Dışişleri Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’ ile ‘Dışişleri Eğitim Merkezi’ adını almış, 2010 yılında 6004 sayılı ‘Dışişleri Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’ ile bugünkü ismi olan ‘Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanlığı’ haline dönüştürülerek görev alanı genişletilmiş ve Bakanlığın yardımcı hizmet birimlerinden birisi olarak yeniden yapılandırılmıştır. 10 Temmuz 2018 tarihli 3 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bu yapılanması korunmuştur.”

Görünen o ki altılı masanın dış politika kurmay heyeti bu bilginin farkında dahi değil. Bu durumun basit bir hata değil, metindeki mekanik dil ve yaklaşımın bir sonucu olduğunu söylemek mümkün. Dışişleriyle ilgili metinde, yapılan “sınav” meselesinin objektiflik vaadiyle çerçevelenmesi ise kanaatimce bakanlık bünyesindeki sınav sistemini icra eden heyete bir saygısızlık ya da hakaret olarak görülebilir.

Savunma, güvenlik ve terörle mücadele konusunda da benzer bir strateji yoksunluğu sorunu var. Özellikle savunma politikaları bahsinde savunma meselesini bir siyaset ve stratejisi meselesi olarak görmek yerine son derece teknik bir alana indirgeyerek ele alma yaklaşımı söz konusu. Aynı jenerik ve genel ifadeler savunma politikaları kısmında da stratejinin önüne geçiyor. Savunma politikalarındaki ana bağlam sivil-asker ilişkileri üzerinden veriliyor. Kuvvet komutanlıklarının yeniden Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanması vaadi, eskinin yeniden inşasından başka bir durum değil. Bu bağlamda milli savunma politikasını yeniden TSK’ya indirgeyen bir yaklaşım görülüyor. Bugünü, hele hele yarını, yarının güvenlik ortamını, savaşın değişen karakterini dikkate almadan son derece yavan ve bugüne dair klişe tartışmaları ortak politika vaadi olarak sunan bir yaklaşım söz konusu. Savunma sanayii konusu ise metinde sektörel analiz başlığı altında ele alınırken, stratejik bir yol haritası sunmaktan oldukça uzak. Türkiye’nin askeri gücünü nasıl konsolide edeceksiniz, Türkiye’nin küresel savunma pazarında nasıl bir oyuncu olmasını amaçlıyorsunuz, hangi kritik alanlarda Türkiye’nin teknolojik otonomisini sağlayacaksınız gibi birçok soru cevapsız kalıyor. Yarına dair vizyon çizmek yerine bugünün ve geçmişin tartışmalarını gündeme getiren bir yaklaşım var söz konusu savunma sanayii bahsinde.

Bir bütün olarak ele alındığında Türkiye’yi konumlandırma noktasında iddiası olmayan stratejisiz bir dış politika perspektifi çiziliyor ortak politika metninde. Bölgesel analizlerin son derece zayıf olduğu, hatta bazı bölgelerin tamamen görmezden gelindiği (Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar vb.) bir dış politika üzerinden Türkiye’ye iddiasız bir rol biçiliyor. Küresel sistem okumasının olmadığı, Türkiye’yi küresel sistemin dönüşümüne nasıl hazırlayacaklarının cevabının verilmediği, en önemlisi de Türkiye’yi etkisiz bir ülke olarak konumlandıran bir yaklaşım, ortak politika metninin adeta özeti ve özü niteliğinde.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası