Kriter > Siyaset |

YSK’nın Gerekçeli İstanbul Seçimi Kararı


YSK’nın 31 Mart İstanbul seçimlerinin iptali için gösterdiği en temel gerekçe ilçe seçim kurullarının 754 sandığa 298 sayılı kanun’a açıkça aykırı olarak kamu görevlisi olmayan kurul başkanlarını atamasıdır.

YSK nın Gerekçeli İstanbul Seçimi Kararı

Türkiye son iki aydır seçimlerin sonuçlarından ziyade İstanbul seçimlerine itirazı tartışıyor. YSK’nın hukuki süreci sona erdiren kararına geçmeden geride bıraktığımız dönemi kısaca şöyle özetleyebiliriz: İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde adaylar arasındaki oy farkı binde 3 gibi oldukça düşük bir oranda kaldı. Bu durum oyların sayımı ve tasnifinde yapılmış olması muhtemel hataların düzeltilmesiyle sonucun değişmesi ihtimalini de beraberinde getirerek partilerin itiraz süreçlerine yoğunlaşmasına neden oldu. İlk aşamada ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu ve YSK’dan oluşan üç etaplı olağan itiraz süreci işletildi. Olağan itiraz sürecinde AK Parti’nin oylarının tümünün yeniden sayılması talebi reddedildi ve oyların sadece yaklaşık yüzde 10’luk kısmı tekrar sayıldı. Bunun neticesinde Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım arasındaki fark yarı yarıya azalarak 13 bin 729’a kadar geriledi.

Oyların cüz’i bir kısmının sayılmasıyla iki aday arasındaki farkın bu denli azalması kamuoyunda İstanbul seçimlerine ilişkin soru işaretlerini artırdı. Olağan itiraz süreçlerinin tamamlanmasının ardından AK Parti 16 Nisan’da geriye kalan tek başvuru mekanizması olan olağanüstü itiraz yoluna gitti. Olağanüstü itiraz –adından da anlaşılabileceği üzere– her itiraz iddiası için başvurulabilen bir hukuk yolu değildir. Olağanüstü itirazın YSK tarafından kabul edilebilmesi için itiraza konu olayların seçimin neticesine müessir bulunması gerekir. AK Parti’nin itiraz dilekçesindeki hususları inceleyen ve bu konuda ilçe seçim kurullarından bilgi talep eden Kurul 6 Mayıs’ta dörde karşı yedi oyla aldığı İstanbul seçimlerinin iptali ve yenilenmesi kararını açıkladı. Bu kısa kararda YSK “bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca Kanun’a aykırı olarak oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle” İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin iptal edildiğini ve 23 Haziran 2019’da yenileceğini duyurdu. Ancak bu kez de kararın hangi gerekçelere dayandığı sorusu tartışılmaya başlandı.

 

Sandık Kurulları

Sorunun yanıtı ise 22 Mayıs’ta Kurulun gerekçeli kararını açıklamasıyla verildi. Buna göre YSK’nın 31 Mart İstanbul seçimlerinin iptali için gösterdiği en temel gerekçe ilçe seçim kurullarının 754 sandığa 298 sayılı Kanun’a açıkça aykırı olarak kamu görevlisi olmayan kurul başkanlarını atamasıdır. Oysa oy verme düzeninin sağlanması, oy verme işlemleri, seçim sonucunun belirlenmesi gibi seçim sonucunu doğrudan belirleyen görev ve yetkilere sahip sandık kurulu başkanları seçim güvenliğinin sağlanmasında birincil öneme sahiptir. Nitekim kanun koyucu da bu gerçekten hareketle 13 Mart 2018 tarihli 7102 sayılı Kanun’la ilçe seçim kurulu başkanlarının sandık kurulu başkanlarını istisnasız şekilde kamu görevlileri arasından belirlemesi kuralını getirdi.

İstanbul’da 31 Mart seçimlerinde sandık kurulu başkanlığı için ihtiyaç duyulan kamu görevlisi sayısı 31 bin 186’dır ve il genelinde yaklaşık 220 bin kamu görevlisi bulunmaktadır. Hal böyle iken ilçe seçim kurulları 754 sanığa kamu görevlisi olmayan kişileri sandık kurulu başkanı olarak atayarak hukuken kabul edilebilir bir sebep bulunmamasına rağmen Kanun’un amir hükmünü uygulamamıştır. Bu kanunsuzluk karşısında YSK seçim hukukunun şeklinden hareketle sandık kurulu başkanlarına ilişkin Kanun hükümlerine sıkı sıkıya uyulmasının esas olduğunun altını çizmiştir. YSK ayrıca Türk hukukunda kurulların kendi özel kanunlarına göre “kurulda bulunmaması gereken bir kişinin kurulda yer alması halinde, itiraz veya dava üzerine kurul kararlarının şekil yönünden geçersiz olacağı, esasa girilmeden iptal edilmesinin” tartışılmaz bir uygulama haline geldiğini vurgulamıştır. YSK’nın atıf yaptığı Danıştay ilgili tüm kararlarında “bir kurulun (disiplin kurulu, sınav komisyonu, tez jürisi, doçentlik jürisi, vb.) Kanun veya yönetmeliğe aykırı şekilde oluşturulması halinde hukuka aykırı oluşturulan bu kurulların yapmış olduğu işlemlere karşı açılan davalarda işin esasına girilmeksizin” yapılan işlemleri iptal etmektedir.

YSK sandık kurulu başkanlarına ilişkin bu usulsüzlüğün seçim sonucuna müessir olduğunu ise şu temellendirmeyle ortaya koymuştur:

• Kurul başkanlarının kanunsuz şekilde belirlendiği 754 sandıkta kullanılan oy sayısı 212 bin 276’dır. Bir başka deyişle İmamoğlu ile Yıldırım arasındaki oy farkının on beş katından daha fazla sayıda oy, kurullarının usulsüz olarak oluşturulduğu sandıklarda kullanılmıştır.

• Sandık kurulu başkanının belirlenmesine ilişkin kanuni şekil şartlarının ihlali seçimin güvenilirliğini ortadan kaldırmaktadır.

• Danıştay’ın ilgili içtihatlarına benzer şekilde Kanun’a aykırı olarak oluşturulmuş sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesi mümkün değildir.

 

Usulsüzlüklerin Tespiti

Kurul kanunsuz şekilde belirlenmiş sandık kurulu başkanlarının yanı sıra 31 Mart İstanbul seçimlerinde iki ciddi usulsüzlük daha tespit etmiştir: Bunlardan ilki 18 sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmaması ve 90 sandıkta da sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının eksik olmasıdır. YSK 298 sayılı Kanun’un m. 105/1 hükmünden yola çıkarak “bir seçimin sayım ve döküm sonucunun sağlıklı olarak alınabilmesinin, Kanun’a uygun olarak sayım ve döküm yapılması ile bu sayım ve dökümün sayım döküm cetvellerine işlenmesi ile mümkün olacağını” ve “sandık sonucunu tespit eden sandık sonuç tutanağının da ancak sayım döküm cetveli sonucuna göre düzenlenebileceğini” vurgulamıştır. 

YSK bir oy sayım döküm cetvelinin usulüne uygun düzenlenmediği durumda adayların aldığı oyların doğru şekilde tespit edilip sandık sonuç tutanağına da doğru olarak geçirildiğinden söz edilemeyeceğini belirtmiştir. YSK’nın tabiriyle “sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde olan” bu 108 sandıkta kullanılan oy sayısı 30 bin 281’dir. Dolayısıyla Kurula göre sandıklardaki sayım döküm cetvelleri usule uygun olmayan bu 30 bin 281 oyun sandık sonuç tutanaklarına doğru şekilde geçirilip geçirilmediğini tespit etmek mümkün değildir. Diğer usulsüzlük ise oy kullanmaması gerektiği halde 706 kişinin oy kullandığının tespit edilmiş olmasıdır. Kurul seçimlerde 377 kısıtlı kişinin ve 224 zihinsel engeli nedeniyle kısıtlı olan kişinin oy kullandığını, 6 sandıkta ölü olan kişilerin yerine, 58 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yerine, 41 sandıkta da ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlülerin yerine oy kullanıldığını belirtmiştir.

Sonuç olarak YSK “sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının Kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirildiğini ve Kanun’a aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesinin mümkün bulunmadığını” ifade etmiştir. Ayrıca bu hususu oy sayım döküm cetvellerindeki usulsüzlükler ve oy kullanmaması gerektiği halde kullanan kişilerin tespit edilmesi durumlarıyla birlikte değerlendirerek seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olan olay ve hallerin bulunduğunu belirtmiş ve bu sebeple seçimi iptal etmiştir. YSK’nın gerekçeli kararı halen yoğun şekilde tartışılmakta ve bu tartışmaların bir süre daha devam edeceği görülmektedir. Bir yargı kararının ifade özgürlüğü çerçevesinde tartışılması doğaldır ancak eleştirilerin yargı mensuplarını itibarsızlaştırma ve tehdide varması hukuk düzeninin devamını tehlikeye atabilir. Bu nedenle kararı eleştirirken onun bağlayıcılığına saygı duymayı da elden bırakmamak gerekir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası