Kriter > Ekonomi |

Kalkınma İçin Etkin Yönetişim ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi


Cumhurbaşkanlığı sistemini içeren Anayasa değişikliğine dair Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla Türkiye resmen referandum sürecine girdi. 16 Nisan’a kadar devam edecek kampanya sürecinde Cumhurbaşkanlığı sisteminin ağırlıklı olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkileri düzenleme biçimi ve kuvvetler ayrılığı tartışmaları muhtemelen gündemde öne çıkacak.

Kalkınma İçin Etkin Yönetişim ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi

Cumhurbaşkanlığı sistemini içeren Anayasa değişikliğine dair Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla Türkiye resmen referandum sürecine girdi. 16 Nisan’a kadar devam edecek kampanya sürecinde Cumhurbaşkanlığı sisteminin ağırlıklı olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkileri düzenleme biçimi ve kuvvetler ayrılığı tartışmaları muhtemelen gündemde öne çıkacak.

Siyasi açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanlığı sistemi, Türk siyasi hayatında kurumsal vesayet mekanizmalarının devreden çıkacağı ve demokratik meşruiyetin doğrudan yönetime yansımasıyla yönetimde etkinliğin artacağı yeni bir sistemi yansıtması açısından büyük bir paradigma değişimini ifade ediyor. Devlet-millet bütünleşmesinin kurumsal ve kalıcı biçimde gerçekleşmesine imkan sağlayacak, bürokratik direnç kaynaklarını kıracak, birçok alanda hızlı ve etkin karar alınmasına olanak verecek ve sosyolojik dinamikleri yönetime hızla yansıtacak bir yönetişim sisteminin inşası için adım atılmış olacak.

Yasama, yürütme ve yargı erklerinin kesin çizgilerle birbirlerinden ayrılması, koalisyon hükümetlerine son verilip yönetimde istikrarın sağlanması, bakanların uzman-teknokratik isimlerden seçilebilmesi, yönetsel sorumluluk ve hiyerarşinin net olması gibi avantajlar Cumhurbaşkanlığı sisteminin performans avantajları olarak sayılabilir.

Buna bir de Türkiye’nin mevcut siyasi sisteminde bürokrasiyi kilitleyen “seçilmiş cumhurbaşkanı seçilmiş başbakan” anomalisinden kurtulma unsuru eklendiğinde bu paradigmatik değişimin ortaya çıkaracağı büyük potansiyel daha iyi anlaşılabilir.

Yönetişimde Köklü Dönüşüm

Kapsamlı Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi, yalnızca yasama ve yürütme sistemi ile hukuki üst yapının değişmesi olarak algılamak yeterli olmaz. Cumhurbaşkanlığı sistemi Türkiye’nin başlıca ekonomi kurumları ve yönetişim anlayışının da köklü biçimde değişmesine yol açarak sosyoekonomik kalkınma ve toplumsal refah artışı anlamında önemli katkılar sunmaya namzet. Bu sistemle ekonomi yönetiminin temel kurumları arasında koordinasyonun iyileştirildiği, katılımcı karar alma mekanizmalarının öne çıktığı, piyasa mekanizmasının daha etkin ve şeffaf işlediği, büyük piyasa aktörlerinin KOBİ’leri ezmelerine müsamaha gösterilmediği, bölgesel ve sosyal gelir dağılımının daha adil olması için kamu politikalarının devreye girdiği bir ekonomik yapının temelleri atılacak. Bu anlamda Türkiye’nin son on beş yıllık ekonomik istikrar hikayesine rağmen yapısal dönüşüm anlamında bir türlü halledemediği köklü sorunlarının çözümü için uzun vadeli ve sürdürülebilir stratejilerin üretilmesine uygun bir yönetsel ortam oluşacak.

Türkiye ekonomisinin Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nden 15 Temmuz darbe girişimine kadar devam eden bir dizi siyasal sarsıntı sonrasında mütevazı bir büyüme patikasına oturması sonucu ekonomik kalkınma tartışmalarının odak noktası sürdürülebilir büyüme olarak netleşti.

Önümüzdeki dönemde öne çıkacak temel politika öncelikleri ise şöyle özetlenebilir:

  • Cari açığı kalıcı olarak düşürmeye odaklı maliye, para, kur ve tedarik politikalarının bütünlüklü ve koordineli biçimde geliştirilmesi
  • Yüksek katma değerli sektörlerde tatmin edici düzeyde olmayan üretim ve ihracat potansiyelini yükseltme hedefine yönelik sektörel mikro stratejilerin hızla uygulanması
  • Büyüme odaklı bir maliye politikasıyla sınai-teknolojik üretim ve ihracat yapan piyasa oyuncuları üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması
  • Girişimcilik iklimi ve verimliliğin geliştirilmesi için yatırım ortamı ve şirket bazında yönetişim kapasitesinin artırılmasına yönelik adımlar atılması
  • Enerji maliyetlerinin düşürülmesi için yerli enerji kaynakları başta olmak üzere nükleer ve yenilenebilir enerji çeşitliliğinin artırılması, enerji depolama sorununun çözülmesi
  • Büyüme finansmanının ağırlıklı olarak iç tasarruflarla yapılabilmesi için yerel tasarrufları yatırımlarla buluşturacak yeni finansal enstrümanların geliştirilmesi ve katılım ekonomisinin özendirilmesi
  • Ekonomik hayata dair hukuki ve kurumsal altyapının güçlendirilmesi amacıyla girişimcilerle iletişim halinde yapısal reformların hayata geçirilmesi
  • Mesleki eğitim ve yükseköğretim reformu ile üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirerek beşeri sermaye açıklarının giderilmesine odaklanılması
  • Farklı sektörlerdeki özel tekellerin kırılması ve verimlilik artışlarını tetikleyecek rekabet ortamının güçlendirilmesi
  • Bölgesel teşviklerin ürün ve sektör bazında etkin takibi yapılarak kalkınma ivmesinin ülke sathına yayılması ve gelir dağılımı eşitsizliklerinin azaltılması
  • Bölgesel kalkınma ajanslarının küresel muadilleri düzeyinde performans göstererek rekabetçi bir biçimde bölgesel kalkınmayı tetiklemelerinin sağlanması

Yeni Kalkınma Hikayesi

İşte bu temel öncelikler bağlamında Türkiye’nin orta gelir tuzağına takılmayıp reel ekonomi odaklı bir yeni kalkınma hikayesini hızla gerçekleştirebilmek için Cumhurbaşkanlığı sisteminin sağlayacağı yüksek kurumsal yönetişim ve koordinasyon kapasitesine şiddetle ihtiyacı bulunuyor. 2000’li yılların başlarından itibaren uygulanan ve makroekonomik/finansal istikrar yanında mali disiplin, yüksek doğrudan yabancı sermaye ve portföy akışları ile kamu altyapı yatırımlarına dayalı kalkınma hikayesinin Türkiye’yi geleceğe taşıyamayacağı açık.

Küresel ekonomideki durgunluk ve düşen talep eğilimleri ışığında özellikle yükselen ekonomiler tarafından agresif biçimde uygulanan büyümeyi artırıcı sanayi, teknoloji, AR-GE ve insan Cumhurbaşkanlığı sisteminin cari ekonomi-politik güç dengeleri açısından en önemli yansımaları devlet-özel sektör ilişkilerinin normalleşmesi, özel tekellerin kırılması, ekonomi üzerinden siyasi operasyonların engellenmesi ve kalkınma odaklı bir rekabet ortamının oluşması olacak. kaynağı yönetimi politikalarının Türkiye’de de süratle devreye girmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Ancak ekonomi yönetimindeki mevcut kurumsal mimari ve düşük koordinasyon kapasitesi ile bu kapsamlı dönüşüm politikalarının hayata geçirilmesinin kolay olmadığı özellikle 2013 yılından bu yana ortaya konan inişli çıkışlı performansla açıkça görüldü.

Fiyat istikrarı ile mali disiplini koruyarak işsizliği düzenli biçimde düşürecek istihdam dostu, sürdürülebilir, kapsayıcı ve adil bir büyüme modelinin oluşturulması için para, maliye, sanayi, teknoloji, insan kaynağı, tarım, eğitim ve yatırım gibi farklı politika alanlarının etkin bir eşgüdümle yönetilmesi gerekiyor. Küresel ekonomide kur savaşları, yeni korumacılık, teknolojik rekabet, enerji ve jeopolitik etki alanı çatışmaları kızışırken, Ortadoğu’da birçok çökmüş devletin oluşturduğu istikrarsızlık ve enerji savaşları süregiderken zayıf bir ekonomik koordinasyon mimarisiyle yol alma şansımız yok.

Yönetişim Mimarisinde Reform

Yapısal dönüşümde uzun vadeli başarı için hem iç uyum, koordinasyon ve kurumsal bütünlük hem TÜSİAD benzeri baskı ve çıkar gruplarına karşı yüksek politika özerkliği hem de küresel ekonomideki çok yönlü gelişmeleri bütünlüklü olarak analiz edip dinamik tepkiler verebilmek açısından dönüştürücü gücü yüksek bir yönetişim mimarisini oluşturmak zorundayız. Reel ekonomi, sınai üretim, tarım ve bilgi teknolojileri gibi sektörler arası koordinasyon gerektiren alanlarda böyle bir mimari ancak ekonomiden sorumlu bakanlıkları, bürokratik ve düzenleyici kuruluşları güçlü bir koordinasyon çatısı altında birleştiren ve güçlü siyasi iradeyle desteklenen Cumhurbaşkanlığı sistemiyle hayata geçirilebilir.

Mevcut sistemde başbakanlık ve ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı tarafından koordine edilen ekonomi yönetimi aralarında hiyerarşik bir ilişki bulunmayan bakanlıklar, Merkez Bankası ve düzenleyici bürokratik kuruluşların konu bazında iş birliğine gittikleri dağınık bir yapıya sahip. Fakat kurumsal bir rekabet içinde bulunan ve mevcut statülerini korumaya odaklanan bürokratik kurumların birçok alanda birbirlerini tıkadıkları ancak bağlı oldukları üst siyasi otoritenin direktifleriyle kimi zaman kerhen iş birliği yaptıkları da biliniyor. Siyasi otoritede bir zayıflama ya da konjonktürde bir bozulma sinyali alındığında klasik bürokratik çatışmalar ve dirençler kolaylıkla su yüzüne çıkıyor. Yıllardır devam eden tek parti iktidarlarına rağmen klasik bürokratik vesayet reflekslerinin halen muhafaza edildiği bir yapı göze çarpıyor.

Türkiye’nin kamu yönetimi geleneğinde Doğu Asya’nın kalkınmacı devletlerinde görülen (Japonya’daki Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı benzeri) “süper bakanlık” örnekleri de bulunmadığı için yönetsel merkezileşmeye gidilerek koordinasyon sorunlarının çözülmesi ancak Cumhurbaşkanlığı sistemiyle siyasi sistemin tepesinde bir yeniden yapılanmayla mümkün olabilir. Bu doğrultuda ekonomi ve sosyal kalkınma politikalarını yürüten mevcut bazı bakanlıkların birleştirilmesiyle yükseköğretim, tarım ve kırsal kalkınma ile bilişim ve bilgi ekonomisinin stratejik alanlarına odaklanan yeni kurumsal yapılar oluşturularak daha entegre bir yapı kurulabilir. Ekonomik karar alma ve uygulama süreçlerini hızlandırmaya odaklı yükselen ekonomilerdeki büyüme dostu kurumsal mimari örneklerinden ilham alınarak bu bağlamda farklı yönetsel modellerin gündeme alınması mümkün.

Ekonomik Vesayetin Gerilemesi

Cumhurbaşkanlığı sisteminin cari ekonomi-politik güç dengeleri açısından belki de en önemli yansımaları devlet-özel sektör ilişkilerinin normalleşmesi, özel tekellerin kırılması, ekonomi üzerinden siyasi operasyonların engellenmesi ve kalkınma odaklı bir rekabet ortamının oluşması olacak. Türkiye’de parlamenter rejimin parçalı ve dağınık yapısının, TÜSİAD gibi siyasi otoriteyi ekonomik vesayet altında tutarak imtiyazlı şartlarda zenginleşmeyi hedefleyen baskı gruplarına sağladıkları boşluklar ancak Cumhurbaşkanlığı gibi güçlü bir yönetim sistemiyle doldurulabilir.

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, küresel sermaye ile kurdukları simbiyotik ilişkiler üzerinden yerel siyaseti tasarlamaya alışan büyük holdingleri kalıcı olarak gerçek piyasa aktörlerine dönüştüreceği, ekonomi üzerinden siyasi operasyon heveslerini tamamen kıracağı ve rekabetçi bir yapıda verimlilik ile refah artışlarının önünü açacağı için çok değerli. Bu yüzden 16 Nisan’da halkoyuna sunulacak Anayasa değişikliğinin hayati önemi doğrultusunda gayret etmek gerekiyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası