İran halkı, 1 Mart’ta genel seçimler için on ikinci kez sandık başına gidiyor. 61 milyon 200 bin kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede, dört yılda bir düzenlenen genel seçimlerde halk, 290 milletvekilini seçecek. Seçimleri baştan sona denetlemekten sorumlu Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) Sözcüsü Hadi Tahan Nazif, üç aylık bir başvuru, inceleme ve itirazların ardından nihai adayların isimlerinin kamuoyuna duyurulması için içişleri bakanlığına gönderildiğini duyurmuştu. Nazif, 290 sandalye için 20 binin üzerinde başvuru yapıldığını ve bunlardan 15 bin 200’ünün adaylığının onaylandığını kaydetmişti. Eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek olan Uzmanlar Meclisi seçimleri de bu dönem büyük önem arz ediyor. Seksen sekiz sandalyeli ve tamamı din adamlarından oluşan Uzmanlar Meclisi, devrim rehberini seçme ve gerekli gördüğü takdirde de azletme yetkisine sahip.
2020 seçimlerine göre daha sönük geçmesi beklenen bu seçimler, esasen muhafazakarlar arası bir rekabetten ötesi olmayacak. Zira 2020 ve 2021 seçimlerinde uygulanan seçim mühendisliğinin bir ileri aşaması, bu dönemde de uygulanıyor. Müesses nizam, zahiri kurtarmak babından da olsa bir önceki seçimde olduğu gibi yine birkaç reformcu ve ılımlı adayın başvurusunu onaylamış görünüyor. Müesses nizam; ülke içi koşulları, bölgesel ve küresel gelişmeleri hesaba katarak, ülkedeki yönetici elitlerin kimlerden müteşekkil olması gerektiğine karar verirken, elindeki anayasal aygıtları da kullanarak bunu kolaylıkla hayata geçirebilme imkan ve kabiliyetine sahip. Bu zaviyeden bakıldığında, devrim rehberi Hameney’in Mayıs 2018’den bu yana atama yoluyla askeri, güvenlik ve istihbarat elitlerini yeniden şekillendirdiği, seçimle iş başına gelecek yasama, yürütme, uzmanlar meclisi üyeleri hatta yerel yönetici dizaynı ile ülkenin merkezi, taşra ve yerel yöneticilerini tek tipleştirdiği ve ülkede meydana gelmesi muhtemel sosyoekonomik ve siyasi protestolar ile isyanları, kontrol altında tutmayı amaçladığı görülüyor. Zira ABD eski başkanı Donald Trump, nükleer anlaşmadan çekildikten sonra İran’da devlet ve milleti karşı karşıya getirmek amacıyla Tahran yönetimine karşı ağır yaptırımları hayata geçirmişti. Ayrıca Ruhani hükümetinin, nükleer anlaşma sonrası kademeli bir şekilde kaldırılan yaptırımların ülke ekonomisi üzerinde oluşturduğu olumlu atmosferi arkasına alarak, müesses nizamı içeriden dönüştürme niyetini dışa vurması, devrim rehberi Hameney ve müesses nizamın diğer bileşenlerini ciddi anlamda rahatsız etmişti. Bu yüzden Ruhani sonrası yapılan siyaset mühendisliği ile ülke yönetiminin tamamen devrimci ve muhafazakar cenahın kontrolüne girmesi amaçlanmış, 2020 meclis seçimleri ve 2021 cumhurbaşkanlığı seçimleri ile de bu amaca ulaşılmıştı.
1 Mart 2024 seçimleri ise mezkur sürecin devamı niteliğinde. Hatta önümüzdeki dönemde Hameney’in halefinin belirlenme ihtimali de oldukça yüksek. 84 yaşındaki Hameney’in birtakım rahatsızlıklarına rağmen halihazırda sağlık durumu iyi görünüyor ancak önümüzdeki sekiz yılda ne olacağı bilinmiyor. Dolayısıyla ülkenin kaderini belirleyen kararları alma yetkileri ile donatılmış ve başkomutan sıfatına sahip devrim rehberliği makamına da yasama ve yürütme erkleri gibi mutlaka devrimci ve muhafazakar çizgideki birinin seçilmesi hayati öneme sahip. Zira, ülkenin temel politikalarında değişiklikler ancak devrim rehberinin izni ve onayıyla mümkün olabiliyor. Seçim mühendisliklerinde sergilenen tavır, İran’ın mevcut politikalarını sürdürecek çizgideki bir liderin, ölümü halinde Hameney’in yerine geçeceğini gösteriyor. Bu anlamda, ne reformcu ne de ılımlı cenaha bir şans tanınmadığı ortada. İran’daki sistemin garip taraflarından biri de seçimleri denetlemekten sorumlu AKK’nin altı fakih üyesinden dördünün Uzmanlar Meclisi üyeliğine adaylıklarının onaylanmasıdır. Otuz yıldan fazla bir süredir AKK başkanlığı yapan Ayetullah Ahmed Cenneti, uzun yıllar Uzmanlar Meclisinin de başkanlığını yapmıştır. Altısı hukukçu ve altısı fakihlerden oluşan on iki kişilik AKK’nin fakih üyeleri, devrim rehberi tarafından doğrudan atanıyor. Altı hukukçu üye ise yine devrim rehberinin atadığı yargı erki başkanının meclise sunduğu on iki isim arasından seçiliyor. Müesses nizamın ana bileşenleri bir döngü ile belirlenirken, bu döngüye rağmen devrim rehberliği, AKK ve Uzmanlar Meclisi üyeliklerini ele geçirmek imkansız gibi.
Devrim rehberinin ülke siyasetine yön vermek amacıyla yaptığı açıklamalar, müesses nizamın bileşenleri tarafından bir pusula olarak değerlendirilmektedir. Hameney’in 2018’den bu yana yürürlüğe koyduğu tek tipleştirme politikaları doğrultusunda “Genç ve Hizbullahi” yöneticilerin iş başına getirilmesi söylemi, aslında ülke siyasetini muhafazakarlar lehine homojenleştirme çabasıdır. Başka bir ifade ile “Halis Sazi” olarak nitelenen proje kapsamında, devrime sadık aktörlere alan açılması ve kritik makamlara getirilmeleri amaçlanmıştır.
Halis Sazi projesi, özellikle bu seçimlerle birlikte büyük oranda tamamlanmış oluyor. AKK, seçimlere katılımı teşvik amacıyla sınırlı sayıda reformcu ve ılımlı adayın başvurusunu da onayladı. Mesut Pızişkiyan gibi, ismi herhangi bir yolsuzluğa ve ranta bulaşmamış reformcu bir adayın başvurusu, birinci aşamada reddedilirken, ancak Hameney’in katılımı teşvik yönündeki açıklamaları sonrası yeniden değerlendirmede kabul edildi.
Reformcuların Seçimlere Yaklaşımı
Tüzel (Otuz bir parti) ve gerçek (On beş kişi) olmak üzere kırk altı üyeden oluşan Cephe-i Islahat/Reform Cephesi bileşenleri, seçimlere katılım konusunda bir konsensüse ulaşmış değiller. Bir kısmı müesses nizam seçim mühendisliklerini protesto ederek seçimi boykot çağrısı yaparken, bir kısmı ne pahasında olursa olsun oyunda kalmanın zaruretini dile getirip, seçimlere katılmayı öneriyor. Cephenin önemli bir kesimi ise seçime katılımı açık bir şekilde dile getirerek, müesses nizamın seçim mühendisliğini destekler görünmek istemediği ama siyasal sistemin dışına itilerek, tamamen oyun dışında kalmaktan çekindiği için üçüncü bir yol olan sessizliği tercih ediyor.
Tahran’da Ali Mutahhari’nin başını çektiği koalisyon, ılımlı ve reformcu çevrelerin makul isimlerini barındırıyor. Milletin Sesi (Seda-yi Millet) Koalisyonu olarak öne çıkan listedeki isimler, Ruhani’ye yakınlığı ile bilinen İtidal ve Kalkınma Partisi, merhum Haşimi Rafsancani çizgisinde siyaset yapan Kargozaran Partisi, Mehdi Kerrubi’nin kurmuş olduğu Milli İtimat Partisi ve Sadık Harrazi liderliğindeki İranlıların Sesi (Nida-yi İraniyan) Partisi’nden oluşuyor. Milletin Sesi koalisyonu, Tahran’da bir başarı elde etmek için Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve Ali Laricani’den destek talep ediyor.
Reformcu Cephenin sözcüsü Cevat İmami yaptığı açıklamada, ne Tahran ne de ülkenin başka bir şehrinde Cephenin herhangi bir liste açıklamadıklarını ve gerek metropollerde gerek küçük şehirlerde cephenin bileşenlerinin cepheden bağımsız olarak liste çıkarabileceklerini ve bu hususta lehte veya aleyhte herhangi bir tutum takınmayacaklarını dile getirmiştir.
Reformcu tabanın bir kısmı ise artık rejim ile olan bağlarını koparmış durumda. Daha doğrusu reformcularla olan ilişkilerini de sonlandırdılar. Zira bu kesim, reformcu iktidar (Hatemi dönemi) ve ılımlı iktidar (Ruhani dönemi) zamanında beklentilerinin karşılanması bir yana, müesses nizam tarafından oyuna getirildiklerini ve artık bu rejim ile ülke sorunlarının çözülemeyeceği kanaatini taşıyor. Bu bağlamda reformcu cepheden rejim karşıtları lehine tabanda bir kayma olduğunu söylemek oldukça mümkün.
Bazı reformcu teorisyen ve siyasetçiler ise bu hareketin tarihsel bir hareket olduğunun altını çizerek, Meşrutiyet’e atıfta bulunuyor ve toplumsal değişim hareketinin yapısal bir hareket olduğunu hatırlatıyor. Bu grup, müesses nizamın reform hareketini sınırlandırmaya çalışmasının, ne toplumsal dönüşümü ne de bu hareketi durduramayacağını, hareketin tarihsel seyrinde mutlak kazanan taraf olacaklarına inanıyor.
Muhafazakarların Seçimlere Yaklaşımı
İslami Şura Meclisi seçimlerinde genellikle muhafazakarlar avantajlı konumlarda olmuştur. Çeyrek asırdır 6. dönem meclis seçimleri hariç, meclis muhafazakarların kontrolünde olmuştur. Ruhani hükümeti dönemi (2013-2021) ılımlı muhafazakar Ali Laricani başkanlığındaki meclis, hükümetle belli bir yere kadar uyumlu çalışmış olsa da AKK, meclisin hükümet politikalarına uygun çıkardığı yasaları, anayasa ve şeriata aykırı bularak veto etmiştir. Dolayısıyla meclisin reformcu veya ılımlı cenahın eline geçmesi pek de bir anlam ifade etmemiştir. Zira anayasanın dördüncü maddesi gereği meclisin çıkardığı bütün yasalar, AKK’nin onayından geçmek zorundadır; aksi takdirde yasa niteliği kazanamaz.
Bu dönemde, 2021’de olduğu gibi meclise girmeyi başarmış dört muhafazakar grup yine meclisteki pozisyonlarını koruyacak gibi görünüyor. Bu grup veya oluşumlar; radikal tutumlarıyla bilinen ve Reisi’ye en fazla destek veren İslam Devrimi Direniş Cephesi, meclisteki muhafazakar teknokrat ve ılımlı kanadı temsil eden meclis başkanı Muhammed Bakır Kalibaf liderliğindeki Devrimci Güçler Koalisyonu, Ahmedinejad’ın yakın çalışma arkadaşlarının içerisinde yer aldığı Hizmet Grubu ve son yıllarda muhafazakarlar içerisinden eleştirel bir tavır geliştiren, yolsuzluklar ve rant peşinde olan muhafazakar aktörlerin dosyalarını gündeme getirerek kendilerine alan açmaya çalışan Adalet Yanlıları.
İslam Devrimi Direniş Cephesi ve Devrimci Güçler Koalisyonu, Ali Mutahhari’nin Milletin Sesi ittifakına karşı Tahran’da ittifak kurarak, listenin başında Kalibaf ve Direniş Cephesinin en önde gelen aktörü Murtaza Ağa Tahrani’ye yer verdi. Önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de bazı muhafazakar çevrelerin, Kalibaf’ı sınırlandırmak ve gerekirse meclis dışında bırakarak yeni dönemde meclis başkanlığını engellemek adına ailesinin İstanbul’da satın aldığı daireleri, yaptıkları alışverişleri ve belediye başkanlığı döneminde Yas Holding dosyasında adının karıştığı yolsuzlukları gündeme getirmelerine rağmen başarılı olamadıkları görülüyor. Kalibaf’ın adı geçen yolsuzluk dosyalarında, Ocak 2020’de ABD tarafından Bağdat’ta öldürülen Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin bölgedeki faaliyetlerini finanse etmek için kullanılan paraların bir kısmı olduğu, daha sonra ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla, bu bağlamda rejimin kara kutularından ve emin adamlarından olan Kalibaf’ın sınırlandırılması çabalarının başarılı olma ihtimali fiilen düşük görülmektedir.
Sonuç olarak, 2018’den bu yana atamalar yoluyla üst düzeydeki idari, askeri, güvenlik ve istihbarat elitinin tamamına yakını, müesses nizam tarafından kendisine yakın isimlerle değiştirilmiştir. Seçimlerle belirlenen yasama erki üyeleri ve yürütme erki başkanı da seçim mühendislikleri ile 2020 ve 2021’de tamamen muhafazakarların kontrolüne girmiştir. Bu seçimlerde ise yasama ve yürütme erkine ek olarak devrim rehberini seçme ve azletme yetkisine sahip Uzmanlar Meclisi üyelerinin neredeyse tamamının muhafazakar cenahtan olması sağlanacaktır. Bu vesile ile müesses nizam, hem ülke içerisinde ortaya çıkması muhtemel protestolar, ayaklanmalar ve iç güvenlik sorunlarına karşı hem de olası bir dış tehdide karşı yekvücut bir mücadele ve müdahale etme imkan ve kabiliyetine kavuşmuş olacaktır.
İran’da devletin temel politikalarına yön veren devrim rehberi Hameney’in halefinin de yine mevcut politikaları sürdürecek bir kimse olacağı kesinlik kazanmış durumdadır. Ekonomik baskıların büyüdüğü, toplumsal ve kültürel değişim ve talepler ile devrimin ideolojisi ve değerleri arasındaki makasın daha fazla açıldığı bir dönemde, rejimin giderek daha korumacı bir tavır geliştirmesi, müesses nizamın sürekliliği adına makul bir tercih olarak görünmektedir.