Kriter > Siyaset |

CHP’nin 1 Nisan Sabahı


CHP’nin en büyük sorunu –üstelik sadece 2002’den itibaren değil 1950’den beri– Türkiye’ye söyleyecek bir fikrinin olmamasıdır.

CHP nin 1 Nisan Sabahı
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu

Türkiye’de kendini “sol”da tanımlayanların en sevdiÄŸi ÅŸarkılardan biri Bülent Ortaçgil imzalıdır: “Sen ben, deÄŸirmenlere karşı/ Bile bile birer yitik savaÅŸçı/ Akarız dereler gibi denizlere/ Belki de en güzeli böyle…”

Åžarkı imkansız bir aÅŸkı anlatır ve Türk solunda yer alanlar için içlerine girdikleri mücadele de bir anlamda imkansız bir aÅŸktır; sonunda kaybedeceklerini bilirler ama mücadelenin kendisi çok soyludur.

Bu bir anlayış. Belki zaman içinde, belki ta en başından beri neredeyse genetik kodlara girmiÅŸ bir kaybetmeyi soylulaÅŸtırma, kazanmamaya güzelleme yapma pratiÄŸi. Daha doÄŸrudan söyleyiÅŸle yenilgiye mazeret üretmeye dayalı bir kurban kültürü.

Ama bir de Winston Churchill’e ait –Süleyman Demirel sık sık tekrar ettiÄŸi için hepimizin ezberlediÄŸi– meÅŸhur söz var: “Hiçbir mazeret baÅŸarının yerini tutamaz.”,

 

Parti Ä°çi Ä°ktidar Mücadelesi

Bugünlerde CHP’ye bakıyorum, bir yandan Ortaçgil’in “DeÄŸirmenler” ÅŸarkısını diÄŸer yandan da Demirel’in o çok sevdiÄŸi Winston Churchill’in sözünü hatırlıyorum. Çünkü partide kabaca üç grup var: Birincisi Genel BaÅŸkan Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun etrafında yer alan esas kalabalık, ikincisi 31 Mart’ta alınacak bir baÅŸarısızlığı kollayan ve Muharrem Ä°nce’nin etrafında toplanan kalabalık, üçüncüsü de CHP’de aday olamadığı için DSP’ye geçen veya partiden istifa eden grup.

31 Mart gecesi Kemal KılıçdaroÄŸlu tarafından dizayn edilen CHP’nin bir seçim baÅŸarısı elde ettiÄŸi ortaya çıkarsa ikinci ve üçüncü grup ortadan kaybolacaktır. Ama yok tersi olur, seçimde bir baÅŸarı elde edilemez veya baÅŸarısızlık yaÅŸanırsa son iki grup baÅŸkaldıracak hatta bugün birinci grupta KılıçdaroÄŸlu’nun yanında gözükenlerin bir bölümünü de kendisine çekebilecek ve yeniden bir olaÄŸanüstü seçimli kurultay arayışına girecektir.

Bütün bunları daha bugünden tahmin etmek için kahin olmaya veya CHP’nin içini çok iyi bilen, bütün kulis bilgilerine hakim bir analist olmaya gerek yok. Her ÅŸey zaten apaçık ortada.

CHP belki yerel seçim için çalışıyor ama önde gelen bütün CHP’lilerin aklı aslında 1 Nisan sabahında. Buna Kemal KılıçdaroÄŸlu da dahil. Bugün partisinde adayları neredeyse tek başına belirlerken hep 1 Nisan sabahına uzanan bir güç biriktirme, cephaneliÄŸe yeni bir ÅŸeyler ekleme kaygısında. GeçmiÅŸte Muharrem Ä°nce ile hareket etmiÅŸ kimseyi aday yapmamasının ve yolsuzlukla suçlanan ama kendisine sadık kalan adayları ise korumasının arkasında yatan baÅŸlıca sebep bu.

Geçenlerde Gürsel Tekin’in yaptığı hayli nüanslı ve sert olan yazılı açıklama, istifa eden belediye baÅŸkanları, DSP’ye geçen yeni isimler, “CHP’nin lordları” kabul edilen eski genel baÅŸkanların bir araya gelmesi ve son olarak Bodrum Belediye BaÅŸkanı Mehmet Kocadon’un CHP’den istifa edip MuÄŸla’ya büyükÅŸehir adayı olması…

Bütün bunların arka planında yatan Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun parti içinde yürüttüÄŸü tasfiye harekatı aslında. Ancak KılıçdaroÄŸlu bu tasfiyeleri ideolojik sebeplerle deÄŸil kendi gücünü pekiÅŸtirmek ve rakiplerini zayıflatmak için yapıyor.

Ama tabii bu yaÅŸananlar bir yandan da CHP’nin seçimde oy kaybetmesine neden olabilecek geliÅŸmeler. O zaman da Kemal KılıçdaroÄŸlu ve ekibi “Partiyi böldünüz, kendinizi partiden büyük sandınız, o yüzden kazanamadık” diyecek. Yani baÅŸarısızlığa mazeret de aslında ÅŸimdiden hazır.

 

Neden Dışarıdan Oy Alınamıyor?

Bir adım geri çekilip Türkiye siyasetine biraz uzaktan bakmaya çalışınca görünen ÅŸu: 2002’den bu yana yapılan seçimleri yüzde 35 ile yüzde 49 arasında deÄŸiÅŸen oy oranlarıyla kazanan bir iktidar partisi var. Onun karşısındaki en büyük muhalefet partisinin oy oranı ise aynı dönemde yüzde 20 ile yüzde 25 arasında donuklaÅŸmış.

Ä°ktidar partisinin yenilmez olmadığı, zaman zaman seçmenden ciddi tepki görüp ciddi miktarlarda oy kaybettiÄŸi ortada. Ama iktidar partisinde bu geniÅŸ aralıktaki dalgalanmalar neredeyse “normal” biçimde yaÅŸanırken muhalefetteki CHP’nin oyunun donuklaÅŸmasının, bu partinin seçmeninden minimum seviyede tepki görürken dışarıdan neredeyse hiç oy alamamasının sebebi nedir acaba?

Kemal KılıçdaroÄŸlu parti yönetimine geldiÄŸi 2010’dan beri bu sebebi bulmaya çalışıyor ama bunu yaparken de (benzetmenin kusuruna bakılmasın) ameliyat masasında yatan canlı hastada deneme-yanılma yöntemiyle tedavi arayan bir cerrah gibi davranıyor.

Çabuk unutuyoruz belki ama yine bir adım geriye çekilip bakmayı deneyin: Her seçimde farklı bir CHP gördük biz.

2011’de CHP vitrininde ve söyleminde büyük ağırlık oluÅŸturmak üzere Kemal KılıçdaroÄŸlu tarafından transfer edilen o ulusalcı ekibi hatırlıyor musunuz? Emine Ülker Tarhan, Süheyl Batum gibi isimleri? Peki ya 2015 seçiminin Gezi Parkı Åžiddet Eylemleri ağırlıklı, sol sosyalist ve Alevi kadrolarını hatırlıyor musunuz?

Åžimdi bir seçime daha gidiyoruz, Kemal KılıçdaroÄŸlu bir kez daha parti vitrinini deÄŸiÅŸtirmiÅŸ durumda, bir kez daha farklı bir mesajla seçmen karşısında. Bu sefer açıkça popülizm yapıyor, 24 Haziran seçiminde girdiÄŸi çizgiyi daha da belirginleÅŸtiriyor; bir yandan partisinin ideolojisini belirsizleÅŸtirirken diÄŸer yandan da kazanmayı önceleyerek “Kim olursan ol gel, yeter ki bana kazandır, AKP’yi de gerilet” diye özetlenebilecek bir siyasi oportünizme yöneliyor.

CHP’nin akıl vereni çok, akıl vermek bana düÅŸmez ama bana göre bu partinin en büyük sorunu –üstelik sadece 2002’den itibaren deÄŸil 1950’den beri– Türkiye’ye söyleyecek bir fikrinin olmaması.

Siyasetin merkezinin parçalandığı ve ülkenin koalisyonlarla yönetildiÄŸi dönemlerde bu fikir eksikliÄŸi çok göze batmıyordu ama son on altı yıldır –beÄŸenelim, beÄŸenmeyelim– o siyasi merkez AK Parti ve Recep Tayyip ErdoÄŸan etrafında toplandığı için, iktidardaki fikre karşı onun yerini alabilecek nitelikte bir fikre olan ihtiyaç iÅŸte kabak gibi ortaya çıktı.

Problem sadece CHP’nin Türkiye’ye söyleyecek bir fikrinin olmamasında da deÄŸil. Daha vahimi CHP’nin mevcut iktidara getirdiÄŸi –hiç deÄŸilse bir bölümü gayet haklı da olan– eleÅŸtirilerini bir fikir sanması ve uzunca bir süreden beri bununla yetinen bir düÅŸünce tembelliÄŸinin içine girmesi.

Biz bugün CHP’nin neye karşı olduÄŸunu, ülkede nelerin olmaması gerektiÄŸini düÅŸündüÄŸünü gayet iyi biliyoruz ama partinin neden yana olduÄŸunu, Türkiye’ye tam olarak neyi vadettiÄŸini ise bilmiyoruz.

EleÅŸtiri elbette muhalefet olmanın doÄŸasında yer alması gereken ve toplum açısından da son derece önemli bir ÅŸey. CHP’yi iktidarı ve uygulamalarını eleÅŸtirdiÄŸi için eleÅŸtirmek saçma bir ÅŸey. Sorun CHP’nin eleÅŸtirmesinde deÄŸil baÅŸka bir ÅŸey söylememesinde. O yüzden CHP ana çerçevesini iktidarın çizdiÄŸi bir söylem içinde hapsoluyor.

Bu temel parametre deÄŸiÅŸmedikçe –CHP istediÄŸi kadar taktik deÄŸiÅŸtirsin– oylarındaki donukluÄŸu gerçek manada kıramayacak. Çünkü CHP’nin ihtiyacı olan ÅŸey siyaset mühendisliÄŸi ve birtakım taktikler deÄŸil yeni bir fikirle ortaya çıkmak. BaÅŸka bir deyiÅŸle CHP’nin mühendislikten çok siyasete ağırlık vermesi, bir siyaset geliÅŸtirip sonra da bunun etrafında kendini öne çıkaracak taktiklere baÅŸvurması gerekiyor.

Ama elbette on altı yıldır bir türlü bulunamayan yeni bir fikir seçime kadar mucizevi biçimde ortaya çıkmayacak. Yani CHP aynen geçmiÅŸtekiler gibi bir seçim daha yaÅŸayacak; Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi “Ya tutarsa” diye girdiÄŸi yolun tutup tutmadığını görecek.

Sonuç olarak baÅŸladığımız yere dönersek, burada dile getirdiÄŸim eleÅŸtirileri CHP’nin genel baÅŸkanından kapıcısına kadar herkes biliyor hatta bilmek ne kelime iliklerinde hissediyor. O yüzden de seçimde mücadele edeceÄŸi rakibinden çok birbiriyle didiÅŸiyor ve yine genel baÅŸkanından kapıcısına kadar herkes 31 Mart gecesini deÄŸil 1 Nisan sabahını merak ediyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası