Kriter > Siyaset |

Kuruluşundan Bugüne AK Parti’nin Kalkınma ve Yatırım Vizyonu


AK Parti sağ kalkınmacılık geleneğini hem sürdürmüş hem de büyük projelerle yeni bir safhaya geçirmeye başlamıştır. Son 20 yılda yapılan kalkınma hamlelerinin bir envanteri çıkarıldığı zaman bunların aslında geleceğin Türkiye’sinin temelleri olduğu görülecektir.

Kuruluşundan Bugüne AK Parti nin Kalkınma ve Yatırım Vizyonu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başbakan”, “siyasi parti genel başkanı” ve “Cumhurbaşkanı” olarak katıldığı törenlerde açılışı yapılan eserlerin kurdele ve makasları Cumhurbaşkanlığı Sergi Salonunda gazeteciler için sergilendi. (Aytaç Ünal/AA)

Türkiye’nin modernleşme hikayesinde kalkınma gündeminin her zaman merkezi bir yeri olmuştur. 1950’lerde Demokrat Parti’yle başlayan kalkınma ve yatırım hamleleri, zaman zaman hızlanmış zaman zaman da sekteye uğramıştır. Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi gibi sağ partiler siyaseti hizmet etme aracı ve hatta hizmet etme savaşı olarak telakki etmişlerdir. Bu partilerin iktidarları döneminde de kalkınma meselesiyle hassaten ilgilenilmiş ve ulaşım, altyapı, büyükşehirlerin temel gereksinimleri gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu anlamda Türk siyasi hayatında bir “sağ kalkınmacılık” hikayesinden söz etmek imkan dahilinde görünmektedir.

Türkiye’de yatırım ve kalkınma hamlelerinin sağ iktidarlarla özdeşleştirilmesinin iki sebebinden söz edilebilir. Bunlardan birincisi, sağ siyasetin siyaset etme anlayışı ve biçimidir. Zira Türkiye’de sağ siyasetçiler, nispeten merkezin biraz daha dışında konumlanan türleri hariç, siyaseti bir doktrin üzere hareket etme tarzı olarak benimsememiştir. Bunun yerine, o dönem elzem görülen kalkınma hamlelerini yerine getirmek, büyük ve kalıcı eserler inşa etmek şeklinde özetlenebilecek bir siyaset tarzını devam ettirmişlerdir. Kalkınma ve sağ siyaset arasında kurulan korelasyonun ikinci bir boyutu da adı geçen sağ iktidar dönemlerinin ekseriyetle tek parti iktidarları devrini ifade etmesidir. Bir başka deyişle, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi gibi örneklerinde görüldüğü üzere, bu partilerin koalisyon hükümetleri dönemleri de vardır. Ancak bu partilerin dönemlerinde hızlanan kalkınma ve yatırım hamleleri, koalisyon dönemlerini değil, tek başlarına iktidarda oldukları dönemleri kapsamaktadır.

Dolayısıyla Türkiye’nin sağ siyaset geleneğini göz önüne aldığımızda, AK Parti’nin parti isminde “kalkınma” ifadesine yer vermesi yadırganmamalıdır. Nitekim AK Parti de kalkınma meselesine sadece isminde yer vermekle kalmamış, iktidarının ilk yıllarından itibaren geniş bir kalkınma hamlesi başlatmıştır. Öncelikle yollar, hızlı trenler gibi temel altyapı ihtiyaçları bir standarda kavuşturulurken sağlık ve eğitim gibi sektörler de sağlam bir altyapı sistemine kavuşturulmuştur.

 

Kalkınma ve Yatırım Politikalarında Yeni Evre: Büyük Projeler

Ekonomisinde zaman zaman dalgalanmalar yaşasa da Türkiye’nin birçok noktada altyapı sorununu çözmüş bir ülke olduğu kabul edilmektedir. 2010’lardan itibaren yoğun bir şekilde gündeme gelen yatırım ve kalkınma konuları ise büyük projelerdir. Özellikle nüfusun yoğunlaştığı, ticaretin çok büyük bir kısmının cereyan ettiği Marmara Bölgesi ve İstanbul’a yapılan ve yapılacak projeler AK Parti adına da yeni bir seviyeyi işaret etmektedir. Avrasya Tüneli, Marmaray, İstanbul Havalimanı, İstanbul Boğazı’ndaki üçüncü köprü olan Yavuz Selim Köprüsü, İzmit Körfezi’ne yapılan Osmangazi Köprüsü ve Mart 2022’de açılışı yapılan Çanakkale 1915 Köprüsü bu anlamda ilk akla gelenlerdir.

Bu türden devasa projelerin belli bir bölgede, kabaca İstanbul çevresinde yoğunlaşmasının bazı sebeplerinden söz etmek gerekir. Her şeyden önce, İstanbul 15 milyondan fazla nüfusuyla, 4 milyonu aşan araç trafiğiyle, Türkiye’deki iş ve ticaret hacminin yüzde 40-45’lere tekabül eden oranlarıyla ülkenin en önemli kenti ve hatta bölgesi konumundadır. Ancak İstanbul’a özellikle 1970’lerde hızlanan göç ve bunun neden olduğu gecekondulaşma ve altyapı sorunları, şehri uzun yıllar kendi ihtiyaçlarını bile gidermekte zorlanan bir hüviyete mahkum etmişti. Nitekim 1994’te İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın kısa sürede şehre yaptığı etkili dokunuşlarla hem İstanbul nezdinde hem de Türkiye’de büyük bir popülariteye kavuşmasının arka planında, şehrin uzun yıllar biriken sorunları ve mahrumiyetleri büyük rol oynamıştır.

Dolayısıyla Marmaray ve Avrasya gibi İstanbul’un şehir içi trafiğinin rahatlatılmasında önemli katkıları olan projeleri özellikle zikretmek gerekir. Bir anlamda bu projeler çok daha önceden yapılması gereken ve fakat yapılmayan projelerdir. Yapılması gereken zamanda yapılmadığı için sorunlar katlanarak büyümüş ve en nihayetinde bu sorunlara getirilen çözümlerde ivedi bir şekilde hareket etme zarureti doğmuştur.

Söz gelimi Marmaray’ın 1990’larda gündeme geldiği ve hatta Bülent Ecevit’in projesi olduğu iddia edilmiştir. Ancak şu noktanın altını çizmek gerekir; İstanbul Boğazı’na tüp geçit yapma fikrinin Ecevit’ten de önceye dayandığı ve bunun başlangıcına dair de birçok muhtelif rivayet vardır. Önemli olan bu fikri icraat safhasına geçirmek ve halkın kullanımına açmaktır. Öte yandan 1990’larda bu türden fikirler ve dev eserler için ne zaman ne de zemin uygundu. 1990’lar özellikle Türkiye’nin yatırım ve kalkınma hamlelerinde birçok acil gündemini ötelemek zorunda kaldığı, hatta bunların çoğunun gündem bile olamadığı bir dönemdir. İstikrarsız koalisyon hükümetleri, üst üste yaşanan ekonomik krizler bu türden büyük yatırımların gündeme gelmesini engellemiştir. Ayrıca bu dönemde, Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilenmek yerine, özellikle 1990’ların sonunda, bir zamanların halkçı olmakla nam salan siyaset ricalinin bir kısmı, toplumun çoğunluğunun temsilciliğini yapan milletvekillerine Meclis kürsüsünden had bildiriyordu. Hatta devletin en tepesindeki kimseler de insanların inançlarının gereğiyle eğitim ve öğretim görme taleplerine karşılık, onlara Arabistan’a gitmelerini salık veriyordu.

Bu bağlamı göz önünde tutunca, AK Parti döneminde üst üste büyük projeler açılmasının bir sebebi aslında bu geç kalınmışlıktı. İstanbul’un altyapısı ve trafiği sadece 2000’lerde değil, 1990’larda da büyük sorun teşkil ediyordu. İstanbul’un ulaşım ve ticaret gibi alanlardaki ulusal ve uluslararası potansiyeli 2000’lerde keşfedilmemiş; kadim zamanlardan beri farkında olunan ve tarihi bir gerçeklikti. Ancak gerek altyapı ihtiyaçlarının giderilmesi gerekse de İstanbul’un mega kent olarak potansiyelinin artırılması siyasetin öncelikleri arasında değildi. Dolayısıyla o zamanlar siyaseti domine eden zümrenin bir kısmının gündeminde ve merkezinde hizmet değil, topluma kılıf biçme, onu biçimlendirme arayışı söz konusuydu.

1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu
1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu açılış töreni (Mustafa Kamacı/AA, 18 Mart 2022)

 

İstikbali İnşa Etmek

Öte yandan somut projeler ve kalıcı eserlerin bir diğer yönü ülkenin geleceğini inşa etmesidir. Altyapıda, ulaşımda, enerji sektöründe geleceğin inşası Türk sağının geçmişten gelen hasletlerinden biridir. Nitekim Adnan Menderes de o dönem İstanbul’daki yol yapım çalışmalarının eleştirilmesine karşılık, “Bu milletin istikbalini teminat altına alacak büyük eserler meydana getirmeyi” kendilerine şiar edindiklerini ifade etmiştir. Son yıllarda ardı ardına açılan büyük projelerin de böyle bir amaca matuf olduğu ve gelecek on yılların temelini oluşturduğunu söylemek mümkündür. Zira özellikle ulaşım alanındaki iyileştirmeler ve sunulan kolaylıkların, ticaret ve yatırım alanlarına müspet etkisi olduğu hemen her kesimin kabul ettiği bir vakıadır. Bu bağlamda taşımacılık sektöründe belli bir seviyeyi yakalamadan dünyayla rekabet etmenin imkan dahilinde olmadığını da belirtmek gerekir.

Ayrıca, Türkiye’nin uluslararası jeopolitik konumunun da kendi ulaşım altyapısını çözmesinde itici bir faktör olduğunu söylemek gerekir. Zira Çin gibi Doğu’nun yükselen ticaret ülkeleriyle Batı ülkelerinin münasebetlerinde Türkiye daha etkili bir rol oynayabilir. Özellikle devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve bundan mütevellit Avrupa’nın Çin’le ticaretindeki alternatiflerinden olan Rusya koridorunun şimdilik krize girmesi, Türkiye adına önemli bir potansiyele işaret etmektedir. Türkiye’nin tüm bu potansiyelini kullanabilmesi ise ulaşımda, ticarette ve enerjideki yatırım ve kalkınma hamlelerini ivedilikle nihayetlendirmesiyle yakından bağlantılıdır. Bu anlamda küresel perspektifi dikkate alan, uluslararası ticaretin gelecek yıllardaki dinamiklerini ıskalamayan bir vizyona ihtiyaç vardır. Dolayısıyla farklı ulaşım güzergahları, alternatif yol ve ulaşım vasıtalarının gündeme gelmesini değerlendirirken bu hususun da göz önüne alınması gerekir.

 

Yapılanların Toplum Nezdindeki Karşılığı

Öte yandan gerek sağ iktidarların kalkınma anlayışları gerekse de AK Parti dönemi kalkınma ve yatırım projelerinin esaslı değerlendirmelerinin yapılmadığı görülmektedir. Bu dönemlerde neler yapıldığı, yapılanların mahiyetinin ne olduğu, bunların hangi ihtiyaçlara cevap verdiği, toplumsal tabanda ne tür karşılıklar bulduğu gibi sorularla pek ilgilenilmediğini söylemek mümkündür. Oysa henüz 100 yıl önce ulusal kurtuluş savaşı vermiş ve hemen her şeye sıfırdan başlamış, üstelik de hiçbir sömürge faaliyeti olmadan kalkınmaya çalışan bir ülke olan Türkiye’de yapılan yatırımların toplum nezdinde karşılık bulmaması nerdeyse imkansızdır. Zira burada zikredilen sağ iktidarların hizmet siyasetlerini devam ettirdikleri sürece, toplum nezdinde daha fazla meşruiyet gördükleri çoğunlukla ıskalanan bir durumdur. Seçim sonuçları ve yapılan icraatların toplumsal plandaki yansımaları da halk nezdinde hizmet siyasetinin kabul gördüğünün en önemli işaretidir. Bunun yerine yapılan icraatların, diğer birçok ülkede de görülebilen birtakım yan etkilerini daha fazla öne çıkarmak yahut da bu icraatların topluma sunuluş biçimi üzerinden eleştirel bir söylem geliştirmek gibi çabalara tanık olunmaktadır. Meselelere yaklaşımda ulusal ve uluslararası dinamikler, orta ve uzun vadeli gelecek perspektifleri öne çıkarılmamaktadır. Bu yüzden de toptan ve reddiyeci bir tavır içine girilebilmektedir.

Toparlamak gerekirse, AK Parti sağ kalkınmacılık geleneğini hem devam ettirmiş hem de büyük projelerle yeni bir safhaya geçirmeye başlamıştır. Son 20 yılda eğitimden sağlığa, ulaşımdan altyapıya kadar yapılan kalkınma hamlelerinin bir envanteri çıkarıldığı zaman bunların aslında geleceğin Türkiye’sinin temelleri olduğu görülecektir. Siyasi istikrarsızlık gibi sebeplerle uzun yıllar ihmal edilen ve bu ihmal edilmişliği telafi etmek adına yapılan yatırımlara hızlı ve ivedi bir şekilde ihtiyaçlara cevap verme zaruretinden mütevellit eleştiriler gelmesi olağandır. Ancak unutulmaması gereken, eleştiriye konu olan hususların temel sebebinin, bunların şimdi ve böyle yapılmasından ziyade geçmişte yapılmayışıdır. Hem geçmişten gelen sorunları çözmek ve ihmal edilen sorun alanlarını telafi etmek hem de Türkiye’nin gelecek on yıllarının imar ve inşasını yapmak AK Parti’nin 20 yıllık iktidarınca süregelen temel vizyonu olmuştur.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası