Suriye’de halk ayaklanmasının onuncu yılına girdiğimiz Mart 2021’de, geçtiğimiz yıla nazaran kontrol sahasının değiştiği askeri operasyonlar görülmese de ülke içerisinde çeşitli grupların veya terör örgütlerinin faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor. Bu noktada, İdlib’te Suriye Milli Ordusu (SMO) içerisinde yer alan Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC), Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), El Kaide bağlantılı gruplar, yabancı savaşçılardan oluşan yapılar, son dönemde ortaya çıkan ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) hedef alan bazı El Kaide artığı olduğu düşünülen radikal yapılar ve bunun yanında HTŞ’yi hedef alan bazı hücreler dikkat çekiyor. Ülkenin güneyinde Dera’da ise rejimle uzlaşmayı reddeden ve yeraltına çekilen muhalifler ile Esed rejimi arasında suikast saldırılarının yanı sıra, çöl bölgesi olarak isimlendirilen Badiya’da DEAŞ; rejim, İran destekli milisler ve SDG/YPG güçlerine yönelik saldırılarını artırarak sürdürüyor.
Ülkenin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda; Türkiye destekli muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde, YPG/SDG’nin başta bombalı araç saldırıları olmak üzere sınır hattındaki sızma ve saldırı girişimleri son dönemde ciddi bir yükseliş trendi içerisinde. Buna bağlı olarak Tel Rıfat, Ayn İsa, Tel Temr cepheleri ile Bab doğusunda ve zaman zaman batısında YPG/SDG ile SMO arasında çatışmalar yaşanıyor. Özellikle son dönemde Ayn İsa’ya yönelik TSK'nın yoğun askeri baskısı, bölgeye Rus birliklerin gelmesine ve Esed rejimi ile SDG’nin kentin rejime devri üzerine müzakereler gerçekleştirmesine neden olmuştu. Son dönemde altı çizilmesi gereken en önemli nokta ise Biden yönetiminin iktidara gelmesi ve ABD’nin Ortadoğu kadrosunun değişmesiyle, saldırıların yükselişi arasındaki paralellik oldu.
Saldırılar ve Kayıplar
Mart 2021 itibarıyla bölgedeki askeri durumu özetlesek de bu yazının asıl odak noktası, terör örgütü YPG’nin bombalı araç saldırılarıdır. Söz konusu saldırılar, maalesef Türkiye kamuoyunun gündemi içerisinde kendine yeterince yer bulamasa da Suriye’de alışılagelmiş bir hal aldı. Öncelikle bu terör saldırılarının Türkiye’nin Suriye sahasına girmesinden itibaren artarak devam ettiğini ve özellikle Zeytin Dalı Harekatı’nın ardından PKK’nın taktik unsurlarından biri haline dönüştüğünü belirtmek gerekir. Afrin’de SMO kontrolünün sağlandığı dönemin başlarında, YPG hücreleri ciddi saldırılar düzenlemişti. Günümüzde bu saldırıların El Yapımı Patlayıcı (EYP) ya da bombalı araç saldırısına döndüğü görülüyor.
Yukarıdaki grafikte de görüldüğü gibi, YPG’nin TSK ve müttefik unsurlara yönelik saldırıları Haziran 2018’de belirgin bir artış göstererek, bugüne değin sürdü. Haziran 2018’den 18 Ocak 2021’e kadar YPG/PKK tarafından TSK ve müttefik unsurlarına yönelik toplam 695 saldırı gerçekleştirildi.
Buradaki grafik, terör örgütü PKK/YPG’nin gerçekleştirdiği 695 saldırının tipini göstermektedir. Söz konusu tarihler arasında 158 bombalı araç saldırısı olmuştur. Bombalı araç, EYP ve silahlı mukabeleler, 695 saldırının 428’ine yani toplam saldırıların yarısından fazlasına tekabül etmektedir. Nitekim bombalı araç ve EYP saldırıları neticesinde yaşanan büyük can kayıpları da göz önüne alındığında durumun vahameti netlik kazanmaktadır.
Yukarıdaki grafikte ise YPG’nin gerçekleştirdiği bombalı araç saldırıları aylık olarak gösteriliyor. 2018’den itibaren düzenli olarak en az bir en çok 18 olmak üzere her ay bombalı araç saldırısı olmuştur. Temmuz 2019’da, Barış Pınarı Harekatı öncesinde, bombalı araç saldırılarının 18’e ulaşarak zirve yaptığı görülmektedir.
Bir diğer grafiğimiz olan üstteki grafikte yer alan ısı haritasında, bombalı araç saldırılarının lokasyonları gösteriliyor. Harita dikkatle incelendiğinde bombalı araçların özellikle sivil yerleşim yerlerine ve şehir merkezlerine odaklandığı görülmekte. Harita, açıkça ortaya koymaktadır ki; YPG/PKK bombalı araç saldırısını askeri bir teknik olarak değil terörizmin parçası olarak görüyor ve sivillere karşı uyguluyor. Nitekim bu saldırılar sonucunda 284 kişi hayatını kaybetmiştir.
Bombalı araç saldırıları ve can kaybı analizini gösteren grafikte de görüldüğü gibi bombalı araç saldırılarının sayısı ile can kayıpları paralellik göstermiyor. Nitekim yalnızca bir saldırının gerçekleştiği bir ayda 42 kişi hayatını kaybederken, toplam 18 bombalı araç saldırısının gerçekleştiği bir ayda 24 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu grafik de ortaya koymaktadır ki, YPG’nin askeri bölgeleri değil sivil alanları özellikle de çarşı, şehir merkezi veya pazar alanlarını hedef aldığı saldırılarda can kaybı artmıştır.
Mevcut bombalı araç saldırılarının dışında da çeşitli araçlarla YPG/PKK terör üretmeyi sürdürüyor. Maalesef Türkiye, altyapı hizmetlerinden eğitime, askeri düzenden emniyete kadar Suriyeli muhaliflere danışmanlık sağlasa da PKK’nın terör faaliyetleri söz konusu istikrar çabasına sekte vuruyor. Mevcut durum bir taraftan Türkiye’nin bölgedeki imajını gölgeleme çabası içerirken diğer taraftan bölge üzerinde beşinci kol faaliyeti yürütülmesine de yol açıyor. Nitekim rejim ve YPG, söz konusu terör eylemleri nedeniyle Suriyeli muhalifleri ve Türkiye’yi istikrarsızlığın kaynağı olmakla suçlarken, bölge halkını da bu bağlamda kışkırtıyor.
Yapılanlar ve Yapılabilecekler
Türkiye’nin yoğun çabasına rağmen, PKK’nın terör faaliyetleri, rejim ve Suriye üzerinde etkin küresel ve bölgesel güçlerin örtülü desteğiyle sürmektedir. Bunun yanında SMO’nun kontrol ettiği bölgelerde doğal sınırların olmayışı, iç göçten dolayı nüfusun artmış olması, kolektif bir emniyet anlayışından uzaklık ve rüşvet gibi nedenler de PKK terörüne zemin sağlamaktadır.
Bu noktada her bombalı araç saldırısının Türkiye’nin bölgedeki barış çabalarına zarar verme kapasitesi taşıdığı, istikrar ve güvenlik bağlamında boşluklar ortaya çıkardığı görülüyor. Saha kaynaklarıyla yapılan görüşmelerde, bu ve benzeri görüşler dillendirilmektedir. Bu nedenle bombalı araç saldırıları başta olmak üzere Suriye’de PKK/YPG terörü tüm boyutlarıyla yeniden değerlendirilerek, angajman kuralları tekrar şekillendirilmeli; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı veya Barış Pınarı bölgelerinde patlayan torpil için dahi PKK sorumlu tutularak misliyle mukabele edilmelidir. Her patlayan bomba için bir köy veya bir kasaba PKK/YPG’den arındırılmalı, Suriye’deki PKK kamplarına yönelik SİHA/hava saldırısı gerçekleştirilmelidir. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi, hedef alınan unsurların SDG içerisindeki Arap unsurlardan ziyade doğrudan PKK/YPG kadroları olması bağlamındadır. Nitekim terör örgütü YPG, özellikle Arap unsurları kullanarak TSK ve SMO ile cephe noktalarında karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Böylece ortaya çıkacak gerilimden faydalanarak kendi gücünü korumayı hedeflemektedir. Bu yaklaşım biçimi iyi analiz edilerek sürece odaklanılmalıdır.
Sonuç olarak, öncelikle bombalı araç saldırılarının önüne geçilmesi, Suriye Geçici Hükümeti (SGH) tarafından bir strateji olarak kabul edilmelidir. Bununla birlikte geliştirilen güvenlik önlemlerinin yanında bölge halkının tamamının kimlikleri çıkarılmalı, araçların da tek tip plakaya kavuşması sağlanmalıdır. Bunun yanında bölgeye elektrik sağlanması konusunda çalışmalar hızlandırılarak sokakların aydınlatılması ve güvenlik kameraları marifetiyle izlenmesi sağlanmalıdır. Ek olarak SMO ve Emniyet birimleri içerisinde zafiyet gösterenlere yönelik caydırıcı cezalar devreye alınmalı, özellikle emniyet teşkilatı yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye bugüne kadar attığı adımlara ilaveten yeni güvenlik konseptine uygun stratejileri de hayata soktukça ve SGH de ödevlerini yerine getirdikçe bu bölgede ciddi bir farklılaşma olabilir. Böylece YPG/PKK de muhalif bölgeleri terörize etme yaklaşımını rafa kaldırmak zorunda kalacaktır.