Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye Yüzyılı |

Türkiye Yüzyılı’nda Kalkınmanın Dönüşümü


Başta istikrarsız koalisyon hükümetleri olmak üzere yaşanan siyasi ve iktisadi krizlerle geçen 50 yıllık zaman zarfında Türkiye’nin ağır bir altyapı ve kalkınma sorunu, büyük oranda baki kaldı. Bu süreç ve sonucun idrakinde bir hareket olarak AK Parti kurulduğunda, hem ismine “kalkınma” kelimesini koydu hem de 20 yıllık iktidarı boyunca kalkınmayı politik vizyonunun merkezine yerleştirdi.

Türkiye Yüzyılı nda Kalkınmanın Dönüşümü
UYF, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Otoyolu Projesi'ni, 4 yıllık rekor tamamlanma süresinde uygulanan yenilikçi yöntemler ve mühendislik çözümlerinden dolayı

Batılı ülkelerin modernleşme süreçleri incelendiği zaman, başta altyapı olmak üzere kalkınma hamlelerine 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyılda hız verdikleri görülür. Siyasi, iktisadi ve sosyal planda birbirlerine rakip olan Soğuk Savaş’ın tarafları Sosyalist ve Liberal/Kapitalist blokun ortaklaştığı en önemli alan kalkınma mevzusudur. Her iki blok için de ülkelerin kalkınması temel ülkü olarak kabul edilmiş ancak kalkınmaya giden süreçlerin farklılaşması söz konusu olmuştur. Benzer şekilde, kalkınmanın merkezi konumunu, Türk modernleşmesi ve Türk siyasi hayatında da görmek mümkündür. 1960’lardan itibaren fikri olarak farklı kulvarlarda olan birçok ideolojik fraksiyonun temel ortak noktası, Türkiye’nin kalkınmasıdır. Kalkınma süreçlerini yönetmek üzere 1960’ta Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur. 1960’ların ve Türk solunun en önemli entelektüel hareketlerinden biri olan Yön dergisi ve Yön hareketinin temel diskuru kalkınmadır. Öyle ki Yön dergisi üzerine daha sonra hazırlanan öncü bir çalışmanın adı, “Kalkınmada Bir Strateji Arayışı: Yön Hareketi” olarak belirlenmiştir.

Kalkınma, bir süreç ve mevzu olarak Türkiye’nin ve Batılı devletlerin gündeminde ortak bir tema olarak yer alsa da sonuçları itibarıyla bu iki dünya için aynı neticeler husule gelmemiştir. 1950’lerden 2000’lere kadar birçok Batılı devlet, kalkınma süreçlerini tamamlamış, altyapı ve üstyapı ihtiyaçlarını gidererek çağın gerektirdiği teknoloji hamlelerine yönelmiş bulunuyordu. Ancak Türkiye’de durum bu şekilde gelişmedi; başta istikrarsız koalisyon hükümetleri olmak üzere yaşanan birtakım siyasi ve iktisadi krizlerle geçen 40-50 yıllık zaman zarfında Türkiye’nin ağır bir altyapı ve kalkınma sorunu büyük oranda baki kaldı. Bu süreç ve sonucun fark ve idrakinde bir hareket olarak AK Parti 2002’de kurulduğunda, hem ismine “kalkınma” kelimesini koydu hem de 20 yıllık iktidarı boyunca kalkınmayı politik vizyonunun merkezine yerleştirdi.

Bu vizyon çerçevesinde AK Parti ulaşımdan sağlığa, eğitimden güvenliğe birçok alanda etraflı bir kalkınma politikası oluşturdu. Türkiye’nin yakın dönemiyle mukayese edilemeyecek mikyasta hamleler yapıldı. Bilhassa ulaşım ve altyapı alanındaki çalışmalarıyla hem toplumun ihtiyaçları giderildi hem de Türkiye’nin potansiyelinin ortaya konulması mümkün kılındı. Gelinen noktada Türkiye’nin son 20 yılının, kalkınma ve yatırımlar yönünden yeni bir eşiği temsil ettiğini tespit etmek gerekir. Nitekim halk nezdinde AK Parti’nin 20 yılın sonunda hala önemli bir teveccüh görmesinin merkezinde de yapılan yatırımlar ve girişilen kalkınma sürecinin büyük payı olsa gerektir.

 

Kalkınmada Asrileşmek

Türkçede modernleşmek olarak kullanılan kelimenin ilk versiyonu asrileşmektir. Asrileşmek; yani çağa ve çağın gerekliliklerine siyasi ve toplumsal olarak adapte olmak, bundan geri kalmamaktır. Asrileşme diskurunun bir parçası olarak, kalkınma meselesinin ayırt edici bir yönü vardır. Kalkınma bitmiş, nihayete ermiş bir süreç olarak asla telakki edilemez. Dönemler, teknolojik yenilikler değiştikçe kalkınmanın gerektirdiği dönüşümlerin de ivedilikle yapılması gerekir. AK Parti’nin 20 yılda hummalı bir altyapı çalışmasına yönelmesinin sebebi de önceki dönemlerin gerek ve şartlarının yerine getirilmemesi ve bir anlamda bu kaybın telafi edilmeye çalışılmasıdır. Dolayısıyla 2020’lerin Türkiye ve dünyasında geleneksel kalkınma süreçlerinin birtakım dönüşümlere uğraması, yenilenerek ve gelişerek devam ettirilmesi zorunlu görünmektedir.

C segmentindeki SUV Togg'un üretim aşaması
Bursa'nın Gemlik ilçesinde 1,2 milyon metrekare alan üzerine kurulu son teknolojiyle donatılı fabrikanın gövde, montaj ve boyahane bölümleri basın mensuplarına tanıtıldı. Gazeteciler, "akıllı cihaz" olarak tanımlanan C segmentindeki SUV Togg'un üretim aşamasına şahitlik etti. (Togg/AA, 25 Kasım 2022)

 

Türkiye, son 20 yılda hayata geçirdiği ve devam eden kalkınma ve yatırım hamleleriyle, bu alanda önemli bir aşama kat etmiştir. Ancak kalkınma diskurunun, Türkiye Yüzyılı olarak nitelendirilen önümüzdeki süreçte birtakım değişim ve dönüşümlere uğrayarak sürdürülmesi kaçınılmaz görünmektedir. Bu, hiçbir surette kalkınma söylemi ve vizyonunda bir ricat değil; aksine bu vizyonu geliştirmek, “asrileştirmek” demektir. Bu bağlamda ilk akla gelen mevzu iklim meselesidir. Kalkınmanın Batılı devletlerde ilk ortaya çıktığı günden beri iklim ve çevre koşullarını tahrip etme potansiyeli hep yüksek olmuştur. Bu yüzden önümüzdeki süreçte kalkınma vizyonu iklim ve çevre şartlarına daha duyarlı olmak mecburiyetindedir. Yeşil kalkınma, sürdürebilir kalkınma gibi kavramlar bu mecburiyetten hasıl olan yeni arayışları ifade eder. Türkiye’nin son dönemde kalkınma vizyonundan taviz vermeden bu alanlara da hızla intibak etmekte olduğu görülmektedir. İklim değişikliği çalıştayı yapılması, ilgili bakanlığın ismine “İklim Değişikliği” ibaresinin eklenmesi bu konudaki gelişen hassasiyeti gösteren örneklerden birkaçıdır. Bizatihi kalkınmanın sürdürülebilir olması da çevresel faktörlere duyarlılıkla koşut bir durumdur. Gelinen noktada sadece çevre sömürüsüne, çevrenin ve doğanın tahrip edilmesine dayalı bir kalkınma diskurunun geçer akçe olmadığını tespit etmek gerekir. Bu yüzden de Türkiye Yüzyılı’nda kalkınma vurgusu ve vizyonundan taviz verilmemiş ve fakat çevre ve iklim faktörlerini dikkate alan, yeşil ve sürdürülebilir bir kalkınma diskuruyla bu vizyonun geliştirileceği ifade edilmiştir.

Günümüzde kalkınma sürecinin bir diğer mütemmim cüzü teknolojinin artarak insan hayatında edindiği yerle ilgilidir. Teknik ve teknolojik gelişmeler eğitimden sağlığa, bilişimden savunma sanayiine kadar birçok alanda büyük ilerlemeler kaydetmektedir. Stratejik sektörler diyebileceğimiz bu alanlarda yapılacak kalkınma hamlelerinin, çağın getirdiği teknolojik yenilikleri ihtiva etmesi, bunlara göre kendini adapte etmesi kaçınılmaz bir durumdur. Yine TOGG gibi yerli otomotiv süreci bu anlamda önemli bir atılımdır. Ancak TOGG’un tamamen elektrikli olması, son teknolojik yeniliklerle donatılması çok daha önemli ve anlamlıdır. Benzer şekilde savunma sanayiinde başta İHA ve SİHA teknolojileri olmak üzere son dönemde yapılan hamleler, Türkiye’nin teknoloji çağına hızla adapte olduğunun bir diğer göstergesidir. Bu türden girişimlerin sadece dahili ihtiyaçlara binaen değil uluslararası planda da karşılığının ve talebinin olması ise sürecin mahiyetini başka bir boyuta taşımaktadır. Günümüzde Türkiye birçok ülkeye İHA ve SİHA ihraç etmektedir. Önümüzdeki dönemde İHA ve SİHA’lara başka kalemlerin eklenmesi hem Türkiye’nin itibarı hem de ihracat rakamları açısından son derece olumludur. Elbette tüm bunların halka refah olarak dönmesi de kaçınılmaz olacaktır. Yine sağlık ve eğitim gibi alanlarda yapılan kalkınma çalışmalarının yeni teknolojik gelişmelerle entegre bir şekilde işlemesi gerekmektedir. Özellikle sağlık alanında Türkiye’nin bir hayli mesafe aldığı görülmektedir. Ancak bunun dinamik ve sürekli gelişmesi/geliştirilmesi gereken bir alan olduğu unutulmamalıdır.

Üçüncü olarak bir ülkedeki kalkınmanın ayrılmaz parçası haline gelen unsurlardan biri de insani ve sosyal kalkınmadır. Kalkınma süreçleri çoğunlukla bir refah artışı oluşturur. Ancak bu refahın tüm toplum nezdinde eşit ve adil bir şekilde dağıtılması gerekmektedir. Türkiye sosyal kalkınma diskuruyla beraber sadece büyüme ve yatırım kalemlerinde değil sosyal gelişim ve değişimleri de içeren bir dönüşüme imza atmalıdır. Kalkınma süreçleriyle oluşan ulusal gelirin bölüşüm ve dağılımının iyileştirilmesi bu anlamda ilk akla gelen hususlardan biridir. AK Parti döneminde yapılan altyapı ve sosyal yatırımlar, sadece ülkenin belli bölgelerinde değil, özellikle geri kalmış bölgelerinde yoğunlaştırılmış ve böylelikle ülkenin her bölgesinin “ekonomik ve sosyal açıdan geri kalmışlık” olgusundan çıkarılması amaçlanmıştır. Bu anlamda sosyal kalkınmanın temel gereklerinden olan kalkınmanın ülke geneline yayılması prensibi, AK Parti’nin kalkınma vizyonunda merkezi bir yere sahiptir. Türkiye Yüzyılı’nda da bunun devam edeceği anlaşılmaktadır. Yine kadın ve çocuk haklarının iyileştirilmesi, kadınların ekonomiye ve iş hayatına daha fazla katılımının sağlanması da sosyal kalkınmanın diğer veçhelerini oluşturmaktadır.

 

İklim ve Çevre Şartlarına Duyarlı Bir Kalkınma Arayışı

Toparlamak gerekirse, kalkınma AK Parti hükümetlerinin temel meselelerinden birini teşkil etmiştir. Birçok alanda yapılan kalkınma hamleleriyle birlikte Türkiye’nin altyapı, ulaşım, sağlık gibi alanlarda belli bir seviyeye geldiği görülmektedir. Türkiye Yüzyılı’nda kalkınma hedefi ise mevcut kalkınma vizyonunu hem devam ettirmek hem de çağın gereklilikleri doğrultusunda dönüştürmek anlamına gelmektedir. Zira kalkınmanın çok yönlü ve dinamik bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Hem sebepleri hem de çıktıları itibariyle kalkınma diskuru birçok değişkenden etkilendiği gibi diğer birçok sektörü de etkilemektedir. Türkiye, kalkınmada geldiği noktayı bir veri olarak kabul etmekle beraber, bunu dönüştürme ve geliştirme arayışında olacaktır. Bu noktada özellikle iklim ve çevre şartlarına duyarlı bir kalkınma anlayışı, Türkiye Yüzyılı’nda kalkınmanın dönüşümündeki temel dinamiklerden biridir. Yine teknolojik gelişmelerin kalkınma sürecine daha fazla entegre olması kaçınılmazdır. Türkiye’nin özellikle son dönemde yaptığı atılımlarla bu alanda hayli mesafe kat ettiği görülmektedir. Ancak nihayetinde teknoloji, devingen ve sürekli gelişen bir süreci ifade eder. Kalkınmadaki teknolojik dönüşümün de buna ayak uydurması gerekmektedir. Son olarak Türkiye Yüzyılı’nda kalkınmanın sosyal ve insani yönlerinin daha fazla öne çıkarılacağı öngörülmektedir. Böylelikle ortaya çıkan refahın ülke geneline yayılması ve adil bir biçimde paylaşılması ve bunların sürdürülebilir bir kalkınma modeli çerçevesinde sosyal kalkınmanın temellerinin sağlam bir şekilde atılması na yola açması amaçlanmaktadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası