Kriter > Dosya > Dosya / Suriye |

Rusya-Ukrayna Savaşı Sonrası Değişen Dengeler: Suriye’de Kördüğüm Çözülebilir mi?


Suriye rejimi Rusya-Ukrayna Savaşı’na kadar her geçen gün siyasi ve diplomatik pozisyonunun güçlendiğini, zaman içinde yeni askeri fırsatlar meydana getirerek, krizi kendi lehine sonlandıracağını düşünüyordu. Ancak Ukrayna işgali sonrası oluşan yeni ortam Rusya’nın gücünde oluşturduğu etkilere bağlı olarak Şam’ın pozisyonunu da zayıflatıyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı Sonrası Değişen Dengeler Suriye de Kördüğüm Çözülebilir mi
Suriye Milli Ordusu üyeleri, 2019’da Türkiye'nin PKK'ya karşı başlattığı Barış Pınarı Harekatı'nı desteklemek için Suriye'nin Rasulayn bölgesine girmeye hazırlanıyor. (Hüseyin Nasır/AA, 11 Ekim 2019)

Suriye krizine ilişkin olarak 2020’nin ilk çeyreğinden bu yana diplomatik ve askeri açılardan kritik gelişmeler yaşanmıyor. Türkiye’nin Şubat 2020’de Suriye rejimine dönük olarak başlattığı askeri operasyon ve sonrasında Türkiye ile Rusya arasında imzalanan mutabakat ile İdlib’de yeni ateşkes hatları ve denge oluşmuştu. Bu tarihten sonra Suriye’de yeni bir geniş çaplı askeri harekat gerçekleşmedi. Dolayısıyla Suriye’de silahlı mücadele yürüten aktörlerin kontrol ettikleri bölgeler arasındaki sınırlarda herhangi bir değişim olmadı. Mart 2020’den bu yana çatışma seviyesinde önemli bir azalma gözlense de birkaç istikrarsızlık unsurunun varlığını koruduğu görülüyor. Bunlar arasında; İdlib’de rejim ve muhalifler arasında ateşkes hatları üzerinde gerçekleşen karşılıklı saldırılar, Rusya’nın İdlib’e dönük hava saldırıları, YPG/PKK ve DEAŞ’ın farklı alanlarda gerçekleştirdikleri terör eylemleri, Fırat’ın doğusunda YPG/PKK ve muhalifler arasında zaman zaman artan gerginlik, Dera’da yaşanan istikrarsızlıklar sayılabilir. Suriye krizinin siyasi çözüm boyutuna bakıldığında da benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. Eylül 2019’da Astana süreci kapsamında Suriye’nin yeni anayasasını hazırlamak üzere Suriye rejimi, Suriyeli muhalifler ve tarafsız sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan 150 kişilik Suriye Anayasa Komitesi oluşturulmuştu. Komite son olarak Haziran 2022 başında Cenevre’de 8. toplantısını gerçekleştirdi. Ancak geçmişteki görüşmelerde olduğu gibi bu toplantıda da taraflar hiçbir ilerleme kaydedemediler.

Suriye’de askeri anlamda bir denge oluşmuş olsa da siyasi çözüm sürecinde ilerleme sağlanamıyor olmasının iki temel nedeni olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi Suriye rejiminin krizi askeri yollarla sonlandırma yönündeki inancının devam etmesidir. Suriye rejimi, Suriyeli muhaliflerin son kalesi olarak görülen İdlib’i kontrol altına alabilirse, Suriye muhalefetini temsil edecek hiçbir silahlı unsurun kalmayacağını ve sahada gücü kalmayan muhaliflerin de siyasi çözüm masasında büyük tavizler alamayacağını düşünüyor. Şam bu nedenle İdlib askeri olarak kontrol altına alınmadan siyasi çözüm konusunda adım atmak istemiyor. Suriye rejiminin siyasi çözüm sürecindeki uzlaşmaz tavrının ikinci nedeni ise zamanın Şam lehine işliyor olması. Zira, Batı ve Körfez ülkeleri Suriye krizine olan ilgilerini kaybetti, hatta bazı ülkeler Şam ile ilişkilerini normalleştirmeye bile başladı. Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Umman’ın ardından Ürdün de Suriye ile ilişkilerini normalleştirirken, iki ülke yetkilileri ve liderleri arasında görüşmeler de yapılıyor. Henüz tam anlamıyla bir meşruiyet tanınmamış olsa bile Arap dünyasının iki lider ülkesi Suudi Arabistan ve Mısırlı üst düzey yetkililer de Suriyeli muhatapları ile bir araya gelerek normalleşme sinyalleri verdi. Bu süreç Suriye rejiminin Arap Birliği’ne döneceği tartışmalarını da beraberinde getirdi. ABD, Mısır doğal gazı ve Ürdün elektriğinin Suriye üzerinden Lübnan’a ulaşmasını öngören projeye itiraz etmedi ve projede yer alan ülkelere yaptırım uygulamadı. Dolayısıyla Suriye rejiminin Rusya ve İran desteği ile ülke içindeki konumunu korudukça yavaş da olsa siyasi ve diplomatik pozisyonu yakın döneme kadar güçlenmişti.

 

Beklenen İran Desteği

Suriye rejimi adına bu olumlu süreç, Rusya’nın Ukrayna işgaline kadar devam etti. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkilerinin en fazla hissedildiği ülkelerin başında Suriye geliyor. Zira Rusya, Suriye krizinin seyrinin belirlenmesinde rolü olan tüm iç ve dış aktörler arasında en fazla etkiye sahip ülke. Ukrayna işgali, Rusya açısından beklentilerin aksine uzun süreli bir yıpratma savaşına dönüşmüş durumda. Bu durum Rusya’nın askeri ve ekonomik olarak yıpranmasını, kaynaklarını Ukrayna sahasına kaydırmasını da beraberinde getirdi. Rusya’nın Suriye’deki gücünün esas kaynağını hava kuvvetleri oluşturuyor. Bu açıdan Rus ordusunun anlamlı bir güç kaydırmasından bahsetmek henüz mümkün değil. Ancak Rusya ihtiyaç nedeniyle Suriye’de tecrübeli ve nitelikli askeri personelinin bir kısmını Ukrayna’ya çekerken, Suriye’deki kara unsurlarını da kritik gördüğü noktalara doğru kaydırdı. Bunun yanı sıra Suriye’nin doğusunda etkili olan Rus paralı askeri şirketi Wagner savaşçılarının bir kısmının Ukrayna sahasına geçtiği görülüyor. Beşar Esed’in Mayıs sonunda Tahran’a gerçekleştirdiği ziyaret de bu bağlamda ele alınabilir. Rusya’nın Suriye’den güç kaydırmasından çekinen Esed, İran’dan daha fazla destek alma beklentisi içinde.

Ukrayna işgalinin etkilerine bağlı olarak Suriye’de kısmi bir güç boşluğu oluşunca Türkiye, İran, İsrail gibi bölgesel aktörler Suriye’de yeni hamleler çabası içine girdi. Suriye rejimi bölgelerinde, Rusya’nın bıraktığı boşluğu İran ve desteklediği milis güçler doldurmaya başladı. Bu durum İsrail’de güvenlik tehdidi algısını güçlendirdi ve buna bağlı olarak son aylar içinde İsrail’in Suriye’de İran destekli gruplara dönük hava saldırılarında artış ortaya çıktı. Türkiye ise Suriye’de birinci önceliği olan YPG/PKK ile mücadele açısından daha uygun şartların oluştuğunu düşünerek Suriye’ye yeni bir sınır ötesi askeri harekat için hazırlıklarını başlattı.

Her üç gelişme de Suriye rejimi üzerindeki baskıyı artırıyor. Şam, bağımlı olduğu Rusya ve İran arasındaki rekabetten faydalanarak, biri ile sıkıntı yaşadığında diğerine yakınlaşarak kendi otonom alanını oluşturmaya çalışıyordu. Ancak son gelişmeler Esed rejimini giderek daha fazla İran’a bağımlı hale getiriyor. İsrail’in artan hava saldırıları da Suriye rejimini güney bölgelerde askeri baskı altına alıyor. İsrail, Haziran içinde gerçekleştirdiği hava saldırılarında Şam Havalimanını hedef alarak kullanılamaz hale getirdi. Dolayısıyla bu saldırılar sadece Suriye rejiminin kara gücünün önemli bir kısmını oluşturan İran destekli milis grupları değil doğrudan Şam’ın çıkarlarını da hedef alıyor.

Suriye-Türkiye Sınır hattı, İNFO

Türkiye’nin Olası Operasyonu

Esed rejimi, Türkiye’nin Suriye’de YPG/PKK’ya dönük olası sınır ötesi harekatını da kendi aleyhine bir gelişme olarak okuyor. Esas itibarıyla Türkiye bu harekat ile Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü açısından büyük risk oluşturan YPG/PKK ile mücadelede kritik bir hamlede bulunacak. Bu açıdan Şam ile Ankara’nın paralel bir bakışa sahip olduğu söylenebilir. Suriye rejimi de YPG/PKK’nın federal bölge taleplerini kırmızı çizgi olarak görüyor. Şam bu bağlamda, ABD’yi Suriye’den çekilmeye zorlamaya ve YPG/PKK’nın maksimalist hedeflerine ulaşmasını engellemeye çabalıyor. Buna karşın Şam için birinci öncelik YPG/PYD ile mücadele değil. Esed rejimi, Suriyeli muhalifleri askeri olarak yenebilirse YPG sorununun daha kolay çözüleceğini, ABD’nin askerlerini çektiği noktada YPG’nin kendi güdümü altına gireceğini düşünüyor. Suriye rejimi bu nedenlerle birinci mücadele alanı olarak İdlib başta olmak üzere Suriyeli muhaliflerin kontrol ettikleri alanları görüyor. Dolayısıyla Şam, Türkiye’nin Suriye harekatlarına, YPG’nin maksimalist taleplerinin engellenmesi olmaktan çok Suriyeli muhaliflere alan açılması, muhaliflerin güçlenmesi olarak bakıyor. Hatta geçmişteki örneklerde olduğu üzere, Türkiye’nin olası askeri harekatları öncesi ve sırasında YPG ile iş birliği içine bile giriyor.

İran’ın da Şam ile benzer bir algısının olduğunu söylemek mümkün. Tahran, bölgede Ankara ile yürüttüğü rekabet çerçevesinde, Türkiye’nin sahada güç kazanmasını kendi çıkarları aleyhine bir genişleme olarak görüyor. İran’ın askeri harekata karşı çıkmasının altında yatan özel bir neden de söz konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’ye operasyon sinyali veren açıklamasında “Tel Rıfat ve Münbiç’in terör unsurlarından temizleneceğini” belirtmişti. Tel Rıfat, İran açısından hassas bir yerleşim birimi. Zira Tel Rıfat’ın hemen yakınında İran destekli milis güçlerin etkili olduğu ve Şii kökenli nüfusun yaşadığı iki yerleşim Nubl ve Zahra bulunuyor. İran, Tel Rıfat’a muhtemel bir operasyonu hem bu yerleşimler hem de Halep şehir merkezi üzerindeki Türkiye ve Suriyeli muhaliflerin baskısının artması olarak görüyor. Bu nedenlere bağlı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın operasyon açıklamasının akabinde Şam ile PYD arasında müzakereler gerçekleşti ve YPG, ateş hatlarına rejim bayrakları çekerken, İran destekli milisler ile rejim güçleri muhtemel operasyon bölgelerine YPG’ye destek amacıyla gönderildiler.

Rusya’nın bakışı ise bu iki aktöre göre farklılık arz ediyor. Rusya açısından birinci öncelik Şam’ın otoritesini tüm Suriye topraklarında egemen kılmak. Moskova bu çerçevede Türkiye’nin askeri harekat baskısını kullanarak YPG’yi operasyon bölgelerinden çekilip, bölgeleri Suriye rejimine devretmeye zorluyor. Ancak Rusya arabuluculuğunda gerçekleşen Şam-YPG müzakerelerinde anlaşma sağlanamadı. YPG, bu bölgeleri Şam’a terk etmeyi kabul etmiyor, Suriyeli muhaliflere karşı birlikte mücadele vermeyi teklif ediyor. YPG’nin sözde lideri Mazlum Kobane “askeri operasyon durumunda Türkiye'ye karşı Suriye hükümet birlikleri ile koordinasyon içinde olacaklarını ve birlikte çalışmaya olumlu baktıklarını” dile getirdi. Hatta YPG, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine olası bir askeri harekat düzenlemesi durumunda Şam yönetiminin Türk savaş jetlerine karşı hava savunma sistemlerini kullanmasını bile istedi. Dolayısıyla Rusya, Türkiye baskısı sayesinde YPG alanlarını Şam’a devretme çabalarında ilerleme kaydedememiş durumda. Rusya geçmişte olduğu üzere Türkiye’nin sınırlı askeri harekatına karşı durmayabilir. Burada Moskova açısından belirleyici faktör, Rusya açısından kritik öneme sahip olmayan Tel Rıfat veya Münbiç gibi alanlara karşılık Türkiye-Rusya ilişkisinde Suriye’yi aşan boyutta ortak çıkarların varlığıdır.

ABD’nin Türkiye’nin muhtemel operasyonuna yaklaşımı ise ilginç bir şekilde Suriye’de rekabet içinde olduğu Rejim, İran ve Rusya ile paralellik gösteriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı “Türkiye'nin Suriye’de olası bir yeni harekatının bölgesel istikrarı baltalayacağı ve DEAŞ’a karşı mücadelede zorlukla elde edilen kazanımları riske atacağını” açıkladı. ABD’nin Suriye’de en büyük beklentisi statükonun korunması ve mevcut dengeler üzerinden bir siyasi çözüme ulaşılması. Bu noktada PYD/YPG’nin kontrol ettiği alanlardaki etkisini/varlığını ve rejime dönük ekonomik yaptırımları koz olarak görüyor. ABD, Türkiye’nin Tel Rıfat ve Münbiç’ten sonra Fırat’ın doğusundaki YPG bölgelerine yöneleceğini düşünüyor. Bu da ABD’nin YPG eliyle kontrol ettiği bölgeler üzerinden Suriye’nin geleceğinde rol sahibi olma, YPG bölgelerine mümkün olursa siyasi statü kazandırma çabalarının altını oyuyor. ABD ayrıca Türkiye’yi durduramaması halinde PYD/YPG’nin Rusya ve Şam’a yakınlaşmasından da çekiniyor.

Suriye rejimi Rusya-Ukrayna Savaşı’na kadar her geçen gün siyasi ve diplomatik pozisyonunun güçlendiğini, zaman içinde yeni askeri fırsatlar meydana getirerek, krizi kendi lehine sonlandıracağını düşünüyordu. Ancak Ukrayna işgali sonrası oluşan yeni ortam, Rusya’nın gücünde oluşturduğu etkilere bağlı olarak Şam’ın pozisyonunu da zayıflatıyor. Ukrayna işgali sonrası Şam’ın normalleşme adımlarında duraksama yaşandığı, ABD ve İsrail’in hem rejim hem de İran üzerindeki baskıyı artırdığı görülüyor. Bunlara ek olarak Dera bölgesinde artan istikrarsızlıklar ve zaten büyük zorluk içindeki Suriye ekonomisinin derin bir kriz içine sürüklendiğini de eklemek gerek. Bütün bu gelişmeler, uzun süredir tam bir kördüğüm içinde olan Suriye krizinde yeni gelişmeleri ve güç dengelerinde değişimi beraberine getirebilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası