Kriter > Dış Politika |

Brezilya’yı “Hizaya Sokma”ya Gelen Lider: Jair Bolsonaro


Brezilya’da başkanlık seçimlerinin ikinci turunu beklendiği gibi ABD başkanına fikri benzerliği sebebiyle “tropiklerin Trumpı” olarak adlandırılan aşırı sağcı Jair Bolsonaro kazandı.

Brezilya yı Hizaya Sokma ya Gelen Lider Jair Bolsonaro
Brezilya anayasasının 30. yıldönümü kutlama töreni öncesinde Brezilya Başkanı Jair Bolsonaro, 6 Kasım 2018.

Dünya siyasetinde tuhaf vaatler ve diplomatik teamülleri hiçe sayan söylemleriyle ön plana çıkan 21. yüzyılın popülist liderler kulübünün son üyesi Brezilyalı aşırı sağcı politikacı Jair Bolsonaro oldu. Brezilya’da 28 Ekim Pazar günü düzenlenen başkanlık seçimlerinin ikinci turunu beklendiği gibi ABD başkanına fikri benzerliği sebebiyle “Tropiklerin Trumpı” olarak adlandırılan Sosyal Liberal Parti (PSL) adayı Jair Bolsonaro kazandı. Aşırı sağcı lider oyların yüzde 55,2’sini alırken rakibi İşçi Partisi’nin (PT) solcu adayı Fernando Haddad yüzde 44,8’de kaldı. 1 Ocak 2019’dan itibaren Planalto Başkanlık Sarayı’nda oturmaya hak kazanan Bolsonaro zaferini “Brezilya’nın kaderi değişti!” cümlesiyle özetledi ve on dört sene iktidarda kalan solcu PT’yi kastederek “ülkenin solla flörtünün bittiğini” duyurdu. Son yıllarda PT’ye yönelik yargı darbeleriyle dengesiz bir silüete bürünen Brezilya ekonomisinin sahipleri olan finans-kapital çevreleri yeni başkanı “istikrar” havası oluşturarak selamlarken ilk kutlama Washington’dan geldi. ABD Başkanı Donald Trump kendisinin Brezilya şubesi olarak gösterilen Bolsonaro’yu arayarak “ilk resmi tebriki sunan lider” onuruna nail oldu. Peki, ABD neden Brezilya’nın yeni liderini bu kadar mutlulukla karşıladı?

Sam Amca’dan Xi Amca’ya

Küresel ana akım basın organlarının sansasyonel haberler için karikatürize ederek “deli” olarak yansıtmaya gayret ettiği Bolsonaro aslında oldukça rasyonel adımlar atan fakat bunu medyatik şekilde dile getiren bir lider. Eski bir yüzbaşı olarak 1964-1985 arasındaki askeri diktatörlük döneminden övgüyle söz eden ve şiddete karşı daha fazla şiddet prensibiyle “beyaz Brezilyalılar”ı silahlandıracağını vaaz eden Bolsonaro’nun tek hedefi var: Brezilya’yı yeniden ABD emperyalizminin küresel politikalarına entegre etmek.

Bu menzilde izleyeceği yol ise içeride Latin Amerika’nın Beyaz Saray’a kafa tutan iktidarlarına (Evo Morales’in Bolivya’sı, Nicolas Maduro’nun Venezuela’sı vb.) alternatif bir model oluşturmak, dışarıda da Trumpvari diplomasisiyle ülkeyi yeniden CIA’in üssü haline getirmek.

Ülkenin sahibi olduğu iddiasındaki “beyaz Brezilyalılar”ın desteğini arkasına alan Bolsonaro’nun hedefini idrak etmek için Brezilya’nın sekiz yıllık PT iktidarında yaşadığı dönüşüme göz atmak gerek. Lula da Silva ve Dilma Rousseff’in başkanlık dönemlerini kapsayan on dört yıllık PT iktidarı döneminde Brezilya tam anlamıyla ABD yörüngesinden çıkarak “çok kutuplu küreselleşme”nin aktörleriyle yeni bir düzenin inşasına soyundu. 2002’deki başkanlık seçimlerini Lula da Silva’nın yüzde 61’le kazanmasıyla başlayan PT iktidarı Wall Street’in hiç hoşuna gitmeyen bir ekonomi politikası izleyerek “öteki Brezilyalılar”ı sisteme entegre eden bir sosyal devlet oluşturdu. ABD sermayesinin ağzının suları akarak özelleştirilmesini beklediği petrol şirketi Petrobras’ı dünya standartlarında bir enerji devi haline getiren PT petrolden gelen gelirle Brezilya’yı IMF’in kapısını çalmadan yeniden inşa etti. İçeride yoksulları kollayan PT iktidarı dış politikadaysa ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’yı Washington’ın diplomatik cehennemine çevirdi.

CIA darbelerinin olağan karşılandığı kıtada ABD’yi dışlayan iki kıtasal iş birliği örgütü “UNASUR” ve “MERCOSUR”un liderliğini üstlenen Brezilya bu yapılardan aldığı güçle Küba ambargosuna tepki göstererek Kolombiya’daki Amerikan askeri varlığına karşı çıktı. Hareket alanını bölgesel siyasetle sınırlamayan Brezilya; Çin, Rusya, Hindistan ve Güney Afrika ile BRICS’i kurarak ikinci kez ABD’ye meydan okudu. İran’ın ABD karşısında korunduğu nükleer müzakerelere Türkiye ile birlikte garantör olan Brezilya’nın solcu yönetimi Washington’ın son kırmızı çizgisini de aşarak İsrail’in 1967’deki işgali öncesi sınırlarıyla Filistin devletini resmi olarak tanıdı. Bugün Beyaz Saray’ın apaçık ekonomik savaş ilan ettiği İran ve Çin sekiz senede Brezilya’nın stratejik müttefiki haline geldi. Öyle ki ülke bir anda Sam Amca’dan çok Xi Amca’ya (Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ) yakınlık duyar haline geldi. İşte Bolsonaro böyle bir politik mirası yerle bir etme misyonuyla göreve geldi.

Brezilya'yı Trump maskesi takan bir seçmen Bolsonaro’nun seçim zaferini kutlarken, 28 Ekim 2018, Brezilya

Soya Tacının Trump’a Devri

Evanjelik değerleri savunan aşırı sağcı lider propaganda döneminden itibaren attığı her adımla CIA destekli çevrelere PT’ye benzemeyeceğinin garantisini verdi. Bolsonaro seçim sürecinde pek de alışılmadık şekilde bir yurt dışı ziyareti gerçekleştirdi. Yer olarak ise başkanlık seçimlerinde oy verecek Brezilyalı yurttaş sayısının sıfır olduğu Tayvan’ı seçti. Çin’in ulusal hakimiyet konusunda kırmızı çizgi olarak saydığı Tayvan’ın tanınmasına işaret eden bu hamle Pekin’i öfkelendirirken Washington’da sevinçle karşılandı. Neoconlar o sıralar başkan olacağına pek ihtimal verilmeyen Bolsonaro’nun ismini övgüyle zikrederken Çin ile ABD arasındaki ekonomik savaşta Brezilya’ya yeni bir rol biçilebileceği dillendirildi. Bolsonaro da bu rolü hevesle kabul ederek Pekin karşıtı söylemini artırdı.

Diplomatik mesajlarında ülke ekonomisinde artan Pekin etkisine işaret eden Bolsonaro, Çin’in Brezilya’yı satın aldığını savundu. Bir anlamda hakikat payı içeren bu önerme tersine dönmesi durumunda Brezilya için yüksek bir risk taşıyor. Ocak-Ekim 2018 verilerine göre Çin-Brezilya ticaret hacmi 75 milyar dolar değerinde. Bu oran Brezilya’nın ABD ile alışverişinin iki katı. Fakat 25 milyar dolarlık gelirle dünyanın en büyük soya ihracatçısı olan Brezilya (ikinci sırada 21 milyar dolarla ABD yer alıyor), Çin’e yoğun miktarda bu tarım ürününü satıyor. Küresel müttefiklerini yeniden belirleme sözü veren Bolsonaro’nun bu ticaretten vazgeçerek soya krallığı tacını Trump’a devretmesi olası gözükse de Çin-Brezilya ilişkilerinin seyrinin 2019’da belirlenmesi bekleniyor. Gelecek sene BRICS’in liderliğini üstlenecek olan Bolsonaro’nun Xi Jinping’e verdiği mesajlar Brezilya’nın ABD-Çin ekonomik muharebesine hazırlandığını işaret ediyor.

Petrol Ambargosu ve Petrobras

Bolsonaro’nun Washington’ı keyiflendiren ve Pekin’i de ilgilendiren bir diğer tasarruf alanı da ülkenin enerji devi Petrobras’a ilişkin. PT iktidarı döneminde yakaladığı büyümeyle Amerikan petrol şirketlerinin Latin Amerika’daki pazar payını daraltan Petrobras son dönemde Lula ve Rousseff’e yönelik yolsuzluk komplosunun bir parçası haline gelmişti. Brezilya’nın yeni başkanının seçim döneminde temizleme sözü verdiği Petrobras bugün ABD’nin İran’a yönelik petrol ambargosu için kritik önemde. Ulusal Enerji Ajansı’nın son raporuna göre Brezilya 2040’a kadar günlük petrol üretimini günde 1,8 ila 4 milyon varile çıkararak OPEC dışında ABD ve Rusya’dan sonra en büyük petrol ihracatçısı konumuna gelecek.

Senaryonun gerçekleşmesi durumunda başarıda aslan payının sahibi olan Petrobras sadece Hollandalı Shell, Norveçli Equinor, Fransız Total ve Amerikan Chevron’un tahtını sallamakla kalmayacak aynı zamanda emperyalizmin enerji projelerine de büyük bir darbe vuracak. Zira Petrobras Amerikan ambargosuna maruz kalan İran ve Venezuela’nın petrollerinin dünyaya açılmasında yardımcı olan şirketlerden biri. Brezilyalı enerji devinin en büyük alıcısı ise tahmin edilebileceği gibi Pekin yönetimi. Çinli enerji firması Sinopec’in Petrobras’la pek çok alanda ortaklığı bulunuyor. Bolsonaro’nun serbest piyasaya hiç müdahale etmeyeceğini belirterek ekonomi yönetiminin anahtarını teslim ettiği 69 yaşındaki ekonomist Paulo Guedes, Petrobras’ı “yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkması” nedeniyle özelleştirebileceklerini duyurdu. Chicago Üniversitesi mezunu olduğu için “Chicago Boy” lakabı takılan ultra-liberal Guedes’in özelleştirme planının hayata geçmesiyle birlikte ABD’yi soya ticaretinde zirveye taşımaya niyetli Bolsonaro’nun Brezilya’nın ekonomik özgürlüğünü Wall Street’e teslim edeceğini söylemek iddialı bir tespit olmayacaktır.

Latin Amerika’yı Kurtaracak Proje

Brezilya’nın aşırı sağcı başkanına uluslararası alanda tanımlanan pozisyonun bir ayağı da elbette Latin Amerika’ya dair. CIA’in arka bahçesi olarak gördüğü ve son yüzyılda sık sık darbelerle müdahale ettiği kıta siyaseti PT’nin de iktidara geldiği yıllar olan 2000’lerin başında sola kaymıştı. Anti-Amerikancılığın tavan yaptığı yıllarda başta Venezuela olmak üzere pek çok bölge ülkesi sol rüzgarın esintileriyle yeni maceralara yelken açmıştı. Fakat Obama’nın ABD başkanlığı döneminde Küba’yla sağlanan uzlaşma, Venezuela’nın Bolivarcı lideri Hugo Chavez’in ölümü ve solcu iktidarların elini güçlendiren enerji pazarındaki gerileme Latin Amerika için karşı devrim sürecinin fitilini ateşledi. Bugün Nikaragua, Venezuela ve Küba’da ayakta durmaya çabalayan ABD karşıtı iktidarlar ekonomik ambargonun yarattığı kriz sarmalı ve CIA destekli muhalefetin sokak gösteriyle en zor dönemlerini yaşıyor. Pentagon sarstığı ancak dışarıdan yıkmayı başaramadığı solcu yönetimleri iç kamuoyunu kazanarak indirmeyi amaçlıyor. Bunun için de tıpkı Latin Amerika solunu eleştirerek Çin’in bölge hakimiyetini baltalayan Bolsonaro’nun Brezilya’sı gibi ekonomide Wall Street’e bağımlı, dışarıda ABD’ye sadık bir rol model rejime ihtiyaç duyuyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası