Kimilerine göre Rusya muhalefetinin en önemli figürü kimilerine göre bloggerdan öte gidemeyen Aleksey Navalni’nin 17 Ocak’ta ülkeye dönüşü sonrası gözaltına alınması ile başlayan ve Rusya coğrafyasında geniş bir tesir oluşturan gösteriler, ilk günlerdeki hararetini kaybetti. Alınan geniş tedbirler, uygulanan yaptırımlar ve ulaşım kısıtlamaları da protestoların etkisini kaybetmesine yol açtı. Fakat buradaki etki kaybının, yanlış okunarak önemi küçümsenmemeli. Zira Navalni’nin çağrısı sonrası 200’den fazla şehre yayılan ve binlerce insanın tutuklandığı, Navalni’ye özgürlük çağrısı yapan yolsuzluk karşıtı protestolar, halkın muhtelif hususlardaki memnuniyetsizliğini ve aynı zamanda mobilize olma kapasitesini göstermiştir. Kimileri gösterileri küçümsese de bu, Rusya’nın 2017’den bu yana tanıklık ettiği en büyük protesto olaylarıdır.
Gösterilerin sebeplerine geçmeden önce Navalni’nin siyasi bir lider olarak gördüğü desteğin, Nevada Merkezi’nin Kasım 2020 anket sonuçlarına göre yaklaşık yüzde 2 olduğunu belirtmemiz gerekir. Bunun yanı sıra, sosyal medya ve internetin yaygın kullanıldığı gelişmiş, merkezi bölgeler dışında, taşrada popülaritesi oldukça düşüktür. Ek olarak sistem içi yani yüzde 5 barajını geçerek Devlet Duma’sına giren -Komünist Parti (КПРФ), Liberal Demokrat Parti (ЛДПР) ve Adil Rusya Partisi (СР)- muhalefet partilerine baktığımızda, Navalni’nin destekten ziyade Batı kuklası bir aktör olarak tasvir edildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla Kremlin için doğrudan bir tehlike arz etmediği argümanı tutarlı görünüyor. Bu çerçevede, zehirleme ve tutuklama olaylarına olgusal yaklaştığımızda, aslında Navalni’nin zehirlenmesinin, Kremlin için lehten ziyade aleyhine bir durum oluşturduğunu söylemek mümkün. Nitekim, Rus halkı nezdinde; Kremlin muhalifi önemli bir figürün, zehirlenmesi sonrasında, her şeye rağmen ülkesine döner dönmez havaalanında tutuklanması, doğrudan Moskova’nın imajını zedelemekte; şüpheleri körüklemekte ve zararsız boyutlarda görünen Navalni’nin desteğini artırmaktadır.
Protestoların Nedenleri
Rusya’da Navalni’nin siyasi düzlemde sahip olduğu düşük potansiyelden ötürü tehlike teşkil etmediği, ancak ülkedeki bazı elitlerin ve önde gelen oligarkların çıkarlarına aykırı hareket ettiği ve temelde Putin için değil Kremlin’e yakın kişiler için endişe kaynağı olduğu iddiaları oldukça yaygın. Nitekim Dmitry Medvedev’in Başbakanlık’tan alınarak daha pasif bir konuma, Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcılığına getirilmesinde, Navalni’nin etkisi olduğu ve buna benzer tehlikelerin başka elitler için de söz konusu olduğu tartışılıyor.
Gösterilere gelirsek; halkı protestoya iten esas unsurların Navalni’nin zehirlenme ve tutuklanmasının ötesinde, artan gelir eşitsizliği, düşen alım gücü, hayat standartlarında yaşanan genel düşüş, salgın süresince daha da kötüye giden ekonomi ve sağlık sisteminin yetersizliği, bilhassa sağlık sektöründe yaşanan yolsuzluklar olduğu biliniyor. Bu noktada, Navalni’nin zehirlenme ve Almanya’da tedavi süreci, Yves Rocher davasından aldığı şartlı tahliyeyi ihlal ederek Almanya’ya izinsiz gittiği gerekçesiyle ülkeye girişinin hemen ardından gözaltına alınması, Youtube üzerinden yolsuzluklara dair yayımladığı videonun kısa süre içerisinde 100 milyona yakın izlenmesi, önemli bir etkiyi haiz olmuş ve en nihayetinde gösterilerin fitilini ateşlemiştir. Bu süreç içerisinde Navalni’nin eşi, kardeşi ve avukatı da dahil olmak üzere binlerce kişi gözaltına alındı. Hülasa, kıvılcımını Navalni’nin tutuklanmasının yol açtığı gösteriler, esasında bir birikimin sonucu vuku buldu.
Moskova perspektifinden protestoların nedenlerine baktığımızda, asli argümanın Batı müdahalesi olduğunu görmekteyiz. Hükümet yetkilileri, siyasetçiler ve sistem içi muhalefet liderlerinin açıklamalarında, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin Rusya’ya müdahale arayışı içerisinde olduğu ve Navalni’yi kullanarak istikrarsızlık oluşturulduğu iddiaları geniş yer buluyor. Yine bu açıklamalarda, yeni yaptırımlar benimsenerek Rusya üzerindeki baskının artırılmaya çalışıldığı, Almanya ve Fransa gibi ülkelerle olan yakın ilişkilere halel getirilmesi planlandığı da ifade ediliyor.
Kremlin’in Sinir Uçları
Rus yetkililere göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın olaylara dair açıklamaları, Navalni’nin aldığı şartlı hapis cezasının normal hapis cezasına dönüştürülmesi sonrası Batılı liderlerin verdiği tepkiler ve gösteriler esnasında ABD’nin Moskova Büyükelçiliği’nin yayımladığı gösteri rotaları, dış müdahale olduğu argümanını destekliyor. Bu süreçte AB kurumlarının Navalni’nin serbest bırakılmasına dair baskısı ve yaptırım tehdidinde bulunması da Moskova’nın dış müdahale ve Navalni’nin Batı ajanı olduğu savını desteklemekte.
Protestocular ekseninden doğan sonuçlara baktığımızda, ilk olarak Navalni’nin zehirlenme ve tedavi süreci destekçilerinde önemli bir karşılık bulmuştur. Daha sonrasında hapis cezası tehdidine rağmen ülkesine geri dönüşü, muhalefetin bir kesimi ve Navalni’nin destekçileri tarafından cesaret ve kahramanlık mefhumları üzerinden okunmuştur. Keza, bahse konu yolsuzluk videosunun, dönüşünü müteakip yayımlamasının aynı mefhumlar üzerinden ciddi bir destek doğurduğu da düşünülüyor. Nihayetinde, Navalni’nin öncülüğünü yaptığı Yolsuzlukla Mücadele Vakfı’nın (Фонд борьбы с коррупцией) ve bilhassa da Navalni’nin kendisinin Kremlin ve/veya Kremlin’e yakın bazı kesimlerin sinir uçlarına dokunduğu ve siyasal bir lider kimliği ile olmasa da halkın yönetime memnuniyetsizliğini dile getiren bir aktivist kimliği üzerinden destek bulduğunu görmekteyiz. Ayrıca liderliğini yaptığı Rusya’nın Geleceği Partisi’nin (Россия Будущего) eylüldeki Duma seçimlerinde yüzde 5’i geçme ihtimalinden ve hatta bu ihtimalin diğer sistem dışı muhalefet partiler için de geçerli olduğundan söz edilmeye başlanmıştır.
Rusya’nın Geleceği Partisi’nin potansiyeli, iktidardaki Birleşik Rusya Partisi’nin yönetim gücünü/kapasitesini engellemenin çok gerisinde olsa da parlamentoda koltuk kazanması halinde, oluşacak doğrudan Putin karşıtı bir muhalefet, hükümet için büyük bir riske karşılık geliyor. Son gösterilerin ardından, Navalni’nin muhalefeti tek bir çatı altında toplama potansiyeli daha çok tartışılmaya başlandı. Fakat, halkın siyasi ve ekonomik memnuniyetsizliğine rağmen; muhalefet kanadındaki parçalı yapı, Navalni’nin siyasi bir lider olarak görülmeyişi ve sistem içi muhalefet tarafından da dış destekli bir aktör olarak eleştirilmesi, söz konusu ihtimali şimdilik düşük kılıyor.
Rejimin Konsolidasyonu mu?
Moskova ekseninde baktığımızda, Navalni’nin eskiye nazaran daha çok etki ve tanınırlık kazandığını lakin Kremlin’in son durum muvacehesinde bazı kazançlar elde ettiğini de görmekteyiz. Nitekim Navalni’nin Batı ülkelerinden gördüğü destek, protestoların Batı müdahalesi sonucu patlak verdiği argümanlarının desteklenmesinde kullanılmaktadır. Ek olarak, Navalni ve tüm ağı düşmanlaştırılarak/ötekileştirilerek, yaklaşan parlamento seçimlerinde iktidardaki Birleşik Rusya Partisi’nin kendisine gerçek manada bir rakip oluşturmaya çalıştığı ve bu sayede elde edilecek zaferin daha meşru ve demokratik bir hüviyete kavuşturulmaya çalışıldığı iddiaları TASS (ТАСС) ve Nezavisimaya Gazeta (Независимая газета) gibi ajanslarda yer bulmuştur. Diğer bir ifadeyle Kremlin’in, Navalni üzerinden oluşturulan gerçek bir muhalefet ve düşmanlaştırma stratejisi bağlamında Birleşik Rusya Partisi’nin desteğini artırmayı, diğer/düşman (Batı ajanı) üzerinden halkı daha fazla konsolide etmeyi ve kazanılan başarıyı gerçek bir muhalefet üzerinden elde ederek gayri demokratik seçim/rejim eleştirilerini bertaraf etmeyi planladığı düşünülüyor.
Sonuç itibariyle, gösterilerin Navalni odaklı değil muhtelif etkenlerin bir araya gelmesi sonucu vuku bulduğu, Navalni’ye ilişkin gelişmelerin ise tetikleyici olduğu görüşü geniş kabul görmektedir. Ayrıca halkın yönetime karşı önemli bir mobilize olma kapasitesine sahip olduğu da görüldü. Bunların yanı sıra, Navalni’ye Batı ülkelerinden verilen destek göz önünde bulundurulduğunda, protestolarda Batı müdahalesi ihtimali de tartışılması gereken bir husustur. Son olarak, Vladimir Putin’in sahadaki karşılığına ve Birleşik Rusya Partisi’nin her şeye rağmen haiz olduğu potansiyeli gördüğümüzde, Navalni’nin Kremlin’den ziyade Kremlin’e yakın elitler için tehlike teşkil ettiği yaklaşımı oldukça öne çıkmaktadır.