Türkiye’nin yerli savunma sanayiine yaptığı yatırımlar yalnızca ulusal güvenliğin korumasında daha esnek çözüm imkanları sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda ülkenin diplomatik ve ekonomik etkinlik ve esnekliğini de artırıyor. Son on yılın verilerine göre savunma sanayii sektörünün yaptığı ihracat yüzde 200’den fazla arttı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle 2035’te sektör ihracatının yüzde 425 seviyesinde artarak, rahatlıkla 11 milyar dolar seviyelerine gelebileceğini ifade etmiştir. Halihazırda genel ihracat içindeki payı yüzde 3,5 civarında olan savunma ve havacılık ihracatının, önümüzdeki yıllarda payını en hızlı artıracak sektör olması bekleniyor. Savunma ve havacılık sektöründe Türkiye’nin sofistike ürünler ortaya koyması ve söz konusu ürünlere yurt dışından gösterilen ilgi önümüzdeki yıllarda ihracat payında ileri teknoloji ürünlerin payının artacağına işaret ediyor.
Kara Araçları
Türkiye’nin savunma ihracatında kara araçları satışı önemli bir rol oynuyor. Yerli savunma sanayii, yalnızca Türk Kara Kuvvetleri’nin yoğun ihtiyaçlarını sağlamakla kalmayıp, uluslararası alanda da platform satışı gerçekleştirilirken, bu alanda özellikle Türkiye’nin ürettiği ve kendi operasyonlarında kullandığı zırhlı araçlar öne çıkıyor. Türk güvenlik güçlerinin uzun yıllardır başta terörle mücadele ve sınır güvenliğinin sağlanması olmak üzere çok çeşitli görevlerin icrasında kullandığı zırhlı araçlar, operasyon alanındaki performanslarından ve uygun maliyetlerinden dolayı yabancı ülkeler tarafından tercih edilmekte. Ağustos 2021 itibariyle Türk üretimi bin 500’den fazla zırhlı aracın 8 yıl içinde 15 farklı ülkeye ihraç edildiği ve Katar, Kuveyt, Macaristan, Şili, Özbekistan, Senegal örneklerinde olduğu gibi farklı coğrafyalardaki ülkeler tarafından tercih edildiği görülüyor.
Bu yıl içerisinde de kara araçları alanında çalışan Türk şirketler, çeşitli ihracat anlaşmaları yaptılar. Örneğin zırhlı araç üreticisi Katmerciler firmasının ürünü olan “HIZIR 4x4 Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç”, son yıllarda pek çok Afrika ülkesi tarafından sipariş edildi. 2019’da 20.7 milyon dolar değerinde Uganda’dan sipariş alan firma, bu sene içinde de iki ayrı sipariş aldı. Ocak ayında ismi belirtilmeyen “bir dost ülke” ile farklı ihtiyaçlara binaen üretilen çeşitli zırhlı araçların teslimini öngören, 39 milyon 450 bin avro değerinde bir anlaşma yapıldığı açıklanırken, yine aynı dönemde Kenya Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Albay Zipporah Kioko Türkiye’den 118 adet zırhlı personel taşıyıcı alacaklarını, anlaşmada sona yaklaşıldığını ve araçların Somali’de bulunan El Şebab unsurlarıyla mücadelede kullanılacağını duyurmuştu. Sonrasında Temmuzda Katmerciler ile Kenya Savunma Bakanlığı arasında 91 milyon 415 bin 182 dolar değerinde 118 aracın teslimi ile yedek parça ve bakımlarından oluşan paketin teslimini içeren anlaşma imzalandı.
Nurol Makina ürünü olan “EJDER YALÇIN 4x4 Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç” da Türkiye’nin kara platformları alanında yurtdışında en çok ilgi çeken ürünleri arasında. Geçen sene imzalanan anlaşma ve bu sene başlanan teslimlerle, Macaristan aracı tercih eden dünyada altıncı, Avrupa Birliği içinde ise ilk ülke olmuştur. Anlaşma 40 araçlık bir siparişi içerirken önümüzdeki süreçte Macaristan’ın yeni siparişler vermesi de beklenmektedir. Teslim töreninde konuşan Nurol Makine Genel Müdürü Engin Aykol’un Macaristan’da şirket kurmaya ve yatırım yapmaya hazır olduklarını beyan etmesi, savunma iş birliğinin geleceği açısından dikkat çekicidir. İki ülke arasında son yıllarda tesis edilen sıcak ilişkiler de düşünüldüğünde, Türkiye-Macaristan arasında sivil sektörlere de sıçrayabilecek sinerjisi yüksek bir iş birliği ortaya çıkabilecektir. Türkiye’nin zırhlı araç ihracındaki diğer bir başarısı BMC’nin Tunus ile 41 adet “Kirpi 4x4 Mayına Karşı Korumalı Araç” ve 5 adet “Kirpi Ambulans” satışına dair imzaladığı anlaşmadır. BMC geçtiğimiz sene de Tunus’a 46 adet Kirpi aracı satmış olup toplamda Tunus Silahlı Kuvvetleri envanterindeki Kirpi sayısı 233’e yükselecektir.
Deniz Araçları
Deniz platformlarının yurtdışına satışı, Türk savunma sanayiinin önemli ihraç kalemlerinden birini oluşturmaktadır. Türk Deniz Kuvvetlerinin kapsamlı bir modernizasyona tutularak etkili bir caydırıcı güce dönüştürülmesinin yanında, Türk tersaneleri ciddi miktarlarda ihracat da gerçekleştirmektedir. Örneğin Aralık 2020’de Türkiye ile Ukrayna arasında Ukrayna donanması için 4 adet MİLGEM korvetinin üretimi üzerine anlaşma yapılmış, sonrasında ilk geminin Türkiye’de ve Ukrayna’da, kalan 3’ünün ise Ukrayna’da inşası kararlaştırılmıştır. Ada sınıfı korvet olan gemilerin ilkinin satış bedelinin 137 milyon dolar olduğu ifade edilmiştir. Türk tersaneleri daha önce Türk Deniz Kuvvetleri için 4 adet Ada sınıfı korvet üretmiş, Pakistan donanması için de 4 adet gemi üretimini içeren sipariş almıştı. Milli Savunma Bakanlığına bağlı ASFAT ana yükleniciliğinde gerçekleştirilen projede, dört geminin ilk ikisinin İstanbul Tersanesi Komutanlığında diğer ikisinin ise Karaçi Tersanesinde inşası devam ederken, ilk geminin 2023’te Pakistan’a teslimi planlanmaktadır.
Savunma ürünleri devletler için güvenlik ürettiklerinden, savunma ihracatı da ilgili iki ülke arasında güven tazeleyici ve iş birlikçi bir ilişki ortaya çıkarmakta; bu durum ise dış ve güvenlik politikasında hareket alanını artırmaktadır. Bu hususta Türkiye’nin deniz platformları alanında yaptığı yurt dışı satışları açıklayıcı olabilmektedir. Örneğin Türkiye, tarihsel olarak Pakistan ile dost bir ülke olmasına ve halihazırda üst düzey ilişkilere sahip olmasına rağmen, Hindistan ile de ilişkilerini geliştirmek istemektedir. Keza yukarıda ifade edildiği üzere Pakistan için 4 adet Korvet üretilirken, Hindistan için de 5 adet destek gemisinin inşası için anlaşılmıştır. Türk şirket TAIS, Hindistan donanması için 45 bin tonluk 5 filo destek tankeri üretimini kapsayan 2,3 milyar dolar değerindeki ihaleyi kazanmış, ancak projeye özellikle siyasi olduğu değerlendirilen sebeplerden ötürü başlanamamıştır. Yine de yıl içinde elde edilen haberler, ilk geminin üretiminin Ekim ayında başlayacağı ve dört sene içinde Hindistan’a teslim edileceği yönündedir. Türkiye tarafından teknoloji transferi ve Hindistanlı birçok şirketin de katılımını öngören anlaşmada, sonraki gemilerin birer yıl arayla teslim edilmesi beklenmektedir. Önde gelen Türk tersaneleri tarafından dünya çapında bir marka oluşturmak amacıyla kurulan TAIS’in Hindistan’dan kazandığı ihale geleceğe dair bir referans noktası olabilecektir.
İnsansız Hava Araçları
Türk savunma ihracatı kapsamında gerek ulusal gerekse uluslararası medyanın en yoğun ilgi gösterdiği ürünler insansız hava araçlarıdır. Bu platformların özellikle Suriye, Libya ve Karabağ’da çatışma ortamında gösterdikleri performans, uluslararası savunma pazarında öne çıkmalarını sağlamıştır. Bundan daha önemlisi ise, hava savunma sistemleri konusunda en önde gelen ülkelerden olan Rusya’ya ait sistemlerin Türk İHA’ları karşısında zafiyet yaşaması çeşitli savunma doktrinlerinin sorgulanmasına dahi yol açmıştır. Söz konusu gelişmeler, yıl içinde Türk İHA sistemlerine olan ilgiyi artırmış, muhtelif devlet liderleri Türkiye’den İHA satın alımıyla alakalı görüşmeler gerçekleştirmiştir.
Yıl içinde İHA platformları kapsamında en dikkat çekici gelişme, Türkiye ile Polonya arasında 24 adet Bayraktar TB2 satışı içeren anlaşma olmuştur. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın üç günlük Türkiye ziyareti sırasında yapılan anlaşma ile Polonya Türk İHA’sı kullanacak ilk NATO ve AB üyesi ülke olacaktır. 2014’te TSK envanterine giren Bayraktar TB2, halihazırda TSK’nın yanında Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından da kullanılmaktadır. Ürün bugüne değin Libya, Katar, Ukrayna, Azerbaycan ve Polonya’ya ihraç edilmiştir. Üretici şirket Baykar Savunma, Mayıs itibarıyla Türkiye, Ukrayna, Katar ve Azerbaycan’da toplamda 180 adet Bayraktar TB2’nin kullanımda olduğunu belirtmiştir.
Diğer taraftan yıl içinde TB2’nin farklı NATO üyesi ülkeler tarafından da tercih edilmesi gündeme gelmiştir. Örneğin Haziran başında Letonya Savunma Bakanı Artis Pabriks Baykar Milli S/İHA Ar-Ge ve Üretim Tesislerini ziyaret ederek İHA sistemlerini incelemiştir. Bakan Pabriks yaptığı açıklamada, "Harika karşılama için teşekkür ederiz. Türk sanayisi, Ar-Ge'si en yüksek dünya standartlarına sahip. NATO müttefiki olarak buna çok değer veriyoruz. Hepinize başarılar diliyorum” ifadeleri kullanmıştır. Bakan Pabriks’in ziyaret sonrasında Twitter’da kendisine yöneltilen “Bayraktar TB2’nin Letonya’dayım demesini ne zaman bekleyebiliriz?” şeklindeki soruya “umarım yakında” cevabını vermesi olası bir anlaşmaya işaret etmiştir. Benzer şekilde Pabriks'in hemen sonrasında Arnavutluk İçişleri Bakanı Bledar Çuçi de Baykar tesislerini ziyaret ederek ürünleri incelemiştir. Diğer taraftan NATO zirvesinde bir araya gelen Litvanya ve Türkiye liderlerinin görüşmelerinde İHA satışının konuşulduğu ve Litvanya’nın söz konusu platformu Türkiye’den tedarik edebileceği Litvanya basınında yer almıştır. Türkiye ile söz konusu ülkeler arasında anlaşmalara varılması, anlaşmanın kendisinden daha büyük jeopolitik kazançlar da getirebilecektir. Zira söz konusu üç ülke NATO üyesi ve Letonya ile Litvanya ise AB üyesidir. Benzer şekilde Letonya ve Litvanya’nın Baltık bölgesinde Rusya’dan algıladığı ortak tehdit de ifade edilmelidir. Tüm bunlar Bayraktar TB2’nin Rus sistemlere karşı gösterdiği başarıyla birlikte düşünüldüğünde, Türkiye’nin İHA ihracatının ekonomik kazancın ötesinde jeopolitik sonuçlar da doğurabileceği değerlendirilebilir.
Diğer taraftan daha önce 2019’da imzalanan sözleşme gereği Türkiye’den 6 adet Bayraktar TB2 alan Ukrayna, 2020 sonunda MİLGEM Ada sınıfı korvetlerin yanı sıra yeni TB2 siparişleri vermişti. İlk teslimi yapılan İHA’ların tüm tesliminin yıl sonuna kadar tamamlanması ve toplam 40 adeti aşkın Bayraktar TB2 alımı beklenmektedir. Böylece, Bayraktar TB2 Ukrayna Deniz Kuvvetlerinde de kullanılmaya başlanacaktır. Ukrayna bu şekilde Karadeniz ve Azak Denizinde kıyı ve denizleri etkin olarak gözetlemeyi ve düşman deniz ve kara unsurlarını yüksek hassasiyetle vurabilme yeteneklerine kavuşmayı amaçlamaktadır.
İHA sistemleri alanında yapılan başka bir ihracat ise Aralıkta TUSAŞ ile Tunus arasında imzalanan 80 milyon dolar değerinde 3 adet ANKA-S İHA ve 3 adet Yer Kontrol İstasyonunun satışını içeren anlaşmadır. İhracatın finansmanı, Türk EXIMBANK tarafından Tunus’a verilecek krediyle gerçekleştirilecekken, Tunuslu 52 pilot ve bakım personeline TUSAŞ tesislerinde eğitim verilmesi hususunda anlaşmaya varılmıştır. Diğer taraftan özel bir etkinlikte konuşan TUSAŞ yetkilisi, "Bir-iki ay içerisinde Tunus’a İHA’larımızı teslim edeceğiz. Akabinde bir-iki ülke var yakın çalıştığımız. Buralara da ANKA’ların ihracatını yapmayı planlıyoruz” şeklinde konuşmuştu. Dolayısıyla Bayraktar TB2’nin yanında ANKA İHA’nın da önümüzdeki süreçte yurtdışındaki yeni envanterlerde yer alması beklenmektedir.
Türkiye’nin yerli savunma sanayii, TSK’nın çok çeşitli görev ihtiyaçlarına sofistike çözümler getirmeyi başarırken, uluslararası müşterilerin de artan oranda ilgisini çekiyor. Burada yer kısıtlığından ötürü kara, deniz ve insansız hava platformları şeklinde bir sınıflandırma yapılsa da Türkiye’nin savunma ihracatının çok daha geniş yelpazede sofistike ürünleri içerdiği gözden kaçırılmamalıdır. Örneğin Aselsan’ın gelişmiş düzeyde elektronik sistemler ile benzer şekilde Roketsan’ın hassas vuruş kabiliyeti sağlayan füze sistemlerine pek çok ülke tarafından ilgi gösterilmekte ve bu sistemler birçok ülkeye satılmaktadır. Keza bu örneklerin yanında birçok Türk şirketi çeşitli yurtdışı satışları gerçekleştirmektedir.
Nihayetinde, Türkiye’nin yaptığı ihracat ülkedeki yerli savunma sanayiinin sürdürülebilir olmasına katkıda bulunurken, ulusal güvenlik ve dış politikasında da ittifak ilişkilerini güçlendiren bir etki yapabilecektir. Savunma alışverişinin uzun vadeli ikili ilişkiler doğurduğu düşünüldüğünde, savunma alanında gerçekleştirilen iş birliklerinin gerek askeri ortak olarak çalışmayı pekiştirmesi gerekse diğer ekonomik ve siyasi alanlarda iş birliğini teşvik etmesi beklenebilir. Diğer taraftan, ihracatın başta siyasi sebepler olmak üzere çeşitli engelleri aşması gerekmektedir. ABD’den lisans izni çıkmadığı için 3 senedir Pakistan’a satılamayan T129 ATAK helikopteri örneğinin gösterdiği gibi, savunma alım ve satımları birçok kez siyasi ilişkilerin gölgesinde kalabiliyor. Türkiye, çeşitli kritik alt parçalarda kendi üretimini yapana kadar, diplomasi yoluyla bu sorunların üstesinden gelmeye çalışacaktır.